resim
Claudio Cesare Prandelli
Görev:Teknik Heyet Sorumlusu
Takım:İtalya
Yaş:68
Uyruk:İtalya
  • 46
    neredeyse bütün oyuncuları tarafından çok sevilen bir adam.
    italyan futbolu ile az-çok ilgilenenler, riccardo montolivo, giampaolo pazzini gibi bugünün önemli oyuncularının "üretildiği" altyapı olan atalanta bc altyapısını bilir.
    işte kendisi, 1990-1997 yılları arasında atalanta genç takımı'nın hocalığı ile teknik adamlık kariyerine başlamış.
    2012 avrupa kupası'nda gerçekten sanki louvre'da geziyormuş hayranlığı veren bir futbol oynatmıştı gerçekten.
    şahsen 2014 dünya kupası'nda ingiltere'yi 2-1 ile geçtikleri maçta da çok büyük keyif almıştım takımını izlemekten.

    detaylarını (bkz: #1477289) nl giride belirttiğim üzere, italyan futbolunun -daha da doğrusu italya'nın ülke olarak- yaşadığı ekonomik sorunlara karşılık, eskilerin şaşalı kadrolarına da sahip olmayan ülke futbolu için bir tedaviydi prandelli.
    fiorentina'da da önemli işler başarmıştı açıkçası.

    prandelli'den bahsederken, "kurduğu takım" diyemezsiniz; "yarattığı takım" daha doğru, daha gerçeğe yakın bir betimleme olur.
    herkesin her işten biraz yapmasını ister mutlaka prandelli takımında.
    mesela bize gelse, eminim veysel sarı'yı çok sevecektir.

    beni endişeye sevk eden tek şeyse, en çok yine 2014 dünya kupası'nda kaybettikleri kosta rika maçı ve yine her ne kadar hakemin yüksek bir çabası ve etkisiyle de olsa kaybettikleri uruguay maçlarında inanılmaz temposuz ve ilerde çoğalmakta aşırı zorlanan italya'ydı.

    açıkçası italya kadrosu da hareketli bir hücum oynamaya uygun değildi de diyemeyiz.
    mesela balotelli -ki çok çok severim zibidiyi- ısrarı gereksiz ve yanlıştı.
    uruguay maçı'nda cassano'yu oyuna geç alması, önce parolo'yu tercih etmesi, genel olarak verratti'yi verimli kullanamaması falan ve italya'nın "oynayamadığı" futbol biraz düşündürdü açıkçası.
    ama biraz.
    birincisi montolivo, oyun planının çok önemli bir parçasıydı ve ondan mahrum kaldı,
    ikincisi ise çünkü prandelli, "sürekli değişim"i şiar edinmiş bir abimiz.
    melo, selçuk, yekta, veysel ve hatta umut gündoğan gibi orta alan oyuncularını,
    alex telles gibi ve -gülmeyin lan-sabri gibi kanat beklerini sever.
    ilerde bruma gibi adam eksiltebilen adamları da kullanmasını iyi bilir.

    ama ünal aysal'ın ısrarla işaret ettiği ve erdal keser'le birlikte yürüttükleri "alman ekolü"yle uzaktan-yakından ilgisi yoktur.
    disiplinsiz diyemem. mancini gibi her şeye aşırı profesyonel yaklaşan birisi de değildir.
    ama amaçlanan alman disiplinine sahip değildir.
    oyuncularını azarlamaz. trip yapmaz. kaybettiklerinde ve hata yaptıklarında dahi üzerlerine gitmez.
    daha çok nasıl desem, anne-babalarını kaybetmiş kardeşlerden en büyük "abi" gibidir.

    gönlüm çok ister ki gelsin ama işaret edilen adam değildir.
    bir ihtimal, aysal "fırsat transferi" moduna geçerse, değerlendirmek ister.
    keşke be gözüm.
  • 1448
    kendisine sabredilmesi isteniyorsa kendisinin de eninde sonunda filiz verecek bir projeye sahip olması gerekiyor. aramızda prandelli'nin ne yapmaya çalıştığı hakkında fikri olan veya bir projesi olduğuna inanan var mı? şampiyonlar liginde gelen geçenden fark yiyoruz ''önceliğimiz lig'' savunması geliyor, geride kalan 6.hafta boyunca takım doğru dürüst top oynamadı takımın futbolu eleştirilince ''daha hazır değiliz çalışmamız gerekiyor'' savunması geliyor. tek soru yaz kampı boyunca bu takım, bu hoca ne yaptı?
  • 2524
    kendisini rasim ozan'a, kendisini getiren ünal aysal'ı da allah'a havale etmemi sağlayan adam bozuntusu. büyük başkan ünal aysal cebinden ödese de hatasını kapatsa bari ama nerde.

    tanım: italya milli takımı'ndan kovulduktan sonra galatasaray'a 4-5 ay tatile gelen ve 3 milyon artı primler ile emeklilik ikramiyesini almış hırsız. atatürk havalimanı'na inmesinde kimin emeği varsa burdan selamlarımı yolluyorum onlara.

    dip not: gideceğin yeni takımın her maçın sonucunu takip etmeyen, yenilmen için her türlü totemi yapmayan fenerli olsun.
  • 815
    takımdaki genel kötü ruh halini isteksizliği geçtim, taktiksel olarak hata üzerine hata yapan teknik direktör. kendisi hakkında nötrdüm ama umutluya daha yakındım. mesela mancini için hep umutsuzdum. yani öyle şekilci fanboy değilim. bunun sebebi hem aynı bizim geçen seneki gibi prandelli'nin ilk göreve geldiğindeki italya gibi çöküşte olan bir takıma geliyordu. italya'da bu kara bulutları çok iyi dağıtmıştı ve taktiksel olarak da harika bir euro 2012 geçirmişti.

    şimdiye gelirsek;
    yahu hocam sonuncu olması muhtemel balıkesirspor sercan + gökhan ünal ile başlıyor onu geçtim selçuk ve burak'ı hala kesmiyorsun bu adamlar kesilmek için daha ne yapmaları lazım onu geçtim şu hücumda kısır olduğumuz dönemlerde pandev niye yedek? onu da geçtim:
    yahu hocam dakika 45 2-0 gerideyiz belli yani olmuyor ve olmayacak. müdahale etmiyorsun... resmen 45. dakika ile 60. dakika arasını çöpe atıyorsun. devre olunca değiştirmedin bari oyunu gör 50'de değiştir. son 2 yıldır kötü giden maçlarda genellikle böyleyiz. 70'e kadar vasat vasat gidiyoruz 70'ten sonra müdahaleler başlıyor ondan sonra kafası kesilmiş tavuk gibi toparlamaya çalışıyoruz.

    tamam hadi 60'a kadar beklemeni de geçtim. dakika olmuş 60, 2-0 gerideyiz ve balıkesir yarısahasında maç. full kapanıyorlar full. neden hala yekta-selçuk-dzemaili oynuyor? yahu geçtim orta sahayı defans çıkarsan bile bir şey fark etmeyecek adamlar gelmiyor bile. orta sahalarının ilerisinde 1 adam yok santra yayında adamları yok... gidiyorsun maçın en hareketli 2 oyuncusunu çıkarıyorsun. hadi dzemaili için insiyatif aldın diyelim. neden bruma'yı çıkarıp olmayan hücum gücümüzü iyice sikiyorsun? neden umut bulut ile emre çolak giriyor da esas girmesi gereken pandev girmiyor? oynat bruma'yı pandev'i sneijder'i aynı anda adamlar kimi tutacaklarını şaşırsın... vermişler bruma'ya 2 adam arkasında da 3. kademe bekliyor, sneijder'e de aynı şekilde... nasıl olsa galatasaray'ın hücumda yaratıcılığı sınırlı. yaratıcı olanları kilitleyelim bitsin diyor her takım. koy bakalım 3 yetenekli adam birden oynasın nasıl hepsine ikili markaj yapacaklar. pandev için neden 80 bekleniyor. madem bruma dzemaili çıkaracaksın yabancı sınırı da sorun olmayacak neden pandev girmiyor?

    her basın toplantısında hızlı oynamamız lazım hızlı oyun hızlı düşünce seri hücum diyorsun ama buna uygun ne kadar oyuncu varsa çıkarıyorsun her maç. kağnılar hala sahada. sahada iş yapabilecek ender oyuncuları çıkarıyorsun maçı silah zoruyla oynuyormuşçasına oynayanlar sahada.

    şu an verilen tepkileri haklı buluyorum ama istifa istemek için henüz erken. gerçekten erken. hak edene etmeyene bakmadan öyle sürekli sabır gösterilsin diyen taraftarlardan da değilim. bu yorumları da maç sonu değil direkt maç anında hatta bir kısmını maç öncesinde yaptım. dileyene watsapp ekran görüntülerini de atabilirim.

    umarım tez zamanda kendine gelir çünkü kendisi bu değil. tamam mourinho, van gaal, ancelotti değil ama bu da değil arkadaş. umudum vardı giderek azalıyor. bitmiş değil ama yaptığı hatalar çok bariz ve büyük.
  • 2354
    eğer çevirmeni saçmalamadıysa aşağıdaki videoda "galatasaray'dan kovulmam durumunda herhangi bir tazminat durumum yok" demiş teknik adam...

    http://www.sabah.com.tr/...kilde-tazminatim-yok

    moderasyona sesleniyorum, yöneticilere ulaşabiliyorlarsa ulaşsınlar, şu videoyu cas'ta delil olarak kullanmak üzere versinler...
    yoksa adam 4,5 milyon euro'yu göz göre göre iç edecek...

    kurban olayım bi el atın...
  • 796
    bu adamın geleceği söz konusu olduğunda herkes çıldırmış bir şekilde gelmesini isterken, ben sadece iki maçını izlemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmıştım. okumayan buyursun sebepleriyle beraber okusun, aynı şeyleri tekrar yazamayacağım.

    (bkz: #1512724)

    bu söylediğimi "bak gördünüz mü haklı çıktım işte" demek için söylemiyorum. keşke göt olsaydım, şekilden şekle girseydim de bu adam takımı uçursaydı. ancak iki maçı izleyerek kendisinin futbol bakışını görmek mümkündü. 20 küsür kişilik takıma sahip olduğu halde bu oyuncuların maksimum 15'ini değerlendiren, gidişata göre değil, ezbere değişiklik yapan adam.

    hazırlık maçları oynandı, takım bok gibi oynamasına rağmen adaptasyon süreci dedik, yeni hoca dedik. sonra fenerbahçe maçı geldi çattı. takım belçika 3. lig takımına karşı nasıl oynadıysa fenerbahçe'ye karşı da öyle oynadı. aynı ruhsuzluk, aynı saçmalamalar. şansımızla 0-0 berabere kaldık. yoksa standart balı yerinde olan bir fenerbahçe en az 4-5 tane atardı o gün bize. bu maçtan sonra dahi umutsuzluğa kapılmadım. hocaya karşı ön yargılarım olmasına rağmen futbolcuların ruhsuzluğundan şikayet ettim.

    (bkz: #1548581)

    ama artık zurnanın zırt dediği yere geldik. bu iki maçla adam asmak değildir. sezon başından beri aynı şekilde ruhsuz oynayan futbolcular ve aynı ruhsuz futbolcuları sahaya süren bir teknik direktör. daha 3 gün önce taraftarı çileden çıkaran iki tane vasıfsız kanki, bugün de sahadaydı. en ufak bir gaza gelme, bir başkaldırı hiç bir şey yok. aynı sümsük futbola devam. "ama futbolcu yuhalanmaz , onlar da insan, duygusal çocuklar." hepinizden özür diliyorum ama hepsinin duygusallığını sözleşmesinde yazan sayı kere sikeyim. sen çıkıp bu kulübe hizmet edeceksin, hizmet etmiyorsan, o formanın hakkını vermiyorsan siktirip gideceksin. bu son cümle metin oktay için de geçerliydi, prekazi için de geçerliydi, hagi, hakan şükür için de geçerliydi. en yakın örnek olarak fatih terim için de geçerliydi. o yüzden ya teknik ekibinden, futbolcusuna kadar herkes silkinip kendisine gelir, ya da ünal aysal'dan kapıyı göstermesini bekleriz. aynı tas aynı hamam devam ederse de, ünal aysal'a kapıyı taraftar gösterir. bu olay bu kadar basittir.
  • 1538
    galatasaray tarihinde benim hayatım boyunca hep iyi teknik direktörler çalışmıştır. bazen iyi teknik adamlar kötü performans göstermiş olabilirler ama prandelli denen adam net kötü teknik adam. bakın net kötü. iyi olup da kötü performans göstermemiştir. skibbe bile iyi teknik adamdır ama sonradan kötü performans göstermiştir. benim hayatım boyunca gelen hocaların hep bir planı olmuştur. severiz sevmeyiz hep bir kimlik oluşturmuşlardır. baktığın zaman takım şu futbolu oynamaya çalışıyor diyorduk. bazen başarılı bazen başarısız olduk. rijkaard geldiğinde 500 metre öteden belliydi bizim oyun planımız. pas futbolu, tek toplar ve alan daraltma. bazen çok güzel işledi. maçlarda 600 küsür pas sayılarına ulaşıyorduk. feldkamp desen o bir efsane zaten. agresif bir futbol. luce desen temkinli futbol. skibbe diyorsun önde futbol oynama, göze güzel gelen futbol. fatih terim'i demeye gerek yok. gerets diyorsun allah ne verdiyse hücum diyorsun. mancini diyorsun dengeli oynatmaya çalışıyordu.

    gelelim prandelli'ye prandelli diyorsun anlatacak tek bir kelime, tanımlayacak tek bir söz bulamıyorsun. çünkü adamın futbol planı yok. oturtmaya çalıştığı sistem yok. ligi düşünüyorum diyor bi bakıyorsun bruma kenarda oturuyor. yine üçlü orta saha, ileride burak tek başına. buna rağmen takım en ufak bir reaksiyon göstermediği gibi 4 yiyip eve dönüyor.

    bu adamdan bir şey olmayacağını anlamak için alim olmaya müneccim olmaya gerek yok. 30 yaşındayım ve kendimi bildim bileli futbol izlerim. haliyle baya bir tecrübe sahibi olduk. kimin iş yapacağını kimin iş yapamayacağını az buçuk anlıyoruz.
    prandelli hakkında ilk yazımı ağustos ayında yazmışım. zaten daha öncesinde tanımıyordum. ağustos ayında bir futbol planının olmadığını yazmışım ve o gün bugündür bir planı olmadı.

    ligdeki ilk 3 maçta böyle oynarsak istifa sesleri yükselir yazmışım yükseldi.

    (bkz: cesare prandelli/@tehlikeli yerden tac atisi)

    geldiğinden beri seviye atlayan futbolcu olmadığı gibi istikrar yakalayan futbolcumuz bile yok. standartını koruyan futbolcumuz yok. hepsi dibe battı. kimini oynatmayarak kimini yerinde oynatmayarak, kimini desteksiz oynatarak kimini ise bir oynatıp bir oynatmayarak dibe batırdı.

    şimdi soruyorum size. galatasaray'ı düşünen taraftar agresif olmalı mıyızı? daha yüksek sesle istifa diye bağırmalı mıyız?
  • 1985
    en sevdiğim tipler yine türemiş. felaket futbolun üstünden 2 gün geçiyor, ortam az biraz duruluyor ve hemen "kötü ama bla bla bla ......". o gün sıcağı sıcağına yazamazlar. ertesi günde de yazmazlar. insanlar daha içindekileri kusmamıştır. 2. gün başlarlar, böyle böyle iyi aslında demeye.

    yok kardeşim öyle şey. bu şahsiyetin tek amacı tazminat. başka bir şey değil. galatasaray umrunda bile değil. parasına bakıyor. nasıl daha erken alırım derdinde. çıkarın bu at gözlüklerinizi. galatasaray tarihinin en berbat direktörü ile karşı karşıyayız. en kişiliksiz futbolunu izletiyor. ligde kör topal ilerlersin. 3. 4. olursun. ama avrupa asıl gücünü gösterdiğin yerdir. doğru olan orasıdır. oradaki sonuç ve oynanan top ise ortada. rezaletin son perdesini oynuyoruz.
  • 2201
    bir takimin irzina nasil gecilir adli kitabi piyasaya ciksa best seller olucak teknik direktor.

    takim oyle bir noktaya gelmis ki, hepsini yazmaya kalksan hakkinda onlarca sayfalik malzeme cikar.

    ancak oyle bir nokta var ki sozun gumus, sukutun ise altin oldugunu hatirlatiyor insana. topa hamle zamanlamasinda avrupada ilk 10'a girecek melo bile timing yetisini kaybetmis lan. eskiden sadece rakibine goz dagi vermek, biz burdayiz demek icin bilinci fauller yapan melo, su an topa dokunamadigi icin sacma sapan istemsiz ve caresizlik kokan fauller yapar seviyeye gelmis.

    topu sagindan atip solundan gecen adami formasindan cekerek bile dusuremeyen bir melo yaratmanin yillik ucreti 2.5 milyon euroysa bedavaya calistirmisiz resmen adami. yeryuzunde sayili insanin yapabilecegi turden bir is yapmis. hemde 6 ayda.

    hakkini da yemeyelim gerci, ayni anda dort takim calistirmis olsaydi boyle olmazdi. kariyerini yedik adamin resmen. iste bunlar hep mantik.
  • 203
    kupası bile yok diyen rakip taraftarların kendi hocalarına bakalım mesela. slaven bilic tam bir kupa canavarıdır, kariyerine bakabilirsiniz. ersun yanal ise geçen sene fb'nin başına geldiğinde sayısız lig ve avrupa kupaları kazanmış bir hocaydı. şimdi bu sezon 3 büyük takımın başında olacak 3 teknik adamın da kariyerlerinde milli takım hocalığı var. kim ne yapmış yazalım mı? bence hiç gerek yok. sadece şunu söylemek yeterli mesela bu konu için: 4 kez dünya kupası kaldırmış dev bir futbol ülkesinin futbolunu 4 sene boyunca emanet ettiği son avrupa ikincisi teknik adamı artık galatasaray'da. şimdi dağılabilirsiniz şikeci ibneler!

    edit: çok mesela yazmışım amk utandım resmen. sildim bazılarını. *
  • 351
    hakkında blogda yazmadım, yazana yönlendirdim. fakat şimdi buradan uzunca bir yazı yazmak istiyorum ve bu yazımda galatasaray taraftarından çokça bahsedeceğim.

    öncelikle prandelli'nin uzun bir projenin ilk adımı olduğuna inanıyor/inanmak istiyorum. prandelli gibi karakterler başarının ölçüsünü mezurayla alan adamlar olmuyorlar; onların ölçüsü kilometre taşlarıdır. bu yüzden prandelli'nin galatasaray futbol takımında kesinlikle tek yetkili olması ve sonuna kadar arkasında durulması taraftarıyım. şimdi böyle adamları bizim ülkemizde kimse sevmez, kimse iyi şeyler konuşmaz. neticede olgun, ne yaptığını bilen, kuralları olan, prensipli ve idealist bir adamın hamleleri de santraç gibi olacaktır ve futbolun bu kadar boş fikirlerle tartışıldığı bir ülkede sevilmeyecektir. ilk mağlubyietinden sonra basın gazı verecek, ikinci mağlubiyetinde taraftar homurdanmaya başlayacak ve üçüncüsünde topluca bir saldırı olacaktır. çünkü böyle adamların kazanma anlayışı gibi kaybetme anlayışları da farklı ve olgun olur. oysa bizim her şeyi bilen toplumumuz böyle adamların yakasına yapışıp "bizi şampiyon yap şampiyon!" demekten zerre çekinmez. çekinin abiler ve ablalar; bu adama ve adımlarına gerçekten, samimiyet ve ciddiyetle güvenin.

    şimdi işin teknik tarafına da bakacak olursak en başta euro 2012 kendisi için bir apolettir. ben türkiye'nin olmadığı turnuvalarda italya'yı destekleyen bir insan evladı olarak umutsuz bir turnuva gördüğüm 2012'de finale çok şaşırmıştım. evet finalde ispanya 4-0 galip geldi ama orada prandelli'den çok takımın kabahati vardı. grupta elinden kaçırdığın bir takıma finalde 4-0 yenilmek nedir? neyse geçelim bunları, prandelli'nin kafasındaki planlara gelelim.
    öncelikle ben prandelli'nin serbest bir çalışma ortamı ve destekle galatasaray'ın geleceğine damga vurcağına inanıyorum. bunun yanında bu sezon şampiyonluğu kazanmamızı da beklemiyor değilim ama ünal aysal'ın direkt olarak buna yönelik bir açıklama yapması hoşuma gitmedi. evet 4. yıldızı takmak manevi olarak çok şey ifade edebilir ama bu yıldız mevzusu çıktığında üçüncü yıldızı biz takmıştık, elimize ne geçti? böyle olaylara, özellikle böyle bir ülkede çok takılmamak lazım. prandelli'nin inşaatını başlatacağı bir projede dördüncü yıldız umrumda bile değil, isterse o yıldızı sivasspor'a versinler, zerre ilgilenmiyorum. bana kalırsa siz de şu yıldız konusunu bir kenara bırakıp geleceğe bakın; çünkü gelecek gelecekte.

    satırlarımı derwall gerçeği ve galatasaray'ın 80 döneminde başlayan yükselişini hatırlatarak sonladırıyorum. almanya milli takımında 15 sene süren bir proje bizde 20 sene sürsün ama sonunda tarihi de biz yazalım, daha önce defalarca yazdığımız gibi.
  • 2466
    sezon içi performansı için başarısız addedilse de sezon başında takıma yaptığı kondisyon yüklemesi bizim şampiyon yapan en büyük etmenlerden biriydi. maçlarımızın çoğunu son dakikalarda attığımız gollerle kazandık. rakip takımlar düşerken bizim oyuncular hunharca koşabiliyorlardı. zaten hamza hoca da sezon içerisinde kendisine teşekkür etmişti bunun için.
  • 1133
    galatasaray ve galatasaray taraftarına fazla olan adam.

    6 senedir ne oynadığını bilmeyen (rijkaard dönemini ayrı tutuyorum çünkü o adam başarıszda olsa bir felsefe ile yola çıktı) takıma bir futbol felsefesi, bir futbol sistemi anşılamaya çalışıyor. futbolcular sahada agresif ve karakterli olsunlar, daha sonra da sistemimin bir parçası olsunlar istiyor. yavaş yavaş istediklerini yapıyor. istatistiki verilere bakarsanız, takım her maç daha çok tackle ile daha uzun mesafe koşuyor. bir önceki maç 10 hücum varyasyonu denediyse (pozisyon değil hücum girişimi) bir sonraki maç 15 tane deniyor. takımın kimyasını bozmadan koşmayan, mücadele etmeyen, takım emek verirken arkadaşlarının terinin ekmeğini yiyen adamlara formanın pahalı pabuç olduğunu gösteriyor.

    bence bu adam doğru yolda ve çok güzel günler bizleri bekliyor (mu) acaba ?

    tabi ki hayır.

    2 mağlubiyet sonra homurtular artacak, 3.mağlubiyette siktir çekilecek kendisine. sonra fatih terim'in milli takımdan siktir yemesini bekleyip ya ona dilenicez ya da mustafa denizli ve lucescu için dua edicez. çünkü bizim taraftarımızın büyük bir çoğunluğunun vizyonu bu. elin takımı bilmem kaç hafta sonra lider oldu, gitti bir ingiliz takımının yedeklerine berabere kaldı diye sevinir ; biz 2 defa üst üste şl gruplarından çıkmış bir takım olarak 3. senenin ilk maçında berabere kaldık diye futbolcu yuhlar, teknik direktöre söveriz.

    biz hem öyle hem böyleyiz. biz aslında sadece fatih terim'i hak ediyoruz. hani, " aslolan galatasaray, sezon bitsin çıkıp konuşucam " diyip, bugün demirörene istifa çeken taraftara atar yapıp kankasını koruyan adamı.

    prandelli falan bize 3-4 gömlek büyük gelir...
  • 2355
    kendisinin beğenilmemesini ya da galatasaray için yetersiz bulunmasını anlayabildiğim italyan teknik direktör. fakat anlamadığım kendisinden niye 'nefret' ediliyor? nefret son derece kötü, insanı insanlıktan çıkartan bir his. bu adam ne yaptı yahu size? takıma anrenman mı yaptırmadı? maç kadrosunu aziz yıldırım'a yolladı? oyunculara ana avrat küfrettikten sonra hızını alamayıp taraftara da mı sektirdi? ne yaptı arkadaşım? oynatmaya çalıştığı oyunu oynatamadı, bizi kendi sahamızda rakibi bekleyerek oynatmaya çalıştı, takımı avrupada çok kötü sonuçlar aldı tamam ama bilerek mi yaptı lan bunları? takımı göz göre göre sabote edip kendi ayağına niye sıksın? sonuçta ilk yurtdışı deneyimi, adam başarısız olmak ister miydi?

    kimse bana bu adamdan nefret etmeyi anlatamaz arkadaş. ramazan ayında müslümanları anlamak için oruç tuttu bu herif, florya'da tesiste vefat eden gazeteci arkadaşın cenaze namazına katıldı ve saf tuttu. ayıptır. belki kulübün genlerini tam olarak anlamadı ve taraftarın istediği futbolu oynatamadı ama asla 'nefret' edilecek bir insan değil prandelli. kendisine söz verilen ve her iki tarafın da rızasıyla imza attığı bir sözleşmenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesini istiyor. he buna kızabilirsin eyvallah ama anlamamazlık edemezsin. sadece kızarsın ya da üzülürsün ama hakaret edemezsin. sen bi şirkete belli bir rakam karşılığı girsen ve sonra kovulsan ve sana vaad edilen parayı vermeseler ne yaparsın? lütfen biraz empati ve hoşgörü.
App Store'dan indirin Google Play'den alın