• 151
    14 ocak 2021. galatasaray taraftarının, belli başlı haberler ile içine çekileceği, birbirine düşeceği, bir kısmın çıkan haberleri desteklerken, diğer tarafın şiddetle karşı çıkacağı bir gün..

    konu bağımsız; transfer, başkan, fatih terim, istifa, kovulma.. hiç birisi önemli değil. galatasaray taraftarı olarak zor bir güne uyandık, bu net. bir süredir gündemi meşgul eden konular, bugün zirve yapacak gibi gözüküyor. daha sonra hafta ve belki de ay boyunca devam edecek.

    bugün ne yaşanırsa yaşansın, şimdiden herkesi biraz sabırlı olmaya ve aklı selim davranmaya davet ediyorum. unutmayın, bu takım üzerine oynanan oyunlar çok büyük, bizim yanımızda olmayan ve biraz tökezlediğimizde vurmak isteyen bir medya da var karşımızda. bizim için hayırlısı olsun.
  • 209
    iki maç puan kaybedince, ligin ortasında, ligi 6 puan lider götüren, avrupada da üst tura çıkmayı garantilemiş, ilk 8 i zorlayan takımı, galatasaray taraftarının kendi oyuncularını yuhlayarak, baskı kurarak, fenerbahce medyası ile birleşerek takımı sürüklemeye çalıştığı ortam ve durum. sene başında da aynı şeyler oldu; iki sene üst üste şampiyon olmuş teknik direktörü iki maç kaybetti diye yollamaya çalıştılar. galatasaray şu ana kadar hepsinden kuvvetli çıktık, bu durumdan da okan hocamızın liderliğinde alnımızın hakkıyla çıkacağız inşallah.
  • 149
    bunun bir de, adıyla müstesna çok kuul duran teorisi vardır. hele bir de kelebek etkisiyle kombinleyince pihu... hatta termodinamikten bir tutam entropi-enerji ile süslerseniz street fighter jargonuyla "perfect" atarsınız.

    aha da na şöyle:
    https://www.youtube.com/watch?v=WPzMxiGd0io

    pekala daha ileri aşamalarda oyun teorisi ve kuantum falan da serpiştirilebilir araya.

    sözcüğün etimolojisine baktığımızda, anlamı "mutlak düzensizlik hali" olan fransızcadan alıntı bir sözcük olduğunu, o sözcüğün de aslında yunancadan alıntı olduğunu görürüz. basit tabiriyle kaos teorisi ise bu mutlak düzensizlik halini anlamaya, anlamlandırmaya, açıklamaya çalışan teoridir, diyebiliriz.

    bir bakıma şöyledir aslında. ortada düzensiz gibi görünen bir olay var. ama bu olay zannettiğimiz gibi gerçekten rastlantısal ve düzensiz mi? bunu sorar ve cevaplamaya çalışır. yani "kaos aslında gerçekten kaos mu?" gibi retoriğe yatkın bir soru sorar. buna benzer başka sorular da vardır. linguafiller -böyle bir kelime var mı ya?- "mutluluk aslında gerçekten mutluluk mudur?" diye sorabilir mesela. bunu da yin yang üzerinden, her şeyin zıttıyla var olabildiği üzerinden açıklayabiliriz sanırım. yani mutsuzluk olmadan mutluluk olabilir mi? bunun tam tersi de geçerli: mutluluk olmadan mutsuzluk olabilir mi? bu konuda şöyle absürt olabilecek fikirleri bile görebilirsiniz. mutsuzluğun olmaması için mutluluğu ortadan kaldırmak gerekir. çünkü ortada kıyas olabilecek, ölçümlendirilebilecek bir şey olmaz ortada.

