• 1229
    ispanyol boğasıdır.
    kapıcılar kralındaki pencereden fırlayıp "bunları gazeteye yazıcam" diyen emekli albayın hayallerini gerçekleştirmiş halidir.
    mottosu 'bana bir mikrofon uzatın, galaksiyi eleştireyim'dir.
    ancak anlayamadığım bir şey var. önüne gelene olur olmadık şeyler söyler, sonra da onlarla can ciğer kuzu sarması olup, hepsinin çok ama çok eski dostu olduğunu iddia eder; mustafa denizli, fatih terim diye uzar gider bu liste.
    ya kimse bu adamı ciddiye almıyor, ya da arkadaşlıkları hayali
  • 1230
    yere göğe koyamadığı aziz yıldırım'ı ve fenerbahçe büyüklüğünü yarın gazetesinden okur artık. şike sürecinde g.tünden sallamanın en güzel örneklerini kendisinden almaktayız, kimi övse anında cevabı yiyor. bu adam kaç aydır fenerbahçe galatasaray'dan şöyle büyüktür böyle büyüktür, aziz yıldırım şöyle iyidir şöyle hoştur demektedir artık susar umarım.
  • 1231
    galatasaray'ı kötüleyerek objektif olmaya mı çalışıyor yada 'bakın ben sizin gibi basit düşünmüyorum böle düşünürüm ben' gibi bir izlenim mi yaratmak istiyor anlamıyorum. iyi işlere hep bir kulp bulmak gibi bir huyu var, genel olarak yazılarında eleştirel tavırlarını görürüz. ama bu ülkede ortaya iyi şeyler çıkarmaya çalışan, gecesini gündüzüne katıp kafa yoran insanlar var ve kazanan insanlar var, artık gereken yerde pozitif şeyler yaz, çiz. sizi okuyup azcık da olsa motive olan veya üzülen insanlar var. taraftar adını verdiğimiz bu insanlar, gece gündüz çalışan insanları desteklemeye gidicekler, desteğe ihtiyac duyan insanların yolunu tıkamayın bari.
  • 1233
    şike süreci ve aziz yıldırım'ın tahliyesi hakkında mantıklı şeyler söylemiş olan yazar;

    http://www.fotomac.com.tr/.../avrupa-ayaga-kalkar

    ortada öyle büyük bir bilgi kirliliği var ki, bazen gerçekten hıncal uluç gibi "duayen"lerin trollüğü bir kenara bırakıp dümene geçmesi ve adam akıllı laflar edip kamuoyunu doğru yönlendirmesi icap ediyor...
  • 1234
    "bir de italya 2-0 mağlup; doğru dürüst hücuma çıkamıyor. hücuma çıkamayan takım için ne yaparsın; bir hızlı adam sokarsın. kontratak ararsın." yorumuyla bir kez daha kanıtlamıştır ki, futbol yorumlamaması gereken yazardır. 2-0 gerideki takım kontra aramaz. baskı yiyen takım hızlı adamla kontra arar sayın uluç. bilmediğimiz pek çok konuda yazılarını okurken içimde hep bir ukte var. ya bu yazdığı konu hakkındaki fikirleri de futbol yorumculuğu gibiyse ve biz anlamadığımız için farkına varamıyorsak?
  • 1235
    dramatizasyon yeteneğinin tillahına sahip olan yazar. bir de bu adamın şöyle bir durumu var: bir varsayım yapar ve bu varsayım gerçekmiş gibi insanları kötüler. mesela "galatasaray geçen hafta ahı gitmiş vahı kalmış madrid takımına yenildi! şimdi bırakın süper ligi, bank asya'dan çatladıkapıspor gelse, madrid çatladıkapıspor'u bile yenemeyecek çapta bir takım. işte galatasaray böyle bir takıma yenildi! bu sonucun ardından yönetimin hemen teknik direktörü kovması gerek." burada teknik direktörün kim olduğunun önemi yok tabii. uluç'un beğendiği bir teknik adama ben rastlamadım.
  • 1242
    "babası bir çocuğu sürekli döver. bir gün yabancı biri de çocuğu döver. babası da gidip onu döver. yabancı adam "ne var, sen de dövüyorsun." deyince baba "onu bir tek ben dövebilirim, ama onu çok severim." der."

    hıncal uluç böyle işte. kendisi galatasaray'ı yerden yere vurur, ama başka biri bok atınca o adamın ağzının payını verir.

    galatasaray ile ilgili yorumları ercan saatçi, rıdvan dilmen, serdar ali çeliker gibiler yapacağına hıncal uluç yapsın.
  • 1244
    --- alıntı ---
    "6 yaşındaki hıncal uluç'un fenerbahçe'yi bırakıp başka bir takıma neden gittiğini de yazdım ben. galatasaray'ın şampiyon olmasını istememesinden dolayı beşiktaş'a hükmen yenilmek için sahaya iki lisansız futbolcu ile çıktı fenerbahçe ve o sene galatasaray şampiyonluğu kaybetti. ben, o sene bu durumu 6 yaşındaki aklımda spor ahlakına sığdıramayarak fenerbahçeli olmayı bıraktım. aziz bey o yazılarımı niye hatırlamıyor. ertesi sene de beşiktaş ödedi borcunu. beşiktaş - fenerbahçe maçında beşiktaş yense galatasaray yine şampiyon oluyordu bu sefer beşiktaş çok zayıf bir takkımla çıktı ve o dönemde türk medyasını tarihi başlıkları var. yani ben aziz beyin yerinde tarihi hiçbir şeye karıştırmam."
    --- alıntı ---
  • 1246
    arada saçmalar, muhalefettir, sürekli iyi giden galatasaray'a laf atar, gündemde kalmaya çalışır. çok farklı bir üslubu vardır, sivri dillidir. ama galatasaray'a sadece kendisi bok atabilir. takımını çok sever gerçekten galatasaraylıdır, işte bu yüzden takımını karşı tarafa karşı her zaman savunur. ulan ne kadar farklı bir adamsın sen hıncal, bir öylesin bir böyle. senin hakkında ne hissedeceğimi bilemiyorum, sürekli şaşırtıyorsun.
  • 1249
    f.bahçe şikenin ilk kahramanıdır

    bu ülkenin spor tarihine geçmiş ilk şikenin kahramanı fenerbahçe'dir ve fenerbahçeli hıncal uluç'un f.bahçe taraftarlığını bırakmasının sebebidir'
    * yıldırım, sizin 1976 yılında kaleme aldığınız "hakemler ve şikeler kümede kaldı" başlıklı yazınızdan yola çıkarak, türkiye'de şikeyi galatasaray'ın başlattığını ileri sürdü. şikeyi galatasaray mı başlattı? o yazıyı hangi duygular içinde yazmıştınız ve bugün halen arkasında mısınız?
    yazdığım bütün yazıların arkasındayım. ondan sonra başka bir galatasaray-göztepe maçı daha hatırlıyorum. yine böyle konuşuluyordu. ben bir gazeteci olarak seyrettiğim bir maçla ilgili bir hisse kapılırsam, kulağıma bazı şeyler çalınırsa; 'efendim ben bunu yazmayayım. ben galatasaraylıyım. galatasaray'a zararım dokunur' diye bir düşüncem hiç olmadı. herkesi nasıl bilirsin; kendin gibi...
    fenerbahçeliler de öyle zannediyorlar, onun için yadırgıyorlar böyle yazıları... "biz şikeyi galatasaray'dan öğrendik" aziz yıldırım'ın ağzına dahi almaması gereken bir laf... futbolda bu ülkenin spor tarihine geçmiş ilk şikenin kahramanı fenerbahçe'dir ve fenerbahçeli hıncal uluç'un fenerbahçe'nin taraftarlığını bırakmasının sebebidir. 6 yaşındaydım ben... fenerbahçeliydim ve o maçın üzerine artık 'fenerbahçeli değilim' dedim.
    fenerbahçe-beşiktaş maçı oynanacaktı. beşiktaş yenerse beşiktaş şampiyon olacak. fener yenerse galatasaray şampiyon olacak. 'galatasaray şampiyon olmasın' diye açık seçik çok net bir şikeye başvurdu. beşiktaş'a sahada da yenilmek istemiyordu. iki tane lisanssız futbolcu oynattı.
    yani sahaya çıktığı anda fenerbahçe hükmen mağluptu. kalecilerin yediği goller tartışılıyor ya... 'o gol yenir mi?', 'o gol de kaçmazdı?' denilebilecek ya da 'fatih terim, ofsaydı bozmak için geride duruyordu' denilebilecek pozisyonlar yoruma bağlı...
    sahaya iki tane lisanssız futbolcu çıkartarak daha hakem düdüğü çalmadan hükmen mağlup olmayı bana birisi izah etsin! herhangi bir fenerbahçeli izah etsin! türk spor tarihinin ilk açık seçik, net şikesidir bu ve bir düşmanlık şikesidir. spor şikesi değil, para için pul için değil... sırf 'galatasaray şampiyon olmasın' diye yapılmış bir şike...

    kupa ikiye bölündü
    bu tek olay da değil. fenerbahçe aynı şeyi basketbolda da yaptı. 'galatasaray şampiyon olmasın' diye sahadan çekildi. galatasaray maçı kazanıyordu.
    maçı kazandığın zaman kazanan takım iki puan, kaybeden takım bir puan alıyordu. fenerbahçe bir puan aldığı zaman, puanlar aynı oluyor ve puan durumu galatasaray, fenerbahçe, modaspor'un üçlü averajına göre belirleniyordu. fenerbahçe sahadan çekildi. hükmen mağlup olduğun zaman sıfır puan alıyorsun.
    sıfır puan alınca ikili averaja döndü iş... ikili averajda moda, galatasaray'dan iyi olunca, moda şampiyon olacak. maçın bitmesine 1 dakika kala fener sahadan çekildi. sırf 'galatasaray şampiyon olmasın' diye... ama o zamanki federasyon bu şikeyi yemedi.
    bugün galatasaray'ın müzesine gidin; ortadan ikiye bölünmüş bir kupa göreceksiniz. yarısı galatasaray'da yarısı moda'dır. federasyon kupayı ikiye böldü. bu da belgeli şike...
    bunların dışında spor tarihinde, aziz yıldırım'ın yargılandığı ve yargıtay safhasında olduğu için henüz kesinleşmemiş dava dahil kesin, kanıtlı, belgeli şike olayı yoktur. iki tane var.
    ikisinin de sorumlusu fenerbahçe...
    mesela bir sene sonra... beşiktaş-
    fenerbahçe maçında beşiktaş, zayıf takımla çıkarak borcunu ödedi fenerbahçe'ye...
    çıktılar yenildiler.
    ama paf takımı ile çıktılar sahaya... o günlerin gazetelerini karıştırırsanız bugünkü onurlu medyanın nasıl çarpıcı başlıklar attığını da görürsünüz! o maçla ilgili...
    fenerbahçe, beşiktaş'a hediye ettiği şampiyonluğu; ertesi sene de beşiktaş, fenerbahçe'ye...
    ama o fener'inki gibi kanıtlı bir olay değil. şeref sakattı oynamadı, hakkı böyleydi, onun için bu takımla çıkmak zorunda kaldık' diyebilirsin. ama fener'in iki kere hükmen mağlubiyeti bir basketbolda, bir futbolda; kanıtlı ve belgeli...
    zapta geçmiş!.

    kendi üzerine aldi
    şimdi bunlar orada dururken "şikeyi galatasaray'dan öğrendik" demesi aziz yıldırım'ın çırpınmalarını gösteriyor. aziz yıldırım niye çırpınıyor; aziz yıldırım'ı yıkan başbakan'ın sözleri...
    başbakan, "kişilerle kurumları karıştırmamak lazım" diyor. "kişilerin günahlarını kurumlara yükleyemezsiniz." bu lafın sonucu şu; fenerbahçe'ye ceza vermem ama şike yapanlar en ağır şekilde cezalandırılırlar. aziz yıldırım bu sözlerin kendi idam fermanı olduğunu düşünüyor.

    başbakan'la savaşiyor
    zaten kendi fenerbahçe başkanlığı sırasındaki megalomanisini de birleştirerek 'fenerbahçe' demek ben demek diyor. israrla, benimle fenerbahçe'yi ayırt edemezsiniz, ben ne yaptıysam fenerbahçe için yaptım. o da benim zaten!..' 'aziz yıldırım kirlidir' demek 'fenerbahçe kirlidir' demek; bunları birbirinden ayırt edemezsiniz. başbakan'la savaş halinde kendisini kurtarmak için... bu çok yanlış. aziz yıldırım'ın avukatları danışmanları yok mu? 'ben suçsuzum' demek yerine 'ben suçluyum ama galatasaray da suçlu...
    ben suçluyum ama beşiktaş da suçlu. ben suçluyum ama trabzon da suçlu. ben suçluysam fenerbahçe de suçlu!' böyle bir savunma olur mu?
    tertemiz olduğuna inanan adam bunların hiçbirini karıştırmadan 'suçsuzum' der onun altını doldurur. "ben şike yaptıysam fenerbahçe için yaptım" ne demek? böyle bir laf edilebilir mi? bu laf şimdi yargıtay yargıcı'nın elinde... 'hıncal, bülent'i öldürdün mü?' 'öldürdüysem sabah için öldürdüm.' bu şimdi 'ben öldürmedim' demek mi!.. yargıç ne düşünür; ben böyle deyince... 'öldürmedim ama öldürdüysem bile sabah için öldürdüm!' bir defa 'hıncal efendi sen sabah gazetesi misin!' denir. ayrıca ben sana 'niye öldürdüğünü' sormuyorum; öldürdün mü, öldürmedin mi? önce bir 'öldürmedim' de... 'öldürdüysem sabah için öldürdüm!' böyle bir savunma olur mu?
    aziz yıldırım her konuşması ile batıyor. hapisten çıktıktan sonra sustuğu zaman nasıl puan kazanmıştı. konuşmadı, konuşmadı... günden güne puanı artıyordu.

    şantaj yapiyor
    * yıldırım, fenerbahçelilerden büyük destek alıyor. divan kurulu toplantısında konuşması ayakta alkışladı.
    gaza geldi.
    olimpiyat yayını reklama girdi, kanallar arasında dolaşırken, tesadüfen osman tanburacı'nın katıldığı programa denk geldim.
    hangi kanal olduğunu da bilmiyorum; çok güzel bir cümle söyledi: "bunları fenerbahçe divan kurulu'nda söylemek marifet değil.
    gelsin mesela burada, benim önümde söylesin. karşı karşıya bu masada konuşalım."

    * yıldırım aynı toplantıda, "o temiz havuzlarının fenerbahçe tarafından kirletilmesine izin vermemeliler" diyerek havuzdan çekilebileceklerini ima etti.
    şantaj... resmen küçük kulüplere şantaj yapıyor. 'bütün paranızı havuzdan kazanıyorsunuz, ben bu havuzu dağıtırım. benim peşimi bırakmayın.' açık... bunun çok açık bir şantaj olduğu belli... ama ne yazık ki türk medyasında hiçbir gazete, hiçbir spor sayfası 'aziz yıldırım şantaj yapıyor' diye manşet atmadı. bütün bunlar bir araya geldiğinde; aziz yıldırım kendi mahkumiyetini hazırlıyor. ben niye şantaja başvururum, ben niye tehdide başvururum? 2 aslında 3 temmuz'la birlikte karışan ortam oldukça sakinleşmeye başlamıştı. sukutun altın olduğu günler yaşıyorduk.

    kupayi niye vermedi?
    * galatasaray'ın cevabı ağır oldu. açıklamada "kontrolünü kaybetmiş", "güvenini yitirmiş", "yüz yıllık camiaya leke sürmeye cüret etmiş zat" gibi ifadeler kullanıldı.
    galatasaray ilk defa çok yerinde, çok doğru bir açıklama yaptı. ilk defa böyle güzel bir açıklama yaptı. her satırına katılıyorum. ama bu duruma düşürdü aziz yıldırım kendini işte...

    * fenerbahçe'nin son açıklamasında "özhan canaydın'ı biz de özlüyoruz" diyerek aysal'a gönderme yapmasını nasıl yorumluyorsunuz?
    canaydın'ı özler. çünkü canaydın'ın zamanında fenerbahçe ile galatasaray arasındaki fark himalayalar gibi açıldı. rahmetli canaydın devam etseydi galatasaray belki de şu anda tff 1. lig'de falan oynuyordu. böyle bir galatasaray'ı aziz yıldırım kafasının özlememesi mümkün değil.
    ama "canaydın' ı özlüyoruz" diyen aziz yıldırım kardeşim; canaydın'ın galatasaray'ı fenerbahçe stadı'nda kupayı kazandığı zaman niye elektrikleri kesti? niye sulamayı başlattı ve o kupa niye o gün orada verilemedi? madem özlüyordu...

    gözden geçirilmeli
    oysa özhan canaydın 6-0 yenilirken fenerbahçe'yi alkışlıyordu. öyle bir başkanın takımının kupa almasını engellediler! sonra bir daha engellemeye kalktılar ama bu defa başbakan araya girdi.

    * yine aynı açıklamada yer alan ve basında çok da ön plana çıkmayan, filozoftan alıntılı, "savaşın sonucunu ancak ölüler belirler" ifadesi biraz tehlikeli değil mi?
    aziz yıldırım'ın ruh durumunun ciddi şekilde hatta adli tıp'ta gözden geçirilmesi lazım. avukatları o yola da başvurabilirler. durum iyice tehlikeye girerse ruhen... var ya öyle... 'ruh sağlığından dolayı cezadan kurtulmak.'

    benim için yok artik
    * ercan güven, köşesinde, "fenerbahçe'yi bu duruma şike sürecinde galatasaray ve trabzonspor'un sergilediği tutumun ittiğini" yazdı. katılıyor musunuz?
    ercan güven'i artık okumuyorum. türkiye çok iyi bir yazarını kaybetti. ercan güven'i bir yıldırım demirören'in gazetesinde yazıyor olması bir yandan bağladı bir yandan aziz yıldırım ve fenerbahçeliliği çok ön plana çıktı ve tarafsızlığını yitirdi. benim ne yazacağını bildiğim adamların yazılarını okumaya vaktim yok! katiyen itibar etmiyorum. çünkü bitti. 'ercan güven' diye bir yazar benim için yok. oysa en saygı duyarak en merakla okuduğum yazardı.

    g.saray'a yakişmiyor
    * galatasaray'da melo krizi sürüyor. taraftar çok istiyor ve yönetimde de almak için girişimlerde bulunuyor. sizce galatasaray'ın, melo'ya ihtiyacı var mı?
    ben başından beri melo'nun galatasaray'a yakışmadığını söylemiştim. futbolcu olarak da yakışmıyor, ruh olarak da... riera'yı soyunma odasında dövdüğü zaman kapıya konmalıydı. ama galatasaray'ın, benim 'güruh' dediğim garip taraftar kitlesi var. arda gibi bir kaptanı yuhalayıp, pitbull taklidi yapan melo'yu göklere çıkaran bir güruh taraftarı var. onlar 'galatasaray'a melo'yu istiyor' diye alınması gerekmiyor... inşallah olmaz.
    gerek futbol kültürüm gerek galatasaraylılığım melo'ya galatasaray formasını yakıştırmıyor.

    seyretmeye gitmem
    melo görev adamı. ama 'gideyim de melo'yu seyredeyim' diyeceğim bir adam değil. niye bu kadar kıymetleniyor onu mantıken anlamama imkân yok, futbol bilinci ile anlamama imkân yok, futbol ahlakıyla da anlamama imkân yok. bir tek 'güruh bastırıyor' diye...

    * şampiyonlar ligi'ne hazırlanan galatasaray henüz ciddi bir rakiple oynamadı. bir karışıklık yaşanıyor. bu handikap yaratır mı?
    galatasaray, bu tarihlerde endonezya'da çok iyi bir turnuvadaydı. son anda iptal edilince fatih terim apar topar italya'daki dostları aracılığıyla lazio ve fiorentina maçlarını ayarladı. yoksa endonezya'daki turnuva maddi, manevi çok iyi bir turnuvaydı. iptal edilince bu sıkıntı oluştu.

    röportaj: bülent can
App Store'dan indirin Google Play'den alın