• 180
    100 milyon euroluk futbolcu 10 milyon euroluk futbolcudan 10 kat daha iyi değildir. yahut 1 milyar euroluk takım da 50 milyon euroluk takımdan 20 kat daha iyi değildir. futbolu para değil, taktikler belirler. ajax, shaktar, slavia, club brugge vs. gibi takımlar kendilerinden kat kat maliyetli rakiplerine diş gösterebiliyorsa, galatasaray’ın sahada güçlü rakiplerine ezim ezim ezilmesinin sebebi makas falan değildir. hayatımda duyduğum en anlamsız, en boş bahane.
  • 143
    herhangi bir yurtdisi galibiyetinden sonra kornalarla sokaga çıkacağımız günler yakın.*

    bu cümleyi kurmama vesile olan avrupalilar ile aramizdaki sistem, ekonomi, yapılanma, sürdürülebilirlik farkıdır.

    sahipliğe tamamen karşıyım ancak dernek statüsünde de bu isi halledemeyecegiz. yeni dünya modeli, yeni futbol düzeninde bizim icin açık bir kapı bir firsat bulursak değerlendirmeliyiz.
  • 182
    ulke de avrupa ile açılmadik makas mi kaldı ki futbolda açılmasın. elalemin 3 kuruşa aldığı teknolojik aletleri bir memur iki maaşı ile alamıyor. 30 yıldır bu ülkenin en iyi teknik direktörü fatih terim, bırakın geçeni yanına bile yaklasabilen yok. 2. en iyi hocası mustafa denizli, 3. en iyi hocası şenol güneş. yıllardır burada bile makas kapanmamış, 90 ve 2000 başındaki türk futbolcular karması bugünkü futbolculara top göstermez. ümit karan'in kadroya giremediği milli takımda, bugün cenk tosun banko oynuyor. her taraf çökerken, futboldan yükseliş beklemek fazla iyimserlik oluyor.
  • 184
    almanyanın bizi kıskanması kadar saçma sapan bir laf. başarısızlığı örtmek için peşinden koşulan bir bahane. sorunu yanlış tespit edersen debelenip durursun suni krizler ve bahaneler içerisinde. avrupa bir makas açtı evet ama rönesans/reform da açtı. sorgulamayı bilmemne ne diyorsa beyinsiz gibi biat etmem sorgularımla çözüm bulmaya çalışırım diyerek açtı o makası.

    bu kafayla kurtuluş savaşına girseydik yanmıştık valla. makas açıldı biz manda olalım diyecek sünepelerle verirdik bu ülkeyi başkalarının mandasına.
  • 456
    makası açan esas sebep bizim mantalitemizdir. dün oynanan 6 mayıs 2025 inter barcelona maçını çoğumuz izledik. isterseniz gabriel sara ayarında adamlari dolduralım takıma, yine de yetisemeyiz kendilerine. herkes tottenham maçını örnek verebilir belki ama o maçtan sonraki süreç de hepimizin aklında. yani o da cevap olamaz. ne dün akşamki barcelona temposuna yaklasabiliriz ne de ınter'in yaşlı kadrosuna oynattığı oyun zekasına. bunun temel sebebi olarak da antrenman tekniklerimizi ve yogunlugumuzu görüyorum. buna dayanak olarak da sara'da yaşanan düşüşü örnek gösterebilirim. bize gelen oyuncular neden düşüş yaşıyor düşünmek gerek. ligi baz alırsak sezon sonuna doğru oyun tempomuz ve disiplinimiz artıyor diyebiliriz ama diğer takımların düşen tempolari ve ligin kalitesi de buna sebebiyet veriyor olabilir.
  • 392
    kesinlikle ve kesinlikle doğru olan bir önermedir. dünkü maça* bakarak hemen aldanmamak gerekir. kaldı ki dünkü maç makasın açıldığının da ispatıdır. 20 sefer git 1 gol at, 3 sefer gelsinler üçünü de atsınlar.

    oyunu oynamak ama netice alamamak makas açıklığının göstergesidir iddiasındayım. spesifik olarak bayern seviyesinde olan 3 oyuncunun (torreira, icardi ve davinson) nasıl makası kapatacak bir olumlamaya ve umuda sebep olabileceğini gördüysek, kerem gibi, kazımcan gibi oyuncuların da makas açıklığının kat be kat hissedilmesine sebep olduğunu görmemiz gerekir.

    netice olarak, erden timur gibi vizyoner yöneticilerin türk futboluna kolektif bir şekilde entegre olması demek makasın kapanması için ciddi mesafe kat etmek demektir. torreira, davinson, icardi gibi oyuncuların sayısı arttıkça makas kapanır ancak bu iktisadi ve sosyopolitik şartlardan ötürü sürdürülebilirliği çok olmayan bir husus yakın geçmişte örneği var (drogbalı, sneijderli sezonlar). bu sürdürülebilirliği sağlamak çok ama çok zor olduğu için makasın kapanması yakın gelecekte de zor görünüyor.
  • 122
    strabourg:habib diallo 10 milyon euro
    fc lorient: adrian grbic 9 milyon euro, terem moffi 8 milyon euro
    sco angers: paul bernardoni 7.5 milyon euro
    stade brest 29: steve mounie 5 milyon euro (maliyetten değil zamanında bize gelmeyi kabul etmediğinden yazdım #2596238 )
    rennes: jeremy doku 26 milyon euro, serhou giurassy 15 milyon euro, martin terrier 12 milyon euro, alfred gomis 10 milyon euro

    varlığının tartışılması bile saçma bence. tek başına rennes türkiye liginde harcanan toplam bonservisten fazlasını ödemiş. diğer takımlar ki bir kısmı küme düşse niye düştü denmez adını sanını doğru düzgün bilmediğimiz adamlara 8-10 milyon euro bayılmış. habib diallo'nun ilk 4 maçta golü yok mesela. bizim ligde 10 milyon euro bonservisle gelecek bir santraforun ilk 4 maçı boş geçtiğinde oluşacak ortamı bir düşünün sadece. sonra makas tartışalım.
  • 216
    makasın açıldığı filan yok. türkiye ligi o kadar berbat bir lig ki makasın açılma şansı diye bir şey söz konusu olamaz. yangıncı tayfa kulübü batağa çekmek için acun'un aldığı mesut'u örnek göstererek galatasaray'a zorla para harcatmaya çalışacaklar. bu tutmaz. parası olan zengin kimse cebinden o alsın. yoksa başkasının olmayan parası üzerinden hesap yapmasın. pandemi dönemindeyiz, seyircisiz oynuyoruz, falcao, diagne, belhanda kazıkları çıkmamış, hala transferde transfer demek kulübe batarsan bat demektir. transferi sevmeyin, takım olmayı sevin, eldeki futbolcuda verim almayı sevin. merak etmeyin siz takım olursanız makas açılmaz.
  • 126
    ülke futbolunun uzun yıllardır süregelen durumunun sonucudur.

    çünkü 2000'li yılların başından beri türk futbolu yıldız oyuncu transferi üzerine şekillendi. şampiyonluklar böyle geldi, başkanlar yıldız oyuncu vaadleriyle seçildi, spor gazeteleri yıldız oyuncu haberiyle satıyordu. hala da farklı formlarda devam ediyor spor gazetesi kalmadı ama haber sitesinden tıklanma oldu.

    bunu sadece yıldız topçu üzerine de endesklememek lazım çok alıp az satma üzerine kurduk bir çok şeyi. bizim kuzey avrupa ülkelerinden, iskoçya'lardan farkımız buydu. ülke futbolu; taraftar - yönetim - medya 3'lüsünün yıldız, kariyerli adam alarak yürüyelim etkisiyle gitti. kimi zaman taraftar bekledi, medya şişirdi, yönetim aldı kimi zaman medya şişirdi taraftar yönetime yüklendi, yönetim aldı. kimi zaman yönetim bu vaadle geldi uçaklar inecek dedi veya internet arama motoru kullanarak dünya yıldızları gelecek dedi taraftar beklentiye girdi diye gittin mecbur kaldın aldın vs bu 3 özne birbirinden daha suçsuz değil bence. tek tek olaylara bakarsan birinde o suçlu öbüründe bu suçlu dersin ama toplamda hepsi suçlu. iskoçya'da böyle bir taraftar yok böyle bir spor medyası yok böyle yönetim de yok. en nihayetinde karar alıcı olan yönetim suçludur da 2002'de hollanda'dan yönetici getirsen koysan, fener bu kadar yıldız oyuncu transferi yapıyor biz yapmıyoruz bütün oyuncular hoca baskı altında tribünlerde uğuldama olmasın iki tane de biz yapalım bari diye yıldız alırlardı.

    bu modelle zaman zaman doğru kadro/doğru hoca ile avrupa'da başarılar geldi ama sürdürülebilir olmayacağı çok açıktı. borçlar git gide arttı ve döviz kurunun artışı ile de işler içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. bugüne bakarsak; doğru modeli uygulayacak maddi imkan kalmadı. elde ne oyuncu yetiştiren altyapılar var ne para var. scouting yapayım oyuncu buldum onu alayım diyorsun alamıyorsun brighton alıyor 1 sene kiraya veriyor. onyekuru - seri tutayım geçen seneden uyum sağladılar diyorsun olmuyor oyun devamlılığın sekteye uğruyor zamanında felipe melo'yu tutabiliyordun mesela ve devamlılık yaratıyordun şimdi ise daha düşük kalibredeki kendi takımlarında kadroya giremeyen oyuncuları tutamıyorsun. al sana makas. bugün olsa alamazdın tekrar melo'yu falan. bu sefer oyun devamlılığın olmadığı için hoca tekrar yapı kurmaya uğraşır sende modern futboldan uzaklaşmış derdin 8 sene önce de. neyse bunlar olmayınca mecburen sürekli kiralık yama veya free transfer yapıyorsun. ordan da yüksek kontratla geri dönüşsüz mal almış oluyorsun. bu ffp kalksa bunun önümüzdeki sene tff limiti var, kulübün borcu harcı var. yine istediğin gibi 5-10 milyon euroluk scout yatırımı yapabileceğin şüpheli. 5-10 milyon euro diyorum büyük liglerdeki küme düşme hattı takımları için çerez parası olmuş durumda. makas açılmakla kalmadı treni de kaçırdın. hocaya falan sallamak kolay olanı. kaç tane avrupa modeli deneyen adam gördük hepsi yarıda bırakmak zorunda kaldı. en son örnek ali koç - cocu. inanılmaz yüksek kredili başkan, hollanda'dan başarılı gelen hoca. adam ilk devreyi bitiremedi. burda da fatih terim'e laf sokup sokup simülasyon yaratmaya çalışıyorlar. çok gördük o modelleri burda kopyala yapıştır yapmaya çalışınca bir bok olmuyor.
  • 172
    sadece fatih terim değil, gelecek vaat eden okan buruk gibi bir hocanın da söylediği söz.

    https://twitter.com/...101366141820931?s=19

    yıllardır türk futbolunun avrupa'da dişe dokunur bir başarısı var mı ? yok. bjk grup lideri oldu, başakşehir ve başka takımlar arada günlük 1-2 galibiyet alıyor, devamı geliyor mu ? yok. en son dişe dokunur başarı olarak şampiyonlar ligi'nde çeyrek final kim oynadı ? yine fatih terim.

    demek ki makas bizim ülkemizle avrupa arasında daha da açıldı. bunu aşarsa yine öncelikle fatih terim, bir gün bize gelirse de okan buruk aşacaktır.