    kaos teorisi de şöyle bir önerme atar ortaya mesela: düzen düzensizlikten doğar. yine bir başkası: düzen, düzensizliği yaratır. düzensizliğin içinde bir düzen, düzenin içinde bir düzensizlik vardır. bu yüzden düzensiz olan hiçbir şey mutlak düzensiz değilken, düzenli olan hiçbir şey mutlak düzenli değildir. yine termodinamikte entropi denen fasulye olmayan kanun bu düzensizlikle alakalıdır. geniş düzlemde söylediği, "evren, düzensiz olmak ister"dir. bu neredeyse bütün sistemler için geçerlidir.

    uzattım. konumuza dönelim. günümüzdeki sistemlerden, daha doğrusu şirketlerden, organizasyonlardan bahsedelim. günümüzde şirketler, organizasyonlar birçok projesinde bu kaos teorisinden yararlanır. çok uzun ve karmaşık bir konu. ilintili olduğu konuları da göz önüne alırsak çıkamayız. o yüzden daha fazla uzatmadan, konunun nereden çıktığını söyleyelim. yukarıda da söylediğim gibi tamamen düzenli bir sistem mümkün değildir. o halde sistem içindeki düzensizlikleri yönetmek için ne yapılabilir? nasıl yapılabilir? bu düzensizliklerden nasıl ve ne anlam çıkarılabilir?

    yaklaşım aslında doğayı takip edip ondan ders çıkarmakla, insan yaratımına uyarlamakla alakalıdır. doğa kaotik gibi görünebilir ama belli başlı basit bazı desenleri, modelleri, yolları takip eder.

    bundan sonra proje bazlı çalışmalara daha başka yaklaşımlar da getirilmeye çalışıldı. yukarıda bahsettiğim gibi bize rastlantısal gibi görünen ama aslında illaki öyle olması gerekmeyen olaylar cereyan ediyor. ve biz bunları çözmeye çalışıyoruz. ne kadar çok olay meydana gelirse, o kadar çok çözüm getirilir. bu da organizasyona bir dinamiklik katar. aslında bir ilerleme de getirir. çünkü her çözümde optimale yaklaşacak, sistemi iyileştirecek yöntemler de geliştirmiş olursunuz. bu sistem optimale yaklaştığında, getirilen çözümlerin daha değerli olmasını sağlar. bunu bir rekabet gibi düşünebiliriz sanırım. rakibin hamlesi ne kadar iyiyse, senin karşı hamlen o kadar iyi olmak zorundadır.

    kısa not: şöyle bir örnek verelim. gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkelerin gelişim grafiklerine bakın. grafikteki sıçramalara bakın. izlenen yol hep aynıdır aslında.

    bu yaklaşım buradan doğup şunu sorar: o halde kendi elimizde bir kaos, düzensizlik yaratabilir miyiz? bunu bir spor kulübü üzerinden düşünelim. üst kademede alınan bir karar, alt taraf -taraftar, futbolcu, antrenörler- tarafından bilinmez. alt taraf ortada bir problem görür ve probleme bir açıklama, belki de çözüm getirmeye çalışır.

    gerçi bunun tam tersinin olduğu durumlar da olabilir. ama bu tam olarak düzenli bir düzensizlik yaratma hali değildir. mesela bir taraftar ortaya bir problem atar, o gittikçe yayılır ve çözülmesi gereken bir konu haline gelebilir. çözülmesi gereken bu düzensizlik hali çözülemezse sistemi kelebek etkisiyle tamamen düzensizleştirebilir.

    kaostan beslenmek de aslında böyle bir şeydir. sürekli bir meydan okumadasınızdır. ortada sürekli bir sorun vardır ve yine ortada sürekli bir sorun çözücü vardır. bu da size bir dinamizm katar. hatta güvenoyu sağlar. çünkü hemen hiçkimse problemin çıktığı noktayı sorgulamaz. problemin çözülüp çözülmediğine bakar. oysa problem yine sistem içinde çıkmıştır. ama biz o problemi, olağan akışımızda "rastlantısal" görme eğilimindeyizdir. asıl sorun bu süreklilik halinin sıklığıdır. çünkü sürekli bir sorun çözücülük hali, ortada başka bir sorunun olduğunu sorgulamaya açar: sistemin kendi sorundur.

