resim
Igor Tudor
Görev:Teknik Direktör
Takım:Juventus
Yaş:47
Uyruk:Hırvatistan
  • 5001
    kabul edin, hepimiz birlikte yenildik bu hocasini koruyamayan yonetime, yabanci kurallarina, hakem hatalarina, kendi oyuncusunu isliklayan taraftara, her hafta terim uzerinden hocaya mobbing yapan gazetecilere, ‘daha buyuk takimlarla oynamadilarki’cilere yeterince tepki vermeyerek.

    bu adamin arkasinda biraz durulsaydi (en azindan taraftar olarak), biraz ozguven kazanirdi ve belki bu kez kazara birsey olurdu.

    yeni terim-yabanci unlu-yerli evlat-yerli deneyimli-yabanci deneyimli-yabanci firsat-terim dongusune ben hazirim. bu takimdan istikrar beklememeyi ogrenecek kadar yasadik.
  • 5002
    bu adamın en önemli sınavı sezon başında uefa ligine katılım için oynanan ön eleme maçı idi. peki bu vatandaş ne yaptı o maçta, mevcut kadrodaki en önemli silahı, wesley sneijder'i oynatmadı. taktiğine, kadro planlamana uymadığı için wesley'i gönderebilirsin ancak daha kadronu kurmadan elindeki en önemli topçudan yararlanmazsan kusura bakma sen galatasaray'ın başarasını değil kendi egonu düşünüyorsundur. uzun vadede bunu gördük, alınan yenilgilerden sonra suçu topçulara atmak, östersunds ilk maçından sonra içeride 5 atarız rahat olun deyip elinip, östersunds uefa grubundan çıktığında, "zaten iyi bir takımdı gördünüz mü? biz elenince suçu bana attınız" demek 'öt kurtarma çabasıdır.

    beyaz tv muhabiri devrim zengi'nin şöyle iddiaları var bu adam hakkında,

    idmandan sonra yemekhaneye girerken, elinde çorabını fır fır sallıyormuş, antrenman programları aşırı ağırmış topçular bezmiş, gomise, yıllardır yaptığı gol sevinci için,"nasıl sevinç o, ellerinle bi şeyler yapıyorsun, diz çöküyorsun falan yapma onu" tarzında çıkışmış, yedek kalan oyuncularla iletişim kurmuyormuş tüm topçular bıkmış seveni kalmamış. bu iddialar doğru ise bu adam tam bir facia. umarım yarın gider.
  • 5005
    hakkında daha görevdeyken "florya'da futbolculara çükünü sallıyor; antrenmanda topçulara ayağını yalattırıyor," haberleri çıkmaya başlayan teknik direktör. genelde kovulduktan sonra çıkar böyle haberler çukur medyamız tarafından.

    hatırlayın, galatasaray fırtına gibi başlamışken yabancı sınırı tartışması başladı; ırkçılığa varan söylemleri hepimiz gördük, direkt etkilenen futbolcularımız oldu. saha içinde yalpalayan birtakım çirkef teknik direktörler suni gündemler yarattı. hakemler ince ince değil, kalın kalın doğramaya başladı futbolcularımızı gözümüzün içine baka baka. rocky koreografisiyle bir kez daha galatasaray saha dışında vurulmaya çalışıldı.

    bizim sezon başından beri her birini belli düzeylerde övdüğümüz futbolcularımız da insan; doğal olarak bunlardan etkilendiler. ülkenin atmosferine alıştıktan sonra dünyanın en medeni futbolcularının bile ne hâle dönüştüğünü yıllardır görüyoruz zaten. sürpriz değil bu durum.

    bunları neden anlattım?

