• 432
    bu akşamki 6 şubat 2021 fenerbahçe galatasaray maçında galatasaray'a güvenmiyorum.

    sebebi ise 17 ocak 2021 beşiktaş galatasaray maçı. ben o maçı güle oynaya kazanırız diye düşünürken maç boyu yarım pozisyona o da skor 2-0'ken girebildik. 10 kişi kalmasak da kazanmaya zerre kadar yaklaşmamıştık. o maçla birlikte bu tür maçlarda galatasaray'ın kendini yeniden ispat etmesi gerektiğini düşünüyorum. ama o maç bu akşam oynanacak maç mı? zannetmiyorum.
  • 435
    galatasaray taraftarı olmak beni yoruyor.
    ülke beni yoruyordu, bıraktım gittim. şu sıralar haber bile görmek istemiyorum açıkçası. başıma ağrılar giriyor.
    malesef galatasaray ile bağım farklı, sonuçta onu ben seçtim ve kopamıyoruz. ama bazen orta sıra avrupa takımı taraftarı olsam, ya hadi üst sıra olarak lyon taraftarı olsam en azından kafam rahat olurdu diyorum.

    hakeminden, tffsinden, takımların twitter üzerinden twitter fenomeni gibi laf yetiştirmesinden hepsinden bıktım ve yoruyor beni. başka takımlı arkadaşlarla konuşamıyorum çünkü yoruldum vallaha, bıktım artık. bilmem neredeki penaltıyı konuşup kendi maçına laf söylemeyen adamdan sıkıldım, her şeyde taraf olup doğrunun yanında olmak isteyen olmamasından sıkıldım.
    şöyle maçımı izleyip kenara çekilmek istiyorum ama yok; hakem ne olmuş, karşı takım ne demiş, rakip takımlar ne demiş, tff ne yapmış vs vs.

    vallaha itiraf gibi ama bırakabilsem kafa sağlığım için harbiden bırakırdım. açıkçası türk takımını çok sevmek iyi birşey değil, en azından yaşadığımız dönemde.

    ne kadar komik ya, bu konuda bile ülkemiz bizi sıkıntıya sokmayı başarabiliyor.
  • 436
    yıldım arkadaşlar. futbolun zevki falan kalmadı bende. hissettiğim şey hırs sadece.

    önceden, galatasaray puan kaybedince özetlere bile bakmaz, birkaç gün uzak durur, kendimi yatıştırırdım. ama ilk defa bu sene galatasaray'dan bağımsız olarak futboldan soğudum. çünkü tüm çabalar boşunaymış gibi geliyor, her şey tiyatro sanki. yönetenler, oyuncular var, biz de seyirciyiz tabii.

    herkesin inancına ve hayatına son derece saygılıyımdır. cem yılmaz'ın dediği gibi, istersen krem peynire tap, beni hiç ilgilendirmez. ama allah'ın adını dilinden düşürmeyip sürekli bir takımın hakkını yersen, organize şekilde kötülük yaparsan, yalan söylersen, iftira atarsan, algı yaparsan buna saygı duymam. bu riyadır, inancına göre en büyük günahlardan birini yapıp duruyorsun çünkü.

    her kim ki, bu kötülükleri yapıyor, izin veriyor, destekliyor, alkışlıyor veya teşvik ediyorsa, neye inanıyorlarsa (para, güç, mevki, ünvan) oradan darbeyi yerler umarım.

    amaç da bu herhalde, tüm camiayı yıldırıp ne yaparsak yapalım onlar şampiyon olacak nasılsa dedirtip pes ettirmek.

    ama kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin deyip hırsımı korumaya çalışıyorum. hocaya selam olsun.
  • 438
    iki haftadır fenerbahçe’nin kazanmasına seviniyorum. evimi satmıştım geçen yıl, ihtiyaç harici kalan paradan borsa’da kullandığım bir miktar birikimimiz var. iki hafta önce borsa’daki karda olduğum tüm hisselerimi satıp sadece gsray ve fener aldım. tahminim; ne olursa olsun iki takımın şampiyonluk yarışında kalacağı, hisselerin mart ayı sonrası minimum %30 kazandıracağı yönündeydi.