    sonra da avrupa'da biri bir maç kazanınca hemen tetikte bekleyen, hocaya sallamaya bahane arayanlar anında geliyor hani makas bilmem ne diyor. kusura bakmayın da sizin fare yakalamışlığınız kadar hocanın kedi bişey bişeyi var.
  • 414
    iki tür makas var. birisi ekonomik makas birisi psikolojik makas.

    ekonomik makas açıldıysa bir şekilde mental olarak mantıklı hamleler yaparak bu seviyelere ulaşamasan da yaklaşırsın ya da o seviyeleri zorlayabilirsin. çünkü özkaynaklarını verimli kullanmak için planli-programlı calisirsin.

    psikolojik makas açıldıysa maalesef bu makas asla kapanmaz. istediğin hamleyi yap, istedigin taktiği çalış, istediğin takımı kur farketmez.

    kafanda sadece bir dogru varsa, eleştiriye açık değilsen, hatalarıni kabullenip bunları düzeltmek için farklı metodlar denemiyorsan isterse ekonomik olarak makası kapat, hiçbir işe yaramaz.

    ışte bizdeki ekonomik makastan ziyade psikolojik makastır. genelde kavramları direkt olarak degerlendirmektense kök nedenlere inmeye calismak lazim.

    o sebeple makasın açılması; tükenmişliğin, başarısızlığın, is bilmezligin bahanesidir.
  • 427
    ben bu söylemin bahaneden ibaret olduğunu düşünüyorum. galatasaray gayet de kafa kafaya oynadı bayern ile, seneye doğru transferler ile yenebilir de. avrupadaki bir grup takım şişkin fiyatlarla transfer yapıyor bile olsa, günün sonunda galatasaray da avrupa’nın nüfus olarak en büyük ülkesinin açık ara en güçlü takımı. taraftar sayısı çoğu avrupa ülkesinin nüfusundan fazla. türkiye’de ekonomik problemler olsa da, galatasaray ın bütçesine öyle ucu pek dokunan bir durum yok. napoli, dortmund, bayer leverkusen in bütçeleri de çok farklı değil bizden. kaldıki, şu an da sıkıntı bizim kopenhag, sparta prag gibi takımları yenememiş olmamızda.
  • 8
    bu aralar sıkça dillendirilen bir olay. ekonomik boyutuna girmeye lüzum görmüyorum. gerçekler ortada.

    futbolun diğer boyutlarındaysa, çoğunluğun aksine, "büyük" takımlarla diğerleri arasındaki makasın aslında açılmadığına inanıyorum.

    interneti, sosyal paylaşım küresini yermek hem kolay, hem de "bizim zamanımızda..." muhabbeti açmak için güzel bir aracı. bu tarz tiratları zaten "şimdiki taraftar da çok kötü" temalı başlık ve entry'lerde defaten okudunuz ve okumaya devam edeceksiniz. arkadaş muhabbetlerinde kimleri kimleri kadro dışı bırakanlar, fatih terim'i kaç kere kovanlar, o dönemlerde küresel bir sosyal paylaşım ağı olmadığı için dünyaya duyuramadıkları bu düşünceleri hiç dillendirmemiş gibi "biz bu kulüpte bulunan herkese sonuna kadar destek olduk" geyiği yapıyorlar. neyse ki yaşımız yetiyor bunları hatırlamaya. olsun, yapsınlar, konumuz başka.

    günümüzde futbol dünyasını takip etmeye ayda 30-40 euro'sunu ayırabilen herkes, tüm dünyayı kapsayan, dünyadaki her profesyonel oyuncuyu içeren, görüntülü bir scout ağına sahip olabilir.

    bundan bir nesil önce türk olmayan bir kulüp takımını ya bir şekilde istanbul'a gidip yılda bir veya iki kez statta, ya da devletin tek kanalı uygun görürse televizyonda özet olarak izleyebilirdiniz. iki nesil önce televizyonda izleme şansınız da yoktu, istanbul'daki takım ilk turda elenmeden önce stada gidip izlediniz izlediniz. yılda iki maç. sizi eleyen takım nasıl antrenman yapar bilemezdiniz. size bunları sözlü olarak anlatacak yabancı bir personeliniz bile yoktu takımda.

    sonra yabancı personel geldi. özel televizyonlar geldi. dijital yayınlar geldi. yabancı takımların önce tekil maçları, sonra da ligleri canlı yayınlanmaya başlandı. internet geldi. yurt dışına çıkmak, avrupa'da maç izlemek öğrencilerin bile yapabileceği bir şey oldu. yabancı dil konuşma oranı arttı.

    bunlar sadece türkiye'de de olmadı üstelik. doğu avrupa ülkeleri, bizden daha kapalıydı o "büyük"lere. biz en azından batı avrupalının iyi yanlarını almaya hevesliydik, onlarsa apaçık düşman bellemişti. büyükler kendi ülkelerinde, kendi liglerindeyken, tüm dünyayı fethetmeye çıktılar dünya küreselleştikçe. bir portekizli bize göre daha fazla erişebiliyordu belki "büyük"lere, ama ancak bu gelişmelerden sonra bir portekiz takımı çıkıp, b takımına ingiltere liginden bir takımın hem hücum hem savunma setlerini anlattı. böyle oynamalarını istedi.

    galatasaray işte tüm bu küresel imkanlardan mahrumken şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynadı. kendisinden daha da kapalı bir ülkenin takımına elendi yarı finalde. üç yılda ikinci kez avrupa finaline çıkmıştı elendikleri, 11 yerliyle oynayan takım.

    o zamanlar da başarılılar bahane etmiyordu bu makası, başarısızlıkta gündeme geliyordu sadece.
  • 129
    bahsi geçen olay aslında var ama maddi açıdan değil. bir kulüp için olayın maddi külfeti 25 yaşında adama 30 milyon euro vermek değil. yeni çıkan bir durum olsa diyeceğim ki ffp bizim ayarlarımızı bozdu. yıllardır kulüplerimiz bonservisin külfet olduğunu düşünüyor. halbuki sen 30 yaşında bir adamı almadığın sürece aslında bonservis bir külfet değildir. kulüplerimiz eğer ortalama iq’lara sahip yöneticiler tarafından yönetilse ve efendi bi tff tarafından denetlense bu hallere gelmezdik. makas makas diye ağlayana kadar en azından geçmişten ders çıkarılabilirdi fakat. hayıflanmak daha kolay.

    mesela marcao ve babel’i kıyaslayalım.

    marcao’ya 4.5 milyon euro bonservis verdik, 850.000 euro maaş alıyor. bu adamın 3 yıllık maliyeti 7.75 milyon euro.
    babel’e ise 2 milyon imza parası ve yıllık 2.5 milyon sabit maaş veriyoruz. yani totalde 3 yıllık maliyeti 9.5 milyon euro.
    burada bir takımın hemen hemen aynı dönemde yaptığı 2 transfer görüyoruz. aralarında 10 yaş var bu adamların. marcao’yu bugün 15’e satıyoruz desek akşamında satılır. babel’i bedavaya yollayamıyoruz. marcao 10 milyon’a satılsa kardayız. babel? tamamen geri dönüşü olmayacak bir transfer üstelik verim de almadın...

    son yılların en kötü transferlerinden birinin öznesi olabilecek diagne’ye 13 milyon euro bonservis verdik ve 2.2 milyon euro maaş bağladık. diagne’nin 6 milyon euro’ya transferinin gerçekleşebileceğini düşünüyorum. yani bonservisinden 7 milyon euro zarar ediyorsun. sezon sonunda satıldığını varsayalım. 9.2 milyon euro maliyeti oldu totalde. babel’in 2 senelik maaliyeti ise 7 milyon euro. yani 13 milyon euro gibi türkiye standartlarında büyük para verdiğin bir oyuncuyla 2 milyon fark var.( diagne kiralık oymamıştı bu sebeple tek maaştan hesaplandı)

    bruma çok yüksek bir bedel ödediğimiz ve aslında elle tutulur işi sadece u21 olan bir futbolcu. yani aslında çok ciddi bir risk. bizim bu paraya alacağımız 20 yaşında biri muhtemelen takımında belli bir seviyede oynayan ve asgari katkısı belli bir isim olacak. bu adamdan bonservis anlamında yanılmıyorsam 2 milyon kar ettik. maaliyeti bize ya hiç yoktu ya da 1-2 milyondu. biz bu adama bir şey katamadık. az bir şey katabilseydik 20 milyona satılsa kardaydın.

    şimdi gelelim türk takımlarının makas açık diye ağlamasının aşırı derecede irite edici ve yanlış olduğu noktaya. hep galatasaray’dan örnek verdim fakat tüm takımlar (anadolu kulüpleri dahi) bu tarz ölü yatırımı yapıyor. feghouli...

    bu adamın transferindeki mentalite işte ffp’nin sebebi, işte mali batağın sebebi, işte avrupa’da başarının olmamasının , yerli oyuncu yetişmemesinin ve makasın asıl sebebi. ben burada feghouli’yi a oyuncusuymuş gibi anlatacağım yani bol bol farazi hesaplamalar içerecek. polyannacılık yapacağım. 27 yaşında futboldan uzaklaşmış kimsenin bonservis vermeyeceği birini a takımı alacak.

    feghouli 4.25 milyon euro’ya geldi. bonusları çok dehşet ama ben 150.000 eurocuk koyarak maaşını yıllık düz 4 milyon olarak hesaplayacağım. aynı zamanda böyle oyuncularda pek mümkün olmasa da 3 senede bonservisinden zarar etmeden sattığını varsayacağım.
    bu hesapla feghouli’yi 3 sene oynatıp bu kadar güzel maaşı verecek daha doğrusu aynı külfetin altına 3 sene yaşlanmış bir futbolcu için girecek enayi bir kulüp bulduğumuzu varsayalım(gerçi bunlar sadece bizim ülkede var araplar bile maaşa dikkat etmeye başladı ama) feghouli’yi aynı sözleşme ile 3. sene sonunda 4.25 milyon euro bonservisle sattın.bu adamın maliyeti 12 milyon euro. bruma ile kıyaslarsan arada dağlar kadar fark var. kaldı ki feghouli 6 ay adam gibi top oynadı onun dışında ortalama bir futbol dahi oynamadı.
    o dönem a kulübünün bütün çalışanları azıcık zeka kırıntısı sergileyip ortalamanın altında bir insanın düşünebileceği kadar maddiyat hesabı yapsa ve örnek gösterilen 20 milyon euro’ya örneğin 20-24 yaşında birini alsaydı. ve bu adama 1.5 milyon maaş bağlasaydı(ki baya iyi maaş) ve adam tutmasaydı hatta geriye gitseydi aldığından 5 milyon aşağıya satsaydın. 5+4.5’tan 9.5 milyon euro maaliyeti olacaktı. yani feghouli’den daha az. kulübün kasasında yine zarar etmeyeceğin ama patlama yapsa 3 tane bu şekilde transfer yapabileceğin birini alabilecek kadar bir transfer parası olacaktı. yani bir marcao alabilirdin belki.

    avrupa’daki kulüpler işte bu sebepten bonservise yüklü paralar harcayıp genç oyuncu alıyor. çünkü zarar etmen çok zor. etsen bile 30 yaşında 4.5 milyon verdiğin bir oyuncudan ettiğin bir oyuncuya vereceğine bunu alsan bir tane daha bu ayarda futbolcu alırsın.

    peki ya tutarsa? örneğin ligue 1’de orta ayarda bir takım olsak marcao bu yaz satılırdı. 35-40 arası bir bedelle. yerini 4 katı para vererek doldursan yani 20 milyona doldursan 15-20 milyonluk bir para cebinde kalacak ve bir adet daha iyi izlenmiş, kariyer planlaması yapılmış oyuncu alacaktın.

    türk takımlarının makas dediği şeyin aslı astarı budur. tamamen aptallıklar silsilesidir. bunu baştan yapsaydın zaten liginin değeri artacaktı. oyuncuları daha ucuza alacak, yayın gelirlerin ve sponsorluk gelirlerin artacaktı. hala da bunu yapabilirsin. top 6’ya girecek kıvamda bir potansiyel ilk 15’e zor giren bir lige dönüştürüldü.

    makas bu kadar problemse çözümü basit. lig olarak doğru planlama ile 5 sene içerisinde makas felan kalmaz. zamanında ingiltere zamanında 5 yıl avrupa’ya gitmedi. bunu dahi yapacak kadar gözünü kararttılar. şu an taşkınlık felan kalmadı. yabancı sınırı saçmalığını yapana kadar altyapı zorunluluğu, 21 yaş altı oyuncu bulundurma ve 21 yaş altı transferlerde daha az vergi ve 30 ve üstü yaşlardaki futbolculara daha fazla vergi şeklinde düzenleme getirsen; 21 kişi+altyapı sınırsız şeklinde kadro kısıtlaması getirsen dahi ülke çok daha ileri gidecek. fakat bunların çözümü nedir? yabancı kısıtlaması. sığ, cahilce bir iş...

    fantastik bir method dahi denenebilir. bir havuz oluşturulup yayın gelirlerinin %20si bu havuza gider. ülke puanı ilk 5’te olan ülkelerin liglerine gönderilen 24 yaş altı futbolcuların bonservisinin %10’u kulübe bu havuzdan ekstra para verilir, 21 yaş altında bu oran %15’e çıkar. kalan para gelirin %80’i nasıl dağıtıldıysa bu şekilde kulüplere iade edilir.bunlar gibi bir sürü çözüm yolu sunulur istense. fakat genel anlamda türk toplumunu kafa yapısı hakim burada. gerekli çözümler yerine hayıflanmayı tercih edip çözüm bulmuş olmak için mantıksız “çözümler” sunmak. bu takım rangers’a 2-0 yenilip elendi arkadaşlar. rangers’ın ne sıkıntıları yaşadığını eminim hepimiz biliyoruz. beşiktaş’ın elendiği takımı muhtemelen beşiktaş taraftarının %85’i ilk defa duydu. bu takımın yıllık gideri ne kadar olabilirdi ki? bu makas olayı safsatadan ibaret. 20 milyon bonservisle 26 yaşa kadar bir futbolcu aldığında maliyette kaybın değil kazancın oluyor yaşlı futbolcuyu bonservissiz ballı sözleşme ile almakla kıyasladığın vakit. kulüplerimiz ön elemeleri geçemeyecek durumda. biz zaten şampiyonlar liginde son 16’ya kalsak büyük başarı şu anda. yani kendimizi real madrid’le lyon’la kıyaslamayacağız. her şey adım adım olur. 5 sene içerisinde maaş bütçesini azaltır, takımları 2-3 yaş gençleştirir, satış yapmaya başlar ve gruplara takımlarımız kesin kalıp kuraya göre çıkabilecek duruma gelirse bu ülke futbolu için çok çok büyük bir adım olur. zira takımlarımızın başarıları maksimum 2 senelik. sonra geriye gidiyor takımlar. sürekli bir başarı yok. bu şekilde adımlarla sürekli başarı kazanılmazsa sürekli aşağıya doğru yuvarlanırız böyle. en büyük başarı istikrar olacaktır türk futbolu için kısa vadede.

    edit:yazının eksik kalan kısımları tamamlandı. cümlelerin bir kısmı daha anlaşılır olması adına düzeltildi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın