• 6176
    http://www.youtube.com/...pPi4p6AE3c&gl=TR

    2011-2012 sezonununda atılan goller. 2012-2013 başındakilerde bunlara benzer goller. nasıl gol atıyordu bu takım.
    1. selçuk inan-felipe melo ikilisinin dikine pasları ve elmander, engin, eboue'nin kaleye dikine topla oynaması
    2. selçuk inan'ın duran toplardaki gerek orta gerek vuruşlarında başarısı
    3. şut atarak necati ateş, selçuk inan, felipe melo, kazım kazım, aydın yılmaz, emre çolak gibi isimlerin isabetli şutları
    4. geçen yıl 10 penaltı yakalayıp hepsini atarak. yani ceza sahasına topu bir şekilde sokarak
    5. hücum presiyle kapılan topların kaleye çabuk gidilmesiyle veya presle rakibi hataya sürükleyerek
    6. selçuk inan-felipe melo ikilisinin ceza sahasına yaptığı kaliteli arkadan gelen koşularıyla
    7.çabuk şekilde kenarlara mümkünse son çizgilere inip baros, ve melo'nun vuruşlarıyla

    2012-2013 sezonunda yukarıda saydığım maddeleri eskişehir, ordu, braga maçlarında uygulayamadığını görüyoruz. takımın esas sıkıntısı burada geri kalan her şey bir şekilde bence çözülür. fatih terim'in bu sıkıntılara çözüm bulması lazım.
  • 6177
    geçen sezon* herkesin ideal onbiri aynı iken bu sezon* kimsenin ideal onbirinin bir başkasınınkini tutmadığı takım. elde ilk onbirde rahatça oynayacak 11'den fazla oyuncu olmasının her zaman birçok avantajı vardır. fakat defansta, sağ kanatta, sol kanatta ve forvette her maç farklı isimlerin görev alması yüzünden takım şu an kaliteli oyuncu fazlalığının sadece dezavantajlarını yaşamakta. yine de fatih terim'in kafasındaki ilk 11 oturduğunda bu takımın tekrar düzlüğe çıkacağına inancım tam.
  • 6178
    2012-2013 sezonunun geride kalan bölümü itibari ile mevcut görüntüsü, geçtiğimiz sezonun aynı dilimindeki görüntüsüne çok benzemektedir; yavaş paslaşmalar, temposuz bir oyun, topu organize bir şekilde 3. bölgeye taşımadaki sıkıntı, gol pozisyonuna girme sıkıntısı. fakat geçen sezonun ilk haftasında oynadığımız istanbul bb spor maçı* sonrası hemen hemen herkesin düşüncesi "bu sene de kayıp" şeklindeyken, sezon sonunu kimsenin tahmin bile edemeyeceği şekilde bitirmiştik; şampiyonluğu kadıköy'de ilan etmek.

    oyunumuza dair yukarıda bahsettiğimiz sıkıntılar geçtiğimiz sezon başında da mevcuttu ve aynen şimdi olduğu gibi "yaratıcı oyuncu ve bitirici forvet transferi" çözüm önerisi olarak öne sürülüyordu. aslında durum hiç de öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi karanlık değil bizim için. çünkü geçtiğimiz sezona göre çok daha güçlü bir hücum hattımız, amrabat gibi geçen sezon kadromuzda mevcut olmayan bir açık kanat oyuncumuz var. fakat ordu-braga-eskişehir üçgenini umduğumuz gibi atlatamadığımız için hemen felaket tellalları peydah olmuş meydanlarda. kimisi "bu takım şampiyonlar ligi grubu'nda 0 çeker, hatta gol bile atamaz!" derken, kimisi de geçen sezon olduğu gibi "kaka gibi yaratıcı oyuncu ve falcao gibi bitirici oyuncu şart!" şeklinde sığ görüşlerini öne sürüyorlar. 3 başarısız sonucun hemen ardından sistem değiştirecek olsaydık, takıma uygulayabileceğimiz bir diziliş kalmayabilirdi futbol literatüründe; çünkü sürekli iyi sonuç, sürekli galibiyet alma ihtimalimiz maalesef mevcut değil.

    takım performansımızı yukarı çekecek önerilerden 4-3-3'e saygıyla ve anlayışla yaklaşmaya çalışıyorum fakat burada atlanılan nokta eldeki mevcut forvet oyuncularımızın hiçbirisinin bu dizilişe uygun olmaması. ne elmander ne de umut, uç forvette tek başlarına oynayabilecek tarzda oyuncu değiller. şenol güneş'in, sağ açıktan alıp forvete koyarak baştan yarattığı burak yılmaz'ı ise 4-3-3 dizilişinde yeniden sağ açığa koymak, onu fenerbahçe, beşiktaş, manisaspor yıllarındaki silik performansına geri itmek demek olacaktır. bu kadar maceraya hiç ama hiç gerek yok.

    aslında çözüm yalnızca zaman ve sabır; ne sistem değişikliğine ne kaka transferine gerek yok. zaman içerisinde fatih terim ideal 11'ini bulacak, takım da performans çizgisini haliyle yukarılara taşıyacak. şu anda mevcut olan sıkıntılı futbolumuzu, 2011-2012 sezonunda 14. haftada oynadığımız 7 aralık 2011 galatasaray fenerbahçe maçı ile üzerimizden attığımızı, o maçtan itibaren sürekli artan bir form grafiği ile mücadelemize devam ettiğimizi düşünürsek takımın zamanla daha iyi olacağını anlayabiliriz. çünkü geçen sezona göre kadroda birçok yeni oyuncumuz var; hamit her ne kadar kaliteli, marka bir isim olsa da takıma, oyuna aniden uyum sağlaması mümkün olan bir şey değil; savunmada geçen sezon oluşturduğumuz ve şampiyonluğun temellerinden olan semih-ujfalusi ikilisinin ujfalusi'nin sakatlığı ile bozulması sonrası orada yakalayamadığımız istikrar, kanat oyuncu tercihlerindeki düzensizlik şu anki durumumuzun sebepleri olarak karşımıza çıkıyor. semih-dany ikilisinde ısrar etsek ve bu ikili oturana kadar orada rotasyona girmesek, kadromuzdaki en büyük hücum silahlarından biri olan amrabat'ı kötü oynasa bile oyundan almasak, elimizde her ne kadar yetersiz de olsa savunmadan anlayan bir hakan balta varken riera gibi arayışlara girmesek, kısaca düzenli bir ilk 11 oluştursak ve bu oyuncularda ısrar etsek takım oyunumuz da zamanla bir kalıba oturacak. o zaman selçuk - melo da takım oyunu oturduğundan takımı hücuma çıkarmakta daha az zorlanacak.

    sezon başında (ujfalusi'nin sakatlığı sonrası) herkesin ortak düşüncede olduğu bir kadro vardı; muslera, eboue - semih - dany - hakan, hamit - melo - selçuk - amrabat, elmander - burak. bu kadro ile mümkün olduğunca az oynamalıyız, çünkü geçen sezonki ideal kadromuza kıyasla 4 oyuncu yeni ve bu da haliyle bir uyum süreci, takıma alışma dönemi gerektiriyor. iyi oyuncuların transferi sonrası bu iyi oyunculardan "takım" olması, zamanla kazanılan bir olgu ve henüz sezonun çok başındayken üst üste alınabilecek 3 başarısız sonuç da gayet doğal bir durum. yani ne "bittik bittik bittik biz beyler" moduna girmeye gerek var, ne "kaka gel bizi kurtar" diye tek çözüm önerisini kaka olarak görmeye gerek var, ne de mevcut kadromuzun hiç mi hiç uygun olmadığı 4-3-3 sistemine dönmeye gerek var.

    yalnızca zamana gerek var; sonrası güzel, mutlu günler, bol şampiyonluklar...
  • 6179
    sabra, zamana ve desteğe ihtiyacı olan türkiyenin en iyisi.

    ard arda birkaç olumsuz sonuçla kendi taraftarı tarafından bile yerden yere vurulmaya başlandı. eyvallah abi, bu durumdan eminim ki ne teknik ekip ne de futbolcular memnundur ama gel gör ki, olmayınca olmuyor işte.

    defansın göbeğinde semih-dany ikilisinin eskişehir maçında kesilmesinin sebebi, semihin biraz kulağının çekilmesi ihtiyacı mıydı? yoksa başka birşey miydi bilemiyorum ama iyi olmadığı konusunda hem fikiriz eyvallah.

    hakan-riera değişikliğini isteyip de şimdi tutarsız şekilde fatih hocaya sallamak hoş bir davranış değil, hakan sallantıdaydı ve hakanın da kulağının çekilmeye ihtiyacı vardı ve riera da o bölgeye monte edildi. iyidir kötüdür bir şekilde adam götürüyor işte, en azından hücumda destek veriyor, her ne kadar bölgesinde sıkıntı yaşasak da.

    geriye kalanlardan ise istediğimiz şey sadece daha çok istemeleri, bunun en büyük örneği ise melo-selçuk ikilisi. bu adamların çok daha insiyatif almaları ki geçen seneye göre bu sene kanat topçularına da sahibiz ve bunları iyi kullanmaları lazım artık, geçen sene ortadan delmeye çalışıyorduk.

    bunun haricinde bu adamlara sabır gerekiyor arkadaş, destek gerekiyor. yoksa tüzmenlerin, tamburacıların eline düşerse, elimizde ne fatih hoca kalır ne burak ne selçuk ne bilmem kim. ki o saatten sonra da belimizin kolayca doğrulacağını tahmin etmiyorum.
  • 6184
    gelecek yıllarda futbolu çok gelişmelidir. fatih terim'in dediği gibi çok çalışmalı. şu an oynanan futbol avrupaya göre çok yavaş. set oyununda çok durağan oynuyoruz. topun arkasına geçen takım bize karşı ekstra bir şey yapması gerekmiyor. çünkü çok durağan oynuyoruz. burak yılmaz olmasa savunma arkasına koşacak futbolcu bile yok. durum bu olunca rakibi açmak zor oluyor. kanatlarda emre ve hamit gibi tam anlamıyla çizgi oyuncusu olmadığından rakip savunmayı genişletemiyoruz.

    geçen seneki dengeli ve topun arkasına geçen takımdan uzaklaştık. bu özelliğimiz bize şampiyonluğu getirmişti. gol yemediğimiz takdirde bir şekilde atıp kazanıyorduk. bu bize hem direnç hemde daha iyi takımdaşlık getirmişti. bu sezon ise daha çoşkulu ama biraz kontrolsüz oynuyoruz. hani çok güçlüsünüzdür, her şekilde oynamak istersiniz ama bir türlü doğru oynayamazsınız ya işte bu durumdayız. çok çeşitli oyuncularımız var ama doğru oyun yok. bu birazda rotasyon yapma isteğinden kaynaklanıyor.

    fatih terim'in yapması gerekeni biliyordur ama ben burada yazayım yine. önce takım savunmasını geçen seneki düzeye getirmeli. herkes topun arkasına geçmeli. burak en uçta olmalı ve yanında kim oynuyorsa orta sahayı beşlemelidir. burak'a bu konuda biraz tolerans tanımalıyız. savunma arkasına yapacağı koşular bizim için önemli. sabit bir ilk 11 oluşturup hep bu kadroyla mücadele etmeli. illaki sakat ve cezalı oyuncular olacak ve diğer oyuncular forma şansı bulacaktır. çoşkumuzu biraz kontrol edip, dengeli oynamalıyız. bu biraz can sıkabilir ama hedefe ulaşmak istiyorsak hep kontrollü olmalıyız. artık futbolda büyük takım-küçük takım olayı kalktı.

    bu takım bu sene yine şampiyon olacaktır ama gelecek sene şampiyonlar liginde gruptan çıkmak bizim için büyük başarı olmamalı. ben takımı bu düzeyde görmek istiyorum. çünkü bu potansiyel var.
  • 6185
    en önemli eksiklerinden biri elmander'den başka ilerde top tutabilen forvet oyuncusu olmamasıdır. elmander'in oynamadığı maçlarda burak & umut ikilisine atılan toplar saniyesinde ya top kaybına ya da tekrar geriye doğru pasa dönüşüyor.

    bu geniş kadroya, sezon başı pek düşünülmemesine rağmen necati ateş satılmasaydı keşke demeye kadar geldi benim için maalesef. en azından elmander ile birlikte ileride top tutabilen, oyunu rahatlatan bir oyuncuydu.

    takımın geçen yıldan bir diğer önemli eksiği için ise (bkz: engin baytar)
  • 6188
    bence 2011-2012 futbol sezonu da dahil olmak uzere oyuncu secimlerinde profesyonel bakis acisini pek oturtamamis futbol takimidir. bu hastalik sadece kendisiyle alakali degilm turkiye'nin hemen her takiminda da gorulebilmektedir.

    kafamda soru isareti yaratan durum su. mesela bir firma yoneticisisiniz. firmaniza eleman alimi yapilacak, bununla ilgili insan kaynaklari departmani var ki bu departman mevcut kadronuzu da kontrol etmekle yukumlu. fakat firmanizdaki bazi isimler yaptiklari isin kalitesine gore degil cok farkli ozelliklerden kaynakli bu firmada bulunuyorlar. mesela aile sirketi oldugu icin, torpilli oldugu icin, daha iyisini bulamayacaginizdan korktugunuz icin, sigara icmedigi icin vs vs. bu firmanin yoneticisi olarak bu calisanlariniza ciddi maaslar oduyorsunuz, ciddi masraflar yapiliyor ancak bir, iki, uc dort bes sene oluyor, ilerleme yok. fakat bir bakiyorsunuz halen daha oradalar. yaptiklari isin kalitesi degismiyor, bazen artiyor bazen azaliyor.

    bu durum iki problem dogurur. birincisi, sizin isinizin toplam kalitesi ve uretimi duser. ikinci ve bence daha buyuk problem, is yerinde ayrimcilik olusur. onlardan daha kaliteli calisan insanlar problem cikarabilir, hakli olarak kizabilir, icten ice sinirlenebilir. bunlarin hepsi olagan denilip gecilebilecek seyler degildir, ciddi yaptirim gerektirir.

    galatasaray'imizda benzer bir problem goruyorum. iki bazda goruyorum, birincisi bazi oyuncular yerli oldugu icin kayriliyor (ki bu biraz zorunlu kabul edebiliyorum). bazilari ise altyapi oyuncusu, galatasaray cocugu (!) ve galatasaray'li olduklari icin kayriliyor.

    simdi bu kayrilma oldugu muddetce de takimin, takim olarak performansinda artis beklenemez ki. bunlari alternatif olarak sunarsaniz ve bu kayrilan oyuncular kendilerini gelistirmezlerse (ki kayirmanin tanimi da budur, gelistirmese de orada bulunmak) bu takim profesyonel degildir. objektif kriterlere gore yonetilmiyordur.

    simdi baktigimiz zaman, sabri sarıoğlu, aydın yılmaz, emre çolak, yekta kurtuluş, caglar birinci ve aklima su an gelmeyen ornek olarak sayilabilecek oyuncular, galatasaray'li ve yerli olmalarinin disinda ne gibi artilarla bu takimda kaliyorlar?
    bu oyuncular gunluk tek tuk basarilarin aksine uzun vadede ne katki sunabildiler? madem bu kadar iyi oyuncular nasil oluyor da baska takimlarin hic ilgisini cekmiyorlar?

    iste kilit nokta burasi. galatasaray'da oynayan her oyuncu gerektigi zaman avrupa'da bir takime gidebilecek kadar kaliteli degilse galatasaray avrupa'li bir takim sayilmaz. he gunluk basarilarla kendimizi kandirabiliriz ki bunda hic bir sikinti yok, ancak uzun vadede pek yol katedemeyiz.

    basari nasil gelir ozet geceyim. mesela 2000 senesindeki galatasaray kadrosu. o kadroda, ozellikle ilk 11de oynayan oyuncularin hepsi avrupa'da oynayabilir miydi? tabi ki oynayabilirdi (ki oynadilar da). demek ki o takim belli basli kriterleri tutturabilmis, avrupa kapisini aralayabilmis, ozel niteliklere gore degil, objektif futbol kriterlerine gore degerlendirildikleri icin basarili olunmus.

    ancak su an veya gecen sene veya onceki seneler galatasaray'in kadrosuna baktigimda ben bu nitelikleri goremiyorum oyuncularin bir kisminda. demek ki ozel nitelikler objektif kriterlerin onune gecmis.

    kisaca su soruyu sormak lazim. biz galatasaray'imizi olustururken en iyi galatasaray'lilardan olusan bir kadro uzerinden mi yapmaliyiz, en iyi oyunculardan olusan bir kadro uzerinden mi?
  • 6190
    bugünlerde forvet hattı tü kaka olan takım. ahh bir golcümüz olaydı ki o maçları kaybetmezdik. puan farkını açmıştık. mutluyduk. gururluyduk.

    ligin* 7. haftası sonrası;

    burak yılmaz: 5 gol 2 asist
    umut bulut: 5 gol
    johan elmander: 2 gol
    sercan yıldırım: 1 gol

    ligin 16 gol ile en çok gol atan takımıyız. 13 tanesi forvetlerden.

    sorun sanki başka yerde...
  • 6193
    savunma kurgusunu oturtdugu anda yine tas gibi olacaktır. bakın 2 ekim 2012 galatasaray sporting braga maçı dahil son 3 macta eski performansımızdan uzagız gol anlamında kabul ediyorum. ancak bu maclarda direklerden dönen toplarımız, kacan pozisyonlarımız oldugunu da unutmayalım. sadece bu pozisyonlar eskisi kadar bol değildiler ve sans faktoru de bu aralar yine bizden biraz uzaklarda ikamet etmeye devam ediyor hepsi bu. melo semih dany üçlüsü tam olarak oturduğu an takımımız yeniden az gol yiyen ama cok gol atan kimligini tekrar kazanacaktır. hic kuskunuz olmasın..
  • 6194
    oyunu rakip yarı sahaya yıkmasına ve 30-40 metrede oynamasına rağmen;

    ceza sahası çevresine topu indiremeyen,

    indirse de topu orada tutamayan,

    tutsa da pozisyona çeviremeyen;

    fakat -ilginçtir- hala ve hala forvet eksiği olduğu söylenen takım.

    kaka başlığında ofsaytları saydıran,

    takımda bırakın nene'yi, kaka'yı koyacak yer bulamayan!!! (inanamıyorum hala..)

    2000 kadrosuyla -affedersiniz- sidik yarıştıran arkadaşlarıma soruyorum:

    ne oldu şimdi?
  • 6195
    yaratıcı futbolcu* ihtiyacı olan takımımızdır. hatta bas bas bağırmaktadır bu ihtiyaç. transfer sezonunun sonuna doğru çilek dediğimiz kaka, nene gibi futbolcular konuşulduğunda ''sistemi bozar'' diyen futbol dehalarının bir kısmı en azından durumun büyüklüğünün farkına varmışlardır umarım.

    yaratıcı oyuncu diye tabir ettiğimiz bu futbolcular eski usül, koşmayan, sadece zekası ile oynayıp takım bütünlüğünü bozan futbolcular değil aksine modern futbolun son zamanlarda piyasaya sürdüğü hızlı, mücadele gücü yüksek, kanatlarda oynayan, gerektiğinde takım savunmasına yardım eden, serbest futbolculardır. uç örnek vermek gerekirse robben, ronaldo, messi. tabii bu futbolcuların oynadığı takımlar ele alındığında çok fazla savunmaya katkı verdikleri söylenemez fakat barça maçlarında ronaldo'nun*, çok güçlü rakiplere karşı robben'ın gerektiğinde savunmaya yardım ettikleri görülmektedir. messi bunlardan ayrı olarak takım sistemi gereği geriye koşma durumu yaşamamaktadır. bu tip oyuncular modern futbol kavramı ve futbol anlayışından önce futbol oynasalardı 10 numara dediğimiz pozisyonda oynayacaklardı.

    10 numara dediğimiz bu pozisyonun modernize edildiği isimler de vardır. bunlardan ikisi fabregas ve kaka. kaka forvet arkası, koşan, hızlı, fizik gücü yüksek bir oyuncu olarak sivrilmişti milan'da. real madrid kariyerinde ise modern futboldaki serbest kanat niteliğine evrilmesi istenmiş, gerek sakatlıklar gerek mesut özil'in form durumu formayı almasına engel olmuştur. fabregas ise takımının sistemi ve kuvvetinden dolayı halen aynı bölgede oynamakta ve sıkışılan anlarda messi'ye yardım ederek kilit açması istenmektedir. bu futbolcuların hiçbiri de kendi takımlarının sistemlerini bozmamaktadır. aksine sisteme göre evrilip daha da büyümektedirler.

    bu anlayış üzerinden futbol takımımıza bu tarz bir oyuncu transferi tam olarak aranan şeydir. bu kadar üst düzey futbolcuları almak imkansız tabii. fakat aynı anlayışta daha az göz önünde olan veya daha az yetenekli futbolcuların alınıp oynatılması kilit açma sorunumuza çare olabilirdi. biz bu görevi amrabat'a verdik. kendisi kariyerinde hiç bu görevi üstlenmemesine rağmen. doğal olarak afalladı. hele ki galatasaray seviyesinde bu görevi kaldırmak kolay iş değil onun açısından. bu görevi verebileceğimiz çilek tabir ettiğimiz futbolcu olsaydı ilerleyen zamanlarda özgüven ve sisteme, duruma, seviyeye alıştıkça kendisi de adaptasyonu sağlayarak istenilen seviyeye gelebilirdi. şu durumda çok çok zamana ihtiyacı var.

    çilek diye ölen bir adam değilim. transfer döneminde de bu çilek fantazisine kapılıp yırtınmadım fakat ihtiyaç ne ise ona göre hareket etmemiz gerekir. takımın sol bek ve kilit açıcı adama* ihtiyacı var. sorun defansta gibi gözükse de -aslında defansta da sıkıntı var fakat en iyi defans oynamaktır demiş en ünlü düşünür- hücum yollarındaki bu sorun tüm takımı etkilemektedir. zira çok çok iyi bir kadroya sahibiz ve bu sebepten rakip manchester united bile olsa zaman zaman kapanmak zorunda kalıyor. diğer küçük takımları* düşünürsek bu kapanmak ölümüne olabiliyor. bu kilidi aşamadığımızdan sık sık kontra yiyoruz ve dersine iyi çalışmış bir takım kontra atak futbolu ile her takımı yenebilir. örnekleri yakın zamanlarda mevcuttur. ayrıca bu kilit açamama sorunu formsuz tüm futbolcularımızın da gözümüze batmasına ortam sağlıyor. halbuki kilidi rahat açsak melo'nun kontra yediğimizde yaptığı hataları, kademe hatalarını, oyundan düşmelerini tolere edecek ve daha kısa bir sürede uyum sağlamasına yardımcı olacaktık.

    umarım takımdaki geçen seneki eksiklerin bir kısmının bu sene kapatıldığı gibi bu seneki eksiklikler de seneye kapatılır. türkiye üzerinde korktuğum rakip yok fakat bu eksikliklerimizi de kapattığımız an avrupa o zaman kaçacak yer arasın.
  • 6197
    takıma kazandırılan isimler ; hamit, burak, umut, cris, dany, amrabat
    takımdan ayrılan göze batan herangi bir oyuncu, necati dışında, yok diye düşünüyorum, fakat engin'in 11 maçlık cezası ve ujfa'nın sakatlıgı söz konusu.

    gelen oyuncuların hepsi milli oyuncu, kaliteleri belli. ujfa'nın eksikliğini dany iyi kötü kapatabiliyor, riera'dan kesinlikle sol bek olmaz, cok kötü oynamakta ve hakan'ın bir alternatifi henüz takımda yok. bu takımın ideal defans hattı kesinlikle;
    hakan-dany-semih-eboue
    cris belki iyi bir yedek olur ama riera'dan yedek de olmaz. takımın en büyük sıkıntılarından biri kolay gol yemesi, nitekim 6 ekimdeki eskişehir macında yediğimiz gole zerre üzülmedim, kendilerine gelmeleri lazım ve defasın bence zırt pırt degişmemesi lazım, oturmuş bir defans ve form tutmuş bir melo'nun bu sıkıntıyı sonlandıracagını ve gecen seneki gibi uzun maçlar kalemizi gole kapatabilecegimizi düşünüyorum

    ama bence asıl büyük sıkıntı, topun ileri taşınamaması, ceza sahasında veya ceza sahasına yakın pas trafigi ya da etkili kanat akınlarının olmaması. engin'in olmayışı takımı cok kötü etkiliyor, evet ileri top taşıyan en etkili adamdı gecen sene ama yerini amrabat veya hamit dolduramaz mı? bence doldurabilir kaldıki zaten 2-3 maça gelicek. forvetlerimiz burak-elmander, elmander-umut, umut-burak bu ikili kombinasyonları hepsi gecen senekinden daha iyi. sorun ne o zaman, selçuk gecen seneki gibi değil arkadaşlar, ve bence bu durumun 2 sebebi var, 1.si melo'nun formsuzlugu; selcuk, melo'nun verdiği pozisyon sıkıntılarını çözmeye calısmaktan gecen seneki gibi rahat davranamıyor, 2. si ise emre çolak'ın geçen seneye göre topu daha cok ayagında gevelemesi ve selçuk'un rolünü biraz üstüne alması ya da aldırılması, burda hamit etkisi de olabilir, selçuk bu takımın lideri abi, savunma görevini yapsın gerekirse tek forvet oynayalım ama selcuk rahat oynasın top onda kalsın, zaten o savunmaya da yardım eder.

    sonuç olarak alınan souçlar sıkıntılı evet, ama düzelebilir, cok daha iyi olabilir hatta herşey, engin 2-3 maça dönüyor, melo umarım 1-2 maça form tutar, ve herşeyden önemlisi kenarda, benim burda yazdıklarımı rahatlıkla düşünebilen, ya da yanlış hatalı oldugumu sebepleriyle bianda çat çat yüzüme vurabilecek ve herzamanki başarııyı getirebilecek, sayısız başarılar kazanan memleketin en önemli klubünün en değerli 3 adamından biri, koca bir imparator var.

    tanım: beklediği başarılara kısa sürede tekrardan kazanacak futbol takımı.
  • 6198
    bu sezonki formsuzluğunun birçok nedeni olan canımız ciğerimiz.

    felipe melo: takımımızın formsuzluğundaki en büyük paya sahip juventus'tan kiraladığımız oyuncumuz. dört aya yakın bir süre tatil yaptı ve belli ki bu tatil sürecinde yapması gereken bireysel antrenmanları pek yapmamış ve doğal olarak takımdan fizik olarak epey geride. kendisinin bu formsuzluğu geçen sezon müthiş işleyen takım taktiğini sekteye uğratıyor. aslında takımdan önce selçuk inan'ı etkiliyor ve selçuk'un bu olumsuz etkilenmesinden takımımızın oyunu da etkileniyor, selçuk takımın en önemli parçası olduğu için.

    abdullah avcı: milli takım kamplarında selçuk inan'a karşı takındığı tavır sebebiyle selçuk'un morali bozmuş ve konsantrasyonun azalmasını sağlamıştır. gökmen özdenak'ı pek sevmem ama kendisi de selçuk inan üzerinden abdullah avcı'nın galatasaray'ı vurma, bozma düşüncesine kesinlikle katılıyorum. zamanında ersun yanal'ın hakan şükür üzerinden yapması gibi.

    engin baytar: kendisi 11 maç ceza alarak formsuz melo'yu sahada görmemize neden olmuştur. imparator haliyle yekta'ya pek güvenemiyor ve melo tercihini kullanıyor ama orada engin olsa tartışmasız engin'i oynatır. zaten engin ve selçuk'un birlikte oynamışlığı da var.

    tomas ujfalusi: açıkça söylüyorum benim çok da beğenmediğim oyuncumuzdu ama sakatlandıktan sonra değerini anladım. etliye sütlüye karışmamakla suçluyordum kendisi ama açıkça görülüyor ki takımın denge unsurlarından birisiymiş, yokluğu hissediliyor.

    galatasaray taraftarı: birkaç galibiyetten sonra rehavete kapılmış olandır. yok 3 atarmışız 5 atarmışız falan. taraftarın bu rehaveti basının da 'rüya takım' yakıştırmalarına neden oldu ve basının abartıları da takım üzerinde oldukça etkili oldu, onlarda rehavete kapıldılar bir gevşeme bir rahatlık oldu.

    ayrıca bu takımda riera yerine culio ve baros yerine necati olsaydı çok iyi bir kadroya sahip olduğumuzu bende söylerdim ama şuan ki kadro için abartılacak birşey bulamıyorum.
  • 6200
    düşüşü hakkında yanlış teşhisler konulan futbol takımı.

    sadece bu entry'i girmek için uzun zamandan sonra sözlüğe giriş yaptım.

    arkadaşlar sorun formsuzluk, transfer falan değil. sorun sistem ve biraz şansızlık.

    sistemden bahsedecek olursak, barcelona'nın maçlarını izliyorsunuzdur. oyunu bizim gibi önde oynuyorlar. defans adamları top tekniği iyi olan fakat kısa boylu ve sert olmayan adamlar. ileride müthiş adamları var. çok zor top kaybeden, çok yetenekli, topu çok iyi dolaştıran oyuncular. ulan arkadaş onlar bile kontradan birsürü gol yiyorlar. spartak moskova'dan, real madrid'den, geçen sene tek kale oynadıkları maçta chelsea'den, ispanya ligindeki orta sınıf takımlardan vesaire. adamların o oyunculara rağmen sistemleri bence s.o.s veriyor. olmuyor abi. ilerde oynamak riskli. ki yaparsa da bunu ancak barcelona yapar. onlar bile çok sıkıntı yaşıyorlar. görüyorsunuz son dönemlerde real madrid ile oynadıkları maçları. verdikleri boşluklarla birsürü gol yediler.

    gelelim galatasaray'a. biz kimiz? bu oyuncularla şampiyonlar ligi ve hatta bizim ligde oyunu ilerde oynayabilir miyiz? kimiz biz, rüya takım mı? bu oyunu barcelona bile mükemmel bir şekilde oynayamıyorken biz ne yapmaya çalışıyoruz. ben de isterim oyunu karşıya yıkalım, 4-5 gol atalım ama öyle olmuyor işte. kontradan 2 kez gelip golü atıyorlar. e sen daha fazlasını atamadın mı kaybediyorsun. bizim sorunumuz bu. oyuncular değil sistem. bizim ligde bu oyunu oynayıp şampiyon olabiliriz ama şampiyonlar ligi'nde defansif oynamamız lazım. bu cümleyi kurmaktan nefret ediyorum ama ''haddimizi bilmemiz lazım''.

    şimdi diyeceksiniz ki geçen seneden farkımız ne. geçen seneden farkımız şu ki, bu sene baya abartıp oyunu çok daha ileride oynamaya çalışmamız. özellikle yeni gelen oyuncularla ve medyanın gazıyla oyuncularımız çok fazla ileriye çıkıyor. e tabi bunun bedelini açık vererek kontralardan gol yiyerek ödüyoruz. geçen sene diğer takımlar bize karşı bu kadar defansif de oynamıyorlardı ve avrupa arenasında değildik.

    benim geçen seneden beri bir korkum vardı. hatta kardeşime de hep bahsederdim* seneye şampiyonlar liginde de bu sistemle oynarsak yanarız diye. maalesef korkularım gerçekleşti. oyunu aşırı derecede ileride çok fazla adamla oynamaya çalıştık. sonuçlarını gördük. o kadar çok fazla boşluk verirsek adamlar hızlı oyuncularıyla çok rahat gol atarlar. halbuki biraz dengeli oynasak, ne geride ne ileride, dengeli bir 4-4-2 yani, gerçekten iyi bir kadromuz var. çoğu maçtan yenilmeden ayrılırdık.

    4-4-2, 3-5-2, 4-3-3 falan değil mesele. mesele anlayış. görünürde 4-4-2 oynuyoruz değil mi? alakası yok. oyunu ilerde oynama anlayışımız yüzünden maç içinde 2-4-4- olmuyor mu? kanat adamlarımız hurra diye ileriye çıkmıyor mu? e abi orada bir top kaptırdığın anda, ki kesinlikle maç içerisinde çok kez oluyor, kontra tehlikesi ile karşı karşıya kalıyoruz. adamlar rahatça gelip gol atıyorlar. biz ne diyoruz: kaybettik ama iyi oynadık!

    bıktım abi iyi oynayıp kaybetmekten. dengeli oynayalım biraz. bence hücuma 8 adamla çıkmamıza gerek yok. 4 tane yetenekli, çalım atabilen, top kaptırmayan adamla oynasak çok daha iyi olur bence. en azından kontradan tonla gol yemeyiz. millet hala felipe melo niye gol atmıyor diyor. ulan o adamın görevi ne? defansa, takım savunmasına yardım etmek. niye gol bekliyoruz o adamdan? real madrid khedira'dan gol bekliyor mu? ilerideki oyuncular gol atarken khedira da takımın savunma kısmınına yardımcı oluyor.

    neyse konudan sapıyorum. demek istediğim 3 şey var. sistem, sistem, sistem. ha bir de şey vardı sistem!

    haddimizi aşarak oyunu ortalamanın biraz üstü oyuncularımızla aşırı derecede ilerde oynuyoruz. birde adam akıllı defansif orta saha ''mevkimiz'' yok. anlamıyorum arkadaş. melo çıksın, selçuk çıksın, balta çıksın diyor herkes. e abi rakip topu kaptığında semih ve dany ile karşı karşıya kalmıyor mu direkt? niye bu kadar adamımızı ileriye gönderiyoruz? niye rakibe bu kadar çok boşluk veriyoruz? görmüyor musunuz defansif takımların ne kadar kolay başarıyı yakaladığını? barcelona gibi ''uzay'' takımları bile bizim oynamaya çalıştığımız futbolu mükemmel oynayamıyorken biz ne yapmaya çalışıyoruz?

    son olarak şansızlıktan da bahsedeyim. yukarıda tüm anlattıklarıma rağmen son kaybettiğimiz maçlarda top bizi hiç sevmedi. ama hiç.
App Store'dan indirin Google Play'den alın