tıpkı benim gibi, galatasaray sözlük yazarlarının da dikine, tempolu futbol oynamasını istediği takımdır.
ilgili anket sonuçları:
https://anketinho.com/2395/söncelikle dikine, tempolu ve eforlu futbolun neden daha avantajlı olduğuyla bir girizgah yapmak istiyorum.
1- ortalama üstü bir sistemle dahi türkiye'de çok ucuza, çok başarılı bir takım kurabilirsiniz çünkü rakiplerinizden biri sakat aboubakar'a kör kurşun atıyor, diğeri rogon menajerlik şirketi ile garip bir ilişki içerisinde, diğeri elindeki değeri zamanında göndermiyor, anadolu'da zaten tam bir kaos hakim. siz en azından vasat üzeri bir scouting-yetiştiricilik yapsanız bile bu sizi rakiplerinizden birkaç adım öne atıyor.
2- bu futbol inanın çok ucuza oynanabilir.
fede san emeterio ismini hiç duydunuz mu bilmiyorum. ispanya ligi'nde top oynayan, topla ilişkisi kısıtlı, inanılmaz tempolu bir oyuncu. pandeminin vurmadığı ekonomide bile bu adam 500.000 euro'ya transfer yaptı. aldığı maaşın da milyon euro dahi olduğunu sanmıyorum. avrupa'dan böyle çok örnek verilebilir. komşu yunanistan'da
mady camara inanılmaz bir futbol oynuyor. olympiakos'un üç kuruşa bitirdiği bir transfer. ligimize dönelim,
alassane ndao fatih karagümrük'e birkaç yüz bin euro'ya transfer oldu. 2020-2021 sezonu devre arası transfer döneminde ilgilendiğimiz
youssouf ndayishimiye yeni malatyaspor'a 50 bin euro'ya transfer oldu. 50 bine aldığın adam her zaman böyle tutmaz ama emin olun 500 bine aldığın üç adamdan birini, ikisini tam on ikiden vurursun.
3- avrupa'da ve yerel ligde aynı anda başarılı olmamızı sağlayabilir.
bizim çok büyük bir problemimiz var. ligde oynadığımız on maçın sekizinde rakipler bize karşı kapanıyor. üstelik 2020 yılından itibaren ligimizde de altılı savunma hatlarını sık sık görmeye başladık. aşamıyoruz. biz ileri kamp kurdukça rakip de geriye kamp kuruyor. kayserispor 2020-2021 sezonunda bizden tek şutla puan aldı. tek şutla. rakip yarı sahaya yerleşiyoruz, haksızlık etmeyelim arda, feghouli, belhanda günündeyse o savunmayı kör topal açıyoruz. peki ya bu oyuncularla avrupa maçlarında ne yapabiliyoruz? 2020-2021 sezonunda rangers'a elendik işte.
amrabat güzel bir örnek bu konuda. amrabat'ı hatırlayın, manchester united'ı tekme tokat sağdan soldan sürükleyen adam ligde vasatı aşamıyordu. problem amrabat'ta değildi. şunu göremiyoruz: atlet oyuncular kapalı savunmayı aşmakta problem yaşıyor, bu savunmaları aşabilenler de bize önde baskı kuran takımlara karşı yeterince çabuk olamıyor. lig ve avrupa'da aynı anda başarılı olmak işte bu nedenle "zor".
bir de şöyle bir problemimiz var, biz atlet futbolcuları ligde kullanamıyor değiliz. şu hatayı yapıyoruz: atlet futbolculara da zorla topa sahip olma oyunu oynatıyoruz. bu takımda badou ndiaye ile rakibe sabahlara kadar pres yapmak, rakibin birinci ve ikinci bölgesinde kapılan topları bir, iki pas veya driblingle rakip kaleye gitmek yerine pas oyunu oynamaya kalktık.
hocanın oynatmayı arzuladığı pas oyunu biraz tempo katıldığında futbolun doğrularından biri ama ligimizin ve ekonomik durumumuzun doğrusu değil.
şimdi gelelim bu futbolun neden kolay olduğuna ve aslında kadromuzun bir-iki eklemeyle buna nasıl da güzel müsait olduğuna...
ben bu tempolu oyunun 4-3-3 dizilişiyle oynanması gerektiğini düşünüyorum. burada kilit nokta, büyük yatırımın yapılacağı oyun kurucu sol/sağ iç oyuncusunu çok iyi seçmek. neyse, kadromuza dönelim. sadece bonservisi elimizde olan oyuncuları yazacağım. omar'ın geleceğini bilmiyoruz, konu dışı tutuyorum.
muslera, okan kocuk, emre taşdemir, marcao, luyindama, taylan, ömer bayram, emre kılınç, oğulcan çağlayan, kerem aktürkoğlu, sekidika.
aslında ana rotasyona ve ilk on bire on bir tane bu oyuna uygun futbolcu koyabiliyoruz. bize ilk on biri ve kulübeyi tamamlayacak on bir oyuncu lazım sadece. burada risk alıp bartuğ'a güvenmek, ali yavuz kol'dan vazgeçmemek gerekiyor. biri tuttuğu anda lazım olan oyuncu sayısı azalıyor çünkü.