    çünkü teknik direktörseniz bu saha dışı faktörlerle mücadele edebilmeniz mümkün değil. bunu yapabilen birkaç kişi var, malumunuz: fatih terim, şenol güneş. aykut daha çırak düzeyinde.

    igor tudor böyle biri değil. olmaya çalıştıkça durumu daha kötüye götürebilen birisi bu ülke şartlarında. daha 30'lu yaşlarında adam. bu noktada kendisini göreve getirmiş ve arkasında duracak yönetimin bütün bunları hesaplayıp plan yapması lazım. özellikle siyasi lobi, medya ve halkla ilişkiler bağlamında yetkin isimlerin yukarıda saydığım galatasaray'ı yakından ilgilendiren gündemlere ilişkin hızlıca reaksiyon alınacak diplomasi yürütmesi gerekirdi. hoca için olmasa bile sezon başı yaptığın yatırımı korumak, değerini düşürmemek için yapmalıydı.

    ama ne yaptı? sessiz sakin, efendi, arka plan işbitiricisi cenk ergün'ü medyanın önüne çıkardı. hiçbir şeye etki edemeyen, gündem oluşturamayan sıradan demeçlerle her şey normal olarak devam etti. başkanlık makamında oturan zat, aynı zamanda kulüpler birliği başkanı olmasına rağmen başta yabancı sınırı olmak üzere hiçbir konuda ağırlığını koyup tavrını galatasaray aleyhine olmayacak şekilde koyamadı. falan filan.

    ve rüzgarı el birliğiyle aleyhimize döndürmeyi başardılar. bu noktada tudor'un yetersizliği de bir faktör ancak ilk sıralarda değil. ve gitmesi işleri daha da kötüleştirecek. fatih terim'den başka kim gelirse gelsin sezonu bitiremez bu ortamda. (gelecek kişinin yabancı olacağını varsayarsak) fatih hoca gelirse de, saha dışı el atılması gereken o kadar çok şey var ki, şampiyon olabilecek bir kurgunun kısa sürede sağlanacağını düşünmüyorum.

    bu sene şampiyonluk, tudor'un kalmasına bağlı. şu yönetim sırf tudor için dik durmaya devam edebilirse, -varsın büyük maçları kazanamayalım- şampiyon oluruz. bu duruş, futbolculara, taraftara, medyaya bir mesaj olur.

    azbuçuk bu ülke futbolunun dinamiklerini bilen fenerli, beşiktaşlı arkadaşlarla konuştuğumda şunları söylüyorlar: "hacı şampiyonluk küçük takımları yenmekten geçer. biz yıllarca bir iki derbi galibiyetiyle seneyi geçirip mutlu olmaya çalışıyorduk. elde bir şey kalmıyordu sezon sonunda."

    sonuç olarak; fatih terim için de, bir başka teknik direktör için de doğru zaman değil. böyle bir değişiklik işleri daha da kötüye götürür. igor tudor devam ederse, lider bitirdiğimiz ilk yarı sonunda bariz eksik pozisyonlar için birkaç takviyeyle fenerbahçe hariç evimizde oynayacağımız büyük maçları en azından ilk yarıdaki gibi kötü bitirmeyeceğiz ve sezon sonunda şampiyon olacağız. sezon ortası teknik direktör değişikliği döngüsünü; fatih terim döngüsünü kıracağız.

    her şey, eksikliklerin doğru teşhisine ve tedavisine bağlı. duygusal davranmak da başka kısırdöngüler doğuruyor.
  • 5008
    bana sözlüğe ilk üye olduğum yılları hatırlatan, galatasaray'ın başına musallat olmuş olan çalıştırıcı. bu konuda bir kaç kelam etmek isterim.

    yaşım 30 sevgili sözlük. sözlüğe ilk üye olduğum yıl yanlış hatırlamıyorsam 2009 civarıydı. rijkaard yeni gelmiş, ortalık bayram havası gibi sözlükte. nasıl olmasın? barcelona projesinin en önemli halkalarından biri gelmiş galatasaray'ımıza, hem de ekibiyle birlikte. yeni derwall'i bulduk diyoruz hepimiz. nasıl bir yapılanmaya gidecek, 4-3-3'le ligi nasıl süpürecek falan diye tartışıyoruz aramızda.

    bir önceki sezonda zaten kewell ve baros gelmiş ortalık kaynıyor. akabinde keita gibi bir adam alıyoruz. arda en formda zamanlarında zaten. uefa kupası sezonundan sonra, her halde en çok heveslendiğim sezondur o sezon. yetmiyor manchester city'nin en teknik oyuncusu, brezilya milli takımında banko oynayan elano'yu da alıyoruz. derken lig başlıyor ve harika gidiyoruz ilk 7 hafta. fakat takım her geçen maç gitgide çöküş yaşıyor gibi derken, 8. hafta ankaragücü deplasmanında 3-0 ile tokadı yiyoruz adeta. sonrasında sahamızda 4-3 trabzonspor'a kazansak da, kadıköy'de fenerbahçe'ye karşı kötü bir oyunla 3-1 kaybediyoruz. daha sonra sabır diye bekliyoruz ama olmuyor. takımın bariz sol bek ve ön libero sıkıntısı var. fakat rijkaard ısrarla dos santos'u istiyor. gidip alıyoruz dos santos'u, akabinde premier lig'ten lucas neill'i ve city'nin golcüsü jo'yu. yine bir hevesleniyoruz ikinci yarı toparlarız diye ama hüsranla biten bir sezonun ardından cl'ye bile gidemeyerek 3.oluyoruz.

    anlaşılıyor ki barcelona'nın asıl projesi cruyff'muş. ama bir kısım taraftar diretiyor hala rijkaard toparlar. rijkaard ise menajerlere soruyor sol beke kimi alalım diye. çünkü hiç bir çalışma yapmamış devre arasında. resmen kafasında emekli etmiş kendini. sonrasında yeni sezon, ihanetler ve hüsran. rijkaard kovuluyor. sözlük kaynıyor "biz seni haketmedik hocam", "bundan sonraki adresin kesin milan olur, liverpool olur" sözleriyle. rijkaard ayrılıyor, ne milan istiyor ne de liverpool. derken 1 sezon dinlenmenin ardından suudi arabistan'a gidiyor. akabinde oradan da kovularak genç yaşta emekli ediyor kendini. olan galatasaray'ın heba edilen senelerine oluyor. sabır nidaları arasında 2 sezon çöpe atılarak, tarihimizin en kötü sezonlarından birini 2010-2011 sezonunu yaşıyoruz.

    geçmişe dönüp baktığımda, rijkaard en azından savunulmaya değer bir kariyere sahipti. onu can siperhane savunanları anlıyordum. her ne kadar kafasında kendini emekli etmiş olsa bile, elinde hücum hattı dışında çok iyi de bir kadrosu yoktu. ama kalkıp bu kadroyu iyileştirmek için bir çalışması dahi yoktu. sürekli formatlarla oynayarak takımı düzeltebileceğini sanıyordu. bu tudor denen şahıs ise geçen sezon sonu bıraktığı fiyaskoya rağmen, takım suçlanarak kendi istediği şekilde bir kadro dizayn ettirdi. bu kadro için 40 milyon euro harcandı ve sonuç rezalet. ve hala kalkıp sabretmeliyiz diyenler var.

    sabır bir erdemdir kardeşim doğru ama sabretmesini bilen adamlara. kalli gibi gelir gelmez devrim yapan adamlara. derwall gibi gelir gelmez takımın çehresini değiştiren adamlara sabredilir. boş beleş amatörlere değil.
  • 5010
    galatasaray'ın en büyük sorunu değildir.

    galatasaray'ın en büyük sorunu; teknik adam bulamayan yönetimidir.

    bilerek veya bilmeyerek, yani gerçekten çapsızlıkları nedeniyle veya işlerine öyle geldiği için... yönetim , galatasaray'ı kaliteli bir hocanın çalıştırmasını istemiyor.

    tudor'a verilen kredilerin, arkasındayız açıklamalarının sebebi de budur. yerine gelecek adamın blanc veya terim olması planlansaydı, 10 defa kovulmuştu. tazminatı mı yüksek yoksa çok mu güveniyor bizim yönetim? ikisi de değil. vallahi değil.

    şimdi akıllarında tek soru var: tudor'u gönderip cihat arslan'a mı şans verelim yoksa bir kez daha hamza hamzaoğlu'na mı gidelim?

    bunu yapacak cesaretleri şu aşamada yok. biraz daha zaman kazanıp, tudor'un toparlanmasını bekliyorlar. 3 maçta 9 puan gelirse ne âlâ, yok olmazsa bu kez yaparlar o daha da çapsız hoca bulma operasyonunu.

    galatasaray bu sene şampiyon olur mu, olur belki. ama o kupayı kaldıran adam 1.sınıf hoca olmayacak. ya tüm hatalarına rağmen tudor kaldıracak ya da bir kaç yıl önce olduğu gibi yine hamzaoğlu. (veya o ayarda başka bir isim)
  • 5011
    şu gün yeni bir teknik adamla anlaşılıp kendisi gönderilirse de tudor için üzülmem, "yazık oldu" demem. zira geçtiğimiz sezon riekerink takımın başındayken kulüple görüşme yapıp "hemen gelirim" diyen kendisi. kadere bak ki o riekerink'in galatasaray'ı da halen şampiyonluk yarışının içerisindeydi. allah'ın sopası misali olacaktır kendisinin gidişi.

    tabi tudor açısından konuşuyorum. galatasaray açısından, bizim açımızdan etkisi ne olur kestirmek çok güç. ha bence geçtiğimiz sezon sonu olmayacağı belliydi bu adamın. riekerink en azından bir şeyler vaad ediyor, sahada bir şeyler gösteriyordu. "sabredersek şu olur" diyebiliyorduk. bu adama sabretsek maksimum nasıl bir oyun oynarız ne yaparız kimse kestiremiyor.
  • 5016
    sırf gomis'in gollerden sonra yaptığı aslan sevincine verdiği abuk tepki bile kovulması için yeterli bir sebeptir. bu konu tudor ile futbolcular arasındaki ilişkinin adeta bir özeti. futbolcusuna saygı duymayan, futbolcularının saygısını ve güvenini kaybetmiş bir teknik direktör hiçbir şekilde fayda sağlayamaz hatta zarar verir. futbolcunun performansı, isteği, arzusu düşer. uzatmanın, şu kadar maç bekleyelim demenin manası yok. hatta dursun özbek yönetimi de seçildikleri günden bu yana gösterdikleri aciz idare performansı sebebiyle istifa etmeli, en azından mayıs 2018'de dursun özbek ve ekibi başkanlık için aday olmayacaklarını beyan etmelidir. takım sezon sonunda şampiyon olsa bile.
  • 5018
    iyi teknik direktör, yeni duruma hızlıca adapte olan, kriz anlarında soğukkanlılık gösterip krize müdahale edebilen kişidir.
    bizim büyük maç oynayamamamız bir krizse tudor bu krize müdahale edemiyor işte kardeşim, bir kere değil iki kere değil, defalarca kez tecrübe edildi bu...
    hz. eyüp müsünüz ne sabrı bu !! parmağına dar gelen yüzüğü her gün tekrar deneyip 'bugün de parmağıma olmadı' demek gibi bir şey tudor'la devam etmek.
  • 5019
    uzun zamandır bu adam hakkında yazmak istiyordum. uygun zaman kolladım. o zaman geldi de geçiyor bile. itiraf ediyorum ben bu adama geldiği ilk andan beridir ısınamadım, bir müddet sonra sevmemeye başladım, ve en sonunda da bu adamdan nefret ettim. kendisi geldiğinde sosyal medyada öyle bir algı oluşturuldu ki, kimilerine göre takım bam bam bam hücum edecek, her şey bir anda değişecek ve galatasaray futbol takımı o zamanki lider beşiktaş ile olan puan farkını eriterek şampiyon olacaktı. haklılık payları da vardı aslında. şöyle ki; hoca değişimi takıma genellikle pozitif etki eder ve ivmeyi pozitif yönde etkiler. ama bizde öyle bir yaklaşım vardı ki, geldiğinde sanki bu adam takıma çağ atlatacaktı. hay allah!
    igor tudor geldiği ilk hafta çaykur rize deplasmanında maça çıkacaktık. daha dün gibi hatırlarım o hafta podolski ve sneijder kart cezasından dolayı oynamayacaktı. elimizde geçen sezon şampiyonluk yarışının içinde kalmamızı sağlayan 3 futbolcudan -bence en iyisiydi- geriye sadece bruma kalmıştı. peki bu otoriter beyefendi ne yaptı dersiniz, hiç bahane aramaya gerek yok; eften püften sebeplerle bruma'yı kadroya almadı. tek kelimeyle çıldırdım ve o gün bu adamın üstünü çizdim. ayrıca; o maçı kazanamayacağımızdan da adım gibi emindim. nitekim de öyle oldu. tabiki herşey bitmedi, belki ç.rize maçından sonraki haftaya oynayacağımız beşiktaş derbisini kazansaydık puan farkını 4'e indirip, beşiktaş'ın takılmasını bekleyecektik. galatasaray'ın kazanmak zorunda olup ta kazanamadığı maçlar nadirdir, ama kazanmaya çalışmadığı maç yoktur. bana göre kendi sahamızda galatasaray tarihinin en rezil derbisini oynadık ve kazanmaya çalışmadık, nitekim de kaybettik. göz göre göre beşiktaş'ı şampiyon ilan ettik.
    tudor hakkında algı oluşturanlar, bu algıyı destekleyenler ve ne ara türediklerini anlayamadığım aşırı tudor fanları, laflarını yiyemedikleri için; zaten çaykur rize'yi yenseydikte şampiyon olamayacaktık, tudor'un takımı değildi, tudor takımını gelecek sene kuracak, bu sene şampiyonluk için getirilmedi gibi argümanlarla tudor'u savunmaya geçtiler. hepimizde biliyorduk ki bu adam şampiyonluk için getirildi; ve yine biliyorduk ki çaykur rize ve ardından beşiktaş'ı da yenebilseydik rüzgarı arkamıza alıp şampiyonluğun en büyük favorisi konumuna gelecektik.
    tudor geldiğinde, galatasaray lider beşiktaş'ın 5 puan gerisinde şampiyonluk hayalleri kurarken, geldiği süreçten sonra beşiktaş maçıyla şampiyonluktan etti. başakşehir maçında rencide olup şampiyonlar liginden de olduk, yetmedi umursamadığımız fenerbahçe'ye de kendi sahamızda yenildik sıralamada üstümüze çıktılar, biz 4.sıraya geriledik. az kalsın antalyaspor'a da yenilip avrupa'dan da oluyorduk. ilerleyen haftalarda kendisini; o sistemine uymadığı sneijder, podolski; disiplinsiz dediği bruma kurtardı. en azından avrupa'ya tutunduk. ama daha ön elemelerin ilk turunda östersunds'a elenerek avrupa'yı kursağımızda bıraktı. şu sıralar östersunds tarih yazdığı için elenmekle de övünür halde kendileri.
    bu sezonun başında sözde kendi takımını kurup, ilk 8 haftada anadolu kulüplerini bireysel performanslarla yenince, her şey unutuldu, yeniden tudor sevgisi gün yüzüne çıktı. hatta ne hayaller kurdu taraftarların çoğu kendisi için saymakla bitiremeyiz. ilk 8 hafta da çevremdeki yakın galatasaray'lılara da söyledim takımı kendi haline bıraksan zaten bu kadar puan toplardı bir şekilde, esas zor süreçte görmek lazım diye. maalesef gördük. büyük maçlarda tabiri caizse madara olduk.
    hepimiz bu adam niye büyük maç kazanamıyor, hatta takım niye büyük maçlarda bu kadar eziliyor diye düşünüyor olabilir. nasıl olmasın ki; büyük savaşlar büyük liderlerle kazanılmıyor mu, tıpkı büyük maçlardaki gibi öyle değil mi. peki sen futbolcu olsan, takımı küme düşmeme mücadelesi verirken yarı yolda bırakıp giden, geldiğin takımdaki en iyi oyuncuları yönetim istedi diye, yönetimin arkasına gizlenip yollamak için futbolcuyu yem eden, kaybettiği maçlardan sonra kendini aklamak için artistçe ona buna bağıran, egosu kendinden büyük, yaptığı her şeyi doğru sanan, hatasını kabullenmeyen, maçta takım rezilleri oynarken kendisi ayak ayak üstüne atıp kulübe de oturan bir adam için ne yapardın? soruyorum sadece.
    bu adam en az hamza hamzaoğlu, riekerink kadar yönetimin maşalığını yapmıştır. zaten son oynadığımız beşiktaş maçında kendi çıkarmadığı kadroyla, aldığı sonuçla olmayan otoritesi de kalmamıştır. bu adamı bu camiaya getiren, teknik direktör yapan, başta yönetim ve biz aşırı romantik taraftarlar maalesef bu adam gidene kadar kucağımızda bombayla dolaşacağız bundan sonra. herkese, her şeye kızsam da her şart altında galatasaray'ın galibiyetinden başka bir şey isteyemem, düşünemem. ama galatasaray'ın bu teknik direktörle bundan sonraki süreçte işi çok zor, belki yine küçük maçları kazanınca yaşattığı hezimetler unutulacak, hafiften övmeler başlayacak ama şimdiden söylüyorum büyük maçlarda yine kaybedeceğiz ve sonunda olan bize olacak. bu yüzden yol yakınken umarım bir an evvel tudor ile yolları ayırırız.
  • 5020
    gereğinden fazla yüklenilen hocamız. muslera'nın bireysel hatası ile oldukça zor bir deplasmanda geriye düşmemizin ardındn takımın mental çöküşünden neden ve nasıl sorumlu tutulduğunu anlamıyorum. kabul etmemiz lazım ki takımımız yeni olduğu kadar bazılarının sandığı kadar kaliteli değil. hem başakşehir hem beşiktaş bizden iyi takımlar önce herkes bunu kabul etmeli.
    tudor'un bu takım üzerinde katkısı çok büyük. şuan topladığımız puanlarda emeği çok kendisinin. mevcut takım hiç bir büyük maçı kazanacak yeterlilikte değil. o yapıda da değil. bunların yanı sıra şuana kadar sahadan sildiğimiz görece zayıf takımları da bu rahatlıkta yenemezdik hocamız olmasaydı. tolga ciğerci denen adamdan aldığımız skor katkısını almasaydık şuan en iyi ihtimalle 3. idik ve tolga'dan bu kadar verim almayı beceren tudor'dan başkası değil.
    aklı başında her taraftar gibi ben de hocamızın arkasındayım yani.
  • 5021
    evet beyler. kendisi hakkında yazarların bir kısmı sezon başından beri konforlu alanda zaten. nedir o konforlu alan? 'gitsin, hoca degil, korkak, hırvat köylüsü' alanı. cünkü eninde sonunda haklı cıkarsın hep 'gitsin'ci olursan. cünkü her hoca eninde sonunda sıcar ve sen 'ben demistim' dersin. mesela hamza hamzaoglu geldiginde direkt 'köylü, leş' diyenler oldu. adam sampiyon yaptı. 4. yıldızı taktık, azcık sustular, sonra ilk tökezlemede basladılar 'ben demistim' demeye. dedim ya. rahat alan. illa ben demistim diyecek zamanın gelir.

    ee son 2 aralık 2017 beşiktaş galatasaray maçından sonra 'ya sabır biraz' diyenlerin de bir kısmı konforlu alana geçti artık. kolay degil cünkü diger alanda kalmak, sabırdan, istikrardan yana olmak.

    neyse. benim yazının ana teması 'tudor kalsın'. yani öfkeniz halen harlı ise baştan of'u basın geçin.

    görünen o ki terim gelmeyecek. gelirse ben de hic hayır demem kendisine. herifin videolarını görünce gaza geliyorum ben. terim baska bir olay. ne zaman gelsin mi dense gelsin deriz cogumuz. lucescu'yu gonderirken de gelsin dedik, sonra patladı gerci ama olsun. neyse iste. terim gelmeyecekse de baska maceraya gerek yok.

    benim artık sıtkım sıyrıldı abi hoca degisikliginden. tekrar aynı bataklıga girmek istemiyorum ben. hoca degisecekse de sezon sonu degissin. yıllardır süren bir muhabbet var, nedir o? 'fenerbahce sampiyon olamasa dahi hep yarısta kalıyor, 2.-3. falan oluyor, gs ya sampiyon oluyor, ya sıcıp batırıyor' neden acaba? aziz bile artık sene ortasında hoca degistirmeyi bıraktı. 14 sene falan oldu adam hoca degistirmiyor sezon ortası. ismail eagle'ı, vitor'u bile sezon ortası kovmadı herif. sezon boyu sürekli hoca degistirmektense vasat hoca ile devam etmek bile daha mantıklı, adam gördü bunu.

    bir de o kadar para harcadık. her hocanın kendi oyun tarzı var. tudor'a göre bir kadro kurduk. baska hoca gelse bu oyuncuların bazılarını istemez, ndiaye'yi pasör degil diye, maicon'u agır diye istemez falan. gitti yavrum dünya kadar para. su sıkıntıdayken bir de. sonra onu da kovarız, hoop sil bastan yaparız.

    bir de su bilic benzetmesine karsı cıkan birileri vardı dün. neymis efendim, besiktas bir ışık görmüs bilicte, 2 yıl ondan sabretmis, biz goremiyormusuz. abim sen körsün o zaman. sorry, not sorry. ya da gec onu sen gec. sen sabretcek adam degilsin. naval okuma. senin ışık dedigin şey geleni geceni yenmek falan. yeniliyorsa da 56 pozisyona girip, sansa bir golle yenilmek falan. ee bu ışık olmuyor, bu taşaklı basarı oluyor o zaman, ısık dedigin 'basarısız ama biseyler var' durumu oluyor. bomboş yorumlar yapıyorsun. vurmanın da bokunu cıkarmadan duramıyorsun. ben yıllar sonra ilk kez bu sezonki kadar keyif veren bir galatasaray gördüm, taa ki su son 3-4 haftaya kadar. siz o ara ne yapıyordunuz da görmediniz bilmiyorum ama baya ortadaydı. ee abim sen bunu bir ışık olarak algılamıyorsan boş boş konusuyorsun. daha neyin ışıgı yani. bilic'te bundan fazla ne ısıgı vardı?

    neyse, tudor fena sıçtı 3 büyük macta. bu kadarını da beklemiyordum ne yalan söyleyim. ama ben sezon ici hoca degisikligi istemeyenlerdenim. kusucam yemin ediyorum artık hoca degisikliginden, kusucam. vasat bir hoca ile sezonu bitirmek, sezon ici hoca degistirip cok iyi bir hoca getirmekten cok daha iyidir benim gozumde.

    tudor da bu buyuk maclarda sıctı ok de eksik kadro ile buraya kadar getirdi. cok güzel dolu dolu top oynattıgı da bircok mac oldu. taraftar olay cıkarmazsa bence devreye lider de sokar takımı. devre arası eksikler giderilirse, ikinci devrede de 4 macın 3ünün icerde oldugunu dusunursek, bir sekilde yürür bu kervan diye dusunuyorum ben.

    bunları da kaybedilen maçtan sonra yazıyım ki sonra 'iki mac kazandı, yine basladınız' demeyin.
  • 5023
    "sal şu takımı, sal oynasın, bırak şu dizginleri" diye bağırmak istediğim hali hazırda ki teknik direktörümüz.
    yahu defans yapacağız diye maçlara çıkıp tonla gol yiyoruz, yemediklerimize de hala şükür ediyoruz,
    3'ler 5'ler havalarda uçuşuyor.

    şu defansı öne çıkart, fernando / ndiaye rakibi bizim ceza yayında değil, minimum orta saha yayında karşılasın.
    iyice karabük yaptın bizi.

    bu takımın da bu ülkenin de genlerinde defans futbolu ile başarı yok. bak şenol güneş'e, fatih terim'e.
    hali hazırda bu ülkenin başarı bug'unu bulmuş adamlar nasıl oynatıyorlar / oynattılar takımlarını.
  • 5024
    https://twitter.com/...s/938335572724273152

    bakın şu mantalitede olan adam büyük hoca falan olamaz.

    "hücum oynayınca da başakşehir maçındaki gibi sorun olabiliyor" ne demek ?

    bayağı akılsız bir söylem olmuş. senin başakşehir maçında oynadığın oyun hücum falan değildi. adam daha bunun farkında değil.

    4-4-2 oynamaya müsait olmayan eren ile ligin en iyi deplasmanına çıktıktan sonra böyle bir açıklama yaparsan gülerler. iyi ki bunu basın toplantısında falan söylememiş.

    takıntılarından kurtulup saçmalamaman dileğiyle.

    edit: geçen sene adana maçı formatıyla başakşehir deplasmanına çıkıp 4 yeyip "ne olduğunu anlamadım" cümlesini söyleyen bir adam için hayali bir açıklama olmasa gerek.
App Store'dan indirin Google Play'den alın