    galatasaray'ın bugünü hakkında üstünkörü bir okuma yapalım. daha doğrusu soru soralım. çözümsüz kalan sorunların birikmesinden kaynaklı bir sistemin kendi içindeki sorun tartışması olduğunu düşünebilir miyiz?

    kaosu anlamlandırmak ve bir sonuca varmak oldukça zordur. girdi ve çıktı oldukça çoktur. girdiler aynı zamanda çıktı, çıktılar aynı zamanda girdidir. düzen içinde yaratılan sistemler için de, girdi ve çıktılar muğlaklaşmaya başlar. hangi çıktı düzen içinde yaratılan bir düzensizlikti, hangisi yaratılan düzensizlikten oluşan bir girdi oldu?

    onu sadece sistem admini bilebilir, o da dediğim gibi belli bir yere kadar. dolayısyla kaosun yarar veya zarar getireceğini okumak çok zordur.

    son olarak şunu söyleyip kapatalım. entropi, fizikte bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. yani sadece düzensizlikten -kaostan- bir iş ortaya çıkaramazsınız. ama düzensizliği -kaosu- bir kenara da atamazsınız.

    son olarak vol 2:
    galatasaray'ın kaos ile özdeşleşmesi kaosları genel olarak bu durumları yönetebiliyor olmasıyla alakalı. daha doğrusu fatih terim gibi bir sorun çözücünün varlığı. neredeyse son 20-25 yılımızın çoğunda fatih terim ileyiz biz. şu andaki sorunumuz şu: mustafa cengiz, devlet adamlığı geleneğinden geldiği için düzen sever. bürokrasinin doğası gereğidir. devlet düzensizliği sevmez. memur hiç sevmez. mesela bir yol geçirilmiştir. süperdir. hiçbir sıkıntısı yoktur. hazır yapılmış, yanındaki su yollarından fiber kablo geçirelim, dersiniz. "şimdi karıştırma oraları." der. "işleyen sistem bozulmaz. başımızı ağrıtma." der.

    kaosun içine bakan adam gördüklerinden aktardı:
    "hepsi rdm amk."
  • 205
    2024-25 sezonunda şu an geldi. herkesin kendine bakıp çeki düzen vermesi gerekiyor.

    1- yönetim hayal satmayacak. mevcut kadro ile uefa finali söylemlerini falan bırakıp icraat yapsınlar. sara'nın yedeği olmayınca ne hale düştük. sağ bek yetersiz. mertens'e bu yaşta çok yük biniyor. yedek kulübesi derin değil.
    2- okan hoca ve yardımcıları hatalarda ısrar etmeyecek. kaan ayhan'ı bek oynatmaktan bıkmadı hoca. demirbay oyuna girdiği an maç benim için bitiyor. üçlüde ne oldu da dörtlüye dönüldü? yunus formsuzken neden dinlendirilmiyor? savunmacılar neden sürekli bireysel hata yapmalarına rağmen 11'den kesilmiyor? daha doğrusu takım savunması neden rezil halde? 2:0 ve 3:1'e gelmiş kiev maçında puan kaybının izahı var mı? * kiev maçı bir rezalet değil mi? kupa maçına as kadro çıkıp sara'yı kaybetmek mantıklı mıydı?
    3- futbolcular kendine çeki düzen vermeli. jakobs'un geçen hafta hatayspor maçında arka direkte kafa vurdurduğu pozisyonda gol yedik. peşinden kiev maçında yine arka direkte yarmolenko üzerinden vole vurdu. muslera için fazla bir şey yazmayım. efsane kaptanın ıslıklanması yanlıştı. kendisinin maç sonu bitti işareti yaparak içeri girmesi ıslıklanması üzerine ise hata bence. tribe girmek yerine hatalarını analiz etse daha iyi. demirbay'ın top kayıpları, iştahsızlığı ayrı problem.
    4- gelelim taraftara. büyük çoğunluğuna kimse laf edemez. hafta içi istanbul'da 18:30 maçında rams park'ı doldurmak büyük iş. muslera'yı ıslıklayanlar ayıp etti. onu ayırayım. esas yazmak istediğim başka bir şey var taraftarla ilgili. olumsuz skorların üzerine skriniar'ı da adını anmayacağım takım aldı diye, bundan sonra maça falan gelmem diyenler var. sözüm buradan dışarı, kendi arkadaş çevremden bahsediyorum. gelmeyin zaten kardeşim. tribün de size bayılmıyor. zor gün taraftarı gider, tribün yapar. siz şampiyon olduğumuz sezonlarda kutlamalara gider, fotoğraf, hikaye paylaşırsınız.
  • 71
    galatasaray hicbir zaman kaosla beslenmis bir kulup degildir. asil olan kaosa ragmen basarili olmasidir. peki kaos ne zaman cikar? galatasaray basariliyken, hmm. peki galatasaray kaossuz bir ortamda bu basarisini surekli hale getiremez mi? sampiyon oldugumuz yaz kiliclar cekilmese mesela, 8 puan ondeyiz diye meclisin ana konusu yabanci siniri olmasa mesela, bu kaos dediginiz sey her neyse onlar olmasa mesela, kaosun yarattigi yipranmislik olmasa mesela sahi galatasaray nerelerde olurdu?
  • 140
    ben bildim bileli galatasarayda hep bir kaos vardir, ya da öyle yansitilir.

    yönetim-teknik direktör arasinda cekisme, futbolcunun teknik direktörün sözünü dinlememesi, transferlerin yetismemesi vs.

    bunun sebebi o kadar basit ki. potansiyel olarak en büyük taraftar grubuna sahibiz ancak medya hicbir zaman galatasarayli olmadi.

    (bkz: ibne basın/@vurdu gol oldu)

    örnekler:
    fenerbahcenin besiktasin kap aciklamalarinin sadece anlasildi gibi terimler icermesine karsilik, galatasaray aciklamadigi detaylardan dolayi elestiriliyorsa, bir durup düsünelim arkadaslar. tarik camdal senelerce konusulurken, fenerbahcenin ayni anda 3 teknik direktöre maas ödüyor olusu kac kere basinda cikti? mesela carlos kameniyi kac kere okuduk basinda? bunlar gercekten planli programli yapilan seyler ve ne yazik ki taraftar grubu olarak bunlara cok fazla prim veriyoruz.

    simdi herkes menejerler üzerinden galatasarayi vuruyor, mesela fikret orman mükemmel baskan, o kadar futbolcu satti etti ya hani sözde, o paralar nerede konusu, taraftarlar arasinda konusuldugu kadar, basina neden yansimadi? aziz yildirimin arkasinda biraktigi söylenen pislikler, ki ben ilk agizdan denetleme firmasinda calisan arkadaslardan duydum, o yaptigi kagit oyunlari, basinda neden hic konusulmadi?

    son 30 senede 14 kere sampiyon olmus bir takimin bu halde olmasinin gercekten tek gerekcesi budur.

    basin sürekli kasiyor, su sunu dedi, yönetim sunu böyle yapti, terim durur mu ates püskürdü vs.

    bu tartismalar transfer dönemlerinde hararetleniyor, cünkü saha icine inildiginde galatasaray cogunlukla cevabi veriyor ve basini susturmayi biliyor. ancak bilinc altinda dolmus taraftar, ilk firsatta, takimdaki herkesi elestiriyor ve kaos ortami tekrardan gün yüzüne cikiyor.

    kisacasi, inaniyorum ki akli selim bir taraftar grubumuz, takimini düsünen bir genel kurul ve yetenekli yöneticiler kazara bir araya gelseydi, basin masin dinlenmez, galatasarayin müzesinden 2den daha fazla avrupa kupasi olurdu.

    en azindan sözlükte, okudugumuz haberlere bir de bu acidan baksak ve ilk firsatta, kaos icin gerekli zemini bu ibne basina vermesek keske.
App Store'dan indirin Google Play'den alın