vallahi yaşından ve geçmişinden beklediğim ağırbaşlılığı göremiyorum kendisinde, doğruya doğru. geçen sezon ortasından bu sezonun başına kadarki ağırbaşlı, olgun ve en önemlisi doğru dürüst söylemlerde bulunan vakur hâllerini görünce gayet mutlu olmuştum. ancak görüyorum ki yanılmışım. özellikle son iki haftadır kılıçları çekmiş, yel değirmenleriyle savaşır bir hâli var. farkında olarak ya da olmayarak bu hâlleri takım ve taraftar psikolojisi üzerinde de olumsuz etki yaratmaya başladı.
bu kadar gündem olmanın, büyük laflar söyleyerek taraftarın altına bir parmak bal çalmanın ve medyaya malzeme vermenin herhangi bir faydası yok. şu anki durum tam olarak geçen sezonki olaylı beşiktaş-fenerbahçe maçına döndü. o maçlar sonucunda aslında şampiyon olsa da kimsenin şaşırmayacağı bir
beşiktaş, şenol güneş'in sahaiçi olaylara müdahil olması ve sürekli şekilde yıpratılması/yıpranmayı tercih etmesi sebebiyle tabiri caizse götü başı dağıtmıştı. mevcut durumda geldiğimiz noktayı oldukça benzer buluyorum: olaylı ve günlerce konuşulan bir maç, havada uçuşan cezalar, gündemde olan ve sırf gündemde olduğu için bile ister istemez yıpranan bir
fatih terim ve
galatasaray takımı.
kaldı ki
terim'in medya yönetimi de hiçbir zaman iyi düzeyde olmadı(kendisini bu anlamda suçlu bulsam da asıl suçlunun yönetim olduğunun farkındayım. o denli sorumsuz ve duyarsız konuşuyorlar ki, ortamda ciddî bir otorite boşluğu oluşuyor. bunu hem yapamadıkları skandal forvet transferinde, hem de
fenerbahçe derbisinde olan olaylara yönelik somut ve ciddî bir adım atmamalarından ötürü anlıyoruz. genel olarak kulüpte bir sahipsizlik, bir ''kısmetse olur'' havası var gibi). kişiliği ve kimliği gereği medya önünde bu denli olması elbette anlaşılabilir, ancak netice itibariyle tüm bunların yarattığı dejenerasyonun sizde, kulüpte ve takımda olan etkilerini de iyi şekilde tartabiliyor olmanız da gerekmekte.
terim'de bu özellikleri göremiyorum(bu tür söylemlerin piri
mourinho elbette ve
mou'nun günümüz kamuoyundaki imajı da ortada).
galatasaray, bahanelerin arkasına sığınacak bir kulüp değildir ve olmamıştır.
beşiktaşlılar gibi mağdur edebiyatı yapıp zırlamak da
galatasaray taraftarının geninde yoktur.
fatih terim fenerbahçe maçının suçunu hakemde değil, evvelâ kendisinde ve oyuncularında aramalıydı. kendi içinde iç hesaplaşmasını yapmış mıdır, çıkarması gereken dersleri çıkarmış mıdır orasını bilmiyorum ama maçtan sonra hakemi suçlaması doğru değildi. 2-0'dan 2-2'ye maç vereyazmışsın(maç 2-4 de bitecekti az kalsın), kalecin son dönemde berbat ötesi bir performans sergiliyor(kulübede alternatifi yok, eyvallah) ve açıkça maç verecek hatalar yapıyor, maç 2-1'ken ölü
fener'in uyanmasını ve göz göre göre, herkesin eli böğründe beklediği golü kenardan izlemişsin,
rodrigues,
n'diaye gibi oyuncuların vasatı bile geçememeye başlamış, takımda sakatlıklara ek olarak genel bir ruhsuzluk ve kaos hakim olmaya başlamışken kimse hakem dememeliydi bence. terim'de maç sonu olan kavgaları ayıracak, provokasyona mahal vermeyecek ve cezaları engelleyecek yetenek ve karakter olduğunu bal gibi de biliyoruz. hadi futbolculara seyirci kaldın, neden
hasan şaş'ı durdurmazsın? madem hakkında kötü niyetleri olan bir federasyon ve açıkça ''düşmanlarının'' olduğunun farkındasın, neden ellerine malzeme veriyorsun ki?
galatasaray'a yakışan, rakip futbolcuya kenardan gelip saldıran yardımcı antrenör müdür?
kısası: sakatlıklar bel büktü, eyvallah. gerzek yönetim
sinan/
eren gibi ligin en kötü forvet hattına bizi ve seni mahkum bıraktı, ona da eyvallah. ancak temel başarısızlığı dışarılarda suçlayarak aramak olmuyor hoca, yakışmıyor. bak, benzer hakem hataları yüzünden
istanbul'daki
schalke maçından 1 puan aldık, hakem rakibin 2 penaltısını vermedi.
kritik bir döneme girdik, öyle cezalar ve mel'un sakatlıklar var ki takım kendisinin olmadığı dönemde lige havlu bile atabilir. umarım hoca da bunun bilincindedir ve artık bundan sonra sahadaki işini twit atarak, polemik yaratarak gölgeleme tuzağına meyletmez.
