resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 3351
    deniyor ki rijkaard efendi, bugüne kadar futbolculara ne kattı, hangi futbolcunun gelişmesine katkı sağladı. ben yazayım kendimce.

    - arda turan: rijkaard öncesi, skibbe döneminde hatırlarsanız sadece sol kanatta oynayan bir arda turan vardı. skibbe döneminde etkin bir sağ kanat oyuncumuz olmadığından ya arda yada kewell sağ kanat oynamak zorunda kalıyordu. sol kanat için bu iki futbolcu adeta birbirleriyle yarışıyordu. maç içinde kanat değiştirdiklerinde sol kanada geçenin performansı artarken, sağ kanada geçen oyuncunun performansı gözle görülür şekilde azalıyordu.

    rijkaard döneminde ise hücumun her yerinde başarılı şekilde oynayan, oynadığı mevkinin hakkını veren bir arda turan gördük. rijkaard onu 10 numara oynattı uzun bir süre. 10 numara oynadığı zamanlarda asist patlaması yapmış, takım ise gol patlaması yaşamıştı. arda turan öyle ki bir maçta 1 asist ile yetinmiyor 3 asist bile yapıyordu. her kullandığı korner neredeyse gol oluyordu. şutları çok zayıf deniyordu ama rijkaard ile birlikte gözle görülür şekilde şutlarını geliştirdi. sağ kanat oynadığında yine başarılı bir performans sergiliyordu, sol kanat için söze gerek yok. her maç rakip sol bekler sarı kart görmek zorunda kalıyordu. takım olarak öyle bir noktaya gelmiştik ki arda, santrafor olarak oynamak zorunda kaldı. burada da gayet iyi oynadığını düşünüyorum. arkadaşlarına ömer üründül tabiriyle duvar oldu, top sakladı, pas dağıttı. ama arkadan ona destek verecek kimse olmadığından ileride tek kaldı ve doğal olarak rakip stoperler ona üstünlük kurdu. atletico madrid maçında keita ile birlikte çok başarılı oynamışlardı.

    sabri sarıoğlu: önce benim sabri sarıoğlu sevgimi sizlere yazayım. şu an için sabri hayranıyım ama önceden ise isminin "s" sini duyduğumda kalp basıncım düşürdi, tüylerim diken diken olurdu, kaskatı kasılırdım. öyle nefret ederdim. yahudilerin hitlere olan nefretinden bile daha fazlaydı.

    rijkaard sonrası sabri sarıoğlu ise benim gözdem durumunda, onsuz bir takım düşünemez hale geldim. rijkaard ona beynini kullanmayı öğretti. nerede duracağını, nasıl atak yapacağını, orta yapılırken kafasını kaldıracağını, defansta pozisyon almayı, vs.. öğretti. sabriye resmen çağ atlatmıştır. şimdi ise çoğunluğun değişmez ismi haline geldi. o dalga geçilen şutlarını bile geliştirdi, dan dun vurmuyor artık. hakeme itirazları ise artık yok denecek kadar azaldı. artık ortamı geren değil ortamı yatıştıran sabri var.

    rijkaard, bu iki futbolcuyu çok ileri götürmüştür bana göre. yabancı futbolcuların gelişmeye ihtiyacı yoktu. onlar her zaman istenileni vermişlerdir.

    geri kalan yerli futbolcuların bugünkü durumlarından 1 adım daha ileri gitmeyeceği gün gibi aşikar. servet, hakan, ayhan, barış, vs.. onların istediği tarzda bir hoca geldi, pasa dayalı oynatmayan, mücadeleye dayalı futbol oynatan bir hoca geldi durum değişmedi. onlar yine aynılar. bunların gelişmemesinde rijkaard'a kimse sorumluluk yükleyemez, yüklenmemelidir.

    gelelim biz taraftarlara. rijkaard bizlere de çok şey katmıştır. artık biz taraftarlar futbolculardan çağdaş futbolun gerekliliği olan pası, basit oynamayı, hızlı oynamayı istiyoruz. aslanım benim ne güzel şut attı, aslanım benim ne güzel tekme attı gibi çağdışı istekleri beynimizin en arka sıralarına attık. türk futboluna çağdaş futbol düşüncesin enjekte etmiştir. bugün herkes pas futbolu, göze hoş gelen total futbol oynama arzusundaysa bunda barcelona'nın katkısı olduğu gibi rijkaard'ın da katkısı vardır, gözardı edilemez.

