ısrarla ama ısrarla bir şeyi anlamayan ya da anlamazdan gelen yönetici: taraftarla bağı koptu. üstelik en kötü şekilde koptu: taraftar kendisinin
niyetine güvenmiyor. bir yöneticinin başına daha kötü bir şey gelemez. galatasaray taraftarı, galatasaray yöneticisi birisi için ''koltuğunu galatasaray'dan daha çok önemsiyor, bireysel çıkarlarını galatasaray'ın çıkarlarının önünde tutuyor, bireysel sorunlarını bir galatasaray sorunu haline çeviriyor.'' şeklinde düşünüyor. daha korkunç ne olabilir?
ibrahim hatipoğlu çok amatör, beceriksiz bir yönetici. bu kesin. zira yöneticilik her şeyden önce yönetebilmektir. süreçleri yönetebilmek, kamuoyunu yönetebilmek, florya'yı yönetebilmek. bu adamda bu meziyetler yok. göreve geldiğinden beri birçok kez adı ikilikle çıktı. kötü birçok transferde -bize yansıtılan- kendisinin payı büyük. elbette burada belirli medya çalışmaları da var. işte bunu yönetmek de yöneticilik. öyle pasta önünde poz verirsen, cuesta ihalesi sana kalmışken ''basket takımı kurmuyoruz, sahada izlersiniz.'' dersen ve sonra da sorudan kaçarsan sonun bu oluyor. okan hoca dahi kendisinin adını hiç anmıyor neredeyse. hocanın tarafı zaten belli o da ayrı.
kendisinin belirli gazetecilerle bariz bir ''ilişkisi'' de var. çok iyi niyetli olmayan bir ilişki. yani bütün bu ortamda inatla göreve devam etme motivasyonun nedir? senden olmadı. olur gibi bile olmadı. bugün sokağa çıksak, 100 kişiye sorsak belki 1 galatasaray taraftarı bile kendisiyle ilgili olumlu görüş bildirmez. o yüzden ederson’u getirecekmiş, akanji’yi alacakmış geçelim. bu saatten sonra bu işin dikiş tutma ihtimali yok. zaten olmayan itibarı daha da kötüye gider, başka da bir şey olmaz.