    bu sebeple içimde bir burukluk olsa da, takımımıza ihanet ediyor gibi hissetsem de fenerbahçe maçlarında fenerbahçe galibiyetine seviniyorum, herkesten özür dilerim.

    not: iş bu entry için basılan of’lar için kızmıyorum, hak veriyorum.
  • 439
    mesela twitter'da kolajlanan "adamlar mostafa mohamed" akımı o kadar hoşuma gitti ki, ben de başladım büyütece tıklayıp """i =0, "adamlar +player_name[i]", i+=""": ile bütün kadroyu elden geçirmeye. o kadar güzel twitler var ki keyiften monitörü öpmek üzereyim. galatasaray şu sanalci dünyada mutluluğun sonunda kazanmak değil kazanmak için verilen mücadele olduğunu her hafta yaşatıyor bana.
    galatasaray mutlu ben mutlu. :)
  • 440
    hem burada hem de ekşi sözlük'te yazar olan bazı arkadaşlarımız ekşi sözlük'teki galatasaray sözlük başlığı altında galatasaray sözlük'ü -daha doğru bir ifadeyle galatasaray sözlük moderasyonunu- sözüm ona lekeliyor ya, bu tiplere zerre saygı duymuyorum. bir sıkıntısı olan delikanlı gibi, yiğitçe ifade etsin kendini bu mecrada. moderasyonu eleştirdi diye kimse ceza almadı ve/veya uçurulmadı, ceza almaz ve uçurulmaz da. öte yandan yalan da söylüyor bazıları ki bunu da anlayamıyorum. hele yazdığı yalana inanan mitomanlara hiç mana veremiyorum.

    neyse.

    (bkz: galatasaray sözlük itiraf)
  • 444
    dün 29 oldum. üniversite bittiğinden beri inişli çıkışlı bir kariyerim var. dikiş tutturamadı dediklerinden. ne yapalım ki gururumuz kazandığımız üç kuruştan pahalı çıktı. dürüstlük çalışmak için çabaladığım kurumlarda para etmedi. nihayet hep birilerinin ayağına bastım. hep karşımda suratıma büyük harflerle bağıran iptidai insanların hakaretlerini işittim.
    bu demek değil ki yıldım, vazgeçtim. aksine her defasında daha fazla arzuyla doğru bildiğimi yapmaya devam ediyorum. edeceğim de. ancak iş geçiş sürecinde maneviyatımı her zaman en tepelerde tutamıyorum. mesela son ayrıldığım işe girmeden önce yaşadığım süreçte ailem ile çok sıkıntılar yaşadım. annemin bana karşı yüz ifadesi bile değişmişti. karanlık bir batağa saplanmış, yardım isteyecek sesi gırtlağında kalmamış, üstelik gün dönmüş hava kararmış öyle yıkık hissettiğim zamanlar oldu. nitekim çok sevdiğim aile hekimimiz ile yaptığımız konuşma sonunda depresyon tanısı koydu. ilaç almamı tavsiye etti. psikiyatra sevk etti. gitmedim.
    sonra yeni iş le girince bir nebze olsun rahatladım. en azından aileme karşı mahcup olma hissinden arındım. evet belki çok fazla iş değiştiriyordum ama iş de buluyordum. artık o kadar şansım kalmadı. sağolsun üniversiteden çok sevdiğim bir arkadaşım sayesinde ağustos başında yeni bir işe başlayacağım. belki son şans, belki son dans.

