resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:72
Uyruk:Türkiye
  • 18026
    15 aralık 2018 başakşehir galatasaray maçı üzerinden asla eleştirilmemesi gereken hocamızdır. bu sezon bencede formsuzdu. ama kabul etmek gerekirdi ki öncelikle bu maçta yenilmememiz lazımdı. futbolcular ortada, forvet yok. futbolcular yapboz gibi zırt pırt gidip geliyor. yahu yine de gollük 3 net pozisyon harcadık. ne yapsın fatih terim mi atsın onu da? kalas forvetler atamıyorsa ne yapsın adam. gençleri oynat demek kolay. ama herşey kötü giderse gelip burada hepsine yine laf edecek sizsiniz. bu şartlar altında benim diyecek lafım yok. haftaya başakşehir puan kaybeder, biz kazanırsak 2 maça inecek puan farkı, merak etmeyin bu takım bu sene en kötü 2. bitirir. her sezon şampiyon olamayız. maalesef eli hazırda klavye başında bekleyen arkadaşlar, esas başlık burası değil. biliyorum kızgınsınız ama sonuç her şeye rağmen hiç yoktan iyi.
  • 18027
    malesef çok formsuz. hatalarında ısrar ediyor.

    selçuk galatasaray'da oynamaz. linnes ise oynar. 15 aralık 2018 başakşehir galatasaray maçı'nda ikinci devre takıma girmesi gereken isim linnes'ti.

    rodriguez'in yeri skor olarak önde değilsek sağ açıktır. bu adam sağda üretken. eren'e bile gol attırıyor. çizgide kademesine giren adam olmuyor ve istediklerini çok rahat yapıyor.

    inat etmemesi gerek. ligin en iyi kanat oyuncusunu yok ediyor. galatasaray kazanamıyor. sıfıra inmezsek eren gol atamaz. bizde sıfıra inebilen iki oyuncu var. biri linnes diğeri rodriguez. hoca onlar sıfıra inmesin diye ne lazımsa yapıyor.

    mevcut form durumuyla oyunu topu feghouli ile buluşturmak üzerine kurgulamalı.
  • 18029
    takimda neler oldugunu, antremanlarda gosterilen performansin nasil oldugunu, oyunculara verilen bireysel taktiklerin neler oldugunu bilmeden o kadar cok sey varsayip hocaya isini ogretmeye calisiyoruz ki hayret ediyorum bazen.

    dis kapinin dis mandali olarak, odanin kendisine "ya sen de hic odaya benzemiyorsun" diyoruz, odanin kendisini goremeden, icine girmeden.

    herkes teknik direktor ve futbol uzmani bu ulkede. biraz haddimizi ve bilgimizin limitlerini bilip konusmak lazim.
  • 18033
    devre arasına çok odaklamış hocamız. ben aşırı üstüne gidilecek bir mesele görmüyorum aslen. mesele açık, atamıyoruz, değerlendiremiyoruz. 15 aralık 2018 başakşehir galatasaray maçında da gördüğümüz üzere yakalıyorsan kaçırmayacaksın. fatih terim şu an kadrodan alabileceğini alıyor bana sorarsanız, orta sahası çökmüş bir kadrodan ki burası çok önemli.

    ali yavuz kol-yunus akgün eleştirilerine de katılmıyorum bu oyuncular şu kadro yapısı içerisinde fark yaratabilecek oyuncular değiller, yunus'u 11 aralık 2018 galatasaray porto youth league maçında özellikle takip ettim, topsuz oyunda yok. kolay düşüyor, fazla bencil, pas opsiyonlarını değerlendirmiyor, fiziği zayıf. çok erken onun için. ali'yi ise bilmiyorum gerçekten. ama bildiğim tek bir şey var ki. devre arasında iyi transferler yapabilirsek özellikle hücuma çok şey değişir. feghouli ritmini fena buldu. bana kalırsa idareten melo-sneijder ikilisi gelmeli, sneijder-feghouli-belhanda üçlüsü bombastik bir üçlü olur. bir de forvetle tadından yenmez. biz bu ligi şampiyon tamamlayacağız içime öyle doğuyor, eminim ki terim de bu seneyi atlatmanın çok önemli olduğunun farkında.
  • 18034
    kontrolü kaybetti bu sezon.

    2 kasım 2018 galatasaray fenerbahçe maçı'nda 2-0'dan 2-2'ye maç veren(üstüne üstlük yenilmenin de eşiğinden dönen) takımın hıncını hakemden çıkartmaya çalıştı. ''maçın a..... s.....'' dediği kişinin hakem fırat aydınus değil; 2-0'dan sonra ciddiyetsiz, laubali ve gayretsiz oynayan sahadaki oyuncular olması gerekiyordu. kendisi kontrolü kaybettiği gibi oyunculara da, hasan şaş'a da hakim ol(a)madı; yardımcı antrenörünün sahada rakip oyuncuyla kavga etmesine bilerek ya da bilmeyerek göz yummuş oldu. netice olarak kimi haklı, kimi haksız nedenlerle oyuncular ve kendisi ceza aldı; zarar gören de galatasaray oldu.

    evvelinde çok mu iyiydi takım? kesinlikle hayır. hocanın hayâlindeki şampiyonlar ligi'ne hazırlanışını da hiç beğenmedim. kısıtlı imkânlar ve rotasyonu dar bir oyuncu topluluğu ile gittiğin turnuvada takımın kondisyonunun, fizik kuvvetinin üst düzeyde olması gerekirdi mantıken; kuzey ve baltık ülkelerinin kompakt/sıkı oyun anlayışında olduğu gibi. ancak helva gibi bir gruba düşmemize rağmen, fizik olarak ezildik; herhalde turnuvanın en az koşan 3-5 takımından birisiydik. hâliyle bu kondisyon ve fizik kalite lig maçlarına da yansıdı, takımdaki tüm oyuncuların adale sakatlıklarına ek olarak herkes 75. dakikadan sonra selçuk inan'a bağladı, kadife gibi oldu.

    forvetsizlik var, doğru. bu yönetimin beceriksizliğidir. ancak kim ne derse desin bu sezon hocayı ben beğenmedim.

    #kenetlen mesajı verip taraftarı öne sürmesi güzel hocam, ancak önce sen kendi üzerine düşeni yapacaksın. aksi hâlde hem bu tür söylemlerinin ve hakemlerle savaşlarının anlamı ve etkileyiciliği kalmaz, hem de her lafında ön cepheye atlayan taraftar boşa çıkmış olur.
  • 18037
    bence eren'i oynatması inat değil, yönetime bir mesaj. sene başında daha transfer dönemi başlar başlamaz, "stopere gerek yok, orta saha ve forvet alınsın yeter" kafasındaydı. ozan'ın oynama fırsatı bulması da biraz bu yüzden. stopere gerek yok kısmını daha geçen sene nisan mayıs aylarında ozan'ı az dakikalarda da olsa oyuna alarak, ya da basına açıkça ismini vererek belli etmişti. tabi bir de donk var stoper oynayabilecek. yani stoper'i ozan'la ve donk'la tölere edebilirim niyetindeydi. forvet kısmında benzer bir şeyi niye yapmadığına gelirsek, eren'in yerine de genç bir çocuk koyar, o da başarısız olur, tepkileri de kendisinden savuşturur, "bakın genç de oynatıyorum, daha naapayım?" gibi bir şey yapabilirdi. bu altyapı çıkışlı genç forvetin başarısız olma senaryosuydu. ola ki başarılı oldu, o zaman da yönetim altyapıdaki her genç çocuğun iyi olduğuna kanacak, hocadan transfer yerine altyapıya gitmesi beklentileri çıkacaktı. yani terim transfer isterken, aslında yönetim dolaylı da olsa elindekilerle idare edip, gerekirse altyapıya yönelmesi kafasında olacaktı.

    bence çok net bir şekilde cengiz, albayrak, artık kim varsa onlara bu forvetsizliğin bedelini kendince ödetiyor.

    alttan alta mesaj vermeyi seven, bu gizli mesajlarla gerek başkanlara, gerek yöneticilere, gerek rakiplere, gerekse taraftara laf yetiştiren bir isim fatih terim. bunu kötü bir şey olarak söylemiyorum, mizacı bu adamın. ayrıca bir anlamda iyi bile olduğunu söyleyebilirim, öteki türlü "başka türlü forvet alacakları yok, ben de eren'i oynatarak neye mahkum kılındığımızı görmelerini istiyorum" cümlesini daha kibar da diyebilirdi. böyle yapsaydı eğer taraftarın yönetime olan ateşini harlar, takım içindeki huzursuzluğu da artırır, eren'i de iyiden iyiye küstürürdü. sorumluluğun kendi kalan kısmını ise savuşturmuş olurdu. aslında bu cümleyi yine sarfediyor, fakat cümle kurarak değil; eren'i mümkün olan her maç ilk 11'de başlatarak. kendi içimizde demiyor muyuz, "yine mi bu?" diye. işte hoca da bunu içinden diyor, fakat bizlerin ve aslında yönetimin bunu düşünmesini istiyor.

    bunlar benim şahsi fikirlerim, tam tersi bir şekilde yanılıyor da olabilirim.
  • 18038
    eren'i neredeyse her maç oynatması konusunda kendisine çok da kızamadığım hocamız. zira yok. yok yani. ben de bir ara "santraforsuz oynayalım" diyordum da, onu yapabilmek için bütün yaz bu sistemi çalışmış olmaz lazım. takımı ona göre kurmuş olmak lazım.

    "altyapıdan bir genç oynasın"cıları anlıyorum ama bu makul değil. olmaz. olmaz yani. çünkü eren en azından uzun. yani top filan çarpabilir bir ümit.

    bu takımda santrafor yok arkadaşlar. muğdat filan demeyin. muğdat bu takımda top toplayıcı bile olamaz. onun seviyesinin çok üstünde galatasaray. eren kadar bile oynayamaz muğdat. oynadığı maçlarda gördük zaten.
  • 18040
    fenerbahçe maçından sonra takımın aldığı cezalar oyuncunun aldığı cezalar teknik heyetin, yönetimin aldığı cezalar içinde en çok bizim hızımızı kesen ceza fatih terim’e verilen ceza oldu. özellikle onun olmadığı başa baş giden maçlarda yapacağı taktik ve motivasyonuyla maç çevirebileceğimiz veya skoru koruyabileceğimiz bir çok maç oynadık. ancak hiçbirinde fatih hoca olmadığı için örnek verdiğim hiçbir maçı kazanamadık.

    fatih hocaya verilen ceza daha geçen seneden planlanmış bunun haberleri çıkmıştı geçen aylarda mustafa cengiz engellemiş felan diye. zamanını bekleyip en doğru yerde aldılar hocamızı bizden. oysa ki fenerbahçe maçından sonra bu kadar yangın yapmaya gerek yoktu özellikle fatih terim gibi bir tecrübenin bunu yapmaması lazımdı. fatih hoca yaptığı açıklamada haksız demiyorum ama o açıklamaları onun yapması yanlıştı, ha yönetim o sıralar dut yemiş bülbül gibiydi orası ayrı. ancak konumuza gelecek olursak fatih hoca bu cezayı almasaydı konya rize maçlarını alırdık bu da eder 4 puan daha beşiktaş maçını felan saymadım bile.

    olan oldu yapacak birşey yok şu an puan farkı 8 ve hocamız bir süre daha bizimle değil bu süreyi ne kadar az zararla atlatırsak kâr. fatih hocanın cezası bitene kadar puan farkı 5 puan felan olursa devre arası transferleriyle tekrar şampiyonluğa emin bir adım atmış oluruz allah hocamızın ve bizim yardımcımız olsun.
  • 18041
    hocanın eren'i oynatmaya devam etmesinin bence tek bir sebebi var; savunmamıza baskı yapıldığında topu eren'e doğru şişirmek, dönen topları da orta saha oyuncuları ile toplayıp hücum geçişini bu şekilde sağlamak. ha, eren çok mu hava topu kazanıyor ya da kazandığı hava toplarını çok mu etkili yerlere indiriyor, elbette hayır; ama eren'in en azından bu işi muğdat'tan falan daha iyi yaptığını düşünüyor hoca, bu da doğru zaten. fakat, savunmadan pivot santrafora uzun oynayarak hücum etmek diye bir ilkellik mi kaldı bu çağda? bir büyük takımın sürekli yapacağı iş midir bu? olur dakika 80, geridesindir, dönersin doldur boşalt futboluna, hadi bir nebze anlarım; ama savunmana baskı yapıldığında tüm maçı böyle mi oynayacaksın? ha, şunu da söyleyim; devre arasında santrafor transferi yapılabilirse, alınacak santrafor da büyük olasılıkla pivot özellikleri olan bir santrafor olacak yine, ben öyle tahmin ediyorum. çünkü, hocanın savunmadan hücuma geçiş için başka bir strateji üzerinde çalışmaya falan mecâli yok benim anladığım kadarıyla.

    kimse kusura bakmasın da, geriden oyun kurma şablonumuzun -baskı varsa- topu eren'e şişirmekten ibaret olması da elbette hocaya yazar. 15/12/2018 tarihli başakşehir maçında başakşehir'in santraforu bajic'ti, o çıktıktan sonra da adebayor girdi oyuna. bu oyuncuların ikisi de hava topu kazanma, top tutma, duvar olma işini eren'den on kez daha iyi yapar. ama, kaç kez gördünüz başakşehir'in biz onların savunmasına baskı yaparken topu bu oyunculara şişirdiğini? kaldı ki biz onlara nazaran daha önde baskı yaptık bu maç. ama, adamlar topla çıkmaya çalışıyorlar savunmadan; onların kurgusu bu. sırf mert'i bile bu pasla çıkma işini daha iyi yapabildiği için kaleye koydu bu sezon abdullah avcı. yanlış anlaşılmasın, abdullah avcı'nın fatih terim'den daha iyi hoca olduğunu falan söylemiyorum elbette; ama geçen sezon yanlış hatırlamıyorsam bir büyük maçta (fener maçı olabilir) sırf bu savunmadan topla çıkma bokuna kritik bölgede top kaybedip saçma sapan bir gol yemişti başakşehir ve o maçta dahi vazgeçmemişlerdi baskıyı pasla kırmaya çalışmaya devam etmekten. yaz döneminde bunun üzerine daha da fazla çalışmışlar sanırım. demek ki çalışınca da oluyor bazı şeyler. kimse, hocanın bunu çalıştıracak vaktinin olmadığını falan da söylemesin. geçen sezon sarri'nin napoli'si milik sakatlanınca mertens'i attı santrafora/sahte 9 pozisyonuna. yarım metrelik adama uzun oynayacak hâlleri olmadığı için de ne kadar baskı görürlerse görsünler topla çıkıp hücum bölgesine o şekilde yerleşmeye çalıştılar. ha, evet, onların jorginho'su vardı; ama jorginho'yu jorginho yapan da yine sarri'ydi. fatih hoca ise canı sağolsun da hiçbir şey denemiyor bu sezon. mecburiyetten üçlü savunmaya dönmesini falan bi' geçelim. ya da başka bir örnek vereyim... bu anasını sattığımın topunu zorla mı veriyorlar bize. topla çok oynamazsın, topu rakibe bırakırsın, koyarsın ileri uca pırpır bir üçlü, kontra futbolu denersin; tutar ya da tutmaz, en azından denersin. ha, yakışır mı büyük takıma ana stratejinin kontra olması, elbette yakışmaz; ama topu eren'e şişirmekten daha ilkel değil abi kontra futbolu. sonra da yaparsın ara dönemde transferlerini falan, ne oynatmak istiyorsan ona dönersin. koca bir ilk yarıyı bir sonuç alınamadığını gördüğün, alınamayacağını bildiğin şeyle geçirmezsin en azından; biz de ''hocanın denemediği şey kalmadı; ama olmuyor anasını satayım'' deriz.
  • 18042
    bu soruyu sormaktan vazgecmeyecegim.
    kendi dogrulari var terim’in. aslinda buna inat diyoruz.
    birini oynatma dersen nafile o bildigini okur. eyvallah tamam da sezon basindan beri sofian feghouli neden oynatilmadi. bir cok eksiye bogulan mesajim var feg ile ilgili.
    takima akil katan, pas istasyonu olan ve sorumluluk alan bir oyuncu resmen tercih edilmedi ayni linnes gibi.
    onun yerine sinan, onyekuru falan oynadi ve eminim sakatlanmasa yine feghouli tercih edilmeyecekti.
  • 18043
    hadi eren'i zorunluluktan oynatıyoruz da bu selçuk nedir hocam diye dert yanmak istediğim hocamız. seni her önemli maçtan önce yüzüstü bırakan bu odun parçasına hala sabır göstermene çok şaşırıyorum hocam. gitmedi diye küstüğün ve sinan'a tercih ettiğin feghouli azcık kıpırdanınca neler çıktı hocam. böyle potansiyeli olan adamı da en iyi kurcalayacak hocalardan birisin hocam. sinan'a sabredeceğine şu feghouli'yi erken çıkarsaydık ortaya be hocam.
    hocam hadi eren zorunluluk da bu selçuk hala ne vaadediyor hocam? adam 45'te giriyor, gücü yetmiyor ama bir sonraki maç nasıl hala oynayabiliyor hocam. 3. döneminde altyapıya kazandırdığın çocuklar orada dururken yanında yöresinde kimse yokken top süremeyen selçuk'tan hala ne umuyorsun hocam.
    2017-18 sezonunda çat diye maicon'u kesip kendi planını işleten bir hocadan bahsediyoruz ama bu sene tek plan eren!
    ama bana en çok dokunan kısım kurtarıcı olarak sürekli selçuk ve ömer bayram hamleleri.
  • 18044
    selçuk konusu dışında hiçbir hatası olmayan efsane teknik direktörümüz. kendisinin varlığı camia için bir şanstır.

    bu sezon özelinde kesinlikle kendisine kızmam. yönetim olarak adamın istediklerini yapmayı bırakın, nasıl olsa hoca bir şekilde çözer diye kasılıp koltuklarınıza yaslandınız. takımın durumu ortada.

    ama tekrar söylüyorum, şu rezalet selçuk'un yerine celil 50 defa oynar hocam bunu sen de biliyorsun. gel vazgeç şu sevdadan.
  • 18045
    (bkz: #2561699)

    fatih hoca’ya ulasmasi gereken bir yazi bu. serde matematik fen kafasi var, kalemimiz kuvvetli degil. dusunduklerimin kelimelere dokulmus hali bu.

    kendini gereksiz baskiya surukleyen, bazi seylere kendi kendini kapatan, taninmaz hale gelen teknik direktor.

    bir salsa kendini basari yine kacinilmaz olacak. mesaj kaygisindan kurtulmasini salik veririm nacizane.

    gercek terim bu degil.
  • 18047
    geçtiğimiz sezon takıma geldiğinde, gerek devre arası olması, gerek takımı kendi kurmaması, gerekse mali sıkıntılar ve seçim sebebiyle transfer konusunu yaza bırakmıştı. o sezon takıma yeni transfer gomis, mariano, fernando, maicon, latovlevici, denayer, belhanda ve feghouli ilk 11'in demirbaşlarıydı. ndiaye de böyleydi, ancak bir maç oynatıp, devre arası stoke city'e transferi gerçekleşmişti. hoca da yılların piri, düşündü ki, "madem transfer yapamıyorum, bari bunları posasına kadar kullanayım, sezon sonu şampiyon olayım, sonra belhanda'yı da dehler, maicon'u da sepetler, gomis'i de iyi paraya elden çıkartırım".
    hiç de mantıksız değildi. zira terim'in kafasında senelerdir oynattığı ve oynatmak istediği futbol prototipi belli. hoca sürekli atak yapan ve topun mümkün olduğu sürece kendisinde kalmasını isteyen birisi. ancak elindeki yaşlı ve seneye 1 yaş daha yaşlanacak kadro istediklerini yapmasına müsade etmeyecek. fatih terim pragmatist bir teknik direktördür, yılların faydacısıdır. herkes mustafa denizli, aykut kocaman, mourinho bilmem ne der, fakat bunca senedir futbol izlerim, pragmatist teknik direktör diye sorulursa, ilk olarak kendisinin adını veririm. olayları kısa-orta-uzun vadede değerlendirdiğimizde, yaptığı her olayın -ister olumlu bitsin, ister olumsuz- pragmatist bakış açısıyla yapıldığı konusunda her şeyimi veririm. bu 1996'da da böyleydi, 2018'de de böyle.

    gelelim 2018 mayısına. takımın suyunu çıkartıp şampiyon da oldu aslında. çünkü tudor, 2017 yazında oynatmak istediği futbolun oyuncularını transfer ettirmiş, ama iyi, ama kötü kafasındaki taktik şablonu oyuncularına da bir şekilde aktarabilmişti. taktik konusunda sınıfı geçen, ancak oyuncu yönetimi ve baskı kaldırma konusunda malesef beklentileri karşılayamayan tudor* ile yollar ayrılıp, takımın ekmek ve su gibi ihtiyacı olduğu kişinin dönmesiyle, ipler fatih terim'e teslim edildi. pragmatist diye boşuna demedim hocaya, o da takımın oturmuş düzenine daha sağlam oyuncu yönetimi, yönetim ve taraftar arasındaki bütünleşme gibi bir şansına da sahip olunca sezon sonu şampiyonluk apoletini takmasını bildi.

    hatırlar mısınız bilmem, fatih terim'in yardımcısı levent şahin, şampiyonluk sonrası bir demeç vermişti; "gelecek ve gidecek oyuncuların hepsi belli, raporlarımız hazır, transferler gelen ve gidenler hepsi kampın ilk birkaç gününe kesinleşir" şeklinde. işte bu durum, aslında sezon devam ederken ve hoca gelir gelmez aşağı yukarı şekillenmeye başlayan bir rapordu. ne gomis, ne belhanda, ne maicon, ne latovlevici hocanın mecbur kalmadıkça oynatacağı tipte oyuncular değil. gomis iyi bir skorer, net bir golcü, ancak takım oyununda yok. hava hakimiyeti ve top saklama özelliği ile takımın rakip yarı sahaya yerleşmesine olanak sağlayabilecek bir tip değil. daha çok geçiş oyununun golcüsü. belhanda da aynı şekilde, hocanın pek tercih etmediği bir tarzda. ne tam bir sekiz numara, ne tam bir 10 numara, ne de kanat oyuncusu. zaten kendisine gelen eleştiriler de bu yöndeydi. maicon'un da fiziksel bazlı dezavantajları ve latovlevici'nin hiçbir zaman galatasaray ilk 18'ine girebilecek kapasitesinin olmamış olması, hocanın takımı baştan aşağı bir revizyona götürme isteğine neden olan küçük birkaç sebepti. kendi kurmadığı ve sezon sonu şampiyon olunacak şekilde ayarlanan bütün planlar gerek hocanın şansı, gerekse planların isabetli olmasından dolayı işe yaradı ve şampiyonluk geldi.

    geçen sene burada ben okurken birçok yazar şunu dile getirdi, "hocanın geçen senelere nazaran oldukça sakin ve daha oturaklı bir görüntüsü var" diye. işte bu oturaklı ve bilge görüntünün altında bence bütün bu geleceğe dair olan bu planlar vardı. bu sene, 2018-2019 sezonu ilk yarısında oynanan fenerbahçe maçından itibaren hocanın şalterlerinin de atması, bir anlamda artık patladığının göstergesi. hakem hataları ve tff tarafından sürekli tetikte beklenilmesi, forvet transferinin yapılmaması, elde olan üç beş milyon euro'nun tamamının emre akbaba'ya harcanmışken, onun da daha 5 tane 90 dakika bile oynayamadan sakatlanmış olması, haliyle hocanın moralini altüst etti. fenerbahçe maçındaki fırat aydınus saçmalaması, akabinde takımın sürekli öne geçtiği maçlarda hem oyunu hem de skoru bir şekilde rakibe teslim etmesi de eklenince iş çığırından çıktı ve fatih terim'in haklı bir şekilde isyanıyla ceza alması gerçekleşti.

    peki bundan sonra ne olacak?

    bundan sonra yazacağım şeyler benim kişisel beklenti ve fikirlerim olduğu için, hiçbir dayanağı yoktur. yani tamamen sallıyor da olabilirim, ya da iyi bir yüzdeyle olayları tutturuyor da olabilirim. tamamen şans.

    öncelikle şu entryi atayım

    (bkz: #2561635)

    burada fatih terim'in, neden sürekli eren'i oynattığını yine kendimce açıkladım. hoca yönetime karşı bence kasıtlı bir garez gütmüyor, ancak beceriksizlikleri konusunda sinirlenmiş. bu kasıtlı bir garez olmaması, transferin yapılmamasının, mecburi bir finansal fair play hamlesinden ötürü olduğunu biliyor. biliyor bilmesine de, koskoca fatih terim'in, yalnızca kasımpaşa'dan gelmiş bir eren derdiyok ile avutulmasını da kendisine yediremiyor. 7 şampiyonluk, 1 uefa kupası, bilmem kaç tane ıvır zıvır kupa kazanmış bir adam olsam, ben de böyle düşünürüm. belki de daha fazla egolarım olurdu. o yüzden, bu durum şeklen ve mantıken yanlış olsa da, işin içine kazanma ve kazanmışlık psikolojisi girince, böyle düşünmek normalleşebiliyor.

    bundan sonra olacaklar değil de, olması gerekenleri yazmak istiyorum. abdurrahim albayrak, artık bir zahmet kazanılan maçlarda mikrofonlara bülbül gibi ötmemeli. başkan da garip garip açıklamalar ve ramazan davulcusu gibi maniler söylemek yerine bir an evvel kulübe hem transfer, hem de diğer giderler için bir kaynak yaratır ve devre arası da 2, mümkünse 3 transferin bitirilmesi için bir an evvel başlar. hatta çoktan başlamış olması gerekiyor.*

    zira fatih terim'in hayatındaki son galatasaray kariyeri de tatsız bir şekilde son bulmuş olabilir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın