• 1454
    bugün 4 eylül 1919 sivas!

    sivas kongresi'nde alınan kararlar:

    --- yaşa mustafa kemal paşa yaşa ---

    1. milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz.

    2. her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekûn kendisini savunacak ve direnecektir.

    3. istanbul hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

    4. kuvay-ı milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.

    5. manda ve himaye kabul edilemez.

    6. milli iradeyi temsil etmek üzere, meclis-i mebusan’ın derhal toplanması mecburidir.

    7. aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, “anadolu ve rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.

    8. genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından temsil heyeti seçilmiştir.

    --- yaşa mustafa kemal paşa yaşa ---

    "manda ve himaye” fikrinin reddedildiği, ulusal kurtuluş mücadelesine ışık tutan kararların alındığı milli mücadele ve cumhuriyet’in temellerinin atıldığı sivas kongresi 101 yaşında.

    kurucumuz mustafa kemal atatürk ve arkadaşlarını büyük bir saygıyla anıyorum!
  • 1155
    çok basit bir örnek vereyim atatürk'e neden borçlu olduğumla ilgili.
    bir görme engelli olarak, ben eğer bir şekilde hukuk fakültesini bitirmişsem, iyi şartlarda lise eğitimimi alabilmişsem ve birkaç ay sonra resmi olarak avukat olacaksam işte tüm bunlar atatürk'ün, onun kurduğu cumhuriyetimizin sayesindedir.
    (bkz: yüce önder, mareşal gazi mustafa kemal atatürk)
  • 1368
    bundan yaklaşık bir 10 sene önce, taze bir üniversite öğrencisiyken kendisi hakkında hadsizce ''abi çok abartılıyor yeaaa'' diye tespitlerde bulunuyordum. söylediğim şeyde aslında haklılık payım vardı. kendisinin ülküleri, idealleri ve devrimleri yerine sarı saçlarından, mavi gözlerinden bahsedildiğini duyunca çıldırıyordum. atatürk'ün kendisi bile bu şekilde kendisinden bahsedilmesini istemezdi eminim. ama biz ne yaptık? nerde magazinsel ve içi boş durumları var onu öne sürdük. eğitimden başlayarak, medyada bile bunlar gösterildi boy boy. ''atam sen kalk ben yatam'' diye ağlamaklı şiirler okundu ilkokul öğrencileri tarafından. biri de demedi biz ne yapıyoruz aq diye. neyse bu konumuz değil..

    zaman geçti büyüdüm, bir çok kitap okudum, 2 3 dili akıcı derecede konuşabilecek hale geldim, yurtdışında yaşadım falan, sonra farkettim ki gerçekten tarihte görüp görebileceğimiz en büyük liderlerden birine sahipmişiz. gerçekten bunu anlamak için belirli bir zaman diliminden geçmek gerekliymiş. öyle pat diye anlaşılmıyor bu. fransa'da yaşadım misal, sekülerizmin kalesi.. ama bi bakıyorsun kadınlara seçme ve seçilme hakkını türk kadınına fransız kadınından daha önce verilmiş. küba'ya gidiyorsun, atatürk heykeli var. devrimin şehri küba'da. che guevara ve castro'nun yaptıklarını biliyoruz ve bu ülkede atatürk'ün heykeli var. neden acaba? abd'ye gidiyorsun, türkiye deyince ''hımmm hiç duymadım afrikada bir ülke mi'' diye soran amerikalılar bile atatürk'ü biliyor, hindistan'a gidiyorsun ghandi'nin ''mustafa kemal ingilizleri yenene kadar tanrı’yı da ingiliz’in yanında zannediyordum.” sözüyle karşılanıyorsun. hindistan'ın özgürlük mücadelesindeki ilham kaynağı olduğunu öğreniyorsun. sadece bunlarla bitmiyor üstelik.. savaştayken bile bir çok kitap okuyor, seminerler düzenliyor. iddaa oranı verilse 1'e 250 verilebilecek kurtuluş savaşı zamanında bile kurtuluş savaşından sonra neler yapılacağını kafasında belirliyor. adam bilim diyor, fen diyor, doğmalardan vazgeçin diyor, özgürlük diyor, bağımsızlık diyor. diyor da diyor. şu an bile yanımızda belirse uzak duracağımız köylüye efendilik sıfatını veriyor, enstitülerini kuruyor, hakettiği değeri gösteriyor, bunu lafla da yapmıyor, pratikte gösteriyor.

    yüzyılın en büyük bilimadamı einstein kendisine mektup yazıp mektubunu bitirirken ''ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan'' sözüyle bitiriyor. şu an yapılmaya başlansa bile 200 yılda ancak tamamlanacak devrimleri o dönem 15 yıla sığdırıyor. binlerce kitap okumuş, geometri terimlerini bizzat kendisi çevirmiş. kendisi hem iyi bir asker, hem iyi bir komutan, hem devlet adamı, hem iyi bir bilimadamı vs. vs. bu çağda kendisinden daha büyük bir lider gelmemiş. bunları anlamam o kadar uzun sürdü ki, sahi o devrimleri sen o çağda nasıl yaptın yahu? yani aklım hayalim almıyor. savaştan yeni çıkmış, fakir, cahil, ezilmiş bir ülkeyi sen 15 yılda nasıl ayağa kaldırdın? allah'a şükür ki sen bizim başımızdaydın. gerçekten o kadar şanslıyız ki.. bugün bile kendisinin mirası hor görülüp kullanılıyor ama bitmiyor. bitirilemiyor.

    kendisi beni affetsin. küçücük aklımla salak salak konuşmuşum. neymiş içki içiyormuş.. o içtiği rakı şişesini götüne sokacaksın bunu söyleyen kişiye ama neyse...
  • 1657
    askeri ve siyasi deha. türkiye’nin başına ne geldiyse aşağıdaki uyarılara kulak asmamaya yeminli siyasiler yüzünden geldi. çok basit ya 100 yıl öncesinde çalışan bir tüyo var ve bunu kullanmamak nasıl bir akıl tutulması anlamış değilim.

    1- komşularınızın iç işlerine karışmayın.

    2- rusya’yı tahrik etmeyin.

    3- arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerinizi geliştirin. fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın.

    4- sormadan akıl vermeyin.

    5- batı kültürünü benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın.
  • 1691
    tam bir asır evvel bu saatlerde kocatepe'de sadece gecenin karanlığını değil, türk'ün yıllarca karartılan benliğini aydınlatacak o kutlu taarruz emrini veren, ulus aydınlanmamızın yüce önderi, hayattaki en önemli ilham kaynağımız.

    --- alıntı ---
    saat beşe beş var.

    dağlar aydınlanıyor.
    bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
    gün ağardı ağaracak.
    kokusu tütmeğe başladı :
    anadolu toprağı uyanıyor.
    ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
    ve pırıltılar görüp
    ve çok uzak
    çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
    bir müthiş ve mukaddes mâcereda,
    ön safta, en ön sırada,
    şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

    topçu evvel mülâzımı hasan'ın
    yaşı yirmi birdi.
    kumral başını gökyüzüne çevirdi,
    kalktı ayağa.
    baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
    şimdi bir hamlede o kadar büyük,
    öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki
    bütün ömrünü ve hâtırasını
    ve yedi buçukluk bataryasını
    ağlanacak kadar küçük buluyordu.

    yüzbaşı sordu :
    - saat kaç?
    - beş.
    - yarım saat sonra demek...

    98956 tüfek
    ve şoför ahmet'in üç numrolu kamyonetinden
    yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
    bütün âletleriyle
    ve vatan uğrunda,
    yani, toprak ve hürriyet için ölebilmek kabiliyetleriyle
    birinci ve ikinci ordular
    baskına hazırdılar.

    alaca karanlıkta, bir çınar dibinde,
    beygirinin yanında duran
    sarkık, siyah bıyıklı süvari
    kısa çizmeleriyle atladı atına.
    nurettin eşfak
    baktı saatına :
    - beş otuz...
    ve başladı topçu ateşiyle
    ve fecirle birlikte büyük taarruz...
    --- alıntı ---
  • 894
    ülke gündemi malumunuz. ben de atatürk ilkelerine gönülden bağlı bir kardeşiniz olarak ülkemizin kurucusu mustafa kemal atatürk ile ilgili bir olay anlatmak isterim.

    kurtuluş mücadelesi döneminde bir çok kongre ve savaş yaşandı. atatürk erzurum kongresinde güç kazanıp halkı kurtuluşa yöneltecek fikirlerini sunduğunda dönemin hükümeti tüm yetkilerini aldı. hatta samsun'a gönderilme nedeni mevcut silahları toplayıp düşmana teslim etmekti. lakin o ve arkadaşları bu zulme karşı bir mücadeleyi başlatmak için çıkmıştı yola.

    gel gelelim hakkında idam kararı çıkartılan, yetkileri alınan atatürk askeri üniformayı çıkarıp kongreler ve kurtuluşa dair fikirler üretiyordu. bir çok paşa ve silah arkadaşı kah ordusuyla kah milis güçlerle mücadele ediyordu. doğu cephesinde gelen başarılar şu bu derken yapılan 3. savaşta yunan güçleri ingiliz desteği ile polatlı'ya kadar ilerliyordu. bursa düşmüş ve buna ithafen meclis kürsüsüne siyah örtü konmuştu. ta ki zafer gelene kadar o örtü kürsüde kaldı.

