• 5254
    birçoğu sekilcidir. asgari ücret ile çalışıp iphone 7 almaya çalışan tiplere benzetiyorum bu bazı kitleyi.

    rikerink konusunda bir tokezlese de sallasak diye pusudalar fakat tek eleştiri kaynakları bizden önce takım calistirmamis sizler de kör kutuk arkasında duruyorsunuz diyor. bu kör kutuk arkasında duruyorsunuz diyen insanların bir çoğu da hamzacı he.

    bunlara göre galatasaray'dan önce illaki cvsinde önemli başarılar olan hocalar görev alabilir. rijkaard, prandelli, mancini, skibbe, gibi...

    sekilciligi bırakın kardeşim zaten bu konuda değil özel hayatınızda da bırakın bu huyunuzu. bizler şu ana kadar her seyi doğru yapan riekerink'e neden destek olmayalım? cvsinde barcelona, italyan milli takımı, inter olmadığı ve istikrarsiz sonuçlar almadığı için mi destek olmayacağız? varsa adam akıllı bir gerekceniz ona göre elestirin ötekisi provakasyona giriyor. hasbelkader takımın başına geçmis filan.. yok yaradan gökten gönderdi tövbe yarrabbi ya.

    galatasaray'a gelecek olan her personel tecrübeli olacaksa ribery, carole, jose, denayer, bruma gibi adamlar yerine başka oyunculara yonelelim.

    edit: imla.
  • 5256
    tamamen kendi gözlemlerime dayanarak söylüyorum ki , eğitim seviyesi yüksek , hedeflerini sürekli yükselten ve bi çok konuya uluslararası boyutta bakabilen kişilerin çoğunluğu bu tanıma uyuyor. saydığım 3 kriterin 1ini ve 2sini barındıran galatasaraylı da çok ancak rakip takım taraftırı da az değil. 3 kriteri de bir arada sağlayan en çok taraftar galatasarayda diye düşünüyorum.

    dipnot: nesnel veriler gözleme dayalı olduğu için ben öyle görmek istiyorum diye de öyle algıladıklarım mutlaka olmuştur.*
  • 5257
    takımına, futbolcusuna sahip çıkma konularında ezeli rakip taraftarlarının gerisinde kalan kitle.

    çok kısa sürede futbolcu asma-kesme, "oyuncu değişikliğinde geç kaldı hoca" şeklinde teknik direktörün başını yeme, bruma gibi genç, potansiyelli bir adamı bile 2-3 top ezdi diye ıslıklayan ilginç bir taraftar topluluğu. ben bu tarz olayların bizim taraftarımızda daha kolay olduğunu düşünüyorum. olumsuz bir hava yaratmakta maalesef üstümüze yok.

    sahada kim oynuyor, onları da kenarda kim yönetiyorsa onlara destek olmaktır taraftarlık. yasin mi oynuyor ? sabri mi oynuyor ? onu da sonuna kadar desteklerim beğenmesem de.
  • 5259
    türkiye’de 80’li yılların ortasından itibaren doğanlarla 90’lı yılların başında doğanların diğer takım taraftarlarına nazaran çoğunlukta olduğu topluluktur. istatistik bilimi beni doğrulayabilir. bu yıllarda doğanların oluşturduğu rastgele seçilen bir örneklemden yaklaşık yüzde 80’i galatasaraylıdır. bu yıllarda doğan arkadaşlar kendi bulundukları ortaokul, lise, üniversite yıllarını düşünsünler ve sınıflarındaki galatasaraylı oranını akıllarına getirsinler. her biri rastgele seçilen örneklem olduğundan, genel nüfusun da bu oranda galatasaraylı olduğunu düşünebiliriz. ayrıca 20 ile 30 yaş arasında olan insanların sosyal medya kullanımında daha etkin olduğunu hesaba katarak, galatasarayın resmi sosyal medya hesaplarındaki takipçi sayılarının rakiplerine nazaran çok daha fazla olmasını da buna bağlayabiliriz.

    (bkz: galatasaray sk twitter)
    https://www.instagram.com/galatasaray/
    http://www.webmasto.com/...ki-durumu-rapor-2014

    kuşkusuz bu durumun en önemli sebebi 1996-2000 yılları arasındaki başarılardır. bunu belirtmemin sebebi şudur:
    maddi durumu kendimi bildim bileli çok da iyi olmayan kulübümüzün (bkz: galatasaray) en çok taraftara sahip olduğu yılları yaşıyoruz. bahsettiğim yaş grubu büyümeye, iş güç sahibi olmaya başladı. bu yıllardan itibaren maddi olarak güçleneceğimiz dönemler başlıyor diye düşünüyorum. burada en önemli etken doğru yönetim ve vizyondur.

    bu işin başka boyutu da çok önemli başarılarla beraber gelen taraftarın daha büyük başarılar beklemesi ve kolay kolay tatmin olmamasıdır. takımımızda bulunan birçok oyuncunun beğenilmemesi, başarı gelmediği zaman bir kalemde herkesi harcayabilecek potansiyele sahip olunması hep bu sebeptendir. 14 yıllık çileyi yaşayan (1973-1987) taraftarın romantik oluşunu, aksine yeni nesil taraftarın pragmatist oluşunu da bununla açıklayabiliriz. yönetenlerin dikkat etmesi gereken bir diğer durum da budur. eskiden sadece kahvelerde oyunculara laf söyleyebilirken şimdi tek tuşla oyuncunun kendisine söyleyebiliyoruz. bu sebeple kulübümüzün çok gelişmiş bir iletişim ağı oluşturması şarttır. yönetimde oluşturulan iletişim biriminin çok iyi organize edilmesi gerekir. taraftar profillerine de dikkat edilerek ciddi bir çalışma yapılmalıdır. bu iletişim birimi vasıtasıyla kulüp imajı, oyuncu imajı çok doğru şekilde oluşturulmalıdır. hep söylenen vizyon teriminin altını bu şekilde doldurmak gerekir diye düşünüyorum.
  • 5263
    https://mobile.twitter.com/...s/782685056326332417

    bu fotoğraftaki taraftarımızın, kardeşimizin fotoğrafı hem arenada hem gittiğimiz statlarda soyunma odasına asılmalıdır. bu kardeşimizin mücadelesi kadar sahada mücadele etmeyen her futbolcunun utanması sağlanmalıdır. umarım bu kardeşimize kulüp güzel jestler yapar ve 21. şampiyonluğumuzun simgesi olur kendisi.
  • 5267
    izlanda milli takımına karşı yokları oynayan yeni türkiye milli takımının bu berbat futbolundan sorumlu hocasını takımına yakistirmayacak kadar futboldan anlayan ve vizyon sahibi taraftardir.

    kendi eski öğrencisi olan arda' yi, burak' i idare edemeyen adama sneijder, podolski verilsin diyecek hali yok nihayetinde

    ya fatih kardeş! çok rahat konusuyordun tüpcünün yanında.
  • 5269
    takımını desteklemesi için ultraslan taraftar grubuna ihtiyacı olmayan topluluk. galatasaray neuchatel xamax'ı, real madrid'i, milan'ı ve daha nice avrupa devlerini devirirken ultraslan var mıydı? karda kışta werder bremen maçında stada giden, biletlerin satışa sunulacağı gün sabahtan battaniyelere sarılıp ali sami yen stadının etrafında yatanlar ultraslan gibi bir taraftar oluşumuna ihtiyaç duymuşlar mıydı? onları bir araya getiren bir taraftar oluşumu değil galatasaray'ın kendisiydi.
  • 5272
    bunların öyle bir kesimi var ki hakikaten mide bulandırır.

    öncelikle insan ilişkileri ile ilgili sürekli karşılaştığımız bir durumdan bahsedeyim. bazen olur ya hep iyi şeyler yapmışsındır, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmışsındır, çok mücadele etmişsindir ama bir an gelir en ufak bir şeyde yaptığın tüm iyi şeyler bir kenara atılır ve sadece o ufak kötü şey söylenir veya yüzüne vurulur ya işte insanın en çok zoruna giden şeylerden biridir. pek çok ilişkinin bitme sebebi de bu tarz durumlarda anlayış göstermemek, empati kuramamak değil midir? bu durum insana aslında çok şey öğretmeliyken kör cahil aynı şekilde devam eder her şey.

    maalesef ki bizim taraftarımız için de o kadar kör cahil ve mide bulandırıran bir kesim var ki.

    bir kere şunu anlamak o kadar zor mu? spor bir rekabettir. sporun her türünde bir takım hiçbir zaman kazanamaz. şu an aşığ olduğumuz galatasaray 14 sene şampiyon olamadı be. en başarılı olduğu son 20 yılda 3 defa dip gördü yahu. ama bir şekilde sporun doğasında olan bu durumdan kalkmasını da çok iyi bildi.

    şimdi futbol takımına bakıyorum neredeyse geçen sene dip yapan kadronun aynısı. sadece iki futbolcu (şu an için) ilk 11'e eklenmiş ve bir anda takım sanki hız, pres, teknik ve pas becerisi çizgileri sona kadar hile ile çekilmiş gibi oynuyorlar. evet bu noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum bu kadro neredeyse geçen senenin aynısı ama bu takımın artık 70. dakikada pili bitmiyor. en bayılarak izlediğimiz 2011-2012 sezonunda da bile ayağa hızlı tek paslarla çıkabildiğini görmedik. yalan mı?

    şimdi riekerink sayesinde resmen çehre değiştirmiş, takım oyunu oynayan, takım savunması yapan bir takım ortaya çıkmış ama hala riekerink için en ufak bir olumsuzlukta "bundan teknik direktör olmaz, gitsin altyapı işine baksın" lafları gelmeye başlıyor.

    illa ki puan kaybı olacaktır ama dikkat edin bu takım haftalarca makine düzeninde oynasa bile atıyorum bir gaziantep deplasmannda sürpriz bir puan kaybetse her şey yine başa dönecek. riekerink'in yarattığı takım unutulacak, haftalarca oynanan güzel oyun unutulacak ve başlayacak yine birileri mide bulandırmaya.

    sabah sabah bunları basketbol takım koçu ergin ataman için yazılanları, söylenenleri görünce yazmak istedim. gerçekten bir taraftar grubu bu kadar hain ve vefasız olabilir. yahu bu adam daha geçen sene kağıt üstünde öyle ahım şahım bir şey bile olmayan takıma avrupa'nın en büyük ikinci kupasını kazandırmadı mı? hepiniz burada taşağının kilosu derdine düşmediniz mi?

    ee efendim neymiş geçen senenin şampiyonu ve avrupanın en iyi takımına yenilmiş. hem de ligin daha ilk maçında. bak sen şu işe?

    yahu arakadaş hadi basketbolun doğası ile ilgili bir şey anlamıyorsunuz da bu takımda geçen seneden sadece 2-3 oyuncu kaldığını ve takımın alışma sürecinde olduğunu daha analamadınız mı? basketbol bu oyuncu iyi oyuncuysa her takımda iyi oynar diye bir şey yok yahu. sokakta birebir maç yapmıyorsunuz burada. her oyuncunun topu aldığı/alacağı pozisyonlar çiziliyor antrenmalarda. her bir şut noktasının perdesi, hareketi yapılıyor. ama bizim taraftarımız sanırım bu işi ee ne var ki bunda deyip sivri burun kundurasıyla parkeye inip topa omuz gücü uygulayarak atış yapan kişiler gibi anlıyor.

    ergin hocanın kadro seçiminin ve planlamasının hatalı olduğunu söyleyen bir çok kişi var. olabilir. ama bir durun bakalım hele bir kaynaşsın bu oyuncular. birkaç maç daha oynansın bu kadar ergen ruhlu triple senden teknik direktör olmaz nedir yahu?

    birileri de çıkmış oktay mahmudi demiş. oktay hocayı ben de severim ama yuh yani hatta afdshshad.

    böyle mecralarda sırf galatasaray için varız. ama eleştiri ile cehaleti birbirine karıştıranlar yüzünden insan değil böyle platformlardan, hayattan bile soğuyor arkadaş.

    ya gerçekten anlamıyorum insanlar sporun bir zevk işi, bir rekabet işi ve her mücadelenin illa ki kazanan ve kaybeden tarafların olacağını ne de anlamakta bu kadar zorluk çekiyor?
  • 5273
    hani galatasaray'ın gücünü anlatan bir söz var ya: "galatasaray türkiye'dir."
    işte o söz malesef galatasaray taraftarının kalitesizliğini de anlatıyor. 20-25 milyon taraftar. tam bir türkiye profili. 2 kilo kömür için oyunu satandan, liderleri görüş değiştirince sorgulamadan görüş değiştirenine, içinde bulunduğu topluluğun çıkarlarını düşünebilecek akıl olgunluğuna gelmemiş, dogmacı bakışla bir lidere sonuna kadar sorgulamaksızın bağlı bireyine kadar ve hatta malesef içindeki teröristine kadar... galatasaray taraftarı türkiye profilidir.

    mesela fenerbahçe taraftarından daha düzgün bir psikolojiye sahiptir, çünkü zihinleri yıllardır 2 değil 1 diktatör tarafından zehirleniyor, beşiktaş taraftarından daha düzgün bir psikolojiye sahiptir çünkü ezik psikolojisinde olmamıştır ve tiner kullanmamaktadır.

    ama eğitimiyle, eğitimsizliğiyle; ahlakıyla, ahlaksızlığıyla; iyisiyle, kötüsüyle galatasaray gibi taraftarı da türkiye'dir.
  • 5274
    şimdi, tüm taraftar topluluklarında olduğu gibi galatasaray'da da "taraftarlık şeklini - şemalini" 2'ye ayırmak zorundayız, aksi halde işin içinden çıkma şansımız yok;

    1- türkiye geneline ve halka yayılmış taraftar profili: bu hiçbir takım için değişmez. yani 70 milyonluk örneklemi taraftar havuzu olarak göreceksek galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş arasında fark bulmak çok zordur.

    o durumda tıpkı "galatasaray türkiye'dir" dediğimiz gibi "fenerbahçe türkiye'dir," - "beşiktaş türkiye'dir" moduna girmek durumunda kalırız ki buradaki türkiye'den kasıt ciddi ciddi kandırılabilir, cahil, baskı rejimlerini benimsemiş, ideolojisi sıfırlanmış, kendi düşüncesi ve bilinci çok az olan, diktatörlerin peşinde koyunlaşan insan figürleriyle karşılaşırız.

    bu sebeple - bu ilk kesim yani tabana yayılmış tüm türkiye'yi kapsayan 70 milyonluk taraftar profili 3 büyükler için aynıdır ve değişmez...

    2- galatasaray'ı temsil niteliğine sahip taraftar topluluğu: işte bu topluluk biraz daha dar bir kesimi ifade eder. galatasaray'ın istanbul taraftarını, taraftar gruplarını, üniversite taraftar gruplarını, semt taraftarlarını, belli bir eğitim seviyesinin üzerindeki taraftarlarını, sözüm ona eğitimli taraftarlarını, sosyo ekonomik olarak belli bir seviyenin üzerindeki taraftarlarını, ideolojisi olan taraftarlarını kapsar.

    bu kesim daha öngörülebilir, daha karakterize edilebilir insanlar olduğundan takımın "taraftar profilini" temsil yeteneğine haizdir.

    yani bu adamlar kahvehane ağzıyla adını bile bilmediği futbolcuya "ananı.....kym" şeklinde kafa göz girmez de futbolu izlerken futbolu, camiayı izlerken camiayı, dinamikleri gözlemlerken dinamikleri ele alır, mantıksal çıkarım yapar, tartışır, yorumlar.

    işte galatasaray taraftarının bu kesimini "temsil" olarak kabul etmeliyiz.

    bu temsil grubuna galatasaray sözlük olarak bizler de giriyoruz.
    ha sanmayın ki yukarıda yazdığım "kalifiye özellikler" sebebiyle, yani galatasaray taraftarı profilini temsil yetisine sahibiz diye doğruları yapan düzgün insanlarız.

    değiliz...
    değiliz amk...

    galatasaray taraftarını temsil yetisine sahip bizlerin karakteristik özellikleri ne?

    - en iyi özelliğimizi başta söyliyim sonra kötülerle yardırayım. türkiye'nin en coşkulu, en atmosferik, en güçlü ve en itici güç yaratan özelliğine sahip topluluğuyuz. organize tribün aktivitesini bizden iyi yapan yok. tribünleri doldurduğumuzda desteğimizin yüzdesi diğerlerinin çok ötesinde.

    - egomuz var ancak haklı ve mağrur bir ego. diğer takımların erişemediklerine erişmiş olmanın verdiği bir "ukala ağır abi" havamız var, ancak ne fenerlilerin saçma sapan temelsiz "büyüklük" dertleri kadar itici, ne de tiner kafası kadar uçuk. haklı bir "büyüklük" psikolojisi.

    - futbolu çok iyi bilen bir taraftarımız var. ortalama galatasaray taraftarının futbolu taktik, teknik ve futuristik tahminler çerçevesinde değerlendirme gücü çok yüksek. bu sebeple analitik yargı konusunda en yetkin taraftar topluluğu olduğumuz söylenebilir. tandem'in ne olduğunu en iyi biz biliyoruz.

    ancaaaaaaak;

    - bi kere çok tez canlıyız. sabırsızız. başarıya endeksli bir sabır anlayışımız var. halbuki buna hiç ihtiyacımız yok zira son 30 senede bizim kadar mutlu olan ve başarı yaşayan taraftar yok. neyin tez canlılığı ben de anlamadım?

    - adam gömmeye meraklıyız. galatasaray'a emek veren ve başarı yaşayan kişileri, kötüye gitmeye başladıklarında herkesten önce biz gömüyoruz. anlamıyorum, buna ihtiyacımız var mı? geçmişi bu kadar çabuk unutmak ve vefa konusunda sıkıntılı süreçler yaşamak bize yakışıyor mu?

    - ağzımız bozuk ve birbirimize tahammülümüz az. galatasaray sözlük'te bunu görmek mümkün. bu sözlükte bile aynı renklere gönül veren adamlar gırtlak gırtlağa gelebiliyor. lan oğlum az birbirinizin düşüncesine saygı duysanıza? sizin burada yazdıklarınız dünyayı mı kurtaracak? hayır aynı renklere gönül veren adamla kavga ederek ne gibi bir kazanım elde edeceğini düşünüyorsun?

    - kabul etmek lazım çok da kötü gün taraftarı değiliz. geçmişte yaşadığımız başarıların büyüklüğü sebebiyle, hedeflerimizin küçüldüğü dönemlerde takımımızı, camiamızı çok yalnız bırakabiliyoruz. bunu anlayabiliyorum aslında. diğer takım taraftarları hala erişmek zorunda oldukları bir galatasaray olduğundan "iyi günde kötü günde" mottosu yarattılar. sebebi belli, biz kötü günü az yaşıyoruz ve iyi günlere alıştık. o yüzden kötü günün sorumluluğunu kimse almak istemiyor.

    - ve bir aileyiz... kenetlendikçe büyüyen. aile içinde yaşanan iyi kötü her şeyi birbirimize yansıtma huyumuz var. "zorlamak" yerine "ikna etmek" olmalı amaç. galatasaray'ı daha ileri götürmek olmalı. taraftar profilini insanlar tek cümleyle ele alırken fenerbahçeliler için "gıcık", beşiktaşlılar için "tinerci" galatasaraylılar için "ukala" diyor. belki de en az rahatsız eden bizim unvanımız. ama yine de aslında "ukala" yerine "güçlü" ya da "asil" olabilir aslında... zor mu? zor... ama imkansız mı? en imkanlısı galatasaray'da...
App Store'dan indirin Google Play'den alın