• 653
    mezunu olmaktan gurur duyduğum lise. 2008 yılı oks türkiye 1.si olarak 500 tam puanla giriş yaptığım, 2013 yılında bana ingilizce ve fransızca'yı ana dilim gibi kazandıran ülkenin medarıiftiharı. diğer en yüksek puanlı liselerle kıyasının, kesinlikle doğru olduğunu düşünmüyorum. kendi içinde yıllardır süregelmiş olan sistemi sayesinde farklılığını ortaya koymuş mekteb-i sultani, her yıl yaptığı pilav adındaki mezun buluşmalarıyla kitlesini bir arada tutmayı etmeyi başarabilmiştir. buradan bütün abilerim ve kardeşlerime selam olsun!
  • 655
    türkiye’nin en saygın ve nitelikli lisesi olduğu gün gibi ortadayken içlerinden galatasaray’a başkanlık yapabilecek bir tane saygın aday çıkaramaması trajiktir. taşın altına elinizi mi, gövdenizi mi koyarsınız bilmem ama artık bize saygın bir başkan adayı çıkartmak zorundasınız. tahir kıran çıkıpta galatasaray başkanına beceriksizsiniz diye bas bas bağırıyorsa, dursun özbek’in fotoğrafını pisuvarda çekmeye cüret edebilen birisi oluyorsa bunun nedeni saygınlığı ve ağırlığı olmayan başkanlar tarafından yönetilmemizdir.
  • 656
    1.dünya savaşında 1916 yılında mezun vermeyen türkiyen'in en köklü lisesi. 13 14 yaşındaki çocukların cepheye gidip kahramanca savunduğu, kanının son damlasına kadar mücadele verdikleri ve ölüme bile bile giden bu çocukları yetiştiren lisedir. tevfik fikret'in ektiği bağımsızlık ve modernlik tohumlarının yeşerdiği lisedir. bugün hâlâ dimdik duran ve bu minvalde gençler yetiştiren lisedir. böyle bi kulüp kültürüne sahip olduğumuz için o kadar şanslıyız ki... iyi ki galatasaraylıyım.
  • 657
    herhangi bir yapı ile mukayese edilemeyecek kadar kıymetli kurum. maddi herhangi bir değeri yoktur olamazda. manevi kıymeti yıllar geçtikçe artan, daha da kıymetli hale gelen okul. galatasaray spor kulübünün kurumsal emanetçileridir aynı zamanda. iyiki de böyledir.

    fikri hür, vicdanı hür bireylerin topluma kazandırılması açısından da bir değer olmuştur. bilimi hedef almış güzel insanlar yetiştiren, tarihiyle geleceğe ışık tutmuştur.

    mezunları, galatasaray başkanlık seçimlerine yön verenlerdir. hiç bir zaman lise dışından katılan bireyleri dışlamamış aksine çokta güzel entellektüel ilişkiler kurulmuştur. daima varolsun.
  • 662
    https://www.sultanivespor.com/...c42acd1b31-cayir.png

    --- alıntı ---
    galatasaray lisesi öğrencileri kağıthane'de. futbolumuz çayırlarda yetişti ve en ‘ele avuca gelmez’ dönemlerini gayrı nizami, sınırları belirsiz, hüdanabit çimenlikte yaşadı. istanbul halkının nefes aldığı, eğlendiği kağıthane mesiresi, gs liseli gençlerin top peşinde koştukları yeşil alanlardan biriydi. toplu fotoğrafın öznesinde mektepli öğrenciler var. bu daracık kadraja iki kulüp başkanı bir golcü bir de milli bek sığdırmışlar. sol başta ayakta duran suphi batur ve sağ başta oturan ulvi yenal, ilerki yıllarda galatasaray'ın başkanlık koltuğunda oturacak iki sima.. ulvi yenal’ın yanında yüzünü saklayan ise filelerin illallah dediği gol makinesi leblebi mehmet.. ayakta, kravatını beline bağlamış yakışıklı da tıpkı arkadaşı leblebi mehmet gibi milli formayı giyen burhan atak.

    foto kaynak: ibb atatürk kitaplığı
    --- alıntı ---
  • 663
    burada yakınım okuyor. ayıptır söylemesi geçen sene lgs'den full çekti. sanki burada okuyanlar 30 netle burayı kazandı dediğinizi duyar gibiyim. haklısınız.

    neyse her maç 50 bilet ayrılıyormuş lise öğrencilerine.
    12.sınıflar öss çalıştığı için biletler 11 ve 10lara kalıyormuş genelde. henüz onlara sıra gelmemiş. bir de dursun başkan kendilerine söz vermiş. ali sami yen'de ağırlayacakmış yeni gelenleri. ne güzel şeyler bunlar ya.
  • 666
    galatasarayımız'ın medar-ı iftiharı, kulübümüzün temellerinin atıldığı, ülkemiz için pek çok değerli insanın yetişmesine imkan sağlayan eğitim kurumu. keza türkiye cumhuriyeti'nin kuruluşunda öne çıkan motiflerde de benzer bir şekilde galatasaray lisesi'nin öne çıktığını görebiliriz.
    öncelikle galatasaray lisesi mezunu değilim ve kulüp üyesi de değilim (inşallah bir gün :) ) ancak galatasaray'ın yönetiminde bu kadar aktif bir öneme sahip olmasını sonuna kadar destekliyorum. kitleler, günümüzdeki pek çok örnekte görüldüğü gibi kolayca manipüle edilebiiyor ve popülizme kanabiliyor. bu açıdan galatasaray lisesi ve galatasaray'ın tüzüğü bir sigorta maahiyeti taşırken aynı zamanda elitist bir demokrasi imkanı sunuyor. evet hepimiz canımızdan fazla sevdiğimiz galatasaray'ın bir parçası olmak kararlarda bir etkimiz olmasını elbette çok isteriz, ancak bu tüzüğün değişmesi ve sistemin taraftarın daha kolay girebileceği bir hüviyete bürünmesi sonucu 10 kişi üye olacaksa mesela bu üyelerin 3-4 aklı selimse 6-7 tane ise maalesef en kibar dille türkiye'nin içerisinde bulunduğu vasatlığı temsil eden insanlar olacağını ön görmek çok zor değil...
    bu sebepten ben-sen-biz-o her ne kadar kendimizi bu kulübün üyesi olmaya layık olarak görsekte bahsettiğim sebepten en hayırlısı belki de budur. keza diğer bir ihtimal ise belki biz de bu bahsettiğim 3-4 aklı selim kişiden biri değiliz. ben dahil çoğunluğumuz zamanında burak elmas'ın popülist söylemlerine inanmadık mı bu sözlükte? o dönem sözlükte seçim yapılsa sanırsam burak elmas bi %80 ile kazanırdı. seçimde ise çok daha ucu ucuna kazandı. ( tabii kulübün içerisinde olmadığımız için asimetrik enformasyonun da var olduğunu hesaba katarsak da o kadar da kendimize geçirmeyelim *)
    yani diyeceğim galatasaray divan kurulu, ortalama bir taraftara göre daha rasyonel ve muhtemelen daha doğru bir şekilde karar verecektir. hayatın acı gerçeği bu..
    yarin öbür gün hoşumuza gitmeyecek kararlar da verilebilir ancak burada asla unutulmaması gereken suyun karşı tarafının kongreleriyle aramızdaki kalite farkı...
    galatasaray'da asla sirk misali kongreler görmüyorsak çok açıktır ki bunda galatasaray lisesi'nin kültürünün ve eğitimli üyelerin kulübün içerisinde ağırlıklı bir şekilde bulunmasındandır.
    bana göre galatasaray'ın türkiye'nin en başarılı spor kulübü olması, galatasaray'da diktatör tarzı başkanlar görmememizin ve diğer kulüplerle aramızda bulunan kalite farkının arkasında yatan dinamik net bir şekilde galatasaray lisesidir. değerini bilmemiz ve yarın öbür gün hoşumuza gitmeyen bir karar verdiklerinde de bunları unutmamamız gerekmektedir.
  • 667
    eskiden çok topa tuttum, galatasaray halkın takımı , lisenin değil dedim. lise mezunu akrabalar, arkadaşlar ile çok kavgasını verdim. lakin son zamanlarda ki ülke gerçekleri, siyaset, spor konularında toplumu ve yöneticileri görünce, bu lisenin bu ülkeye çok fazla olduğunu fark ettim. zaman zaman kızsak da ben razıyım kendilerinden, bir daha da asla kötü söz söylemem. türkiye'de ilk 1000'e giren öğrencileri alan, koca sınavda 1 yanlış bile yaptığında girmen şüpheli olan bir lise'den bedava kongre üyesi ve vizyoner insanları kulüp kültürü aşılayarak alıyorsun. mehmet demirkol'un bir sözü var. biz liseye girerken atıyorum 50 üyeden başka takımlara ait çok sayıda taraftar varken, mezun olurken hepsi sıkı galatasaraylı olup, bir ben kaldım demişti. sinan engin gibi adamın kızı galatasaray üniversitesi mezuniyetinden sonra yine bizim taraftarımız olup, aynı zamanda kongre üyesidir. yani gelenin bu kültürü, çağdaşlığı görünce döndüğü öyle bir lise...

    bu ülkedeki bütün kurumsal firmaların, büyük holdinglerin galatasaray kulübü tüzüğü gibi bir tüzükleri olsa sırtları yere gelmez, dünya çapında firmaya dönüşürler.
  • 668
    türkiye’nin en köklü kurumlarından biri.
    hatta en köklüsü bile diyebilirim. bugün galatasaray ilkokulu için kura çekimi vardı. güzel kızım kazanamadı ama olsun. ancak adamlar 9 bin küsür kişinin katıldığı çekiliş için kura sistemi kurmuşlar. milli piyango çekilişi gibi güzel bi sistem.

    bunu neden yazıyorum. toki yıllardır kura ile ev dağıtıyor ve ben kendimi bildim bileli fanusun içinden topları elle çekerek yapıyorlar bu işi. düşünün yüzbinlerce hatta milyonlarca kişinin katıldığı kuraya bu kadar önem gösteriyorlar.

    bu kulübün sırtı yere gelmez.
  • 673
    türk tarihinde (belki de dünya tarihinde) ilk "liseli boykotu"nun gerçekleştiği kurumdur.

    galatasaray lisesinde de kısa dönem müdürlük görevini ifa etmiş emrullah efendi, osmanlı yöneticileri tarafından maarif bakanlığına (bugünkü milli eğitim bakanlığı) getirilir. emrullah efendi bakanlık görevine yeni başladığında ortaöğretim kurumlarında bazı yenilikler yapmak istemiş. bu çerçevede mekteb-i sultanide de değişiklikler yapmaya kalkışmış. dönemin okul müdürü tevfik fikret, kendisinden onay alınmadan, tepeden inmeci verilen bu kararlardan hoşnut olmamış, itiraz etmiş, doğal olarak emrullah efendi ile arası açılmış. bir süre sonra da müdürlük görevinden istifa etmiş. ilk başlarda emrullah efendi istifayı kabul etmemiş ve tekrar düşünmesini söylemiş olsa da tevfik fikret kararından dönmemiş. tabii o dönemin en önemli ortaöğretim kurumu mekteb-i sultani ve devletin ileri gelenlerinin çocukları hatta veliaht şehzade abdülmecit efendi’nin oğlu ömer faruk bile burada öğretim görüyor. haliyle tevfik fikret ve bakanlık arasındaki bu sürtüşme toplumsal meseleye dönüşüyor. hükümete yakın gazeteler emrullah efendi’ye destek verirken, muhalif gazeteler de tevfik fikret’in yanında yer alıp bu olaya dair yorum yapıyorlar. istifa sonrası emrullah efendi okulun müdürlüğüne salih zeki bey’i getiriyor. (buraya büyük bir parantez açalım. salih zeki bey, küçük yaşlarda annesi ve babasını kaybettiği için darüşşafaka'da eğitim alıp okulu birincilikle bitirmiş çok zeki biri. esasında uzmanlığı matematik olsa da tarih, fizik, astronomi gibi konularda da çalışmalar yapmış mesela rasathane’de müdürlük görevine getirilmiş, üniversitelerde dersler vermiş çok önemli bir alim. kendisi aynı zamanda halide edip adıvar’ın da ilk eşi. halide edip lise son sınıftayken salih zeki’den özel matematik dersleri alıyor. aralarındaki bu öğretmen-öğrenci ilişkisi aynı sene içinde karı-koca ilişkisine evriliyor. bu kısım önemli, çünkü o yıllarda halide edip henüz 16-17 yaşlarındayken salih zeki bey 37 yaşında. öğrencilerin, öğretmenlere olan hayranlığı, kimi zaman geçici olan aşkı, tarihin her döneminde yaşanmış ve yaşanıyor olsa da öğretmenlerin, öğrencilerine hissi duyguyla yaklaşmasını çok da anlayamıyorum. beyni, fikri henüz şekillenmemiş, ne yaşadığının farkında dahi olmayan gencecik çocuklara yakınlık duymak hangi dürtünün eseri olabilir ki? bunu “cinsel açlık”, “pedofili”, “genç olana karşı ilgi” gibi cevaplarla açıklamak beni çok da tatmin etmiyor. neyse devam edelim. bu arada salih zeki zaten başkasıyla evli. eşinden ayrılır ayrılmaz halide edip ile evleniyor. peki bu evlilik nasıl bitiyor? salih zeki, ikinci bir eş almak istediğini söylüyor. halide edip de tabii ilk gençlik yıllarındaki gibi değil. okumuş, kendini geliştirmiş, olgunlaşmış bir kimliğe büründüğü için bu tavrı hakaret gibi algılıyor ve salih zeki’ye kapıyı gösteriyor. toplumların nasıl evrim geçirdiğini anlamak için önemli bir örnek. o kadar bilimle, öğrenmeyle içli dışlı olup çarpık ilişkiler yaşamayı da “zeki insanların kafaları farklı çalışıyor, o yüzden tatmin duyguları farklı” gibi bir yorumla açıklamayı doğru bulmuyorum. mesela tevfik fikret de 15 yaşındaki dayısının kızıyla evleniyor. normal mi, bence değil. elbette bugünkü bakışla, yoksa o dönemi bir yığın parametre ile ele alırsak farklı sonuçlar/kabuller ortaya çıkabilir)

    emrullah efendi, salih zeki bey’i göreve getirdiğinde hükümete yakın yayın organlarına yayımlanması için bir yazı gönderiyor. içeriğin son cümlesinde “bir şairin yerine bir alimi getirdik” ifadesi yer alıyor. bu sözü şairler, edebiyatçılar küçültücü bir ifade olarak değerlendirip zaten gergin olan ortamı iyice alevlendiriyorlar. olaylardan etkilenen öğrenciler o zamana kadar belki dünya tarihinde ilk defa gerçekleşecek olan büyük bir protestoya imza atıyorlar. çünkü üniversitelilerin boykotlarına, eylemlerine tanıklık edilmiştir ama lise öğrencilerinin böyle bir hareket içinde olması görülmüş bir durum değildir. hiçbiri derslere katılmıyor. eğer tevfik fikret göreve tekrar gelmezse okuldan ayrılacaklarını bildiren imzalı bir bildiri yayınlıyorlar. sadrazam’a durumu anlatan bir mektup gönderiyorlar. son çare olarak da büyükçe bir grup beyoğlu sokaklarına dağılıp gösteri yapmaya başlıyor. tabii bu öğrencilerin arasında yukarda söylediğim gibi veliaht şehzadenin oğlu yani bir anlamda kendisi de osmanlı padişahı olabilecek ömer faruk da var. (buraya da bir parantez açalım. ömer faruk sonraki yıllarda alman ordusunda eğitim alacak, madalya sahibi yani askerlik konusunda bayağı yetkin biri olacaktır. aynı zamanda atatürk ile çok yakın arkadaş. vahdettin’in güzelliğiyle meşhur sabiha isminde bir kızı var. çoğu kaynağa göre atatürk, sabiha sultan ile evlenmek istemiş. bazı kaynaklara göre evliliğe zorlanmış, bazısına göre de vahdettin bu evliliği istemiş. gerçek nedir bilmiyorum ama ben atatürk’ün bu istekte bulunduğunu düşünüyorum. çünkü atatürk’ün enver paşa ile içten içe rekabeti vardı. enver paşa, saraya damat olduğu için çok önemli mevkilere geldi. kafasındakileri gerçekleştirebilmek için böylesi bir evliliğe meyledebileceğine inanıyorum. böyle düşünmemin bir nedeni de sabiha gökçen’in aslen ermeni olduğu iddiaları vardı. ne kadar doğru bilmiyorum, önemli de değil ama eğer gerçekten böyle bir durum varsa manevi kızı olarak ona “sabiha” isminin verilmesi manidar. kaderin cilvesi, sabiha sultan ile atatürk değil ama onun yakın arkadaşı ömer faruk evleniyor. bu da önemli, çünkü sabiha sultan ile ömer faruk kuzen ve osmanlıda daha önce akraba evliliği yaşanmadı. saltanat kaldırılıp cumhuriyet kurulduktan sonra osmanlı hanedan üyelerinin ülkeden gönderilmesi için meclis’te karar çıkıyor. ömer faruk, atatürk’ten yardım istiyor. atatürk de bir mektup gönderip “karar tüm hanedan içindir. dostum olsanız bile size yardım edemiyorum” diyor. elbette o yıllarda yeni kurulan bir devlet var, azımsanmayacak derecede padişah yanlıları hala ülke için tehlike oluşturuyor. bir hanedan üyesinin ülke içinde olması yeni huzursuzluklara sebebiyet verebilirdi. o yüzden kararı eleştirmek anlamsız…)

    hanedanın da olayların içine girmesi, tevfik fikret’in boykot yapan öğrencilere “okulunuza dönüp eğitiminize devam edin” şeklindeki telkinleri ile olaylar duruldu. emrullah efendi'ye atfedilen, kimi siyasi yorumlarda/eleştiriler de de kullanılan şöyle bir söz vardır: “şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim”. kim bilir emrullah efendi bu sözü, bu olaylar neticesinde söylemiştir...
App Store'dan indirin Google Play'den alın