    gelelim asıl anlatacağım konuya. malum savaş esnasında atatürk maarif kongresi için ankara'da görüşmeler yapmaktaydı. dönemin muhalif ve hilafet yanlısı topluluğu atatürk'ü savaş kaybedilirken kongre ile uğraşmakla suçladılar. ama onun planı farklıydı. başkomutanlık yetkisi istedi bunu duyan muhalifler nasıl olsa kazanamaz diyip yenilip daha çok itibar kaybetsin diye kabul ettiler. hatta meclisi kayseri'ye taşıyalım dediler. ne meclis taşındı ne de savaş kaybedildi. mustafa kemal ve silah arkadaşları iki savaşı kazanıp bu ülkeyi işgalden kurtardılar. hilafeti kaldırdılar saltanatı kaldırdılar. sen ben o kim bu halkın oylarını alırsa seçilebilsin diye.

    son olarak eleştirildiği maarif kongresinin ankara'da yaşanan balosunun olduğu gece taarruz başlamıştı. yunanlar balo nedeniyle saldırı olmaz derken cephede mücadeleye başlanıyordu. sonunda siyah örtü kalkmış meclisin duvarına egemenlik kayıtsız şartsız milletindir yazılmıştı.

    hepiniz hür özgür bireylersiniz. tarih gerçekleri yaşananları yazar. iyiyi görün doğruyu görün kalbinizle yaşayın. mirasının bekçiyiz mustafa kemal atatürk. gururla.
  • 966
    (bkz: 30 ağustos zafer bayramı)

    her gün olduğu gibi, bugün de büyük bir saygı ve özlemle andığımız yegane lider!

    mustafa kemal atatürk'ün, 30 ağustos kutlamalarının ikinci yıl kutlamalarında söylediği sözler:

    --- mustafa kemal atatürk ---

    "bilmeyen kalmamıştır ki: ulusumuz, egemenliğini eline aldığı gün, en karanlık yoksulluğun, en derin uçurumun kıyısında idi. bütün güçleri yıpranmış, bütün savunma araçları elinden alınmış, kutsal varlıkları saldırıya uğramış, pek acıklı bir durumda idi. bütün bunları hiçe sayarak varlığını ve bağımsızlığını kurtarmaya karar verdi. bu kararını başarıya ulaştırabilmek için kendine bir toplu davranış, bir belirli erek seçmesi gerekiyordu. ulusun bütün varlığı ile, bütün inancıyla, canını dişine takarak o yolda birlikte yürümesi ve er geç başarıya ulaşması gerekti. işte baylar o erek bu yerdi, burasıydı. umulan ve istenen başarı, işte burada kazanılan zaferdi.”

    “30 ağustos zaferi, türk tarihi’nin en önemli dönüm noktasıdır. ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur, ama türk ulusu’nun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. besbelli ki yeni türk devleti’nin, genç türkiye cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. bu alanda akan türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır.”

    "gençler! geleceğe güvenimizi güçlendiren ve sürdüren sizsiniz. siz, almakta olduğunuz eğitimle, bilgi ile, insanlıkta üstünlüğün, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli örneği olacaksınız. ey yükselen yeni kuşak! cumhuriyeti biz kurduk, o’nu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz.”

    --- mustafa kemal atatürk ---

    dimdik ayaktayız! allah'a şükür sağlığımız yerinde ve 30 ağustos zafer bayramı'nı kutluyoruz. mustafa kemal atatürk'ü seviyoruz. kendisinin resmiyle, sözleriyle, bu ulus için yaptıklarıyla gurur duyuyoruz!

    büyük taarruz ruhuyla,
    yaşa mustafa kemal paşa yaşa!

    30 ağustos zafer bayramı kutlu olsun!

    http://www.fotospor.com/...stos-resimleri-5.jpg

    http://www.geenc.com/...os-zafer-bayrami.jpg

    http://galeri.uludagsozluk.com/...er-bayrami_20603.jpg
  • 657
    türkiye tarihinin en büyük lideriydi.

    adı ve kendisi gereksiz eğitimsiz çomarlar kendisine "ayyaş" diyedursun, bu büyük insan o "sarhoş" kafasıyla ülkemizde italyana, fransıza, ingilize, yunana geçit vermedi.

    kendisini eleştiren o çomarların taptığı kişiler ise birkaç tane kanı bozuk terör örgütüne bile diş geçiremiyor. pehey. saçmalığın dik alası.
App Store'dan indirin Google Play'den alın