• 5026
    dünyanın en vasıfsız taraftarı. kulüp üzerinde hiçbir yaptırımı olmayan sadece sosyal medyadan atıp tutan ve sürekli ne kadar büyüğüz ne kadar güçlüyüz diye kendini avutan rezil insanlarız biz. oturduğumuz yerde birbirimizi gazlar, en basit olayda birbirimizi yeriz. son 4 senede onca başarı, lig şampiyonlukları, cl çeyrek final vs. ile artan gelirlere rağmen nasıl olur da 1 yılda 160m€ eksiye düşebilirsiniz diye soracağımıza gidip o sikko bileklikleri alıcaz. sorgulamalıyız, isyan etmeli, boykot etmeliyiz. hep birlikte hareket etmeliyiz. o iş bilmez beceriksizleri istifaya zorlamalıyız. bunca yıldır lisenin tekelinden kurtaramadığımız biricik sevdamızı kurtarmalıyız. kahroluyoruz, bir şeyler yapmalıyız.
  • 5030
    ne yaparsan yapsın galatasaray'ın gerçekten sahibi olamayacak taraftarlardır. sadece 50 bin kişiyi 5000 liradan üye yapsalar ne ffp kalır ne ekonomik kriz. ama yemiyor işte. yapamıyorlar aga. tesislerden sadece liseliler yararlansın diye şu kulübü sokmayacakları rezillik yok. sebebi de bu lise zihniyeti. bu zihniyete de iki çift lafım var.

    ulan koskoca galatasaray için 40-50 milyon € para mı amk ? o kadar taraftarınız var, şu potansiyeli kullanamıyorsunuz, birilerini zengin etmek için kulübün içine ediyorsunuz, sonra kulüp her batağa saplandığında "yetiş taraftar, zaman birlik beraberlik zamanı." lan damcık, zor zamanlarda imdat istediğin taraftarı normal zamanda neden dışlıyorsun.

    şu kadar milyon taraftarımız var diyorsunuz. kaç tanesi galatasaray lisesi mezunu. galatasaray'ı yüreğinde hisseden 10 tane taraftar şu kulübü 3 yılda 0 borca getirmesin ben de bir şey bilmiyorum.

    ama siktir et. onlar batıracak, taraftar çıkarmak için elindeki 3-5 kuruşu kulüp için harcayacak. "tek bilek tek yürek"miş. sizin bileğinize çarpayım. yüreksizler. . .
  • 5034
    belki ağır olacak ama bir sike yaramayan taraftar grubudur. bugün liverpool taraftarı bilet fiyatları için stadı boşaltıp istediğini alırken, dortmund taraftarı sahaya tenis topu atarken, bizim taraftarımız basketbol takımı veya diğer konular için doğru dürüst tepki verememektedir. bu işleri ultraslana bırakırsak zaten sıçmışız demektir. bugün bileklikle borçların silineceğini düşünen adamlar, yetmezmiş gibi basketbol şubesinin rakamlarını komik seviyeye düşüreceğini açıklıyor. taraftar basket maçında gram tepki göstermiyor. o yüzden bu düzen böyle sürmeye devam eder. bizde klavye başında sallamaya devam ederiz.
  • 5035
    protesto kültürü olmayan taraftar grubu. nasıl yapıldığını bilmiyoruz, kabul edelim. ya bombok ediyoruz ya da vur deyince öldürüyoruz. düzgün yapınca da saçmalıyoruz. mesela geçenlerde qral ıslıklanınca "maç sırasında oyuncu mu ıslıklanır 'maçtan sonra' ıslıklayın" denmişti. türlü türlü linç girişimleri falan oldu...

    ancak elindeki gücün farkında değil bu taraftar gurubu. sırf sosyal medya baskısı ile podolski'yi aldırdı, sinan'ı oynattı, burak'ı gönderdi, hamza'yı kovdurdu... bir de organize şekilde müdahil olsalar iç işlere o zaman ne güzel şeyler olurdu.
  • 5036
    süper enteresan, skora endeksli bir taraftar kitlesidir. taraftar gibi taraftarı bir kenara ayırarak, "istemezük" lafını ağzından düşürmeyen, sonra istemezük dediler diye kulüp üyesi "dedelere" söven insanlar ile doludur.

    liverpool taraftarı denmiş. 77 pound dediğin zaman tl bazında 300 lira yapıyor deplasman bilet fiyatı. adamlara sormuşlar ne olmalı fiyat diye; adamlar 30-35 demiş 110-130 lira arası yani. bununla birlikte liverpool dediğin zamanın efsanesi 24 yıldır şampiyon olamıyor ancak stadı dolu. avrupa'ya bile zor gidiyor ama her zaman her yerde full oynuyor.

    http://www.theguardian.com/...-prices-fans-verdict

    dortmund taraftarı denmiş. akıl alır gibi değil. dortmund, bizim yaptığımız hataları aynı dönemde yaptı ve kulüp batıyordu. taraftarlar supporter's trust kurarak kulübün hisselerini aldı ve kulübe destek oldu. bu destek sırasında kulüp küme düşmeme üzerine bir strateji ile seneler geçirdi. o taraftar sallantıda "ananızı sikeyim yöneticiler" demediği gibi; geçen sezon dortmund ligde dibe çakılırken dolu stada oynadı ve adamlar "düşerseniz biz de sizinle düşeriz" diyerek takıma destek verdiler. biz şampiyonluğa oynamadığımız ama 3. durumda olduğumuz sezonda 30 bin kombine satıp 15 bin kişiye oynuyoruz.

    taraftarın olayı sadece almak değildir. sadece alan adam en fazla seyirci olur. taraftar, zor günde veren, iyi günde sevinendir. almaz. eğer taraftarlık anlayışı "istediğini protesto ile almak" ise bu noktada "lan sen ne yaptın da ne bekliyorsun" deseler diyecek lafın, verecek cevabın olmaz.

    galatasaray taraftarı diyoruz ama taraftar değil sanırsın 3. yaşındaki çocuk.

    a) yok amına koyayım işte kulübün 7 milyon euro ayıracak bütçesi basketbola. yok ne yapsın adam sen mutlu ol diye kulüp mü batsın? eskiden de böyle bir bütçe yoktu ama sen mutlu ol diye alındı da alındı, harcandı da harcandı. bugün borç 1 milyar tl.

    b) götünüz başınız ayrı oynamasın. ünal aysal'a büyük başgan diyip, ünal aysal'ı kötülediğin dakika ofsayta düştüğün sözlükte, her eleştiri "umut, hamit, tarık" ile başlıyor; burak ve selçuk'un maaşları ile devam ediyor. sanki ben verdim bu maaşları adamlara. sanki ben dağıttım 5 senelik sözleşmeleri ekmek peynir gibi. biz diyoruz ki bunları yaptı; kulüp zarar etti, adam diyor ki drogba ile sneijder geldi. ünal aysal zamanında alınan çöplere 58-60 milyon euro öderken şu anda takıma 37-38 milyon euro ödüyoruz.

    c) biz de memnun değiliz herhalde sportif olarak kulübün içinde bulunduğu mevcut durumdan. biz de umut'suz maçlar izlemek istiyoruz, biz de çöplerin gitmesini ve yerine yıldız olmasa da iş yapacak adamların gelmesini istiyoruz. yönetim ki eleştirmekten geri kalmıyorum; bir şekilde çöplerden kurtuldu. hamit, sabri, büyük ihtimalle umut sene sonunda gidecek. yeni yönetime bok atıyoruz ama linnes, carole, denayer üçlüsüne verdiğimiz toplamda 2.2 milyon euro bir burak maaşı etmiyor. adamlar bir yerden yeni gelenler ile bütçeyi daraltmayı başardılar. herkesin satın alabileceği bir ürün olarak bileklik yapıyorlar, halen ünal başganınızın imzaladığı sözleşmelere atıf ile bileklik kampanyasını eleştiriyorsunuz. gidin alın 20 milyon bileklik; koyun kulübün kasasına 200 milyon tl sonra da çıkın diyin ki "biz size 200 milyon tl verdik; basketbol bütçesini düşürmeyin, futbola da adam gibi adam alın, gerekirse transfer için bir başka kampanya yapın" yok. ancak eleştiriyoruz.

    d) lan 4. yıldızı almışız, forma siparişini yıldız yerini ünal aysal yönetimi vermiş ve değiştirilmiyor, halen çıkıp "4. yıldız solda olsa forma alırdım, yönetimin anasını sikeyim" diyen var. ya sen taraftarsan bu sene böyle alırsın, seneye öyle alırsın, çok istiyorsan bir tanesini götüne sokarsın kardeşim. forma satmaktaki amaç seni mutlu etmek değil ki, kulübün para kazanması. sen 4. yıldızın yerine takılma, ver her türlü desteğini, kulüp borcu kapasın götü toparlasın, branş desteği ve bütçesi artsın sahada başarılı olsun isterse yıldızlar şortta götün üzerinde olsun. sana ne lan sen modacı mısın?

    yeter artık hakikaten yeter.
  • 5037
    ukrayna'daki turuncu devrim misali kulüp binasını basıp "bu kulübü ya halka açacaksınız ya halka açacaksınız" demesi gereken taraftar. zira bunca başarıya rağmen su gibi akan paraların haddi hesabı yok. bana kalırsa kulüpteki bu devrimi bizzat gerçekleştirir ya da yaptırırsa o zaman gerçek taraftar mertebesine yükselecek olan taraftardır.

    kısacası tepki protesto falan yalan kardeşim. icraata geçmek lazım, kulübü yiyicilerden kurtarmak lazım. ben bunu bilir bunu söylerim.
  • 5041
    (bkz: 18 şubat 2016 galatasaray lazio maçı)'nı yakın arkadaşlarımın hiçbiri ankara'da olmadığı için odtü'de tek başıma izledim. yalnız olduğum için de ortamı gözetleme fırsatım oldu. orada o saatte maç izleyen çocuklar genellikle yurtta kalan genç kardeşlerim. çoğunun bileklerinde tek yürek tek bilek bileklikleri. ve bu gençler bir bira içelim ikincisi bütçeye zarar kafasında hayatının belki de her anında tasarruf yapmayı düşünen gençler. ama gidip almış işte şu plastik bilekliği 20 liraya. bir de oynayan futbolculara bakıyorum, garanti paralar ceplerde ne ruh var ne birşey. baskı, rakibi bunaltma hiçbir şey yok kendi sahanda oynadığın maçta. tribündeki taraftar da iyi kötü gelmiş maça koreografi hazırlamış falan. gerçekten üzülüyorum ya. ne bu futbolcular, ne bu teknik direktörler ne de yöneticiler bu güzel taraftarı haketmiyor. yazıklar olsun.
  • 5043
    çok ama çok kırılgan bir yapıya sahiptir, nazlı bebek gibidir. 18 şubat 2016 galatasaray lazio maçı başlamak üzere tribünler bir hayli dolu, maçtan önce çok anlamlı bir koreografi düzenlenmiş hatta benim gibi orta yaş ve üzeri çoluk çocuk sahibi tüm galatasaraylıları hüngür hüngür ağlatmıştır. maça bu gazla hem takım hem taraftar çok iyi başlamış ve nitekim 12 dakikada golü bulmuştur. taraftar o kadar kendini kaptırmıştır ki ben dahil bir çok kişi bağırmaktan golü görememiştir. derken 21 dakikada rakip takımın duran toptan golü gelmiş ve ne olduysa bangır bangır bağıran koskocaman stad bir anda sus pus olmuştur.

    ne yazık ki sahadaki futbol takımının birebir kopyası tribünde yer alıyor, çıt kırıldım. geriye düşünce vites yükseltmek yok hemen teslimiyet hemen mahkumiyet hemen kabullenme. hani boşuna demiyoruz sen sahadaki biz, biz tribündeki sen diye, heh aynen öyle mk.
  • 5044
    takım berbat oynadığı her maç sonunda sneijder ve muslera'ya övgüler yağdırırız.selçuk,burak,umut,sabri'yi linç ederiz.

    ama sneijder'in kötü oynaması önemli olmaz tabiki.çünkü takım sneijder'in oyun zekasına ayak uyduramadığından dolayı istediklerini yapamaz bize göre.

    selçuk eskisi gibi oynayamadığı zaman ''selçuk bitmiş gitsin artık.'' sneijder eskisi gibi oynamadığında ''abi takım kötü adam napsın.'' deriz.

    muslera'nın 1 tane top kurtardığı maçta muslera 1 - lazio 0 diyebiliriz mesela.

    sneijder bi kere defansa koşup top çaldığında zevkten çılgına döneriz.''abi sneijder defansa kadar geliyo ya helal olsun bi tek o oynuyo.''demeyi de alışkanlık haline getirdik zaten.

    yavaş yavaş takımı değilde oyuncuyu destekleyen taraftar olmaya başladık.sneijder spor ve muslera spor taraftarı oluyoruz artık.
  • 5046
    herşeyin abartısını yapan güruhtur. mesela bir futbolcu kötüyse yerden yere vururlar, anası avradı kalmaz dümdüz giderler. ama mesela bir futbolu da iyiyse dünyanın en iyisi ilan ederler onu. mesela sneijder'ı peygamber ilan eder, ki etti de. şino iyi futbolcudur, severiz. hırslıdır, ara sıra araya oynar. oyun kurucu görevini iyi yapar. tek topu iyi oynar. ama asla galatasaray'dan üstü değildir. sneijdersporlu'dur çoğu.
  • 5047
    iki buçuk yıl sonra tribünde kendileriyleydim.

    taraftar maça koreografinin verdiği gazı da alarak çok iyi başladı ki benim de dahil olduğum çoğu kişi bağırmaktan golü kimin attığını bile gol sevincine kadar anlamadı. 17. dakikada golün yenmesiyle herkes enteresan bir şekilde koltuğa gömüldü. ondan sonra şikayetçi olunan nokta takımın bir oyun planının olmaması ve sürekli geri pas yapmasıydı. ultraslan ve kuzey üst stadı kenetlendirecek bir iş yapamasalar da maçın sonuna kadar susmadılar. maçın sonuna kadar rakip ataklarında yapılan yuhalama ve sneijder değişikliği hariç dikkate değer bir taraftar tepkisi olmadı. sözlükte donk'un yuhalandığı falan yazılmış ama böyle bir şey olmadı, sadece rakibi ciddi pozisyona sokacak şekilde top kaybettiği zaman bir homurdanma oldu ama orada yuhalanan donk değil rakip atağıydı.

    ayrıca doğu üstte de güzel bir tribün kültürü oluşuyor gibi. dün etkili değillerdi ama her maç aynı kitle varsa mutlaka bir ivme kazanacaklardır.
  • 5048
    şu döneme çok hassastır, kendimi de dahil ediyorum. kötü neticeden daha çok kötü performans'a karşı tepki koyuyoruz ve bu konuda kesinlikle doğru davrandığımızı düşünüyorum. yine öyle bir duruma geldik ki gol pozisyonuna girmeden maç bitirmişliğimiz oluyor.

    iyi oynayıp yenilmeye hiç bir zaman lafım olmaz. takımımı alkışlarım, sonuçta her maç kazanılmaz. ama kendi evimizde oynanan maçlarda takımımız anadolu takımlarının oyuncuların peşinden kovalayıp beraberlik golü için dahi gücü yetmezse sinirlenmem gayet normaldır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın