resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:63
Uyruk:Hollanda
  • 2567
    şu yazacaklarımı herkesin okumasını ve frank rijkaard'a karşı olanların ciddi anlamda cevap vermesini çok istiyorum.

    empati kuracak olursak ; daha önce muhtemelen sadece adını duyduğunuz bir ülke ve uefa kupası , süper kupa gibi kupaları kazanmış bir takım. teklif geliyor ve gidiyorsunuz. biz duygusal olduğumuz için kendimizi "avrupa fatihi" ya da "efsane kulüp" olarak görüyor olabiliriz ama bir rijkaard için bu böyle değil. kariyeri avrupa kupaları ve şampiyonluklar ile dolu bir adam bahsettiğimiz insan. her neyse , adam geliyor ve kendisine belli sözler veriliyor. daha sonra çok iyi transferler yapılıyor ve çok iyi sonuçlar alınıyor. derken bir gün futbolcular "kamp meselesi" yüzünden disiplinsiz tavırlar içine giriyorlar , takım içi huzursuzluklar olmaya başlıyor ve takımın tek forvet oyuncusu devre arası yollanıyor. ben nonda'yı hiç sevmedim ama gönderilmesi rijkaard için iyi olmadı. bunu bir kenara koyalım , bu sezon kötü bitiyor.

    yeni sezon başladığında elinizde verimsiz ve değişmesi gereken bir kadro var. siz ilk başta takımın en spektaküler oyuncusunu satıp yerine serdar özkan'ı alıyorsun. daha sonra pino diye bir adam getiriyorsun ve adam 1 maç oynaıp sakatlanıyor. büyük umutlarla aldığınız neredeyse bütün oyuncular sakatlanıyor , en önemli oyuncularınız sürekli olarak sakat. kaleci istiyorsunuz , kaleci bile alınmıyor. servet gitsin diyorsunuz , gönderilmiyor. bütün bunların yanından futbolcuların inanılmaz rahat tavırları , maç içinde gösterdikleri düşük performans ve diğer konular.

    şimdi siz bir dakika bile olsa rijkaard oldunuz ve size soruyorum ; dilini , örf adetlerini , basınını , insanını ve düşünce yapısını bilmediğiniz bir ülkede , sürekli sakatlanan futbolcularınız ve istediğiniz oyuncuların alınmadığı bir takımda , insan yerine koyup "kamp" yapmadığınız futbolcuların gece 5'de dürüm yedikleri bir yerde ne yapardınız ? hayatınız boyunca "şikayet" etmemiş , hiçbir zaman "suçlu" göstermemiş bir insan olarak "yönetim şu transferi yapmamış" diyecek noktaya gelmişseniz , gitmek yerine "savaşacağım" diyebilir miydiniz ?
  • 1716
    barcelona'ya ilk geldiği sene "barcelona kümeye" nidaları yükselmiş. şöyle bir bakıyorum da, adamın oynattığı futbol inanılmaz dengesiz. 4-3-3... yani defansın önündeki 3 lü hareketli defans iki yönlü oynayacak. tutmadığı anda gerçekten çöken bir sistem. ama bakıyoruz ki barcelona'da bunu 3 senede oturtmuş. kimse "elinde mükemmel oyuncular vardı demesin. futbolda esas olan takım oyunudur, bu sene türkiye liginde bunu en acı şekilde anlayan galatasaray taraftarı olmalı.

    ben rijkaard'ın bu dengesiz taktiği oturtmasını ve galatasaray'ın 2 sene sonra karşısında durulamayacak bir takım olmasını canı gönülden istiyorum. seneye şampiyon olmasak da isteyeceğim, şampiyonlar ligine gidemesek bile isteyeceğim.

    he türkiye'de, bu ligde, bu camiada, bu taraftar baskısında, bu kasaplık üzerine kurulu düzende barcelona'da yaptığını yapabilir mi? ne yazık ki düşük bir ihtimal, ama hayal etmek bile güzel.
  • 3899
    futbolcuyken harika bir kariyer yaptı.
    efsane milan takımının en önemli parçalarından biriydi.
    hollanda milli takımının değişmez oyuncusuydu.
    teknik direktörlüğü de büyük başarılarla başladı.
    barselona'ya muazzam futbol oynattı.
    ronaldinho, xavi, iniesta, e'too gibi yıldızlardan olağanüstü verim aldı.
    messi'nin yükselişinde, takımın ona olan entegrasyonunda önemli rol oynadı.
    şampiyonlar ligi ve la liga'yı kazanan bir teknik direktör olarak galatasaray'ın başına geçtiğinde ise beklenti çok yüksekti ve ilk haftalarında da keyif veren bir futbol oynatıp, iyi sonuçlar alıyordu...
    ancak ne var ki, o sezon futbol saha içinde kalmıyordu, pek çok takım şike yaparak daha sonra ceza alacaktı...
    rijkaard, yaşanan puan kayıplarına daha fazla dayanamadı ve ayrıldı.
    sonraki kariyeri ise serbest düşüş şeklinde devam etti.
    barselona'da yaptığı büyük işler sonrası böylesi bir çizgide gitmesi şaşırtıcıydı...
    belkide kendisi bir keşiş kafasında yaşayan biri...
    kim bilir...
  • 537
    galatasaray'ı biraz olsun seven herkesin, en azından bu sezon çenesini kapatıp desteklemesi gereken teknik direktörümüz. ne boş adamlar varmış be, kim gelsin ulan takımın başına? daum'u mu alalım fener'den? lucescu, denizli, terim? susun ulan, kusmayın zehrinizi, taraftarlığına tükürdüklerim... bırakın bu sene fener şampiyon olsun, biz yine 5. olalım, nedir?
  • 3892
    kendisi barcelona'nın başına geçmeden önce, figo'nun ayrılığıyla beraber 3 senelik bir kaos dönemi yaşanmıştı. van gaal sonrası geçiş döneminin sancıları yaşanıyordu. rochemback, riquelme, saviola, geovanni, overmars, petit, christanval, patrik andersson gibi transferler bekleneni verememişti. luis enrique, frank de boer, rivaldo gibi yıldız oyuncular futbol çağlarının son dönemindeydi. litmanen, simao, zenden gibi kadroya zenginlik katabilecek isimler elden çıkarılmıştı. kaleci konusunda da bir istikrar sağlanamamıştı.

    çapsız denilen bu adam takımın başına geçtiğinde elle tutulur transfer olarak rafael marquez, ronaldinho, kiralık olarak gelen van brockhorst'u sayarım. ronaldinho bile laporta'nın seçim vaadi olan beckham'ın madrid'e gitmesi üzerine bir başarısızlığı örtme çabası olarak görülmüştü. aynı sezon başlangıcında yıldız transfer olarak takıma kazandırılan rüştü reçber de doğru düzgün forma şansı bulamamıştı. genç yetenek olarak büyük ümitlerle getirilen quaresma da beklentileri karşılayamadı. ancak önemli bir değişim ve geçiş sezonuydu. geovanni, rochemback, de boer, bonano, navarro, riquelme, christanval, enke, alfonso gibi çok sayıda isimle yollar ayrıldı. kadroda gelecek planlaması doğrultusunda gerekli sadeleştirme yapıldı.

    potansiyeli ne kadar büyük olsa da en üst düzeye erişemeyen saviola, geçmişi mumla aratan kluivert, overmars, luis enrique gibi isimlerle bile bu takım ligi deportivo ve real madrid'in üzerinde ikinci sırada bitirdi. o dönemde valencia ve deportivo la coruna gerçekten üst düzey kadrolara sahipti; la liga'nın keyif veren yanıydı bu rekabet. los galacticos ise 4. sıradaydı. hani ergenlerin çok çok başarılı sandıkları zidane, ronaldo, figo, raul, bechkam, guti, casillas, roberto carlos'lu real madrid'den bahsediyorum.

    sonraki sene ise eto'o, larsson, giuly, deco, edmilson, belletti, sylvinho gibi nokta transferler yapıldı. mevcut kadrodaki ronaldinho, marquez, brockhorst gibi isimlerle harmanlandı. la masia ürünü genç oyuncuların da takıma kazandırılmasıyla beraber ortaya tarihin en keyifli futbolunu oynayan barcelona'sı çıktı. bugün övgüyle bahsedilen, la masia'dan yetişmiş puyol, xavi, iniesta, valdes, messi gibi isimler de kariyerlerini bu adama borçludur.

    lig ve şampiyonlar ligi şampiyonluğu sonrasında thuram, zambrotta, gudjohnsen gibi önemli takviyelere rağmen ikili averaj nedeniyle la liga'da madrid'e, deplasman golü kuralı nedeniyle de şampiyonlar ligi eşleşmesini de liverpool'a kaybetmesi hem şanssızlık hem hayal kırıklığı oldu. istifa ile sonuçlanan sezonda da thierry henry, eric abidal, yaya toure gibi ciddi isimler takıma kazandırıldı. altyapıdan da bojan krkic, pedro, giovani dos santos gibi isimler entegre edildi. ancak bu sezonda ludovic giuly'nin takımdan ayrılışı, ronaldinho'nun futboldan kopması, eto'o ve deco'nun sakatlıklarla sezonun önemli kısmında takıma katkı vermemeleri belirleyici etkenlerdi.

    sözün özü; barcelona'nın son 20 senesine damga vurmuş bir isimdir frank rijkaard. kendisinin mirasını doğru şekilde değerlendiren guardiola ile seviye bir üst noktaya taşınmıştır. evet barcelona sonrasında kariyeri hüsrandır. ancak kendisinden sonra la masia'dan takıma kazandırılmış üst düzey kaç isim olmuştur? 100 milyon euro ve üzerinde bonservis ödenen kaç isim olmuştur ve bu isimlerin takıma kaç kuruşluk katkısı olmuştur? coutinho, dembele, semedo, vidal, kevin prince boateng, lenglet, malcom, firpo gibi isimlere uçuk rakamlar ödendi. şu anda yaşı 30'un üzerinde olan messi ve suarez'i çıkardığımız zaman takımın hali ortada. kadro planlaması, sistem hak getire.

    o yüzden insanları çapsızlıkla suçlamadan önce lütfen açıp okuyalım. bu kulüp van gaal sonrası dönemde tekrar ayağa kalktıysa bunu borçlu olduğu en önemli isimdir rijkaard.
  • 1747
    kendisi 25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci'nda arda turan - emre güngör değişikliği yüzünden şampiyonluk şansımızı yok etmiştir. oysa biz 63 puan olup fenerbahçe 3 maçı da kaybedince şampiyon olacaktık. ayrıca bursaspor da 2 maçı kaybedecek ve hatta hükmen kazanacağı ankaraspor maçını da kaybedecekti. yok yahu bu adam futbol falan , yok abi alakası yok.

    hem kendisi barış özbek gibi eşssiz bir yeteneği , orkun uşak gibi inanılmaz bir kaleciyi ve elano gibi süper bir yıldızı yok etmiştir. elano bütün sene frikik kullanmak istemiş ve rijkaard "hayır elano izin vermiyorum" falan demiştir. bu rijkaard zannediyor ki sabri süper frikik kullanıyor. lan zaten bu rijkaard futbolcu olduğu dönemde de futbol mutbol alakasız bir adam değil miydi ?

    sonra daha dur bitmedi. mesela 25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci'nda yaptığı değişiklik ? ulan bursaspor gibi kanat organizasyonu sıfır , kondisyonu düşük , pas yüzdesi yerlerde bir takımla oynuyorsun neden gidip neill atıldı diye stoper alıyorsun oyuna ? alsana olum forvet ? deli gibi saldıralım , biz çılgın türkler olarak saldırmayı , umarsız şekilde "hürraaa" ile ilerlemeyi severiz ama sen futbol nedir bilir misin rijkaard ?
    sonra mesela sen total futbol diyorsun ama elinde ibrahimovic gibi oyuncular varken gidip jo'yu alıyorsun oyuna. ulan varya sen teknik direktör olduysan bu takıma ben barcelona teknik direktörü olurum. lan gerçi sen onu da çalıştırdın , ben gitmem o zaman oraya , demek ki onlar da anlamıyor futbol mutbol.
  • 523
    gereksiz eleştirilen hatta sözlükte maalesef skibbe ile bile karşılaştırılan teknik direktör. her şeyden önce bilinmesi gereken frank rijkaard'ın sisteme uyan değil sistem kuran bir teknik direktör olduğudur. haliyle sistem oluşturmanın da 2 3 gün hatta 1 sezonda bile gerçekleşmeyeceği aşikardır.
    örneklendirecek olursak ki bunun dünyadaki örnekleri boldur:

    sir alex ferguson manchester united'ın başına 1986 yılında geçmiştir ve hali hazırda 23 (yazıyla yirmi üç) yıldır takımının başındadır. bu 23 yıllık süre içerisinde 1122 maçın sadece 643'ünü kazanmış ve %57.30'luk bir galibiyet yüzdesi yakalamıştır.
    işin ilginç tarafı ilk şampiyonluğunu 1992-1993 sezonunda kazanmış, ilk kupasını 1989-1990 yılında almıştır. yani ilk kupasını 3 (yazıyla üç), ilk şampiyonluğunu 6 (yazıyla altı) yıl sonra kazanmıştır.
    bu sürede ne kovulmuş ne de yuhalanmıştır. şimdilerde ise manchester united sistemi hatta ekolü için söylenecek söz bulan olan futbolsever (mantıklı olanlarından bahsediyorum) olduğunu sanmıyorum.
    tüm bunların yanında futbola kazandırdığı ryan giggs, paul scholes, cristiano ronaldo, wayne rooney gibi bir çok yıldız bulunmaktadır.

    başka bir örnek olarak,
    arsene wenger 1996 yılında arsenal'in başına geçmiş ilk şampiyonluğunu 1998 yılında kazanmıştır ki 2 (yazıyla iki) yıl şampiyon olamayan bir teknik direktörün 3 büyüklerin başında kalması imkansızdır. ancak 1998 yılında arsenal'e kazandırdığı 3 kupa ile efsaneleşmeye başlamış 2000 yılında uefa kupası finalini galatasarayımıza ve 2006 yılında şampiyonlar ligini barcelona'ya * finalde kaybetmiştir.

    sözün özü;
    eğer frank rijkaard'dan efsanelik bekliyorsak taraftar olarak bize düşen sabır gösterip tam destek sağlamak, yönetimden beklenen ise istikrarı bozmamaktır. evet anahtar kelime istikrardır ve dünyada yukarıda belirtilenler gibi bunca örnek varken istenen tek şey sadece sabır ve destek olmalıdır.
  • 1516
    kaybettiği son 3 maçında da bireysel hatalarla yenilen goller başrol oynamıştır. o gelen gollerden önce de takım akıllara zarar goller kaçırmıştır. bak orta sahayı, ruhsuzluğu geçtim. o goller daha önce atılsa, mehmet topal, emre güngör, leo franco o absürd hataları yapmasalar burada halay çekiyor olacaktın tamam mı? demek istediğim şudur, ne kadar kötü olsak da bu 3 maçı kazanabilirdik, ne yapsın adam o golleri kendi atıp, emre'nin, mehmet'in yerine savunma mı yapsın? şu kalan 7 maçı da basbaya kazanabiliriz yani demek istediğim. bi maç keita çıkar, öbür maç gio, 2 hafta sonra kewell yetişir. destek olun destek, daha önce de fenerbahce'ye berbat oynayıp 4 yedikten sonra şampiyon olduk. 5-6 sene öncesini ne çabuk unuttuk.
  • 618
    hücum futbolunu sevmeyebilirsin ama hücum futbolu oynatıyor diye eleştiremezsin!
    1-0 olsun üstüne yatalımcı olabilirsin ama 5-4 kazanmayı tercih ediyor diye eleştiremezsin!
    oynattığı sistemi riskli bulabilirsin ama eleştiremezsin!
    barcelonanın yediği golleri verdiği pozisyonları görmezden gelip aşmış bunlar derken galatasaray cok pozisyon veriyor cok gol yiyor diye eleştiremezsin!
    en önemlisi de eleştirmeye çalışmakta ısrar ederken bunu, takımdaki eksikleri bir tek sen görüyormussun gibi nolucak bu takım savunması ha rijkaardcım gibi amerikayı yeniden keşfetmişçesine tespitler yapıp bir de bunu ha rijkaardcım ha benim canım gibi küçümsemeye çalışır şekilde yapamazsın!
    yani;
    her hamlesinde bir bildiği vardır mutlaka demek zorundasın!
    onun yaptıklarını sorgulayacak çapta olmadığını bilmek zorundasın!
    johan neeskensle birleşen beyninin sonsuz futbol dehasını farketmek zorundasın!
    yani;
    rijkaardı sevmeyebilirsin ama saygı duymak zorundasın!
  • 3886
    kendisiyle ilgili bugün hala kafama takılan bir anekdot var. 2010 mayısında sezon bitince tatile çıkarken havalimanında kendisine soru yönelten basın mensuplarına yönetime kaliteli bir transfer listesi verdim demişti. sonra temmuz 2010'da yeni sezon açılışı için geri döndüğünde adeta şok olmuş gibi verdiğim listeden hiçbir oyuncuyu almamışlar demişti. yani anlamadım ki bu adam tatilde tibete gidip keşişlerle inzivaya mı çekildi? kuzey kutbunda kamp mı yaptı yoksa afrika'nın tecrit bir köyünde mi geçirdi koca yaz tatilini? yoksa acaba galatasaray'ı takip etmek mi istemedi? internetin deli gibi yaygın olduğu bir dünyada insan hiç mi girip internete bakmaz ne olup bitiyor kulüpte diye, işyerin orası senin be. * belki de yalan haberdir ama haberlerden böyle okumuştum ben. zaten belki de o yıl tarihinin en kötü sezonuna başlayan galatasaray'ın çöküşüne rijkaard da böyle bir vurdumduymazlıkla katkı vermiştir bilemiyorum. benim burada sizlere anlatmak istediğim şey, hatırladığım bu trajikomik haberdi. eğer gerçekse bende bu rijkaard kafasından istiyorum kesinlikle. tatil boyu gündemle ilgili bütün olan bitenden kendini soyutlamak harika bir şey olmalı *
  • 1264
    25 subat 2010 galatasaray atletico madrid macinda strikerlarinin tamami sakat olan bir takimda cikarabilecegi en iyi kadro ve en mantikli dizilisle takimini sahaya sürmüstür. yalniz bir kac seyi hesaplayamadigini kabul etmek zorundayiz:

    1) her ikili mücadelede galatasaray aleyhine faul calan hakem sifatli bir soysuz.

    2) galatasaray oyuncularinin yedikleri tekmeleri, hele ki kritik noktalarda "göremeyen" bir hakem sifatli 6 nokta körler dernegi heyeti.

    3) yenen bir adet penalti.

    4) tüm bunlarin oyunculari yavas yavas cileden cikarmasi ve "ögrenilmis caresizlik" ile agresyon arasinda gidip gelmeye baslayan takim psikolojisi.

    5) cileden cikan caner'in 2 kasti faul yapmasi (ki caner'in ruh haline daha önce surada deginmistim (bkz: #316334))

    6) gittikce bozulan moralden ötürü galatasaray'da konsantrasyonun dagilmasi ve hakemin tarzindan ötürü gittikce daha da kendine güvenen ve hatta $imaran atletico'nun daha iyi ataklar gelistirecek bosluklar bulmasiyla gelen gec gol.

    tabii rijkaard yerine alben10 ya da ne bileyim zizonkovac olsaydi takimin basinda tüm bunlara bir cözüm bulmus ve bize turu getirmisti ama kisfmet.
  • 1501
    kendisinin orta sahada adam gibi top yapacak mücadele edecek bir adama nasıl ihtiyacının olduğuna hala ısrarla inanmak istemeyenler barcelona kariyerine bi zahmet göz atsınlar. hocamızın barça'da geçirdi o meşhur sezonun ilk yarısında bildiğimiz gibi küme düşme sınırına kadar düştü takım. peki devre arasında takıma kim geldi biliyor muyuz? edgar davids, sonrasını da biliyoruz, seri galibiyetlerle sezon 2. kapatıldı. peki bu devre arası neden orta sahaya adam almadı bu rijkaard o zaman dersiniz hemen? çünkü öncelikler vardı. 1 numarada defans, 2 numarada ise hücum bölgesinde oynayan oyuncularımızın sakat olması. anladık mı? 'total değil topal futbol ehehe', '9 aydır bişey göremedik ama' derken önce otur bi düşün senin orta sahanda kimler oynuyor diye.

    hadi o meseleyi de geçtim, başkan daha 1 hafta önce seçilirsem sözleşme uzatacam dedi. e be arkadaş ne zorluyon, ıkınsan da sıkılsan da bu adam en az 2-3 sene burada olacak. destek ver inanmıyosan bile, nasıl taraftarsın sen.
  • 1550
    kaostan beslenen bir toplum olarak teknik adamlığını tartıştığımız teknik direktörümüz. gerets ile, skibbe ile, bülent korkmaz ile kıyaslanır ve başarısız bulunur kendisi, ihtiyaç olan yerlere takviye yapılırsa biz de şampiyon yaparız bu takımı denir, vesaire...

    iddia ediyorum ki galatasaray tarihindeki başarıların tamamı zamanın şartlarına göre insani çabalar ile elde edilmiş başarılardır. yönetim tarafından planlanan, öngörülen, organize edilen projeler dahilinde olmamıştır. sezonluk hamleler dahilinde gerçekleşmiştir. uefa kupasının bile takımdaki sinerjiden ve akıla ihtiyaç duymayan usta isimlerden dolayı kendiliğinden geldiğini düşünüyorum. üzgünüm ama bu ülkede uefa kupasını veya süper kupayı seneler öncesinden hedef belirleyip yola çıkacak bir yönetime henüz tanıklık etmedim. bu bir itham değildir, türkiye'deki futbol takımlarının tamamı ve futbol mantığımız böyledir. okulda da böyledir bu, her seneyi baştan okuruz geçen sene öğrendiklerimizi hatırlamadan. mezun oluruz en sonunda.

    kendisi bir sistem ve projeye baş koyan yönetimimizin getirdiği bir isimdir ve kah sezon başında, kah sezon ortasında inanılmaz isimler kadromuza kazandırılmıştır. ilk defa büyük hedefler koyarak önümüze sistemli bir şekilde yola çıktık, futbola ilk defa bir bilim, bir sanat gibi yaklaşılıyor ülkemizde...

    eğer bu proje önümüzdeki iki sene içinde çok afedersiniz sıçarsa o zaman deriz işte "vaktiyle denedik bu sistemi olmadı" diye. o zaman hıncal uluç ne derse o olsun razıyım. kim gelirse takıma kim alınırsa ala.

    rijkaard babamın oğlu falan değil, del bosque veya zico gibi isim olsun diye getirilmiş biri olmadığı için, uzun vadeli planlı bir sistemin ilk ve en önemli halkası olduğu için yanındayım.

    çok ağır olacak galiba ama geçmişimizdeki uefa kupası, süper kupa ve lig şampiyonluklarımız avrupa futbolunda hala söz sahibi olmak için yeterli başarılar değil. biz kendi kendimizin avrupa fatihiyiz şu an. ne olduysa ciddi ciddi geçmişte kaldı.

    açıkça görülüyor ki senelerdir varolan "türk mantığı" ile büyük takım olunmuyor, bazı şeylere daha profesyonel yaklaşmak gerekiyor. uefa devri bitti artık...bir daha da geri gelmeyecek o günler... hagi olsun popescu olsun taffarel olsun hakan şükür, bülent korkmaz olsun bir daha asla geriye gelmeyecekler. onlar dönemlerinin en önemli futbolcuları idiler çünkü. uefa kupası nasıl tesadüf değilse sistemli bir yönetim planlamasının da sonucu değildi, yoksa sonrasında bu kadar kötü durumlara düşmezdik.

    zaman çalışma, değişme, atılım yapma zamanı. allahın türkiye liginde 3 takım birbirimizi yiyip şampiyonluklar ile büyük takım olamayız. kaldı ki diğer iki büyük takım yerinde saymaya ve yerel ölçekte kalmaya kararlı ise bizim bu ülke futbolunun lokomotifi olmamız gerekiyor.

    frank rijkaard bu yüzden geldi işte. en azından bunlar hedeflenerek getirildi. yarın bir gün avrupa'nın en büyük takımlarından biri olursak, müdavimi olduğumuz şampiyonlar ligi'ne geri dönersek, şampiyonu olursak; işte tohumları bu sıkıntılı günlerde atılmıştı diyeceğiz.

    tekrardan belirtmek istiyorum, kendimizi kandırmayalım, şu an bulunduğumuz pozisyon itibarı ile ne fenerbahçe'yi yenmemiz, ne de bu sezonu şampiyon olarak kapatmamız bizi tekrardan o eski parıltılı günlere veya daha ilerisine götürmeyecek. daha fazla emek göstermemiz gerek tüm camia olarak.

    dünya futbol tarihi örneklerle doludur ki başarılı olmuş ve hep tepede kalmış takımların birleştiği nokta tümünün sistemli ve akılcı bir yol izlemeleridir. para parayı çeker, başarı da başarıyı... bu dönemlerde benzer bir atılımı abd milli futbol takımı yapmakta...

    bu yüzdendir ki 1930-1950'nin uruguay'ı, 1950'lerin macaristan'ı, 1988'in steaua bükreş'i, 1991'in kızılyıldız'ı, 1994'ün bulgaristan'ı, 1998'in hırvatistan'ı ve 2002'nin türkiye'si artık piyasada yoktur. o dönemlerde bir takım sebeplerden ötürü başarılı olmuşlar ve sonra serbest düşüşe geçmişlerdir. lakin hollanda gibi doğal cevheri çok da fazla olmayan bir ülke bile sistemli çalışarak futbolda senelerdir dünyanın sayılı ülkelerinden. keza almanya da öyle... doğal yetenek bazında bir brezilya, bir arjantin değilsen tanrı'dan medet ummaya, çile çekmeye hiç lüzum yok, çalıacaksın, model oluşturacaksın...

    tüm bu beklentiler olmazsa da -- ki ben uzun vadede olacağına inanıyorum bence saçma bir deneme değildi ve denemeye değerdi -- olmadı der geçeriz ne yapalım...

    ve tekrar ediyorum, kaostan beslenen bir futbol kamuoyumuz var...

    (u: lütfen iyi niyetle okuyun, kasti olarak olumsuz veya yerici bir yorum yapmak değil analiz yapmaktı amacım)
  • 3874
    kendisi geldiği zaman adnan polat; biz neeskensi getirsek bile kimsenin sesi çıkmazdı, düşünün biz neskensi yardımcı hoca olarak getirdik demişti çok iyi hatırlıyorum. belki de sadece neeskens gelmeliydi rijkaard yerine çünkü beklenti büyüktü kendisinden ama kendisinin ülke hakkında fikri yoktu. hatırlarsınız, ülkemizde bir süre geçirdikten sonra, türk futbolunda her şeyden biraz var ama hiç bir şeyden tam yok demişti ki eşsiz bir gözlemdir ama bu gözlemi yaşadığı başarısızlıklar sonucunda dile getirdi oysaki biz sistem değil de ani başarılar arayan bir ülke olduğumuz için, bize uymaması normaldi. başarılı antrenördü ya da değildi bence çok tartışmaya gerek yok çünkü artık futbol dünyasında yok neredeyse. kendisini; adınız reykard mı rijkard mı diye soru soran gazeteciye " frank " cevabını vermesi ile hatırlıyorum ki çok güzel cevap tüm türkiye için.
  • 3891
    son onbeş yıllık barcelona hegemonyası, zevkten dört köşe olan camp nou ahalisi, içerde dışarıda 5 lik 6 lık real madrid zaferleriyle sarhoş olmuş, ispanya milli takımının temelleri de o barcelona'nın üzerine inşa edilmiş, hem barça hem de ispanya, kupanın her türlüsünü almışsa, bugün messi diye bir adamı dibi düşmüş biçimde izliyorsa, bu çapsız abimizin eseridir, onun attığı temellerdir, guardiola'nın değil.

    galatasaray serüveni üzerinden frank'e çakmayı da hiç doğru bulmam. o dönemde, futbolu öyle yalamış yutmuş bir transfer komitemiz vardı ki, tüm parayı ön alana, hücuma, cambazlara dökelim, arkayı bir şekilde götürürüz düşüncesi hakimdi ve transferler bu kafayla yapıldı. futbol böyle sığ bir oyun değil.

    bu hayatta bazı insanların değeri anlaşılmaz, o da onlardan sadece biri.
  • 680
    italya'ya yarı finalde yenildikleri maçta çıkıp penaltıları kendi atmadığı için kariyeri sorgulanabilen adamdır. barcelona'yı da zaten mahallenin çöpçüsü de şampiyonlar ligi şampiyonu yapardı. (bkz: ya ben lan neyse bi şey demiyorum)

    sütoğlan editi: messi denen sihirbazı da sihirbaz yapan mahallenin sütçüsüydü bu arada...
  • 457
    futbol tarihinde fifa tarafindan haftanin takimi secilen ilk ve tek türk takimi olan frank rijkaard'in galatasarayi'ni yaratmis olan adamdir.

    kendisine homurdanma densizligini gösteren bir takim galatasaraylilara ve basina yeni gectigi bir takimda 14 resmi macta tek yenilgi bile almamis bir hocayi didiklemek icin pusuya yatmis bir takim capsiz spor basini akbabalarina bir hatirlatma olsun. sadece susun ve alkislayin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın