kendisiyle ilgili anlatmak istediğim bir hikaye var:
---
alıntı ---
cumhuriyetin ilk yıllarıdır. henüz yoksulluk halledilememiş işsizlik bugünden beter. iki arkadaş böyle bir zamanda nasılsa bir iş bulurlar, işleri bir depoya gelen şeker çuvallarını daha küçük paketler haline getirmektir. şeker çuvalları beyazdır ve pantolon vs. yapmaya da çok müsaittir. iki kafadar bu şeker çuvallarından bir-ikisini bellerine dolayıp akşam eve götürürler; gömlek pantolon diktireceklerdir.
ancak çuvalların depoya geliş tarihleri koca bir damga şeklinde basılıdır çuvalların üzerinde. ve henüz miladi takvime de geçilmediği için çuvalların üzerindeki tarihler eski ay isimleriyledir. cemaziel evvel, cemaziel ahir gibi.
iki kafadar bu çuvallardan birer pantolon yaptırırlar. ancak birinin pantolonunun tam arkasına gelir o cemaziel evvel yazısı. ne yapsa bu yazıyı çıkartmak mümkün değil, çaresiz giyer pantolonu. her gittiği yerde arkasına dikkat eder, ya duvara doğru döner arkasını yada boşluklara..
zamanla iki kafadarın yolları ayrılır. o pantolonunun arkasında damga olanın makamı-mevkii yükselir. iyi bir yere gelmiştir artır. bu durumu duyan eski arkadaşı bir iş münasebetiyle kendisini ziyaret etmek ister. zor bela bir randevu koparır sekreterden. ve içeri girip başlar sıkıntısını anlatmaya. ancak diğeri bin dereden su getirircesine "yok efendim mevzuatmış, kanun yönetmelikmiş, usul-esasmış" gibi bahanelerle işi yokuşa sürmektedir" adeta.
giderek iyice canı sıkılan diğeri, "bana bak!. bin dereden su getirip beni başından savmaya bakma, işimi yapacaksan yap biz senin cemaziel evvelini de biliriz" deyip odadan çıkar gider.
---
alıntı ---
bu hikayenin başlığını bildiniz mi?
lütfen diyorum.