    işte bu düşüncelerle karşıladım yeni yaşımı. sadece ve sadece annem ablam ve ağabeyim bir de sosyal medyadan iki kişinin kutlamaları eşliğinde. heyecan, heves, mutluluk, ve de geleceğe dair hayaller kurmadan. hiç sevinç hissedemedim. keşke, bu kadarını olsun paylaşacağım bir sırdaşım olaydı da buraya şunca yazmasaydım. hiç bu kadar yalnız hissetmedim.
    eğer bu yalnızlık kanlı canlı karşımda bir vücuda bezense yemin ederim başını ezerdim.

    neyse çok uzattım. hoş geldin yeni yaşım. geç otur şöyle.
  • 445
    lisede okul numaram 2000'di. benim dışımda okuldaki diğer herkes küsüratlı bir numaraya sahipken sadece benim böyle sade, yalın ve anlamlı bir okul numaram vardı.

    "idare bile galatasaraylılığımı tescil etmiş ya hehe" modunda takılırdım. hatta bir kere matematik öğretmeni derste artı atmak için numaramı sorduğunda ve ben gururla "2000" deyince "sen milenyumda takılı kalmışsın" diye gülümsemişti. fenerli arkadaşlar da "böyle düz numara mı olur, en sevmediğim sayı" filan demişlerdi.

    her ne kadar ben lisedeyken artık o zaferler yaşanalı 10 yılı aşmaya başlasa da okul numaram lisedeki 4 yıl boyunca arsenal ve real madrid'in elinden aldığımız o iki kupanın tarihini temsil ediyordu benim için. ve ben de galatasaray'ın 4 yıllık o başarısında avrupa kupası elde etmesi gibi dört yılın sonunda derece yaparak okulu bitirmiş ve üniversiteye yerleşmiştim.

    çok uzattım. neticede iyi ki galatasaraylıyım.
  • 447
    galatasaray'ın beni üzebilecek birşey olması benim canımı sıkıyor.
    misal sosyal tütün ve alkol içicisiyim. çok tütün aldığım dönem (puro, sigara, sigarillo vs) aylarca içmiyorum çünkü bir şeye bağımlı olmaktan nefret ediyorum.
    bir dönem bir haftada bir şişe viski bitince 1-2 ay içmemiştim gene aynı sebepten.

    ama galatasaray'da yapamıyoruz. sözlüğe girmeden, twitterda bakmadan, transfer dönemine bakmadan, maç skoruna bakmadan olmuyor. o haftam süper geçsin, hiç sorunum olmasın. galatasaray rezil oynayınca baya kötü oluyorum ve bundan hoşnut değilim. sürekli takip etmekten de bazen hoşnut değilim.
    bırakılmıyor meret :/
  • 448
    10-17 yaşlar arasında galatasaray ile ilgili kurduğum garip bir senaryoya sahip hayal. takımlarda eksik ya da cezalı oyuncular fazlaysa tribünden sadece bir kişinin oyuna alınabildiği bir türkiye ligi. fenerbahçe ile maçımız var ve son 20 dakikaya 2-0 yenik giriyoruz. birisi sakatlanıyor takımda ve yedek oyuncu yok. teknik direktör beni işaret ediyor tribünden ve saçlarımı bağlayıp sahaya giriyorum. taraftar homurdanıyor, teknik ekip sadece alan kapat başka birşey istemez diyor bana. sonra yaydan yarım voleler, uçan kafalar, ayak içi plaseler ile o maçı döndürüyorum ve kahraman oluyorum.

    7 sene boyunca ne maçlar oynadım kafamda be...

    sadece bir beraberliğim vardı o da barcelona. kendi kurduğum hayalimde bile yenemedim amk.

    edit: barcelona maçını merak edenler olmuş, anlatayım. maç 2-2 devam ediyordu, köşe vuruşu kullanıldı ve defanstan seken topa yarım voleyi yapıştırdım. top tam 90 tabir edilen yere gidiyordu ki hakem maçı bitirdi. benim kurgumda, benden izinsiz maçı bitiren eyyamcı bir türk hakem girmiş hayalime. bu maçtan sonra federasyonu lağvettim, hayallerime de yabancı hakem atadım.
  • 449
    dün saat 14.30 gibi biten paketin ardından bir gazla sigarayı bırakmaya karar verdim. kendimi motive etmek için eşe dosta sigarayı bıraktığımı söyledim. evdeki küllükleri, çakmakları çöpe attım. 171 sigara bırakma hattını aradım. çerez stoğu yaptım. ekim ayında sigaraya harcayacağım parayla ( yaklaşık 550 tl) fifa 22'yi satın aldım ki yeni paket almaya elim gitmesin, içim cız etsin.

