• 1502
    selçuk inan'ın vasatlığını iyi döneminde keşfeden ben hariç diğer isim, gazeteci.
    hayatında tek doğrusu varsa eğer, o da budur.

    ne demiş,

    ''selçuk inan, galatasaray'a değil istatistiklere oynuyor. ben fatih terim'in yerinde olsam, selçuk'u 18'e almam. takıma değil istatistiğe oynayan adamdan hayır gelmez. yüzde 77 ile oynuyormuş! beni koysun, yüzde 100 ile oynarım.
    kaleciyle...
    tabii... kendi yarı sahamın ortasındayken, en yakın rakip öbür yarı sahadayken yani benden 20 metre uzaktayken ayağıma gelen her topu ben bir galatasaraylıya atarım. sağımdakine, solumdakine ya da arkamdakine... kimse de müdahale etmez ve yüzde 100 ile oynarım. böylece iniesta'ları da, xavi'leri de geride bırakırım. 'hıncal uluç, dünyanın en iyi pas dağıtan adamı' diye tarihe geçerim. böyle bir şey olur mu ya!..
    selçuk, galatasaray'ın oyununu öldüren adam...''

    bunları derken gerçek bir orta sahanın nasıl olacağını çok iyi biliyor. bir orta saha top süremiyorsa, cesareti yoksa, gücü ve fiziği yoksa zaten helede oynadığı takım galatasaray ise sorumlulukları daha büyük ise takımda yeri olmaz, olamaz.

    bugün orta sahadan forvete top taşınamıyor, galatasaray'ın 1.5 senedir en büyük problemi bu. çünkü orta sahada bunu yapacak futbolcu yok. melo zaten elinden geldiğince takımı ileriye taşıyor, defansta elalem ile de boğuşuyor, ileride gol de arıyor ama selçuk? yay bölgesinde piknik.
  • 1506
    (bkz: #1399602)

    http://www.youtube.com/watch?v=3Rli3-v-740

    trt'yi iyi silkelemişti zamanında... güncel sansür muhabbeti vesilesiyle aklıma geldi bu haklı çıkışı. elbette ıvır zıvır ne varsa gündeme taşıyan, reklama spordan daha çok zaman ayıran trt hıncal uluç'un en başta haber değeri taşıyan bu eleştirilerine değil cevap vermek, yayınları içerisinde bahis konusu bile etmemiş, mevzuyu halı altına süpürmeyi tercih etmişti...

    (bkz: trt'nin buz pateni yarışmasını yayınlamaması)

    (bkz: trt'nin hıncal uluç sansürü)
  • 1507
    sevilmeyen bir adamdır...

    başka takımlarla ilgili saha dışı gerçekleri açıkça normal olarak söyler iken, konu galatasaray olduğunda ise üslubü serttir her zaman...

    mehmet demirkol zamanında kendisine sormuş, "çok ağır olmuyor mu hıncal abi" diye. hıncal uluç'un cevabı ise, "normal söylesem, kimse umursamıyor" olmuş...

    yine bir sert çıkışı...

    konu galatasaray...

    ama bu sefer durum farklı...

    atatürk haddini bilseydi demiş ve devamında döktürmüş...

    keşke hep böyle olsa demeden edemiyor insan galatasaray konusunda...

    http://www.youtube.com/watch?v=hjXyVSd5fBc
  • 1508
    --- alıntı ---
    kontenjanı dolu olan galatasaray'ın bruma'yı gaziantep'e kiralamayı düşünmesi fenerbahçe'nin tepkisini çekti. abdullah kiğılı, "nerede bu tür bir iş varsa içinden galatasaray çıkar" dedi ve bunun etik bir davranış olmadığını söyledi. tff'den onay alamayan galatasaray'ın bulduğu çözüm etik dışı mı?

    "bu tür işler galatasaray'dan çıkıyor" lafını son edecek kişi herhangi bir fenerbahçelidir. bırakın fenerbahçe başkanvekili'ni, sokaktaki fenerbahçelinin dahi böyle bir laf etmeye hakkı yok. abdullah kiğılı yakın dostum; birileri onu gaza getiriyor galiba!.. çok öteye gitmeye lüzum yok. başkanının hapse girmesinden, şikeden falan bahsetmiyorum.

    fenerbahçe ara dönemde semih şentürk'ü antalya'ya verdi. semih şentürk'ün antalya ile yaptığı sözleşmede şöyle bir madde var: "fenerbahçe'ye karşı oynayamaz." bu bir şikedir. abdullah kiğılı dostum beni mahkemeye versin. sen türkiye'nin milli takım düzeyindeki bir santrforunu, antalyaspor'a veriyorsun ve antalya'ya diyorsun ki; 'semih ikinci yarıda benim rakiplerim galatasaray'a karşı oynayabilir, beşiktaş'a karşı oynayabilir, trabzon'a, sivas'a karşı oynayabilir ama bana karşı oynayamaz.' bundan iyi şike olur mu!

    --- alıntı ---

    işte beğenmediğiniz hıncal uluç, troll falan ama kendisinden daha fazla galatasaray'ın hakkını savunan isim yok medyada hatta tek olabilir.

    allah sağlıklı uzun ömür versin de sen totemini de yap, " bu galatasaray fener'den 10 yer" de hiç problem değil.

    (bkz: kalem kılıçtan keskindir)
  • 1510
    sokakta görsem yüzüne tükürürüm. net!

    rezalet adamın teki, günü kurtarmanın peşinde olsa ve mancini birilerini getirse sevinçten havalara uçardı. ama kalkmış drogba ve sneijder transferlerine laf ediyor. sonrasında bugünün transferlerine laf ediyor. lan ne istiyorsun kendin onu biliyor musun ki sen? günü mü kurtarsın, geleceği mi inşa etsin?

    mancini'nin teknik direktörlüğüne laf etmiş. azıcık utanma olur ya azıcık. dünyada her ülkede saygı duyulan bir adamken mancini seni kim tanıyor lan? seni türkiye dışında herhangi bir ülkede spor yazarı olduğunu bilen var mı ha?

    ne idüğü belirsiz herifin teki.
  • 1511
    seneler önce robert pires'in galatasaray'a transferi söz konusu olduğunda bir yazısında bu girişimi yerden yere vurup "pires'i galatasaray dışında dünyada başka kim tanıyor ki?" gibi bir cümle içeren bir yazı yazmıştı. işte o günden beri bu adamı zerre ciddiye almam. kendisi açık ara türkiye'de futboldan en az anlayan yazardır. hala bu zata duayen muamelesi yapmak, acaba ne yorum yapacak diye bu adamın ağzının içine bakmak türk medyasının aczini gösterir.
    bari yazımı bir hıncal kalıbıyla bitireyim de tam olsun:

    "bu eğer futbol yazarıysa vah benim türk spor basınımın haline!!"
  • 1512
    sevseniz de sevmeseniz de galatasaray'ın hakkını savunan belki de tek gazetecidir.

    galatasaray'ın başkanını ya da hocasını eleştirmez demedik, mevzu galatasaray.

    trollük yaptığını ya da her derbi öncesi "bu galatasaray 5 yer 10 yer" demeleri de totem zaten. tutarsa ben demiştim, tutmazsa zaten adam galatasaraylı her türlü kazançlı.

    ben söylediklerinin tamamına katılıyorum da demiyorum, hatta çoğu zaman abartıyor, trollüğün sınırlarını zorluyor ama iş galatasaray'ın hakkını tff'ye ya da başka odaklara yedirmemekse sonuna kadar korkmadan bildiğini yazar. zaten spor medyasında göte göt diyen bir iki galatasaraylı var ona da sahip çıkmak lazım.
  • 1514
    zamanında sürekli lucescuyu eleştirirdi. adamın almadığı kupa kalmadı, takımları gol rekoru kırdı ancak sürekli "çok korkak" futbol oynattığını ileri sürdü hıncal efendi.

    demem o ki çok ciddiye almayın. basmakalıp argümanlardan öteye gidemiyor yorumlarında. şu sıralardaki yazılarında mancini kısmını çıkarıp lucescu yazın 10 sene önceki şeyleri söylediğini görebilirsiniz.
  • 1516
    son 15 yıldır aynı cümleleri kurarak x takım y takımı beşlik yapar ,x hoca futbolun f'sinden anlamıyor ,x futbolcuysa ben de astronotum türü kalıplarıyla bu ülkede yazar sıfatıyla para kazanmaya devam eden şahıs.

    gerçekten uzun zamandır okumuyorum da ciddiye de almıyorum çünkü 10 yıl öncesinin bir yazısını okusam yine aynı şeyi söylüyordur sadece kurum ve kişiler değişiyor.

    ama ismini hatırlayamadığım o uzun boylu mankeni götürmesi zamanında takdire şayan o ayrı:)
  • 1518
    "galatasaray berbat,. çünkü [insert teknik direktör ismi] futboldan anlamıyor, ama asıl sorumlu [insert başkan ismi]."

    20 yıldır noktasına kadar aynı yazı, kendisinin bot olduğundan şüpheleniyorum, bilgisayar mühendisliği 2. sınıf öğrencisi bu yazılımı yapabilir bence. teknik direktör ve başkanın ismini giriyorsun sana bu yazıyı çıkartıyor.

    bu adama değil, bu adama para verip yazı yazdırana bir de yıllardır okuyana kızmak lazım galiba.
  • 1519
    öncelerinde ben de bazılarımızın düşündüğü gibi sürekli totem yaptığını, esprili bir dili olduğunu ve gülünüp geçilmesi gerektiğini düşünüyordum, ancak toplum içinde, özellikle birçok vasıfsız insanın bulunduğu kahvelerde maç izleyenleri gözlemledikten sonra bu adamı takip eden geniş bir kitlesi olduğunun farkına vardım. en tiksinç örnek 2012-2013 sezonunda bir maçın ardından "hıncal uluç çok haklı, bu sneijder ve drogba fos. takımı 9 kişi oynatıyorlar" demesiydi. kabul edelim ki futbola hayatını adayan insanların çoğu hayal kırıklığı yaşamış, başarıya ulaşamamış insanlar. yani türk insanının geneli. bu insanları başkalarının başarıları değil, başarısız olmaları daha çok ilgilendiriyor. işin başarısızlık kısmını abartan, hatta olmayan varlıklarla destekleyen hıncal uluç da yoğun ilgi görüyor.

    diyeceğim şudur ki; bu adam hiç de düşündüğümüz kadar etkisiz değil. aksine asla memnun olmayan ve devamlı homurdanan galatasaray taraftarı üzerinde çok etkili.
  • 1520
    çok yanlış anladığımız üstattır. medyada galatasaray ın hakkını savunan yegane kisidir. hatta ileri giderek galatasaray adina ortalığı karıştırmaktan geri durmaz. bu gece biten programından orneklerle anlatayım.
    ilk olarak programa müthiş bir fatih terim övgüsü ile başladı. sonra övdüğü terimin türkiye futbol direktörü olduğundan dem vurarak yabancı konusunda bir şey söylemesi gerektiğini belirtti. ancak öyle tahrik edici konuştu ki ben terim olsam yayına baglanir bir seyler söylerdim. asıl amacı da zaten terim i konuşturmak. bu yaptığı tamamen galatasaray ın çıkarı içindi.
    sonra konu dany transferine geldi. hıncal danyyi bir övdü bir övdü sorma gitsin. beşiktaş ın satınalma opsiyonunun olmasını da transfer başarısı olarak niteledi. beşiktaş çarşı nın yönetim tarafından sahip cikilmayan dany için yürüyüş yapmasına kadar vardırdı işi. bildigin atilla taş ın yunanistan a itelenmesi gibi bir güzel dany ittirdi. sonra da köşesinde kıs kıs gülerek diğer yorumcuların dany övgülerini dinledi.
    üçüncü olarak salih uçan konusunda bir güzel ortalığı karıştırdı. salih in aykut kocaman ın mirası olduğu için fener den dışlandığını anlattı. karşıdan gelen salih çalışmıyor salvolarini da bir güzel atlattı. salih dinlediyse yarın fener den ayrılır.

    şimdi bu adam basında bizim adimiza akıl oyunları yapan belki de tek kişi. her gün aleyhimize onlarca haber yapılan medyada galatasaray eleştirisi kılıfı altında rakipleri karıştırmaya çalışıyor. galatasaray ile ilgili gördüğü aksaklıkları cok yüksek perdeden seslendiyor ki hem olaya dikkat edilsin hem de ördekler uyanmasin. olayi budur. konuşmalarını, yazılarını bu gozle degerlendirirseniz katı üslubun altında galatasarayın yararının gozetildigini göreceksiniz.
  • 1521
    dün akşam (04/02/2014) a haber'de yayınlanan programdaki konuşmalarını dinlediğim kişidir. fenerbahçe'nin hakemler tarafından nasıl kollandığını ve eskişehirspor maçında 21 faul yaptığını anlattı. fenerbahçe'nin yaptığı faullerin her hafta klasik rakip hücuma çıkarken yapılan fauller olduğunu hepsinin kart gerektirdiğini ama hakemin korkusundan veremediğini dile getirdi.

    bursaspor'u 6-0 mağlup ettiğimiz karşılaşmadaki oyunumuzu çok beğenmiş ve sahadaki dizilişimizi güzel analiz etmiştir.
  • 1522
    9 şubat 2014 sivasspor fenerbahçe maçından sonra aziz yıldırım'ın tüm lig hakemlerini etki altına almak için medyaya yaptığı açıklamaları dillendirecek tek gazeteci kendisidir. son bursaspor maçından sonra sezarın hakkı sezara başlıklı yazısıyla mancini'ye de ısınmaya başladı. ara sıra çok ağır eleştirilerde yapsa alemde tek başkan. *
  • 1523
    http://www.sabah.com.tr/...nin-gundemi?paging=2

    --- alıntı ---

    aynı tablo, antalya maçında da vardı. galatasaray 18 çizgisinin üzerinde bir tane beyaz var; etrafında 5 siyah (galatasaraylı) var. bir kişi için, 5 kişi geriye çekilmiş. o 5 kişi, kimseyi tutmuyor. o 5 kişi, sahada yer almıyor. orada bir çizgi gibi duruyorlar. yayıncı kuruluşun çektiği çizgi gibi diziliyorlar. yan hakeme kolaylık olsun, 'ofsaytı görsün' diye!..
    böyle bir savunma anlayışı, dünyada yok. dünyada olmayan şey, bizde var; tabelaya bakıp, yazı yazmak…
    'galatasaray gol yemiyor' diye, 'aslan gibi savunma yapıyor. bak, mancini geldi; galatasaray'ın savunması sağlama alındı' yorumları yapıldı. her maçta; rakibin kaçırdığı goller, atamadığı goller göz ardı ediliyor. en basiti, eskişehir maçı... eskişehir, en az 4 tane atardı; hiçbirini atamadı. galatasaray kurtarmadı; rakip atamadı ya da direkten döndü ya da direği sıyırıp dışarı gitti…
    muslera da gününde değildi. 2 değil; aslında 4 tane gol yedi. 2 şutu da yedi; seyrederek... onlar ters direği, arka direği sıyırarak dışarı çıktı. muslera, öyle bakmıştı. galatasaray, hezimete uğrayabilirdi. 1-0 öne geçme avantajına rağmen, antalya maçı hezimet olurdu.

    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...nin-gundemi?paging=4

    --- alıntı ---

    elindeki yabancıları oynatamamanın sıkıntısını yaşarken; bu senenin haziran ve ocak transferlerinde, takıma bir yığın yabancıyı doldurdu. bunlar, intihar transferleri... burdisso'nun, telles'in, hajrovic'in; nasıl oyuncular olduklarını tartışmıyorum bile... sen riera'yı oynatamıyorsun, eboue'yi oynatamıyorsun, dany'yi en büyük rakibin beşiktaş'a vermek zorunda kalıyorsun; sonra gidip, ne olduğu belli olmayan adamlar alıyorsun!
    yani haziranda aldığın bruma'yı oynatamamışsın; ocakta telles'i alıyorsun, hajrovic'i alıyorsun. nerede oynatacaksın; nasıl oynatacaksın?
    bu kadar kötü, bu kadar sorumsuz, bu kadar anlamsız bir transfer politikası yürütülür ancak!.. bu politikayı yöneten adam da "aklımı seveyim" diyor ve koca galatasaray kongresi, o aklı seviyor. bir adnan öztürk vardı itiraz eden; o da sustu. muhalif ses de çıkmıyor galatasaray'da... çıt yok! herkes halinden memnun!

    --- alıntı ---

    http://www.sabah.com.tr/...nin-gundemi?paging=5

    --- alıntı ---

    bu rezillikleri görmezden gelen galatasaray yönetimi, bildiriler yayınlayarak fenerbahçe'ye laf yetiştirmeye uğraşıyor...
    galatasaray'ın kendi iç durumu; utanç verici, yüz karası... baştan aşağı, a'dan z'ye her şey bozuk gidiyor. ama işte bunlar, sadece gol yediğin zaman, puan kaybettiğin zaman konuşuluyor türkiye'de! o zaman da yarım yamalak!..
    şimdi bütün bu spor medyası, fenerbahçeli olduğunu fena halde ortaya koydu ya 'o kadar da değil canım' demeleri lazım. bakıyorum; yüklenemiyorlar galatasaray'a! vicdanları el vermediğinden değil; politikaları gereği, 'bakın canım, biz galatasaray'ı da tutuyoruz gerektiğinde' diyebilmek için...

    --- alıntı ---
  • 1524
    yine döktürmüş...

    --- alıntı ---
    galatasaray'ın adı ve futbolun tadı!..
    ingiliz ligi'nin lideri, milyarderler takımı chelsea'nin dünyaca ünlü hocası mourinho meğer ne korkarmış galatasaray'dan.. dünya ekranlarda şaşkınlıkla izledi, sahadaki korkak futbolu ve kenarda, dudakları uçuklamış seyreden mourinho'yu ahı gitmiş, vahı kalmış galatasaray'ın adı yetti, mourinho'nun takımını hele o ikinci yarıda, en anti futbol, en korkak oyun, en vakit geçirme taktikleri ile oynatmasına..
    eğer mancini, akla sığmaz bir takım gariplikler içinde şaşkınlıklar yapmasa, o korkaklığın bedelini de çok ağır ödetirdik ya..
    şimdi, konum ne mourinho, ne de mancini!..
    bu maçtan çıkarılacak sonuçlar ve alınacak derslerle, türk futbolunun yönünü çizmek zamanı geldi, diye düşünüyorum...
    şu gerçeği kabul edelim.. dünyanın her yerinde kulüp takımları milli takımların önüne geçmeye başladı.
    dört yılda bir yapılan dünya ve kıta şampiyonaları, sadece finalin oynandığı yıl konuşulur gibi olurken, biri biterken, yenisi başlayan şampiyonlar ligi, futbolseverlerin hayatından hiç eksilmiyor.
    ülkeler adlarını artık milli değil, kulüp takımları ile duyuruyorlar. çünkü başta televizyonlar, dünya medyası, kulüpleri her hafta takip etmenin daha cazip olduğunun farkına vardı.
    futbolseverlere bakın.. önce kulüplerini tutuyorlar. milli takımlar ikinci plana düştü. başarı, şan, şöhret, tanınma, tanıtma, duyurma, kulüplerle oluyor..
    şampiyonlar ligi yokken, hatırlayın..
    milli takımlar efsaneydi.
    1950-60'lı yılların brezilya, almanya, macaristan milli takımlarını mesela, benim kuşağım hâlâ ezber sayar.. ki o zaman televizyon bile yoktu.
    bugün, hem de bu yaz kendi ülkesinde dünya kupası düzenleyecek brezilya'dan üç isim sayacak çıkar mı, bu yazıyı okuyanlar arasında?.
    neymar brezilyalı mı, barcelonalı mı sizce?. messi deyince, ronaldo deyince aklınıza ülkeleri mi geliyor, kulüpleri mi?.
    bunları niye söylüyorum..
    "milli takım da milli takım" diyerek, dünyanın en aptal kararını aldık ve yürürlüğe koyduk.. "6+0" kuralı.. her kulüp sahaya en fazla 6 yabancı ile çıkabilecek.
    ötekiler tribünde oturacak..
    kendi aramızda oynarken, birbirimizi yerken, kaça kaç oynadığımız önemli değil.. ama avrupa maçlarına nasıl yansır, bu aptal, bu rezil intihar kuralı, düşünen olmadı.
    galatasaray mesela, haftalarca tribünlerde oturan futbolcularını, hem de en kritik şampiyonlar ligi maçlarında sahaya sürmek zorunda kaldı.. niye?.. 6+0 da ondan..
    sahada 6 tamam.. aslında o da tamam değil ya.. karşındaki rakip dünya karması gibi sahaya çıkarken, sen niye kısıtlanıyorsun?. dünya futbolcularının pasaportlarına değil, takımın yerine bakıyor.. "istanbul.. türkler" diyor..
    o zaman?. dedim ya, "hadi sahada 6" diye kısıtladın.. peki geri kalanlar niye tribüne.. bu nasıl akıl, bu nasıl izan, bu nasıl yöneticiliktir?.
    bir aptalca kararı birileri almış.. medya dahil kimse farkına varmamış. "pat" diye yürürlüğe girdi. ama girince, rezalet ortaya çıktı. bu kuralın değişmesi gerek..
    derken, bu kuralın değişmesi gerektiğini en iyi bilen adam fatih terim de, türkiye futbol direktörü oldu.. ama gelecek sezon, 6+0 bile değil, 5+0 diye başlayacak.
    bırakın düzeltmeyi, daha da kötüye gidecek durum. avrupa kupalarına takımlarımız maçlara daha da ezik, daha eksik, daha mahkûm başlayacaklar. avrupa'da başarı şansımız hiç kalmayacak.
    bunu en çok umursaması gereken makam, spor bakanlığı.. en çok umursaması gereken kurum, futbol federasyonu..
    ülkede spor bakanı var mı, bilmiyorum.
    bilen var mı?.
    bildiğim, bugünkü özerk (!) futbol federasyonunu, eski bakanın alenen ve resmen emirle, talimatla atadığı..
    atanan bu federasyon da, 6+0'ın uygulamada ortaya koyduğu rezilliğe bakıp, anında değiştirme kararı alacağına, sindi, sustu..
    kulüpler birliği, fenerbahçe'nin katılmadığı toplantıda 17'ye karşı sıfır oyla kuralın değişmesini federasyondan isteme kararı aldı. hemen federasyona gittiler..
    tayinle göreve gelenlerin başkanı (!) açıklama yaptı.. "altında 18 imza olmadan, değişiklik kararı almam.."
    acze bakar mısınız?. bu federasyon 1922 yılında kurulduğundan beri, hangi kararı için kulüplerin ittifakını aradı.. böyle bir kural, böyle bir gelenek mi var?.
    6+0 kararını kulüpler ittifakla mı verdiler?.
    federasyon başkanı'nın (!) sözlerinin anlamı açıktı. "bana altında fenerbahçe'nin imzası olmayan hiçbir kararı kabul ettiremezsiniz.."
    daha açığı ile yıldırım demirören dedi ki, "bana bir tek aziz yıldırım talimat verir. ben onun dediğini yaparım.."
    bu 6+0 aptal ve türk takımlarını avrupalı rakipleri önünde maça 1-0 mağlup başlatan karar olmasa, galatasaray, ne bu aptal ve şaşkın transfer politikasını uygular, ne de aldıklarını tribünde öldürmek zorunda kalırdı.
    o zaman, ölüsünün bile yettiğini gördüğümüz chelsea'yi perişan eder, çeyrek değil, yarı finali de geçer, hatta şampiyon olurdu.
    bu da bize, ülkemize neler kazandırırdı, yeni spor bakanı bir düşünmeyi denesin.
    eğer gerçekten spor bakanı ise, eğer gerçekten türkiye'nin bakanı ise, bu emir kulu federasyonu görevden alır, futbol genel kurulu'nu toplar, orada gerçekten özgür seçimler yapılmasını sağlar, gerçekten özerk bir federasyonun göreve gelmesinin yolunu açar.
    o zaman bu aptal, bu kulüpleri ezen kurallar akıllı, dengeli kararlarla değiştirilir, türk takımlarının avrupa maçlarına yenik değil, eşit başlaması imkanını yaratılır..
    eğer bu ülkede spor bakanı varsa, tabii..
    bir sözüm de fatih terim hocama..
    hala susmak ve bir kenarda sessiz sedasız oturmak sana yakışıyor mu?.
    türkiye'de futbolcu yetişmesi, kulüpleri öldüren bu aptal yasak kararlarıyla mı sağlanır, yoksa ülke çapında bir alt yapı seferberliği ile mi?.
    bu ülkede kulüplerde de, milli takım'da da en çok çalışan, ikisinde de en büyük başarılara ulaşan adamsın.
    senden iyi bilecek otorite, uzman var mı?.
    niye susuyorsun fatih terim?.
    aziz yıldırım seni de mi korkuttu?.
    galatasaray'dan ünal aysal yolladı, milli takım'dan da aziz yıldırım gönderir diye mi endişe ediyorsun?.
    fatih terim işsiz kalır mı hocam?.
    avrupa'da sana kulüp mü yok?.
    masaya elini reklamlarda vurmak kolay hocam.. ben de yaparım..
    türkiye futbol direktörü diye oturduğun makamda vur yumruğunu masaya da görelim!.."
    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın