hâlâ altyapımızda yetiştiği için "
galatasaray'ın çocuğu" mottosuyla savunulan futbolcu.
sabri: "ben galatasaray'ın çocuğuyum!"
bülent korkmaz: "biz orospu çocuğu muyuz??!?"
evet böyle bir diyalog yaşanmadı çok şükür
* ama evet ben söylüyorum
bülent korkmaz artvin hopaspor'un çocuğu mu? o da altyapıda yetişti, bütün futbolculuk kariyerini
galatasaray stoper mevkiinde geçirdi.
uefa,
süper kupa'da o vardı. 4 sene üst üste şampiyonlukta da vardı. avrupa'da oynama hayali
galatasaray'da oynama hayalinin yanından bile geçmedi hiç.
sonra ne oldu?
bülent korkmaz kadro dışı bırakıldı.
kim tarafından?
en büyük başarılarını beraber yaşadığı hocası
fatih terim tarafından.
peki bu adama jübile yapıldı mı?
hayır.
peki
hakan şükür? o
galatasaray'ın altyapısında bile yetişmedi. ama belki de bir neslin
galatasaraylı olmasını sağladı.
galatasaray'ı hayatına sığdıramadı hakan şükür. çünkü o kadar
galatasaray aşığıydı ki
cimbom hayatından taştı. yaşadığı büyük başarıların yanında yeri geldi parasını alamayan kardeşlerine kendi cebinden para verdi. takımının en başarılı, en mutlu günlerinde olduğu gibi en başarısız, en sıkıntılı günlerinde de yanındaydı. kendisi iki kez avrupa'ya gitti ama ikisinde de döndüğü yer yine yuvasıydı.
ama o bile yeri geldi kadro dışı bırakıldı ve ne yazık ki ona bile bir jübile maçı fazla görüldü.
şimdi de bir başka "
galatasaray'ın çocuğu"na bakalım.
galatasaray altyapısında yetişip henüz 17 yaşındayken ligde ve avrupa maçında forma verilmiş,
hagi gibi bir efsane'den futbolla ilgili başka kimseden öğrenemeyeceği dersler almış,
bülent abisi gibi
uefa ve
süper kupa sevinci yaşamış bir isim.
çubuklu tosun.
o ne yaptı?
daha bismillah 20 yaşında bedavaya avrupa'ya kaçtı.
sonra türkiye'ye döndü mü?
evet.
kime döndü?
altyapısından çıktığı takımın ezeli rakibine.
tam net sayı veremem ama amatör kulüpler de dahil tahminen 5 bin futbol kulübünden en son gitmesi gereken takıma gitti. hatta bu da yetmezmiş gibi her
galatasaray maçında çirkeflik yapıp futbolcularla tartıştı hatta kavga etti. ve belki de bu kardeşimiz altyapısında yetiştiği takımın ezeli rakibinin forması altında
bülent abisinin bile yaşayamadığı jübile sevincini yaşayacak.
yani asıl mevzuya gelirsek; altyapıdan çıkmakla
galatasaray'ın çocuğu olunmaz.
galatasaray'ın çocuğu olmak istiyorsan kendini bu formaya adayacaksın.
şimdi gelelim
sabri kardeşimize. bu arkadaşın altyapımızdan çıkması dışında bana bir tane olumlu hareketini söyleyebilecek olan var mı? ha pardon bi' de maçtan sonra üçlü çektirmesi dışında.
onu da anlamış değilim. hadi
26 şubat 2009 galatasaray bordeaux maçında son dakika golü atarak turu geçmemizi sağladın eyvallah. ondan sonra üçlü çektirmek sonuna kadar hakkındı. peki ama kayseri erciyesspor maçından sonra üçlü çektirmek niye? neyi kutluyorsun sabri kardeş?
sahanın en çok koşan ismi
sabri'ymiş alakası bile yok. ben size sahanın en çok koşan ismini söyleyeyim:
maçın hakemi!
sabri'yi ben nedense sadece topu kaptırdıktan sonra koşarken görüyorum. normalde rakip bize göre sağ kanattan atağa kalktığında
sabri ya ilerde oluyor ya da olması gereken pozisyonun çok alakasız bir yerinde.
son olarak,
30 yaşında bir futbolcu düşünün ve bu adamın tek savunulduğu özelliği çok koşması olsun.
teşekkürler
sarbi bize yaşattıkların için gerçekten teşekkürler "
galatasaray'ın çocuğu".