    saat 22.00'da yeni paket aldım, gece 2de uyuyana kadar 10 dal içtim. ama tüm çevrem beni bıraktım biliyor. nikotin krizine yenik düştüm. hayatımdaki ilk sigara bırakma denememdi.

    bugün 171'den kontrol için aradıklarında açmadım bilerek.

    sanırım zınk diye kesilecek bu meret, aklından tamamen atacaksın, bıraktıktan 1 saat sonra bile sigara diye bir şeyin hiç hayatına girmediğine inanıyor olacaksın. allen carr'ın meşhur kitabına sarmayı düşünüyorum bu gece.
  • 450
    babam galatasaraylıdır ama çok takip etmezdi yıllardır. sorana galatasaraylıyım der muhabbet olursa kendince yorumlardı. anne tarafı ise hasta fenerlidir. dayım saraçoğlunun eski müdavimlerinden ama son 3-4 senedir kombine almıyor artık. gençliğinde abimi zayıf noktasından vurup kandırarak fenerli yaptı. ben ise inat bir çocuk olduğum için hep reddederdim tekliflerini. yıllar boyunca beni fenerli yapmak için uğraştı çevremdekiler. bayramda memlekete gidip maça denk gelirsek tek galatasaraylı ben olurdum hep fenerli olurdu akrabalar. bir de yazlık komşumuz vardı o kadar hasta fenerlilerdi ki yazlıkları sarı lacivertti o zamanlar şimdi değil tabii akıllandılar sonradan*. komşumuzun oğlu cihan abi bana öyle şeyler teklif ederdi ki hem erkekliğe b*k sürdürmemek için hem de abim fenerli oldu ben de olursam babam üzülür diye düşünüp reddederdim çocuk halimle. cihan abi ben uyurken yataktan beni kucağına alıp bahçeye çime yatırırdı. uykum ağır olduğu için sonra uyandırıp oğlum sen salak mısın burada uyunur mu deyip uyku sersemi halimle fenerli yapmaya çalışırdı beni. hala o anlarda atılan kahkahaları hatırlarım, çimde yatarken fotoğraflarım bile durur. daha kimse de doğru düzgün telefon yokken bana telefon alıp fenerli olursan bunu sana vereceğim derdi. doberman köpeği vardı çok korkardım köpekten ama içten içe çok severdim. köpeği sevdirsene deyince fenerli olmazsan sevdirmem derdi, bahçede abimlerle oturduklarında ben gidince fenerli olmazsan gelemezsin gibi bir sürü mobbinge maruz kaldım. o kadar zoruma giderdi ki yazlığa giderken aklıma ilk bu gelirdi, teklifini kabul etsem mi artık diye düşünürdüm. yıllar geçti üstünden ben cihan abi sayesinde hasta galatasaraylı oldum. o olmasa belki doğru düzgün takip etmeyecektim galatasaray'ı. şimdi cihan abiyle bazen karşılaşıyoruz yazlıkta bak teklifim geçerli hala diye gülüp geçiyoruz. işin itiraf kısmı yıllarca hep içimden fenerli olsam mı diye düşünmüşümdür kimseye söylemeden. hatta yazlığa gidince teklifimi kabul ettiğini nasıl söylerim diye diyalogları kafamda canlandırmışımdır ama hiçbir zaman kabul edemedim o teklifi. hiç içimden gelmedi o çocuk halimle. bugün o yaşta yaptıklarımla gururlanırım hep*
App Store'dan indirin Google Play'den alın