koskoca bir çınar; gövdesi kalın, dalları dünyanın her bir yerine uzanan asırlık bir değer...
yağmur, kar, rüzgar, çiğ gibi pek çok doğal darbelere ve de varlığından rahatsız olanlar tarafından baltalamalara maruz kalan koskoca bir çınar.
bakıyorsun hala dimdik ayakta, devasa bir yapı ve her yeri kaplayan gölgesi olan kıskanılacak, imrenilecek derecede koskoca bir çınar.
yukarıda saydığım herşeye göğüs geriyor germesine de, ya içten gelen darbelere ne demeli; görünmüyor ama kurtlar oyuyor içini ve bu koskoca çınarı da en çok bu yoruyor.
kenetlenip, birleşip dış etkenlere karşı çözüm üretmemiz gerekirken biz de gövdesini içten içe kemiriyoruz. hiç acımıyoruz. biri diyor dalları keselim yerine yeni aşılama yapalım, biri diyor aşılama yaptıracak gücümüz yok mevcut dalları ilaçlayalım. başka birileri de hem ilaçlamak isteyeni hem aşılamak isteyeni kötülüyor da kötülüyor.
canıııımm çınarım sözde kendisine iyilik yapmak isteyenler yüzünden, dış etkenlerle de başa çıkamaz hale geldi. ilaçlayan, aşılayan zamanında bu çınarı hep beraber büyüttük bu hallere getirdik, verilen hizmetlerden dolayı teşekkür ettik minnet duyduk ama artık bu asırlık çınarı yormayın.
kökün toprağın derinliklerinde,
kuvvet almak için sarmalamışsın.
gözlerin göğün maviliklerinde,
dallarını bulutlara salmışsın.
nice zorluklara göğüs germişsin,
bir set gibi durmuşsun önlerinde,
heybetinle bu günlere ermişsin,
ne hatıralar saklı geçmişinde.
ah!.. acılar depreşir yüreğimde,
seni garip ve mahzun gördüğümde,
bir mezarcık yerin var mı ey çınar!
sırlarım bohçalanıp geldiğimde?
(bkz:
ahmet alptekin)