*

  • 26827
    "gökhan gönül'e 2.25 milyon euro verdik, beşiktaş 1.75 milyon euro verdi. aralık sonunda imzaladı ya da başka bir şey var."

    "zorya taş gibi dedim, herkes benimle alay etti. ne oldu peki? manchester united zor yendi."

    "karanlıkta kupa alınır mı? provakasyon var. kimdi o zaman galatasaray'ın ceo'su? araştırın o adamı."

    "(galatasaray'ın kadıköy'de kaldırdığı kupa ile ilgili) ben o kupayı aldırmazdım. ölürdük de aldırmazdık, tanımazdık kimseyi."

    "o zaman yönetici değildim ama 3 temmuz olmasaydı her sezon şampiyon olacaktık. şampiyonlar ligi'nde de ilk 8'e girerdik."

    "pereira takımı iyi çalıştıramadı. kaçtı gitti. uefa'nın ona ceza vermesi lazım. türk olsaydı, şu anda vatan hainiydi."

    mahmut uslu

    hangi birine güleceğimi şaşırdım.

    (bkz: beyefendiye makas gönderelim)
  • 26834
    --- alıntı ---

    federasyon euro 2016'ya gittiğimiz için 150-200 milyon tl gelir elde etti. biz bu paraları halkın vergilerinden almadık ki.

    --- alıntı ---

    (bkz: arda turan)

    abi bakış açısına inanamıyorum. bu nasıl bir algı, nasıl bir bilinç. peki o federasyon türk futboluna kaç para yatırım yaptı? o yatırımların içerisinde halkın vergisi yok mu? federasyona avrupa şampiyonasına katılması dolayısıyla giren para türkiye cumhuriyeti'nin, dolayısıyla da türk halkınındır. illa türk halkının cebinden çıkması gerekmez. kurumları ister yurt dışından olsun, ister yurt içinden olsun kazandıkları parayı keyfi harcama lüksüne sahip değillerdir.

    devlete ait bir sürü özerk kuruluş var. hepsi kar elde ediyorlar üretimleri üzerinden. kimi yurt içinden, kimi yurt dışından. eee? bu kar üzerinde özgürce tasarruf edebiliyorlar mı? hayır.

    paşam federasyonun avrupa şampiyonasına katıldığında kazandığı para üzerinde hak sahibi görüyor kendini. yani kim öğretiyor bu adamlara bu lafları. kim sokuyor akıllarına. hadi akıllarına birileri sokmuş, bir allahın kulu da demiyor mu "hayır ulan o halkın parası". öğretmiyor mu kimse, ülkede vatansever kalmadı mı? en basit konularda bile ahlaklı olmayı düşünecek insan kalmadı mı?

    benim dedem bir özel mağzada muhasebeci olarak çalışmış. her yılbaşında personele 1 takım elbise hediye ederlermiş. her yeni yıl sayımında da envanterde 1 takım elbise fazla çıkarmış. seneler sonra anlamışlar ki, dedem o hediye edilen elbiseyi gizli gizli mağzaya geri koyarmış hakkım değil diye. dedem 2 kız okutmuş 1 asgari ücretle. böyle insanlardan, arda zihniyetli insanlara... nasıl geldik, nasıl bu kadar bozulduk...

    bir de hakmış gibi söylüyor, savunuyor. bu nasıl ahlak? çok üzülüyorum.
  • 26835
    transfer döneminde kafalarda oluşan bazı soruları gidermek adına paylaşmakta fayda var;

    --- alıntı ---

    tolga ciğerci’nin transferinde çok zorlandık. şöyle bir benzetme yapayım, en az 3 - 4 kere öldü, suni teneffüsle çalıştırdık. bonservis bedeli 6 milyon euro’dan başladı. biz 3 milyon’a aldık. kulübü hertha berlin tolga’ya yıllık 1.5 milyon euro’dan 5 yıllık anlaşma önermiş. şimdi bu oyuncuyu oradan almak için, tabii ki üstünü vermek zorundayız. taraftarımız şuna baksın, vermişiz bir para, şu anki durumu o verdiğimiz paradan daha mı iyi daha mı kötü. eren’e 4 milyon euro vermişiz bonservis olarak tolga’ya 3. 10’ar milyon euro’lar getirseler biz verir miyiz şimdi? öyle bakmak lazım biraz. eren 5 maçta 5 gol attı kaç puan getirdi. bu bir takım oyunu ama çok ön plana çıktı attığı gollerle. bir yatırım yapıyorsun, eğer o yatırım daha fazla ediyorsa karlı bir yatırım yapmışız. sonuçta biz burada yatırım yaptık. genç oyuncular aldık. bakın diğer takımlara ya genç oyuncuları kiralık aldılar ya da 30’un üzerindeki adamları alıyorlar. şu an türkiye’nin konjonktürü bu maalesef. genç oyuncu kolay kolay buraya gelmek istemiyor. transferler yaparken elbette çok zorlandığımız zamanlar oldu ama galatasaray isminin büyüklüğü bize aslında her kapıyı açtı.

    --- alıntı ---

    (bkz: levent nazifoğlu)
  • 26839
    "transferim çok çabuk gerçekleşti. ama futbolda bu da var. çok çalışırsanız, iyi bir yere gelebilirsiniz. iyi bir yere gelirseniz, sizi transfer etmek isterler. ben de almanya’da oynarken teklif aldım ve çok da düşünmeden galatasaray’a geldim. şu anda işler iyi gidiyor ama gol ve asist de gelmeli. benim için o zaman işler iyi gider. fazlasının daha gelmesi lazım. oyunumu süslemem lazım.

    türkiye geldiğimde ilk dikkatimi çeken temponun biraz daha düşük olması. bundesliga’da tempo çok daha yüksek. bir de almanya’da futbol sanki biraz daha kompakt ve taktiğe dayalı. bayern ve dortmund’un oynadığı futbol ise çok daha farklı. aynı galatasaray’da olduğu gibi. ama diğer takımlar açısından bakarsak böyle bir farklılık var.

    hoca senden ne istiyor, o çok önemli. ben şu anda ön libero olarak görev yapıyorum. takımı hızlıca çıkartmalıyım. sahayı tamamen görmem lazım. hoca bana güveniyor. bence futbolcu için en önemlisi bu. hoca güveniyorsa, futbolcu hata bile yapsa, yine de morali bozulmuyor. çünkü biliyorsun ki hoca kenarda benim yapmak istediklerimi ve yapabileceklerimi biliyor. eğer size güven duyulmazsa sadece bir kere denersiniz. başarısız olursanız bir daha da denemezsiniz. tüm özelliklerimi gösterebildiğimi düşünmüyorum. umarım bana olan güvenle birlikte çok daha iyi işlere imza atacağım.

    ailece galatasaraylıydık. 2000 yılında 8 yaşındaydım. süper kupa maçını hatırlıyorum. mario jardel’i çok seviyordum. topla koşarken mario jardel diye bağırarak vururduk topa. almanya’da yaşayanlar için çok güzel duygulardı bu başarılar. bizleri gururlandırıyordu. yıllar sonra almanya’da oynarken hangi takımı tuttuğumu sordular, ben de galatasaraylı olduğumu söyledim. söyleyen söyler, tamamen kişinin tercihi. bir kardeşim daha var, o da hamburg’ta oynuyor.

    xavi ve iniesta’yı çok beğeniyorum. pasa dayalı, göze çok güzel gelen bir futbol oynuyorlar. sergio busquets’i de çok beğeniyorum. fazla koşmuyor ama oyun görüşü çok iyi. youtube’da videolarını bazen izlerim. topu nerede alıyor, nereye dönüyor? bunlar önemli. ve bu adamlar çok iyi, ne yaptıklarını iyi izlemem lazım diye düşünüyorum. tabii, neymar ve messi gibi farklı adam da var orada. onlar kadar iyisi yok bence.

    arsenal’de oynamak isterim. çocukluğumdan beri bu bir hayal benim için. galatasaray’da oynamak da bir hayaldi. çocukken sokakta giydiğim galatasaray formasını şimdi futbolcu olarak giyiyorum. bir tanesini gerçekleştirdim, diğeri de neden olmasın.

    istanbul çok güzel bir şehir. şu anda fazla bir şey yapmıyorum. otelde kalıyorum. orada bir avm var, inip kahve içmeyi seviyorum. benim içim en önemlisi futbola konsantre olmak. yemek yemeyi seviyorum ama bir yandan da sporcuyum. dikkat etmem gerekir. nereye gidersem gideyim baklava ve dondurmayla karşılıyorlar. çok da iyi olmuyor bu durum... şekeri iyi ayarlamam lazım. iki hafta ya da üç haftada bir kendime izin veriyorum. o zaman şeker yiyebiliyorum. yaşadığım bir sakatlık vardı. o sakatlık sırasında çok düşündüm ve dikkat etmem gerektiğini anladım. çünkü sporcunun kendine iyi bakması gerekiyor."

    - tolga ciğerci
  • 26840
    ''eğer bir futbolcu, takımda louis vitton çantası olmayan tek kişiyse o çantayı mutlaka almak istiyor ve kendini baskı altında hissediyor. o çantayı hiç beğenmiyor olsa bile sırf bu yüzden almak istiyor. bunu çok yanlış buluyorum. futbolcunun asıl işi iyi çalışmak ve sahada iyi oynamak olmalı. asıl işiniz sırf başkası sahip diye her şeyin en iyisini satın almak olmamalı. futbolcular artık instagramda iyi gözükme derdinde kendilerini büyük sanıyorlar ama hala çocuklar."

    seamus coleman
  • 26841
    "galiba 12 yaşındaydım florya’ya ilk geldiğimde. kırmızı toprak bir saha vardı o zaman. yıldız takımla genç takım arasında bir yerden başladım. hatta florya’da bu binanın inşaatında da çalıştık. burasının tuğlasını seramiklerini taşımışlığım vardır. altı yıl amatör futbolculuk hayatım oldu florya’da. dört sene de profesyonel futbolculuk yaptım. simoviç ve hayrettin’den sonra takımın 3. kalecisiydim. o zaman en çok sevdiğim şey özellikle avrupa maçlarında tribünleri izlemekti, ilgi çok büyüktü ben hep yedek kulübesinde olduğum için oradan daha iyi izleyebiliyordum. uğultudan kulaklarımı kapatırdım. ali sami yen herhalde atmosfer olarak dünyadaki ender statlardan biriydi.

    o zamanlar hagi, ilie ve filipescu’nun transferleri vardı. problemli dönemlerdi. mesela hagi’yi yönetimin bir kısmı istiyor, bir kısmı istemiyordu. ergün gürsoy, romanya’ya beni yolladı ve o transferleri irfan kurtoğlu ile beraber yaptık. hagi’yi aldık diye çok büyük tepkiler de aldık. yönetime de çok zor kabul ettirdik. “yaşı geçmiş, bastonla mı oynayacak!” dediler iyi hatırlayın, 3-4 ay da futbola ara vermişti, biz kendisinin yanına gittiğimizde sadece tenis oynuyordu. rahmetli özhan canaydın da o dönem asbaşkandı ve bir gün beni çağırdı “ali sami yen’den sorumlu koordinatör olacaksın” dedi. iki yıl da hem florya’yla hem de özhan canaydın’ın isteğiyle ali sami yen’le ilgilendim. ama bütün bunların dışında çok iyi bir taraftar oldum. görev almadığım dönemlerde de içeride dışarıda bütün maçlarına gitmişimdir. hele son 6-7 sene kaçırdığım deplasman yoktur, kamplar dahil gittim. kısacası galatasaray’dan hiçbir zaman kopmadım.

    başkanımız florya’ya toplasan 4 ya da 5 kere gelmiştir. bizi burada o kadar özgür bıraktı ki… zaten bu başarının gelme nedeni de çok sesliliğin olmaması. başkanımız ve yönetim kurulumuz çok özverili davrandı. uhdesinde olan bir olayı kendi yönetimlerinde olmayan bir kişiye verdiler. çok kolay bir şey değil bu yönetim içerisinde bir insan için. sonuçta bizi sportif a.ş yönetimine atayan galatasaray spor kulübü yönetimi. istedikleri zaman da bizi bu görevden alabilecek durumdalar. galatasaray’ın en önemli kalbini alp yalman, mehmet özbek ve bana emanet ettiler. çok özverili bir davranış...

    her hafta evimizi açtığımız insanlar da bize karşı iyi niyetli olmalı... galatasaray’ın hocası ve sahipsiz değil. hocamıza kimse dokunamaz. basın özgürlüğü var ve bu kavrama da her zaman saygılıyız. ama bir de basın adabı vardır. herkes uymak mecburiyetinde. başkasına soramadığın soruyu bizim hocamıza da soramazsın bu kadar basit. bu bütün sporcularımız için de geçerli. mesela ben burada bütün futbolculara biraz tatlı sert davranıyorum. baştan yadırgadılar ama benim aklımın arkasında başka bir şey olmadığını gördükten sonra onlar da rahatladılar. onlara zaman zaman sert davransam da kimseye sert davrandırmam. hepsi bizim korumamız altında kimse dokunamaz.

    şampiyonluk şansı olan elbette rakiplerimiz var. bu sene konya, başakşehir ve osmanlıspor da çok kuvvetli takımlar kurdular. başa oynama tecrübeleri de daha fazla geçen seneden. fenerbahçe’yi hiçbir zaman göz ardı edemezsiniz. onların da kim ne derse desin kaliteli bir kadrosu var. beşiktaş’ı erken favori gösterdiler. beşiktaş, şampiyonlar ligi’nde de mücadele edecek. kış gelecek, yorgunluklar gelecek. beşiktaş favori gösteriliyor, şansı da var. iyi bir kadroları var ama söylendiği gibi hiç kolay değil işi. biz buradaki düzeni sağladık, bunu bozmazsak en şanslı olarak kendimizi görüyorum. büyük takımların şöyle bir özelliği var, eğer ilk ikide değilse hemen düşer. şampiyonluk yarışında geriye düşen futbolcuyu motive edemezsiniz. biz şimdi tam planladığımız gibi gidiyoruz.

    tolga ciğerci’nin transferinde çok zorlandık. şöyle bir benzetme yapayım, en az 3 - 4 kere öldü, suni teneffüsle çalıştırdık. bonservis bedeli 6 milyon euro’dan başladı. biz 3 milyon’a aldık. kulübü hertha berlin tolga’ya yıllık 1.5 milyon euro’dan 5 yıllık anlaşma önermiş. şimdi bu oyuncuyu oradan almak için, tabii ki üstünü vermek zorundayız. taraftarımız şuna baksın, vermişiz bir para, şu anki durumu o verdiğimiz paradan daha mı iyi daha mı kötü. eren’e 4 milyon euro vermişiz bonservis olarak tolga’ya 3. 10’ar milyon euro’lar getirseler biz verir miyiz şimdi? öyle bakmak lazım biraz. eren 5 maçta 5 gol attı kaç puan getirdi. bu bir takım oyunu ama çok ön plana çıktı attığı gollerle. bir yatırım yapıyorsun, eğer o yatırım daha fazla ediyorsa karlı bir yatırım yapmışız. sonuçta biz burada yatırım yaptık. genç oyuncular aldık. bakın diğer takımlara ya genç oyuncuları kiralık aldılar ya da 30’un üzerindeki adamları alıyorlar. şu an türkiye’nin konjonktürü bu maalesef. genç oyuncu kolay kolay buraya gelmek istemiyor. transferler yaparken elbette çok zorlandığımız zamanlar oldu ama galatasaray isminin büyüklüğü bize aslında her kapıyı açtı.

    bruma’nın uzun yıllar galatasaray’da oynamasını istiyoruz ama şu an sözleşme uzatma gibi bir düşünce için erken. henüz bu konuda hiçbir görüşme yapmadık. bruma özel bir oyuncu, sezon başı o yüzden ne kadarlık teklif gelirse gelsin satmayacağız dedik…"

    - levent nazifoğlu
  • 26847
    --- alıntı ---
    “oyuncuların büyüme aşamasında 3-4 yıl çalışınca doğal olarak bir bağlılık hissediyorsunuz. mustafa ile daha bu sabah konuştum. bu kadar önemli bir olaydan sonra onu bilgilendirmem gerekiyor. bütün bu olanlarla nasıl baş etmesi gerektiğini anlatmalıyız. ona iki şey söyledim. ilk olarak başarılı olmasını istiyorum. etraftan çok fazla reaksiyon alacak. bunun altından kalkması lazım. ‘neyi başarmak istiyorsun’ diye sordum. cevap olarak ‘galatasaray'da şampiyonlar ligi oynamak istiyorum’ dedi. mustafa'ya ‘henüz 14 yaşındasın. başarıya giden yol uzun bir yolculuk. iyi ve kötü zamanların olacak. düşeceksin ama kalkmasını bileceksin. sahip olduklarının keyfini çıkar ama bu senin amacın. maçlarda da bunu bekliyorum. bunları başarılı olmak için yapmalısın. para ya da şöhret için değil’ dedim. genç oyuncular şu an başardıklarının keyfini sürebilir ama bir yerde tökezleyecektir. o anda ayağa kalkması önemli” ifadelerini kullandı.

    mustafa'nın çok nazik bir çocuk olduğunu hatırlatan teknik direktörümüz, “şu anın keyfini çıkaracak. fakat kendi takımına dönecek. takip etmeyi sürdüreceğiz. onun da görevi her maçta yüksek performans göstermek. altyapıdaki kalitenin standartını artık kendisi oldu. çok disiplinli bir karakteri var. iyi bir takım oyuncusu ve tekniği de iyi. başarı için her malzemeye sahip. bundan bir bütün çıkarmak asıl meydan okuma olacak” diye konuştu.

    --- alıntı ---

    jan olde riekerink

    gel de sevme bu adamı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın