resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:72
Uyruk:Türkiye
  • 2402
    üzerindeki baskılar kalkmıştır,gerçi baskı onun için yalnızca motivasyon kaynağıdır.4 4 2 ye döndükten ve arka arkaya alınan galibiyetlerden sonra,iyice havaya girmiştir imparator.
    artık daha sakin kenarda,çok tecrübeli ne yapmaya çalıştığını biliyor ve kendine çok güveniyor.
    devre arasına lider olarak gelirsek,yapılacak 2-3 takviye ile playoff maçlarına kadar aradaki puan farkını açmak az da olsa avantajlı gitmek için çok çalışacaktır.
    çünkü o böyle maçları hem galatasaray'da hem milli takımda çok yaşadı,neler olup bitebileceğini o atmosferi,hakem hatalarını,sakatlıkları da düşünüp mümkün olan en fazla puan farkıyla takımın playofflara taşıyacaktır.

    ve inşallah özlenen şampiyonluğu bize getirip,3 yıldızdan birinde eksik kalan 5.şampiyonluğunu bu sezon yaşayacaktır.
  • 2403
    o'nun olduğu yerde beklentiler büyük olur.sezon başında hemen rakibi hapseden,devamlı pres yapan,golleri sıralayan bir takım bekliyordu herkes.unutulan şeyler vardı.galatasaray tarihinin en kötü sezonunu geçirmiş,camiada özgüven eksikliği tavan yapmış,takımda birlik desen ara ki bulasın,öyle bir sezonun üstüne(bkz: 2010-2011 futbol sezonu) gelmiş bir hoca.ilk geldiği sene de (bkz: 1996-1997 futbol sezonu)buna benzer bir durum vardı.takım çok kötüydü,takımın revize edilmesi gerekiyordu.hatta 9 puan geriye bile düşmüştük ama bir bildiği vardı,takım pres yapmaya çalışıyordu olmuyordu,öne çıkmasını istiyordu yapamıyorlardı,herhangi bir anadolu takımı gelip ortasahadan fırlayarak o'nun kafasındaki alan daraltmayı(bkz: ömer üründül stayla) bozuyordu.çünkü değişik bir şey deniyordu,bugüne kadar futbol oynandığı sanılan bu sikko ligde adam hücum oynatmaya çalışıyordu.önce kafasındakileri oyuncular anlamaya başladı,yavaş yavaş takımını kurdu,sistemine uymayanların bir kısmını hemen yolladı,diğerlerini zamanla eledi ama zamanla...anadolu'dan,altyapıdan gençleri çıkardı onlara güvendi,sonrası malumunuz.(bkz: road to kopenhagen).
    ikinci gelişini...irdelemeye bile gerek yok,hatırlamak bile istemiyorum.*
    2011-2012 sezonu ise galatasaray tarihinin kırılma noktalarından biridir,kolay mı o kadar büyük bir kulübün kırılma anının olması ama son üç yılda gelinen nokta maalesef öyle.ikinciliğin başarı kabul edilmediği bir camiada ardı ardına üç sezon ligde beşinci,üçüncü ve sekizinci olunmuştur.camia olarak bir travmadan söz edebiliriz.ünal aysal gibi bir başkan geldikten sonra taraftara iyi anlamda söylüyorum bir şok yaşatıldı.başkanın kafasındaki isim fatih terim olmamasına rağmen camiadan gelen sesi dinleyerek fatih terim'i getirdi.bu da şoktan sonra gelen hayat öpücüğü oldu.artık etrafta istanbul'un diğer yerlerinde korku başlamıştı,hemen karalama kampanyalarına başlandı,ikinci gelişinden bahsedilmeye başlanmıştı ki bu sefer ortaya kendi pislikleri çıktı.(bkz: 3 temmuz 2011 futbolda şike soruşturması) tabii haklı olarak bıraktılar galatasarayımız'la uğraşmayı.kaos ortamından hiç etkilenmeden moral olarak dibe vurmuş takımımızda hızlı değişimlere ihtiyaç vardı.transferler,alınanlar alınamayanlar,satılanlar satılamayanlar,gitmek isteyenler derken sezon başladı.yabancı oyuncu sınırlaması gibi bir de belanın olduğu bu ortamda takımın en iyi oyuncusu ve kaptanı da gitmişti.
    sezon istenilen gibi başlamadı,ayrıca ne oturmuş bir sistem ne de kadro vardı.oyuncuların birbirleriyle oynama alışkanlıkları da yoktu ama herkesin beklentisi çok büyüktü.belki taraftar da haklıydı kendince,son üç yıl kabus gibiydi çünkü.ayrıca galatasaray maçlarında çok saçma hakem hataları da yapılıyordu ama kolay vazgeçmek olmazdı.gelişini yavaş yavaş fark ettirdi hoca ve takımı.bu ülkede önce gol yemeyeceksin,sonra bir şekilde atıyorsun zaten ama o'nun farkı buydu,golü bir şekilde atmamalıydı,seyirciyi coşturarak,rakibi ürküte ürküte atmalıydı golünü.öyle de yapmaya başladı zaten.o'nun farkı buydu çünkü o imparator.
  • 2411
    0-2 kazandığımız, 16 aralık 2011 orduspor galatasaray maçından sonra yayıncı kuruluşa * yaptığı açıklama;

    --- alıntı ---

    "kolay olmuyor.. ordu'da antrenör değişikliği veya antrenör bırakması vardı. uzun zamandır kazanamayan ve galatasaray'ı yenmek için daha fazla mücadele etmek zorunda olduğunu bilen bir orduspor vardı. saha zemini pas yapmaya müsait değildi. ama oyun kontrollü geçti. deplasmanda kazanmak, 3 puan almak çok zor ve çok önemli. ben oyuncularımı tebrik ediyorum. haftaya kazanarak ilk yarıyı lider bitirmek istiyoruz. galatasaraylılar'dan çok mesaj geliyor. herkes çok özlemiş galatasaray'ı. biz de çok özledik. 2-0'ı daha erken yapsaydık daha kolay olurdu; ancak oyuncularımı kutluyorum, 3 puan önemliydi.

    iyi gidiyorlar ve ben de koymaya devam ediyorum. * baros'un devamlı oynamasını sağlamalıyız. baros'un devamlı oynaması çok önemli. gol atmasına çok sevindim, inşallah daha iyi olacak. elmander, yürekten oynayan biri. ikisi iyi anlaşıyorlar. elmander'in ayağı şişti ve devre arasında çıkarmak istedim ancak sonradan çıkardım. baros golcü bir futbolcu ve umarım bu golcü kimliğini sürdürür. ikisi de iyi gidiyor ve iyi gittikleri sürece sorun yok."

    --- alıntı ---
  • 2412
    3 oldu hocam, 3 fenere, 3 trabzona.
    sen 3. defa geldin galatasarayimiza.

    kredisiz seviyorum seni, babam gibi.

    tekrar soyluyorum, sezon oncesi sana inanmayanlar ya sevinmesin ya da ciksin sike sike senden ozur dilesin.

    her hafta yazacagim amina koyum bunlari.
    hala nefret doluyum onlara, yabanci hastalarina.

    sneijder, mourinho icin ' ol dese olurum ' dediginde bisey yok.
    fatih terim iyi motive ediyor denilince auvvvvvv amina koyium.
  • 2415
    --- alıntı ---

    galatasaray ankara'ya deplasmana gelmişti. takım, tandoğan semtinde bir otelde kalıyordu...
    sarı kırmızlı ekip, üst üste üçüncü kez şampiyon olmuş, teknik direktör fatih terim'in liderliğinde bir ilke daha imza atabilmek için, dördüncü şampiyonluğun peşi sıra gitmeye başlamıştı...
    fatih hoca ile akşam üstü otel lobisinde sohbet edecektik. öyle konuşmuştuk telefonda.
    otele geldiğimde, galatasaray'ın teknik direktörü kalabalık bir ziyaretçi grubuyla sohbeti çoktan koyulaştırmıştı. fıkralar, karşılıklı nostaljik paragraflar açıla saçıla yaklaşık bir saati tükettik.
    terim, daha sonra bir işimin olup olmadığını sordu. olmadığını söyledim. "birlikte bir yere gideceğiz." dediğinde, bunun, otelden kısa süreli bir kaçış için hazırlanmış program olduğunu düşündüm.
    taksiye bindik, yola koyulduk. sürprizleri çocukluğundan beri çok seven terim'in, şöförüne bile gideceğimiz yerin adresini vermediğini sezdim. o bir şey demiyordu, ben de nereye gittiğimizi sormuyordum. belli ki, bizi götüren şöföre adres daha önceden verilmişti.
    yaklaşık 20 dakika, ondan bundan konuşarak, şu anda bile hatırlamakta güçlük çektiğim bir semtte ve bu semtin büyük bir sitesinin önünde durduk. otomobilden fatih'le birlikte indim. yaşları 12-15 arası kalabalık bir grup bizi karşıladı. terim'in etrafında bir sevgi yumağı hemen oluşuverdi. yanımızda masör rıza da vardı...
    asansöre bindik, altıncı kat düğmesine bastılar. yukarıya çıktık. kapı açılır açılmaz, kadınlı erkekli kalabalık bir grup etrafımızı sasrdı. galatasaray teknik coşku ve sempatiyi koalisyon yaparak hoş geldiniz ifadeleri bir tezahürat biçiminde sunuldu. fatih beni tanıştırdı. terim'in ilk sözü şu oldu:
    "ne yapıyor benim aslan emre kardeşim?"
    gözpınarlarının kuruduğu hemen fark edilen, solgun, bitkin yüzlü bir kadın çok kısık bir sesle:
    "sizi görürse iyileşir hocam" dedi.
    içeriye girdiğimizde, bir şey hemen farkediliyordu. yer, tavan, duvarlar, aklınıza gelebilecek her alan sarı kırmızılı renklerle bezenmişti. bir sürü galatasaray formasının sırt tarafında hep emre yazıyordu. bayraklar ve flamaların üzerinde de emre adı vardı.
    posterler vardı galatasaray'a ait. ancak bir kenarında özenle yazılmış bir cümle vardı, dikkatimi çekti.
    "kısa bir süre sonra, bu fotoğrafların içinde ve benim yanımda sen de olacaksın. buna yürekten inanıyorum."
    bir şeyleri yavaş yavaş sezmeye başlamıştım. fatih'e baktım, o da fark etti, bana yöneldi. gözleri dolu dolu olmuştu.
    salona girdiğimizde, tekerlekli bir sandalyede, baştan aşağıya sarı kırmızılı renklerle giydirilmiş, soluk benizli, zayıf bir çocuk oturuyordu. fatih terim'e doğru ellerini açtı bir özlemle, anlatılmaz bir sevgiyle gülücükler göndererek bekledi. terim de aynı duygularla çocuğu kolları arasına aldı, bir baba şefkatiyle bağrına bastı.
    bu duygu yüklü buluşma salonda bulunan herkesi ağlattı. ankara'nın hala adını bilmediğim bir semtinde ve tahminimce dikmen keklikpınarı civarı bir apartmanda, küçük emre ile galatasaray'ın teknik direktörü fatih terim bir bütün olmuşlar, birbirleriyle sevgi hattı kurarak, iletişim sağlıyorlardı.
    emre-fatih buluşması bir gönül bağının elektrik yansımaları şeklinde devam etti.
    gecenin bir karanlığında, bizi getiren şöförün bile üç beş manevra yaparak bulduğu bir apartmanın altıncı katında yaşananlar, bir dramın çaresizlik fotoğraflarını yansıtıyordu.
    küçük emre, çocuk yaşta yakalandığı kanserin, kendini gün be gün ölüme götürdüğünün farkında mıydı bilemiyorum.
    ancak, fatih terim, çok insanda gelişmemiş ve asla gelişmeyecek bir insanlık görevini, duygularla ve umutlarla galatasaraylı küçük emre'nin formalarına nakşederek onun mutluluğu içim umut primleri sundu.
    üstelik yıllardan beri... mektuplarla, telefonlarla, oyuncuları göndererek, doğum günü pastaları yollayarak.
    ne yazık ki, fatih terim'in, olağanüstü çabası amansız bir hastalığa yakalanan küçük emre'yi bir süre daha yaşatmaya yetmedi.
    ailesi, emre'nin ölüm haberini iletmişler terim'e...
    "ağabey, bizim küçük emre vardı ya..." diye iletti.
    "evet."
    "ölmüş... küçük emrecik ölmüş be..."
    fatih'in boğazı düğümlendi, konuşamadı...

    ***
    yine kalabalık bir grup oluşturmuş, otel lobisinde beş çayı içiyorduk. fatih, milli takım günlerini anlatıyordu. önce futbolculuğunu, sonra da teknik direktörlüğünü.
    sohbetin en hararetli yerinde masör rıza geldi, arkasında ayakta dikildi, terim'in konuşmasının bitmesini bekledi.
    fatih, rıza'yı fark etti, "yine ne var?" dedi.
    rıza, hocanın kulağına eğildi ve bir şeyler söyledi. rıza konuştukça terim'in yüzüne bir hüzün çöktü. masörün konuşması bitince, elini arka cebine attı, cüzdanını çıkardı, bir demet doları rıza'ya verdi.
    "şimdilik idare etsin, ben istanbul'dan ona daha çok göndereceğim. öbür işlerini ben halledeceğim, merak etmesin."
    şaşırdım. yaklaşık bin dolara yakın bir para kime gitti, niçin gitti? sormadım. zaten asla söylemezdi. merakım çok arttı. rıza'yı aylar sonra sıkıştırdım.
    "ağabey nolur benden isim isteme. ancak, bir eski futbolcu. parası pulu yok. çocuklarını fatih hocam okutuyor. ev sahibi evden atmak üzereymiş, imdadına hocam yetişti" dedi.

    ***
    terim'i tophaneliler çok severler. galatasaray'a transfer olduğundan bu yana, fatih terim ile tophaneliler arasında yıkılmayacak dostluklar kurulmuştur. galatasaray teknik direktörü, boş vakit bulursa tophane'ye gider, semtlilerle vakit geçirir. fatih, buranın kendisine huzur verdiğini söyler.
    fatih, babası talat terim'i, müslümanların kutsal toprakları hacca gönderdiğinde, babasının yanında tophaneli 5 kişi daha vardı. terim, babasıyla birlikte mukaddes topraklara gönderdiği tophaneli hacıların tüm masraflarını cebinden karşılamıştı.

    ***
    imparatorun arka bahçesinde, bu yazdıklarımdan yüzlercesi, birer birer safa dizilmişler, roman olmak isterler. kimileri dizi, film, bazırları manşet olma hevesindeler.
    bunlar, nur içinde yatsın küçük emre, ankaralı futbolcu ve de sayıları çok fazla "arka bahçe" mahsullerini, hangi haberci, hangi yayıncı alıp da işlemez.
    ancak bir engelleri vardı; fatih terim bu tür haberleri, bu tür görüntüleri bir duygu sömürüsü gibi değerlendirdiği için hiç sevmez.
    sanırım, bir insana durup dururken yüksek payeler içeren yakıştırmalar veya ünvanlar verilmez. bunu taşımak gerekir...
    örneğin; imparatorluğu...

    --- alıntı ---

    kaynak = hadi bana futbol anlat (metin gören)
  • 2416
    son 10 yılda ilk defa arka arkaya 3 maçta aynı 11'i çıkaran teknik direktörümüz olmuş imparator.bu durumda her ne kadar sakatlıkların olmaması ve kadronun iyi oyunculardan oluşmasının da payı olsa da yine takdir edilecek bir durum.sonuçta sol açıkta eksiklik olmasına rağmen emre çolak'ı oynatıyor 3 maçtır.

    --- alıntı ---
    haber - araştirma:
    fatih şamlioğlu
    fatihs@sporx.com

    2010-2011 sezonunda hem yönetimsel hem de sportif olarak tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşayan galatasaray'da yaşanan tüm sorunlar artık geride kaldı. ünal aysal'ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından 'bahar havasının' esmeye başladığı sarı-kırmızılı camiada, florya'nın anahtarının üçüncü kez fatih terim'e teslim edilmesi de yaşanacak güzel günlerin müjdesi olarak değerlendirildi.

    10 yilda ilk kez olan bir şey...

    sezon başında yaptığı transferlerin de etkisiyle terim yönetiminde lige istanbul büyükşehir belediyespor mağlubiyeti ile başlayan ancak haftalar ilerledikçe toparlanma sinyallerini veren galatasaray, son haftalarda aldığı seri galibiyetler ile zirveye kuruldu. galatasaray'ın son dönemde oynadığı futbol ve aldığı başarılı sonuçların arkasında yatan en temel olgulardan biri de 'istikrar'...

    fenerbahçe, trabzonspor ve orduspor maçlarında; muslera, eboue, ujfalusi, semih, hakan balta, selçuk, melo, kazım, emre, elmander ve baros'tan oluşan ilk 11'e şans veren fatih terim, son 10 yıldaki süreç değerlendirmeye alındığı zaman ilk kez böyle bir pozisyonun altına imza attı.

    son 389 maçta arka arkaya 3 maça ayni 11 çikmadi

    son 10 yılda galatasaray'da görev yapan 12 teknik adam da bu süre zarfında oynanan hiçbir lig maçına 3 kez arka arkaya aynı 11 ile çıkmadı. fatih terim, 2002-2004'teki dönemi dahil olmak üzere ilk kez arka arkaya üç maça aynı 11 ile çıkarken, sarı-kırmızılı takımda şampiyonluk sevinci yaşayan mircea lucescu ve eric gerets de kadro istikrarını sağlayamadı ve görevde kaldıkları süre boyunca hemen hemen her maç 3-4 değişiklik ile farklı 11'leri sahaya sürdü.

    2000 sezonunun başından bu yana 389 lig maçının her iki 2 maçından birine farklı 11'ler ile çıkan galatasaray'ın, 2011-2012 sezonunda 'üç maça da arka arkaya aynı 11'ler' çıkma istatistiğini bir adım daha öteye taşıma ihtimali bulunuyordu ancak genç savunma oyuncusu semih kaya'nın orduspor maçında sarı kart görerek cezalı duruma düşmesi bu ihtimali ortadan kaldırdı.

    teknik adam sezon
    mircea lucescu 2000 - 2002
    fatih terim
    2002 - 2004
    gheorghe hagi
    2004 - 2005
    eric gerets
    2005 - 2007
    karl-heinz feldkamp 2007 - 2008
    cevat güler
    2008 - 2008
    michael skibbe 2008 - 2009
    bülent korkmaz
    2009 - 2009
    frank rijkaard
    2009 - 2010
    bülent ünder
    2011 - 2011
    fatih terim 2011 - ?

    --- alıntı ---

    istikrar çok önemli,oyuncuların birbirine alışması adına maçlarda beraber oynamaları çok önemli.allah sakatlık vermesin.

    yürüyedur imparator !
  • 2417
    belli ki gelecek yılları domine edecek bir jenerasyon peşinde. takımda muslera, semih, ceyhun, mertan, emre, sercan gibi genç ve yetenekli oyuncular var ki bence henüz mertan, sercan ve ceyhun galatasaray formasıyla kendisini kanıtlayamadı. şans buldukları zaman iyi değerlendiriyorlar. aydın, çağlar ve serkan'dan belli ki hoca da kesti umudunu. olmayacak. bir de selçuk, melo, kazım, elmander, yekta, sabri, engin, hakan gibi futbolun orta yaşı diye tabir edilen 25-30 yaş arası oyuncular var. onlar da performansları iyi olursa 3 ile 6 yıl arasında oynayacaklar ve yerlerini yenilere bırakacaklar. ayhan, baros ve ujfalusi'den de kısa vadede alabildiğini alacak. şu sıralar genç oyuncular peşinde olduğunu da düşünürsek serdar aziz ve gökhan töre gibi oyuncuları takıma katarsa mükemmel olur.
  • 2418
    adamın tillahıdır, tillahı. kulübede gördükçe takımın güven içerisinde olduğunu tekrar tekrar anımsıyorum. lakin kendisinin ceyhuna ve yektaya -sakatlığı öncesinde- neden forma şansı vermediğini pek anlamıyorum. mutlak suretle verecek mantıklı bir cevabı vardır lakin ben bu olayı bir türlü kavrayamıyorum renkdaşlar. ayhana saygım ve sevgim sonsuz bu her zamanda böyle olacak! lakin artık yaşı kemale erdi, bayrağı gençlere devretme zamanı geldi. buna rağmen halen oyuncu değişikliklerinde ilk tercih olması ve bu takımın geleceği olan ceyhun ve yekta -sakatlığı öncesi- gibi isimlerin çok fazla şans yakalayamamasına üzülüyorum doğrusu ama vardır imparatorun bir bildiği herhalde...
  • 2421
    abicim manisanın hocası fatih hocadan övgü aldım diye seviniyor , gurur duyuyor yaa! hocam sen ne büyük bir futbol adamısın yaa!! eleştirenlere falan artık boş yere laf anlatmanın bir gereği yok saygı duyalım başka oluru yok yani.

    futbol adamlığını anlatma konusunda kelimelerin kifayetsiz kaldığı insandır. kimileri için imparator kimileri içinse terminatördür!
  • 2423
    21 aralık 2011 galatasaray manisaspor maçında takımımızın servet'e rağmen gol yememesi ile bir kez daha kanıtlanmıştır ki elinde sihirli değnek vardır.

    kimilerinin menejerlik oyunlarında bile cesaret edip ilk 11 başlatamadığı genç oyunculara, o 9 haftadır forma veriyor. dahası kazanmak nedir unutmuş bir takımı, kısa sürede zirveye oturtuyor.

    kapkaranlık geçen 2010-2011 sezonundan sonra aydınlık günlere kavuşmak hayal gibiydi bizler için. sayesinde bu gerçekliği yaşıyoruz.

    büyüksün grande !
App Store'dan indirin Google Play'den alın