şuna karar vermeliyiz: dört, beş senede bir gelirleri temlikleyerek bir transfer sezonunda para gömmeyi, sonra borca borç eklemeyi mi istiyoruz yoksa sistemli bir şekilde borçları eriterek, iki senede bir değil de üç senede bir şampiyon olmayı, avrupa'da söz sahibi olmayı mı istiyoruz? yani ben bu sene falcao ve diagne ile, sonraki sezon eren derdiyok ile oynamak istemiyorum artık. biraz tahmin edilebilirlik istiyorum. bu sene luyindama var, seneye kaan ayhan olur diyebilmek istiyorum mesela. kaan ayhan'ı fırsat geldiği anda ucuza alacak ekonomik rahatlık olsun istiyorum. marcao giderse ne yaparız diye düşünmek istemiyorum.
şöyle bir sıkıntı görüyorum bir de, tempolu oyun istesek de tempolu oyuna uygun olmayan futbolcular istiyoruz.
artem dzyuba,
jean michael seri,
anastasios bakasetas ilk aklıma gelen, son zamanlarda istenen örnekler. dzyuba çok güçlüdür, gol becerisi yüksektir, ancak ben bu adamın son üç, dört yıldır pres yaptığını görmedim. bakın topu attınız, sizi ileride tutar. gol de atar. ama tempolu futbolda dzyuba'nın yeri biraz olsun dahi olamaz. mümkün değil. kör topal ilerleyen, parası olan ama futbol aklı olmayan bir takıma bugün alın gelsin derdim. çünkü ortalama bir takımı olduğundan iyi gösterir. gelene vurur, gelmeyeni getirmeye yardım eder. ama tempo yapması istenen bir takımda olmaz. seri'ye dönüyorum, tempolu bir takımda oynayacak ne sürati var, ne dribling becerisi var, ne de bunlardan tamamen feragat edilecek kadar net bir ayak kalitesi var. üstelik duran toplarda doğrudan eksi bir demek kendisi. savunma zaafiyeti de yaratacak. bakasetas'a çok kısa değineceğim, kendisinin olduğu takımla %60 topla oynar malatya deplasmanından 18 şut 6 kaleyi bulan şut 1 puanla evimize döneriz.
yine de son zamanlarda çok güzel isimler görüyorum. örneğin
deandre yedlin ismi beni çok heyecanlandırıyor. hele hele sağ kanat oyuncusunu biraz içeri sokup, sağda geniş bir koridor açabilirse oynayacağı takım, türkiye'de durdurulamaz bir kenar oyuncusu olur deandre yedlin.
çok kısaca nasıl bir 4-3-3 oynanmasını arzuladığımdan bahsedeyim.
https://i.galatasaray11.com/6y26lgev.jpg dikkatinizi çekti mi bilmem, sekidika sağda, sağ ayaklı bir futbolcu olmasına rağmen içeri girebiliyor. onyekuru zaten içeri giriyor. sağda sağ ayaklı oyuncunun içeri kat etmesini ben çok önemli buluyorum. oyuncu kullandığı asıl ayağıyla içeriye top da kesebilme imkanına sahip oluyor. bu size fazladan bir kaliteli yaratıcı getirmiş oluyor. içeri giren ön kenar oyuncuları atlet beklere bindirme imkanı sunuyor ki adı bizimle anılan deandre yedlin ve emre taşdemir bu oyuna uygun isimler. saracchi yazmıyorum çünkü bonservisi bizde değil ve alabileceğimizi düşünmüyorum. emre oynasın, sakatlanırsa zaten bu sezon elimiz mahkum saracchi'ye.
sizleri bilemem ama ben bu entry'yi, bu oyuncuları, yapılabilecek transferleri yazarken heyecanlanıyorum. futbol adına, galatasaray'ın geleceği adına heyecanlanıyorum. falcao'nun şu ana kadar bize olan maliyetine hangi oyuncuları alabilirdik, kimler kimler gelirdi...
sistemin oyuncuları parlatacağı, oyuncuların da sistemi çalışır tutacağı bir oyun kurmak cidden zor değil. plansızlığın hüküm sürdüğü ligimizde ortalama bir plan dahi bizi gerçekten öne atar. hocanın arzuladığı oyun belki dünya futbolunun ve iyi ekonomilerin gerçeğidir ama bizim takımımızın gerçeği bu değil. yüzlerce milyon euro borçtan bahsediyoruz. ben artık bağış kampanyaları, vergi afları, ffp konuşulsun istemiyorum.
kadro kalitesi birçok yazarımıza yetersiz gelebilir ancak bu takımın oynayacağı tempolu futbol gerçekten izlemesi çok keyifli olur. üstelik kulübeden oyuna ilk katılacak isim kerem aktürkoğlu olacak, kendisi bu oyuna yatkın bir isim.
yussuf poulsen'in almanya'ya gidişi bir milyon euro idi arkadaşlar. bir bakmışsınız bir milyon euro'ya değil de iki milyon euro'ya bir sezon sonra oğulcan kadar koşan, daha iyi bitirici bir forvet gelmiş. bir bakmışsınız taylan on beş milyon euro'ya transfer yapınca oraya bartuğ yerleşmiş, on beş milyon euro'ya da sağ içe daha kaliteli ve tempolu bir isim alınmış.