    yazıma burada son veriyorum, lütfen hıncallaşıp "rijkaard hoca değil", ahmet çakarlaşıp "rijkaard adam değil" demeyin. rijkaard tüm dünyanın saygı duyduğu bir hocadır. bizler onu anlayamadık sadece. anlayanlar ise tüm dünya tarafından ağızlarından salyalar akarak seyrediliyor.
  • 3356
    bu arkadaşın ismini ikide bir sol frame'ye taşıyıp arkasından ağıt ve gözyaşı dökerek sağa sola laf sokmaya çalışanların bunun için 3 sebebi var mı acaba çok merak ediyorum.

    gidip rezil olmasını istemek için benim 3 sebebim var;

    1- malum, biz "galatasaray taraftarları" canımızı zor kurtardık ve takım hala kuyruğunu düzeltmeye çalışıyor.
    2- gereksiz yere trilyonlarımızı kaptı.
    3- bu eleman gittiği takımda çuvallayınca sözlüğün sol framesi rahat eder. taraftarlarının saçmalıklarından kurtuluruz.
  • 3358
    kendisinden nefret eden eziklere ne gibi bi zararı dokunduğunu merak ettiğim teknik direktör. senin takımında hakan, barış, aydın gibi adamlar oynuyor senelerdir; onlar dururken sen tutup hala, bugünkü dünyanın en über takımının kurulmasında büyük pay sahibi bir insan hakkında cahilce laflar söylüyosun. hadi diyelim ki hiç bilmiyosun, her şeyi fmdeki gibi zannediyosun, ben olsam ben de şampiyon yapardım barçayı diyosun; e be ezik düşünmeye çalışsana bi koskoca barcelona futbol kulübü bu adamı niye bu kadar görevlerle donatıp ilk başarısızlıklarına aylarca tahammül etti diye?

    dersin ki bu adam türkiye'de başarısız oldu, sonuçları şunlar şunlar... nedenlerine de bakma istersen zorlama saksıyı dümdüz düşün alıştığın gibi. e tamam kimse başarılı demiyor ki zaten. ön görürsün ki bu adam bir başka büyük takımla başarı falan elde edemez. e ona da eyvallah görüştür saygı duyulur, duyulmalıdır. ama sen kişisel kinini buraya kusup sözlüğü çöpe dönüştürürsen ahali de sinirlenir, laf da sokar... neyse.

    not: bu sözler kişilere değildir zihniyetedir. en önemlisi de anlayanadır.
  • 3360
    sözüm zihniyete değil kişilere: sevenden de sevmeyenden de ayrı ayrı başlayacam artık* yeter. susun. şu adamı rahat bırakın. zorunda mıyım lan ben sözlük'e her girdiğimde sinir krizi geçirmeye. nick altı küfre zorlamayın adamı. artık susun, herkes içinde yaşasın sevgisini de, özlemini de, kuyruk acısı ve kompleks dolu nefretini de.
  • 3364
    frank rijkaard hakkındaki tartışmanın ekseni tamamen kaymış durumda. mevzu frank rijkaard sevenlerle diğerleri arasında geçiyor artık. sonuçta hoca gitmiş, geriye bir takım bırakmış ve bu takım yeni hocasıyla yeni transferleriyle tamamen farklı bir biçim almış. bu açıdan bakıldığında üzerinde konuşulmaya gerek yok rijkaard hakkında. ama eksen kaydı bir kere.

    gittikçe lincoln mevzusuna dönmeye başladı. sevenleri ilan-ı aşk ettikçe diğerlerinden tepki gecikmiyor veya tam tersi. biri rijkaard’ı yeriyor (saydırma değil, eleştiri ) diğerleri anında tepkiyi koyuyor.

    benim sıkıntım şu. ben ne rijkaard sevenlerdenim ne de nefret edenlerden. sürekli analiz etmeye, anlamaya çalışıyorum ve eleştiriyorum.
    ama sevenleri tarafından diğerleriyle aynı tepkiyi görüyorum. ne okuyup anlamadığım kaldı, ne kimsenin takmadığı ihtiyarlığım, ne de rijkaard düşmanlığım. allah’a çok şükür bunların hiç biri değilim. çünkü rijkaard düşmanı olarak algılanıyormuşum. ama bu benim sorunum değil. çünkü takıntı bende değil böyle algılayanlarda. gözünü rijkaard aşkından daha çok kendine olan aşkı bürümüş olanlar dışında, bunu herkes biliyor.
    bakın burası önemli: rijkaard konusuna terbiyesizce yaklaşanların hiç biri için rijkaard önemli değil. bu tipler sadece kendi egolarını tatmin etmenin peşinde. her iki grupta da rijkaard takıntısı var. neden sevdiklerinin veya sevmediklerinin sebeplerini adam gibi anlatamayan herkes bu kategoridedir.
    salt sevenlere ya da sevmeyenlere sözüm yok. sevmek ya da sevmemek başka şey ama bunu bir takım verilere dayandırmaya çalışanlarla ilgili problemim var. mesela galatasaray sözlük’teki şu entry rijkaard sevgisini şahane anlatmış http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=469634 .”tezleri siktir ettim, tezler önemli değil ben bu adamı seviyorum” diyor, ben bunun üzerine ne diyebilirim ki.

    konu böyle saçma bir hal almışken son yazımı giriyorum frank rijkaard ile ilgili. çünkü artık sıkıldım. yazdığım her satırı okuyan adamların “takmıyoruz seni” demelerinden. ben yazdıkça sanıyorlar ki, “cevap bile veremiyorsunuz işte, hahaha” diyorum. halbuki bilerek cevap vermediklerini biliyorum. çünkü yazsalar benim söylediklerimi yazacaklar. ama işte kendini biriyle özdeşleştirdiğinde başına gelecek olan budur. işler sarpa sardığında ya kafanı öne eğersin ya da saldırganlaşırsın. şimdi adım gibi eminim ki, bu yazdıklarıma da “uykusuz” , “penguen” yazıları tadında, küfürlü, okuması eğlenceli ama içi boş cevaplar gelecek. bu işi, eğlenceli ve etkili yazmayı çok iyi biliyorlar nitekim, takdir ediyorum bu becerilerini.

    artık frank rijkaard’ın kalmasına neden gerek yoktu konusuna gelelim. neden kalmalıydı derken, elbette kalmamalıydı diyorum aslında. ama gerçek verilerle ikna olabilirim. ben dediğime bakmayın, bir çok kişi bunu merak ediyor.

    merak buyurmayınız, rijkaard’ın sadece rijkaard olmadığının farkındayım. mevzu, rijkaard’ın temsil ettikleri elbette. ama temsil ettiği iddia edilen şeyle rijkaard’a ne kadar uyar, bunu araştırıyorum.
    ille de, “yok abi sen böyle demiyorsun, şimdi kıvırtma” diyenler varsa diye bir alıntı yapayım eski yazdıklarımdan :

    “neden kalmalıydı diye bir dolu yazı okudum. hepsinin birleştiği bazı noktalar var. mesela rijkaard’ın nasıl kaliteli bir “insan” olduğu, nasıl hayattan keyif alan bir adam olduğu. biliyoruz zaten.
    ben karaktersiz dediğimi hatırlamıyorum. hatta demişim ki;
    “hoca, öyle rahat bir profil çiziyor ki benim gözümde; yani mesela basın toplantısında elano niye çıktı, gio'yu niye aldın, ligde 2 puan farkla lidersiniz şampiyon olacak mısınız falan gibi sorular sorulduğunda sıkılıyor gibi geliyor. her an
    "ya bırakın bunları, bunlar fani şeyler, bahar gelse de ayvalık'a gitsek, yaz olsa da mavi tur'a çıksak, en iyisi hadi boğaza gidip rakı balık yapalım" diyecek gibi geliyor.
    yürüyüşü, duruşu, konuşmaları ile "bu futbolu bu kadar ciddiye almayın artık" tavrı var. "3 puan neymiş, keyfimize bakalım" diyor bakışları. seviyorum bu hallerini.” http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=323163 gs sözlük – 26.şubat.2010

    yine başka bir yazıda demişim ki;
    “rijkaard, dünya beyefendisi, kibar bir adamdı. sivasspor yardımcı hocası ve geçen seneki atletico madrid maçında penaltıyı çalmayan hakem dışında kimseyle kapıştığı, bağırıştığını görmedim.
    futbolcularıyla, yardımcılarıyla, yöneticilerle, taraftarla, medyayla tartıştığını hiç duymadık. hatta sezon başı kampında adnan sezgin'le otururken masadan kalkması olay olmuştu.

    hep dedim ki, hoca ağırlığını koymalı, gerektiğinde yöneticiye postayı koymalı. ama o her şeyi kibarca halletmeye çalıştı. futbolcularına kamp yaptırmadı, izin isteyene izin verdi, kimseyi kadro dışı bırakmadı. belki çok yakın da değildi ama hiç değilse kimseye ters davranmadı. futbolcuların en çok sevdiği tipte şeker gibi bir hocaydı.
    galatasarayda başına ne geldiyse, insan yönleri işinden önce geldiği için geldi.
    böyle birine insanlığı eksik gibi bir ima nereden bakılsa en hafifinden haksızlık, ayıp.”
    http://www.rerererarara.net/sozluk.php?id=509532 gs sözlük – 27.ekim.2010

    yani ki; rijkaard’ı sevenlerin başımızın üstünde yeri var ama “rijkaard doğru adamdı” diyenlerle de meselemiz var.
    bu konuda da şöyle yazmışım zamanında :
    “tam burada rijkaard’a çok büyük destek veren, sabredilmesini isteyen, rijkaard’ın çok büyük bir teknik direktör olduğunu düşünen arkadaşlarımızın da hayal kırıklığına uğradığını zannederdim. ama onlarda bugünlerde daha çok öfke ve acıma var. rijkaardcı diye aşağılanmaya çalışılan dostlarımız bunu hiç hak etmiyorlar elbette. onlar, türkiye’de sadece bir futbol ekolü olmasını değil, aynı zamanda futbol ikliminin değişmesini de istiyorlar. ingiltere kadar olamasak da yine de batı avrupalı bir ülke olalım hiç değilse. güldünya’lar da ölmesin tabii ki. bu arkadaşların isteği bu işte. yöntemlerini, fikirlerini eleştirirsiniz belki, hatta çok sinirlenebilirsiniz de, ama niyetlerinden şüphe duymamak gerek. bence istekleri doğru ama istediklerini yapacak adam rijkaard değil. yanıldıkları nokta bu.” galatasaray'daki günahlar : http://gss.gs/DO captano blog - 20.ekim.2010
    hatırlatmak isterim, rijkaard bugüne kadar hiçbir takımda devrim yapmadı zaten.

    rijkaard kalmalıydı diyenlerin bahsettikleri bir diğer konu barcelona yılları. e, onu da biliyoruz zaten. ama rijkaard –barcelona konusunu iyi irdelemek lazım. mesela şöyle :

    “cruyff’un, maradona’nın kaptanlık yaptığı bir takımdan bahsediyoruz. demek ki neymiş, total futbol olmasa da çok sağlam bir futbol geleneği, temeli olan bir kulüpmüş barcelona.” captano blog – 26.ekim.2010

    bir de sabır ve kadronun iyileştirilmesi gerektiğinden bahsediliyor. doğrudur. bunun için ne kadar süre lazım, ne kadar sabretmemiz lazım: “total futbolun zorluğu nereden kaynaklanıyor kısaca anlatmak gerekirse ki gerekir; bütün futbolcuların ama hepsinin yani 23 kişilik kadro içinde zayıf halka bulunmasına tahammülü yoktur total futbolun, kaleciler dahil. ille de hepsi muhteşem oyuncular olmak zorunda değil, yanlış anlaşılmasın. ama dünya ölçeğinde muhteşem olmaları gerekmez. türkiye açısından bakıldığında muhteşem olurlar bu özellikteki futbolcular.
    istenen fundamentali eksiksiz futbolculardır. ille de xavi, fabregas, iniesta, alonso olmaları gerekmez ama en azından busquets kadar temeli sağlam olmalıdır. siz hiç busquets’in takımda sırıttığını gördünüz mü?” http://gss.gs/7x captano blog – 26.ekim.2010

    “kabaca bir hesap yapalım (şimdiki futbolcuların temel eğitimlerinin çok eksik olduğunu göz ardı etmeden). bir futbolcuya temel eğitimi vermeye başladığınız yaş maksimum 13 olmak zorunda. bu çocuklar 5 sene sonra 18 yaşında olacak. bütün takımı bu oyunculardan oluşturamayacağınıza göre, takımın oturması için 10 yıl gerek. bu süre içinde alttan oyuncu gelmeye de devam edecek. tabii bu sadece galatasaray’ın bir hamlesi olursa böyle, eğer tüm ülke toptan aynı fikri benimserse bu iş daha kolay. yoksa kısa zaman içinde total futbol oynamak istiyorsanız (ki 3 sene kısadır mesela) transfere çok para harcamanız gerekir. var mı böyle bir bütçe? yok.
    niye barcelona diyoruz, çünkü dünyada bu işin zirvesindeki takım, ve takımın bu hale gelmesinde rijkaard’ın da büyük payı var.” http://gss.gs/7x captano blog - 26.ekim.2010

    bir de yönetimin istediği futbolcuları almaması konusu var. elbette galatasaray yönetimi, hocanın istediklerini yapmamışsa büyük kabahatleri var. yine de, acaba hoca kimleri istedi bilmek lazım. asıl merak ettiğim 2 sezon başı ve bir devre arası transfer sezonu takımda olan rijkaard, istediği adamları aldıramadıysa takımın başında kalsaydı yine istekleri yerine getirilecek miydi? hiç sanmam. herhalde bahsedilen adamlar stancu, culio falan değildi ki alınmadı.

    hocayı sabote eden futbolcular olduğundan bahsediliyor. iyi de canım kardeşim bu adamları her hafta ilk 11’de hoca oynattı. sizin gördüğünüzü hoca göremediyse zaten galatasaray’da kalmasının anlamı yok. eğer bunu görüp de oynatmaya devam ettiyse benim söyleyecek bir şeyim yok, üzgünüm.
    sanırım artık okunmuştur. bu yukarıdakileri 3 ile 6 a4 safyasından oluşan bir dolu yazıdan seçtim, okunması kolay olsun diye. meraklısı şuradan bakabilir : http://gss.gs/FV

    benim bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.
  • 3365
    yazıyı okuyanlardan peşinen özür dilerim, eski entrylerimden alıntı yapamayacağım. bin defa alıntı yaparak yazdım, bu da alıntısız binbirinci olsun. isteyen eski entryleri bulur okur artık. zaten anlamak istenmedikten sonra ne yapılsa boş. adamın "berberi" başlıklı bir yazı yazdık ortalık sallandı. bir de yalan dolan çarpıtmalara muvazzaf kalıp üstümüze yapıştı yazı, "öhöreee bak berberine bile laf ediyor" diye. halbuki o yazıyı dikkatli okusa frank rijkaard'dan önce türkiye futbol iklimini eleştirdiğimizi anlar ama bazı şeyler gözlerini kör ediyor insanların. (bkz: türk futbol blogları/@zizonkovac) ile teşhir ettik bu kliği ve körlüğünü. bu konuyu tekrar açmaya gerek yok.

    ben de ne rijkaard'ı sevenlerdenim ne de nefret edenlerden. umrumda değil böyle şeyler. galatasaray'a bakarım ne durumda diye. ayrıca galatasaray'a rijkaard veya türevi bir adamın müdahil olup gereken futbol devrimini yapmasından yanayım ama bunun sahtekarca değil açık, dürüst ve düzgün bir biçimde yapılmasından yanayım.

    örneğin;
    rijkaard takımın başına teknik direktör olarak değil de, galatasaray'ın içine her hangi bir biçimde monte edilip önüne 5 yıl vade ve 300 milyon euro bütçe konsa idi bu olayın en büyük savunucu ben olurdum. haa! tabi rijkaard da bu duruma uygun bir biçimde bu ülkeye adapte olmaya çalışsaydı. rijkaard kendisine sunulan acziyeti kabul ettiği an bitti. amacının günlük başarı ve para olduğu ayan beyan ortaya çıktı o zaman. yok adam güzel insanmış ta, yok süfer kariyeri varmış, hepsi boş o andan itibaren. bana ne kıvırcık saçlarından, bana ne güzel insan olmasından. onunla evlenmeyi düşünmüyorum, oturup rakı içmiycem. güzel insan olsa ne olur!

    peki gelelim realiteye;
    adam bu ülkeye futbol devrimi yapılsın diye getirilmedi. bu rijkaard'ın önüne konan 25 milyon euroluk bütçe ile belliydi. kaldı ki bu 25 milyon euro'luk bu bütçenin büyük bir kısmı rijkaard ve ekibine gidecekti. kulübü yakından tanıyorum. içinde bulunduğu mali ve idari şartları biliyorum. galatasaray en az bir 5 sene günlük başarılara şampiyonluklara ve başta televizyon yayınları olmak üzere puan cetvelindeki yerine uygun federasyon ödemeleri dahil bir takım girdilere muhtaç bir kulüptür. benim günahım, bu anlatmaya çalıştığım nedenler ile rijkaard'ın sayın adnan polat'ın kongre oyunu ve kumar olduğunu ilk fark eden ve bunu topluma deklare eden insan olmam. nitekim adam başarılı olamadı. olması mucize idi zaten.

    rijkaard'dan futbol devrimi bekleyenler bunları benim kadar bilemeyebilirler ama yazdıklarımı anlamaya çalışarak bir durup düşünmek yerine terbiyesizce tepkiler vermeyi kendilerine şiar edindiler.

    gelelim tepkilere ve cevaplarına;
    bu toplumda insanlar ölçüsüz ve terbiyesizce tepkiler verir. toplumda olabilir ama sözlükte olması çok normal değil. galatasaraylıyım deyip, beni bırak kendisine büyük mutluluklar yaşatan futbolcularına, kaptanlarına bile "karaktersiz"e varan terbiyesizlikler yapılıyor ne yazık ki.
    kimse kusura bakmasın, normal karşılayamıyorum. karşılamayacağım da. allahtan metin oktay yaşamıyor. yaratılan metin oktay kültünden memnun olduğum için efsaneye halel gelsin istemiyorum ve bu nedenle olayı kurcalamıyorum ama rahmetlinin galatasaray'da ki son senelerini bilseler veya o yıllarda yaşamış olsalar şimdi taptıkları metin oktay'a bile hakaret ederdi bunlar. onu da geçtim, en büyük kupayı kazandırmış başkanlarına bile hakarete varan yazılar yazıyorlar. delirmemek işten değil. rahmetli ali sami yen bey'in bu kulüpte yaşadıklarını bilseler, hal nasıl olur düşünmek bile istemiyorum. eğer o dönem yaşamış olsalar ali sami yen bey'e bile sallayacaklarmış. tövbe yarabbi.

    iş bu nedenle;
    benim açımdan tartışmanın ana ekseni futbol'un yanı sıra bu terbiyesizlik durumuna kaymıştır. hal böyle devam ettiği müddetçe de bu konuda olduğu gibi başka konularda da hak edenler hak ettiği uslupta karşılığını bulacaktır.

    frank rijkaard başlığı altına girdiğim son entry olması dileği ile.
  • 3367
    su besiktas'i izlerken daha cok aklima geliyor.ah be rijkaard,schuster'e verilen firsatlar sana verilseydi,yonetim takim icindeki otoriteni saglamana yardim etseydi (en basit ornek fatih tekke-''olm imparator geliyomus imparator''cular olaylari) gercekten istedigin ortam yaratilsaydi eminim ki bugun herkesin dilindeki hucumsal futbol devrimini sen coktan yapmistin.sana yapilanlari dusundukce iyice soguyorum yonetimden.
  • 3370
    barış'ı, hakan balta'yı, servet'i, sarp'ı, aydın'ı, aykut'u, ayhan'ı büyük ısrarlar sonucu takıma kazandıran(!) teknik adam. içinde bulunduğumuz halin şüphesiz en büyük sorumlusu!!11!

    edit: ayrıca kendisine sunulan müthiş transfer olanaklarını, vaadedilen dünya yıldızlarını elinin tersiyle iterek takıma kazandırdığı(!) oyuncularla yola devam etmeyi tercih etmiştir.
  • 3371
    her maçtan sonra bu başlığı hortlatanları artık galatasaraylı olarak görmemekteyim. bu arkadaşları rijkaardçılar olarak değerlendiricem bundan sonra.

    sanki kendisinin döneminde üst düzey bir futbol anlayışı sergiliyomuşuz gibi sığınılan dal oluyor her seferinde. evet kadrosu kalitesizdi, peki o zaman neden kaliteli bir kadro oluşturamadı? bugün schuster dediğimiz adam bizzat kendi listesinden hazırladığı futbolcuları yönetime aldırırken, kendisi neden kapsamlı bir araştırma yaparak lige ve kadro yapısına uygun futbolcular bulamadı peki?

    kewell, keita, baros, neill gibi devamlılığı olan yıldız futbolculara sahipti. bunlara uygun takviyeri neden yapamadı? bırakın arkadaşlar artık bu boş rijkaard aşkını.
  • 3372
    mehmet batdal ve ali turan'ın alınması için araya adam sokan eski teknik direktörümüz.

    bu entry'yi ciddiye alıp da bana özelden mesaj atan zeki genç kaplanlar için gelen edit: kadıköy'de manifaturacı rıza abi var. ipten adam alır. aslen bucalı ama kayseri'de işleri var. sık gidip geliyor. rijkaard onu sokmuş araya. iki telefonla işi bitirmiş.
App Store'dan indirin Google Play'den alın