resim
Lincoln Cássio de Souza Soares
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:On Numara
Yaş:46
Boy:-
Uyruk:Brezilya
  • 1272
    not: bu entry, #154353 nolu entrynin okunması üzerine deliren yazarın, içinden geçenleri aktarma ihtiyacıyla doğmuştur.

    takıma geldiğinden beri hepimizi uyuttuğunu zannediyorsun, bi halt demiyoruz. futbolcularımız eşek gibi çalışırken kıçını kaldırıp kampa katılma zahmetinde bulunmuyorsun, suratına tükürmüyoruz. keyfin olursa oynama zahmetine katlanıyorsun yine bi halt dediğimiz yok. ulan ayıp be, çok futbolcu gördük de bu kadar şerefsizini ilk kez görüyorum. çalışmalar başladığından beri senin yüzünden başımız ağrıyor, yapabileceğimizin en iyisini yapıp seni takıma almayacağımızı açıklıyoruz; senin yaptığın ne? sanki başarıda katkın var. allah belanı versin lincoln, başka bir şey diyemiyorum sana. yüzsüzlüğün, terbiyesizliğin, ahlaksızlığın böylesini gerçekten görmemiştim. sırtındaki formanın hatrına sustum, adının altına entry girmemeye karar verdim; şu yaptığınla kendime verdiğim bütün sözleri bozdurdun bana, helal olsun.

    kampa katılmış olsaydın da bir şey farketmezdi hani. sen en büyüksün, süpersin, mükemmelsin ya; gitmezdin o kadar yol. yormazdın kendini. gidip tatilini yapardın lüks mekanlarda. sen kimsin ki "aldığımız sonuç iyi" diyebiliyorsun? sen bu kulübün neresine layık gördün kendini de "biz" diyebildin? git de kendi yalakaların avutsun seni. dünyanın lideriymişsin gibi davranıp kıçını kaldırsınlar. git de rahat bırak bizi, huzurumuzu bozma. yaptıklarından ben bir galatasaraylı olarak utanç duyuyorum. git de daha fazla utandırma beni. hak etmediğin o forma hakkında daha fazla konuşup rezil etme kendini. belki hala seni sevenler vardır, bırak onlar seni sevmeye devam etsinler. daha fazla alçalma ki, onları da kaybetme. defol git lincoln.

    peşin edit: bu yazar, herkes lincoln'ü eleştirirken bu adamın arkasında durmuş, iyi futbol oynadığını hep savunmuştur. bugün lincoln hakkında hissettikleri yukarıdaki entryden rahatlıkla görülebilir.
  • 881
    lincoln pasa dayalı futbolda kullanılacak bir hücüm oyuncusudur...
    ne bir hagi dir ne de bir messi....
    ne dribblingi iyidir ne uzaktan şutları nede frikikleri... dikkatinizi çekerim onun kornerlerinden attığımı gol sayısı 5i geçmez...

    e nedir bu adamın marifeti... skibbe'nin wenger'in pas trafiğine dayalı sisteminde kralı oynar bu adam...
    tam olarak maçı herhta berlin maçıdır bu adamın... oyunu gazete başlıklarındaki maestro gibi yönetir...
    araya kaçmayı iyi bilen forveti delicesine besler... kendisi koşmaz ama topu oynatarak rakibi delicesine koşturur....

    bu şekilde kullanılırsa en sorunlu hali bile takıma çok şey katar fakat zaten kişilik olarak bazı problemleri olan lincoln'e ona tam anlamıyla ters, koşanın forma kapacağı,savunma anlayışlı bir taktikle oynatir... ondan alex gibi adam geçmesi, frikik atmasi veya gol atmasi beklenirse bugünkü lincoln çıkar ortaya....

    lincoln'ü oynatmamak için sayılabilecek sebep çok, olay zaten lincoln'le o baskılı topu oynatmakta...
  • 2562
    son hali asagidaki gibi olan eski futbolcumuz. biraz yaslanmis. daha dun gibi ama saka maka ayriligindan neredeyse 10 yil gecti. biz hala "bundan 10 yil once" terimini kullanirken 90'lari kastediyoruz ama 99 yilinda doganlar bugun 20 yasina basti.

    https://www.instagram.com/p/Bq8HoKUlXW3/

    https://www.instagram.com/p/Bn1bUH8gGv1/

    not: en son eylul 2018'de rb liebzig takiminin guney amerika scout sefi olmus.
  • 542
    bugun yazılan 24 postu gördükten sonra aklıma şu soru geldi:
    acaba ronaldinho barcelona'da kadro dışı kalınca, yedek bırakılınca bu kadar tartışıldı mı?

    üç sene öncesinin ronaldinho'sunu anlatayım. her hafta türkiye'de en az bir reklamı tv'ye giren, reklam çekimlerinden dolayı antremanlara gidemeyen, her gün medyada aldığı paranın hesabı gelişmiş hesap makineleriyle yapılan, denize bakan yatağına kimleri attığının yine hesabı yapılan, dünyada belki hakkında türkiye'den* daha fazla haber çıkan bir adamdı bu adam. mahalle maçlarında isminin kavgası yapılan, youtube'da videolarının izlenme rekorları kırdığı bir adam. şampiyonlar ligi kupası kaldırmış, dünyanın en iyi futbolcusu seçilmiş bir adam. abartıyor muyum sözlük sen söyle ya? bu adam bir sene sonra ne oldu? önce rijkaard kadro dışı bıraktı. sonra guardiola geldi, gitsin takımda istemiyorum dedi. 19 milyon euro gibi cüzi bir rakama milan'a transfer oldu. ama başta üç sene öncesinden bahsediyorduk dimi? o zaman değeri var mıydı? 70-80 lerden bahsediliyordu.

    neyse bu adam milan'a geldi, istikrarsızlıktan dolayı yine kadroya giremedi, hatta şimdi öyle reklamlarda da oynamıyor. gözden düştü yani. ama bakıyorsun adama, ne kapris ne bişey. maça 60tan sonra giriyor, koşa koşa, istekli istekli. en azından bana öyle geliyor.

    bir de bizim adama bakalım. bir başarısı yok. minerio'dan kaiser'e, ordan schalke, schalke'de fenere iki tane gol ve galatasaray'da. en büyük başarısı türkiye şampiyonluğu heralde. neyse bu adam yasak olan bir ton şeyi yapar, ceza yiyince küser*, köşeye çekilir. her maç onbirde sahaya çıkar ama bir kere ceza verildi ya, isteksiz oynar ve yapabilceklerini sınırlar. taraftar bağrına basar yine de, onlara minnet duyduğunu söyler ama herhangi bir şekilde bunu göstermez. deplasmanlara gitmez, gönlü hoş tutulsun diye kaptan yapılır, kötü oynadığı maçlardan sonra taraftar tarafından yine de göklere çıkartılır.

    en sonunda tabelada ismini görünce çeker resti gider soyunma odasına. uğultular yükseliyor her yerden, büyük kısmı lincoln'e, bir kısmı da bülent hocaya. ama bazı değerler unutuluyor. burda bülent hoca haklı veya haksız, bunu tartışmayı bırakalım artık. lincoln soyunma odasına giderken neleri bıraktı arkasında, nelere ihanet etti bunu düşünelim.

    1. işine
    2. takımına
    3. taraftarına

    hocanın haklı olup olmaması bir şeyi değiştirmez. hocalar gelip geçer, unutulur. ama galatasaray taraftarı değişmiyor, futbolculuk hergün evrim geçirmiyor, galatasaray yarın farklı bir takım haline gelmeyecek. bu değerler sabit değerler.

    çok basit yerlerde takılıyoruz tartışırken. bülent hoca harcadı diyoruz ama o kadar ihaneti gözlerimizin önünden geçirmiyoruz hiç. lincoln koşmaz, büyük oyuncu diyip kenara çekiliyoruz mesela. bunu anlamıyorum ben. lincoln büyük oyuncu olduğu için mi bu hareketleri yapıyor? büyüklük bu mudur allah aşkına söyleyin şunu bana. büyüklük takıma geç katılmak, sahayı terketmek, özveriyi göstermemek midir?

    özveri dedik dimi? bir de kare vereyim bununla ilgili, tam olsun.
    http://img3.imageshack.us/img3/6641/10766i.jpg
  • 2624
    yetenek olarak hagi'den ve ribery'den sonra galatasaray'da gördüğüm 3.isimdir. sneijder çok iyi bir futbolcu, kalitesini felan lincoln'le kıyaslayamayız ancak lincoln öyle bir adamdı ki sahada oynamak isteyince resital sunardı. michael skibbe'de bunu bildiği için zorla onun tüm disiplinsiz davranışlarına rağmen takımda tuttu. o sezon skibbe gidene kadar yakaladığı istatistikleri sneijder bile yakalayamadı.

    2008-09 sezonu istatistikleri
    https://i.hizliresim.com/j3JiYJ.jpg

    edit: belirtmek gereken bir şey var ligin ilk yarısı 14 maç, 7 gol, 14 asist ile oynamıştır. sezonun devamında fenerbahçe medyasının algı operasyonu ile galatasaraydan böylesine bir istatisksel canavar kopartılıyor.
  • 580
    kendisini savunanlara darbe falan vurmamış oyuncudur. kendini savunanların bas bas bağırdığı şey olmaktadır. bir yıldız göz göre göre harcanmaktadır. herkes lincoln'nün takıma katkılarını unutabilir ama ben unutmuyorum unutmayacağım. galatasaray kulübü planlı programlı bir şekilde futbolcu öğütme yeri değildir. nazi kampı da değil, disiplin eğitimi verilen bir kurum da değil. daha iki gün önce takım ne haldeydi şimdi ne halde. ne futbola dair bir şey kaldı ne huzura. niye peki? takımını sırtlayamayan teknik direktörü yüzünden. takım olma olgusu öyle bahsedildiği gibi sadece ruhla mücadeleyle olmaz. takım olmak istiyorsa bir hoca önce futbolcularını tanımalıdır. ve hepsini birarada tutmayı başarmalıdır. çünkü teknik direktörlük sadece hadi koçum, hadi aslanımla yürümez. teknik direktörlük bir anlamda insan yönetmektir. eğer bir hoca kendi yokken takımın en faydalılarından olan oyuncusunu 2 günde yerle yeksan ediyorsa hatalıdır. bazılarına fazladan çaba harcayıp bazılarını kaderine mahkum ediyorsa hatalıdır. lincoln gibi bir oyuncuyu gelir gelmez medyanın sakızı takımın yalnızı yapmak başarıysa kimilerine göre ben birşey demiyorum. lincoln bizim ihtiyacımız olursa arada oyuna girsin diye aldığımız sıradan bir oyuncu ya da a takıma çıkmayı bekleyen genç yeteneğimiz değil. oynasın diye alınan takımın 10 numarası. kimsenin nedensiz bir şekilde maymun etmeye hakkı yok.
    ayrıca iki lig maçında da lincoln'süzlüğe mahkum edilişimizin, takım bas bas ayağa pas yapacak adam lazım diye bağırıyorken o pası yapacak adamın kurbanlık koyun gibi bacağından kulübeye asılması hangi futbol felsefesinin ürünü ben anlayamadım. belki bülent korkmaz ilerleyen günlerde anlatır felsefesini. sonrada o felsefeye göre oyuncular transfer eder. işte ne bilim ha mustafa sarp ve benzeri oyuncu transferleri falan yaparız. o muhteşem doldur boşalt futbolunu ortaya koyarak bizi mest ederler. taraftarda hem o oyuncuları hem o muhtemelen şiir gibi olacak olan futbolu izlemeye giderler. kim ne yapsın lincoln'ü dimi sözlük?
  • 2355
    takımda istenmediği ve bunun sahada dahi belli edildiği bir gerçek ama beğenmediği anadolu şehrine gitmeyen bir adamdı lincoln. 2008 şampiyonluğundaki katkısı ve hacettepe olayıyla tüm gerzek basını çıldırtması gibi iyi yönleri olsa da kendisine karşı nötr durumdayım. belki takım arkadaşları bu kadar açıkça gruplaşmasa daha farklı olurdu...
  • 645
    olayların bu duruma gelmesi son derece üzücüdür. dilerseniz ilk olarak michael skibbe dönemine bakalım, o zamanlarda da gereksiz puan kayıpları yaşadık zaman zaman belki fakat cassio lincoln için galatasaraydaki en güzel günleriydi şüphesiz. takıma sağladığı fayda en üst noktadaydı ve istatistik olarak performansına bakarsak da ( 9 gol 22 asist ) bu zaten ortada.

    fakat şimdi cassio lincoln'ün böyle istenmeyen adam ilan edilmesinin en büyük nedeni yönetimdir. çalıştırdığı son anadolu kulübünden de kovulan bülent korkmaz o zamanlarda yaptığı açıklamada; ben galatasarayın başında olsam cassio lincoln'ü takımdan gönderirim demişti hatırlarsanız. ve yönetim tüm bunları bile bile takımın başına bülent korkmaz'ı getirdi. tıpkı son döneminde başarısız olup görevinden alınan fatih terim'in yerine o zamanki yönetimin gheorghe hagi'yi getirmesi gibi. çünkü gheorghe hagi taraftarın gözünde apayrı bir insandı ve onu takımın başında görmek kimseyi üzmeyeceği gibi herkesin de takdirini kazanacaktı.

    işte aynı bu olay gibi şimdi de takımın başında bülent korkmaz var. bülent korkmaz oyunculuk döneminde çok iyi olabilir, takımın kaptanlığını da uzun zaman yapmış ve bu takım için bir kahraman olmuş olabilir, fakat şu anda bu takımın teknik direktörü ve oyunculuk zamanında yaptıklarının hiç ama hiç önemi yok.

    hiç bir zaman takımın başına bir hoca getirirken onun oyunculuk zamanında neler yaptığını önemsemeyiz, önemli olan onun hocalık kariyeridir.

    biraz fazla uzattım sanırım, demek istediğimi özetleyecek olursam: yönetim, nasıl ki böyle bir hocayı takımın başına getirirse, şimdi cereyan eden cassio lincoln probleminin de baş sorumlusu aynı şekilde yönetimdir. getirseydiniz adam gibi bir hoca, kariyerli ve takım içindeki önemli oyuncularla birebir nasıl anlaşacağını bilen, kaprissiz, kendini göstermek yerine takımın başarısı için uğraşan bir hocaya paranız yetseydi de getirseydiniz şimdi bunların hiç biri olmazdı.

    bir kaç hafta sonra harry kewell, hemen akabinde de milan baros aynı şekilde bülent korkmaz ile sorunlar yaşarsa, hoca onları da harcamaya çalışırsa eğer, belki o zaman cassio lincoln'e hak verirsiniz sizler de.
  • 2364
    galatasaraya 2007 - 08 sezonunda transfer oldu. transferinde anlaşma sağlandığı gün özhan canaydın bir açılıştaydı sanırım, çıkışta "avrupanın en büyük futbolcusu lincoln galatasarayda" diye seslenmişti taraftara, gülerek. merhum her zaman iyi niyetli olduğu için büyük ihtimalle adnan polatın mübalağalarına kurban olup bu açıklamayı yaptı zira adnan polatın olduğu yerde her zaman popülizm vardı. bu varsayım tabii.

    ilk sorunu hazırlık maçlarında forma giyemeyince çıktı. feldkampa gidip "beni niye oynatıyorsun" diye sormuş, feldkamptan da aceleci olmaması gerektiği cevabını almıştı.

    sezona çok iyi girdi ama kalli tarafından beşiktaş derbisi öncesi kralla beraber kadro dışı bırakıldı. sebebi de disiplin sorunları. lincolnün disiplin sorunları olduğu zaten malumdu, schalkedeki vukuatlarını biliyorduk lakin feldkampa tosladığında en ufak raydan çıkış buna yol açıyor işte. hakan şükür bu olay sonrasında "kırıldım, üzüldüm" diye açıklamalar yaparken; lincolnle ilgili "gitmek istediği ve konuşmalar sonrası ikna edildiği doğru" demişti. obje kim olursa olsun, disiplinsiz davranışta bulunursan cezasını çekersin ve bu disiplinsiz davranış "sana göre bana göre" değildir. kalli bir kurallar bütünü benimsemişti ve lincoln de hakan da buna uymadı. lincoln daha ilk vukuatının karşılığını aldığı anda hemen "gidiyorum" kafasına girdi. bu hareket bir sporcunun yapacağı hareket değil. sebebi belli, öyle pohpohlandı ki kendini takımın üzerinde gördü. taraftarın önyargıya dayalı ilgisini de görünce "ben buranın kralıyım, ne yapsam yanıma kar" düşüncesine girdi. bu, karakteri oturmadan buraya gelmiş yabancı oyuncularda çok sık rastladığımız bir sorun zaten.

    bu kadro dışı kalma meselesi bittikten sonra ardı ardına sakatlıklar ve bir türlü hazır olmama sorunu geldi. tam iyileşti derken "lincoln x deplasmanında da yok" haberleri çıkıyordu. bu ülke futbolu sert, orası doğru. lakin geldiği ülke de almanya. fizik gücü yerinde olmayan bir oyuncu orda top oynayamaz. burada ne cılız oyuncular, ne güçsüz oyuncular yıllarca top oynadılar da bu denli uzun sakatlık yaşamadılar. geri dönerdi, yedek oturursa ertesi hafta yine sakat. bu sakatlıklar tobias linderothun sakatlığı gibi de değil. o zamanları net hatırlamayabilirsiniz ama lincoln 2007 - 08 sezonunda ligdeki hiçbir derbi maçında forma giymedi. kupadaki fenerbahçe maçlarında oynamıştı galiba. çoğu deplasman olmak üzere kaçırdığı maçların da haddi hesabı yoktu. yeteneği sayesinde galatasaraya bazı maçları kazandırdı ancak bu disiplinsiz ve vurdumduymaz davranışlarını hafifletemez.

    bir diğer sorunu, gittiği tatilden, izinden geri dönmemesiydi. bunu kaldıran var belki ama ben bir galatasaray futbolcusunun, hele ki adı "hagi ve sneijder" ile aynı cümlede kullanılan bir galatasaray oyuncusunun bu hareketini yokmuş gibi sayamam. lincoln izne çıkar dönmez, tatile gider dönmez. sezon başı, ortası vs kampların hiçbirine neredeyse katılmamış, hep bir hafta+ rötar yapmış bir adam. frank rijkaardın "lincolnü bekliyorum. henüz görmedim ki hakkında karar vereyim." sözlerini hatırlıyorum. lincoln o sıralar brezilya sahillerinde plaj futbolu oynamaya çalışıyordu.

    2007 - 08 sezonunun ardından michael skibbeyle beraber başlayan güzel bir dönem vardı. lincoln her zamanki gibi kampa geç katılmıştı ama skibbe geniş bir toleransa sahip olduğundan ve lincolnün yeteneklerini bildiğinden bunu tolere etti. o bunu yaptı ama bunu yaptığı anda türk oyuncuların da kinlenmesine sebep oldu. (bkz: #1627498) lincoln bu gazla ilk devre muazzam top oynadı, hem avrupada hem türkiyede. hatta kaptan çıktığı bir hertha berlin maçında oynadığı akıl almaz oyunla herkesin takdirini kazandı. bu olaydan sonra tripkar türk kızlarının rol modeli -sevgilisi değil- arda turan ve maalesef sabri sarıoğlu gibi ismler ortaya bir "kaptanlık" meselesi attılar ve medyaya malzeme verdiler. adnan polat belki de başkanken yaptığı en doğru açıklamayı, "floryanın 5 kapısı var" açıklamasını yaptı da sular duruldu. ancak biraz bu işleri görmüş olan bilirdi ki en ufak bir kriz anında ilk yüklenilecek kişi lincolndü zira bu antipatiyi geldiği ilk sezonki tavırlarıyla kendisi yaratmıştı ve şansına ki takımda o dönem arda turan gibi, nedense çoğu fenerbahçeli olan "ağbileri" tarafından korunan bir trip makinesi vardı.

    her şeyi tetikleyense, kayserispor maçında gördüğü kırmızı kart oldu. tam hatırlamıyorum, sanırım öncesinde sakattı yine. uzun süre sonra dönüp maçın 28. dakikasında haksız bir kırmızı kart görmüştü. bütün o ilk yarıdaki muazzam oyun sonrasında söndü. çünkü lincoln küstü. zira kendisi haksız kırmızı kart gören ilk futbolcuydu. futbol tarihinde kadro dışı bırakılan ilk futbolcu olması gibi. o zaman da küsüp gitmek istemişti. zaten ne olsa küsüp gitmek istedi. neyse.

    skibbe geniş toleransının karşılığını sabotaj olarak alınca yerine bülent korkmaz geldi. bülent korkmazın adını ne zaman aklımdan geçirsem aklıma belözoğlu börek salonu karikatürü geliyor. kaptan, lincolnü hiç sevmezdi, daha gelmeden de bunu ayan beyan belli ediyordu. ancak skibbe gidince adnan polatın taraftara şirin görünmesi gerekiyordu. o da gitti bülenti getirdi. bülent korkmaz, deplasmanda 1 - 1 berabere kalınan hamburg maçında muhteşem bir teknik direktörlük örneği göstererek takımın en iyi futbolcusunu kenara çekmiş ve takımı iki golden tek başına eden nonda yerine iki gollük pas atan lincolnü çıkarmıştı. o maç sonrası lincoln küfür etti - etmedi tartışmaları aldı yürüdü. o dönem holiganlık yönetimde bir damar olduğu için haldun üstünel lincolnün üzerine yürümüştü "sen nasıl kaptana küfredersin" diye. hala o küfür edildi mi edilmedi mi belli değil gerçi.

    o sezon da ligi 5. bitirdik işte.

    2009 - 10 sezonu geldi, rijkaardla beraber 4 3 3 ve yeni umutlar da beraberinde geldi. bilin bakalım kim gelmedi? tabii ki lincoln. haftalarca haber alınamadı kendisinden. kontratlı oyuncumuz, bayağı bayağı sezon başı kampını neticesine takmadı. rijkaard iki üç kere kendisini beklediğini söyledi. beyimiz en sonunda sao pauloda plajlarda ıstakozdan hallice görüntülendi. plaj futbolu ya da voleybolu oynarken. zaten artık iş dayanılacak boyutu geçmişti. sezon başında sözleşmesi tek taraflı fesh edilip yollandı. 2010un şubatında da, palmeiras olması lazım, bir takıma gitti.

    toplam 2 sezon kaldı takımda. aldığı para o dönem için kimsenin o takımda hayal edemeyeceği bir paraydı. yarım sezon top oynadı. oynadığından çok küstü. küstüğünden çok kamplara katılmadı. sürekli sakattı. şımarıktı ve maç seçerdi. hagiyi bir yana koyuyorum zira ona sneijder bile belki yaklaşır; sneijderla aynı cümle içinde adının geçmesi, ancak tabanla tavan arsında kıyaslama babında olur, sneijderı tavan sayarsak kendisi tabanın biraz altında kalır. her yetenekli oyuncuya tapmak genlerimize işlemiş sanırım. no look pas attı diye ronaldinho muamelesi gördü adam. halbuki umut bulutun yarısı kadar sporcu değil.
  • 802
    12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçında son dakikada carlos'un kullandığı kavganın başladığı serbest vuruşta, bütün takım ceza sahasında kümelenmişken solda bomboş bırakılan guiza''yı kapatmak için oraya doğru koşu yapacak kadar galatasaray'ı seven oyuncudur. oynadığı takımı sevmek 33 maçta 22 asist yapıp 9 gol atmaktır, takımını sevmek futbol oynamaya çalışmaktır, takımını sevmek birşeyler yapabileceğine inandığında maçtan çıkmak istememektir...
    ve bir 10 numaranın görmeyi hakettiği muamele onu takımdan koparmak, her şey iyi giderken ahengini bozmak, kulübeye mahkum etmek, varken yok gibi davranmak değildir.*
  • 2701
    biraz "kör ölür badem gözlü olur" bakış açısıyla değerlendirilen bir futbolcu.
    galatasaray forması altında oynadığı iki sezonu da yakınen izledim. mustafa sarp ile hiç oynamadı bir kere çünkü mustafa'nın geldiği sene takımdan ayrıldı. galatasaray'la şampiyonluk, milli takımla euro 2008 yarı finali yaşamış mehmet topal, ayhan akman, servet çetin, arda turan gibi isimlerle; kewell, baros, nonda gibi kalilteli yabancılarla; hakan şükür, ümit karan gibi tecrübeli türk forvetlerle oynadı kendisi. baya sağlam bir kadronun içindeydi. ancak çekingen, dayanıksız ve her şeyden önemlisi disiplinsiz bir futbolcuydu. adam bildiğin maç seçiyordu. futbolda fizik gücün bu kadar baskın olmadığı ve mekanikleşmenin bu boyuta ulaşmadığı dönemde bile saha içinde çok çıtkırıldımdı. uzun süreli sakatlıkları ve brezilya ziyaretleri meşhurdu. bugünkü gibi fizik gücün çok önemli olduğu bir dönemde 29-30 yaşında iken sahip olduğu fizik kuvvet ve koşu mesafeleriyle sahada topu bile görmesi mümkün olmazdı. hagi ile, alex ile, hatta sergen ile falan kıyas edilebilecek bir isim değildi lincoln. top cambazıydı ama sadece o kadar. melo ve selçuk ile oynayamazdı çünkü fatih terim'in 2011-2012 sezonunda kadrosunda tutmayacağı bir adam olurdu. fernando-ndiaye ile falan da iş görmezdi çünkü sneijder'i gönderen tudor, lincoln'ün narinliğini ve sakatlığa yatkınlığını gördükten sonra hemen kadro dışı bırakırdı. galatasaray sonrasında yok hükmünde değerlendirilebilecek bir kariyeri mevcut lincoln'ün. 28 yaşında geliş, 30 yaşında ayrılış. sonrasına dair bir şey yok.
    sorunlu ve zayıf bir futbolcuydu kısacası lincoln. iki sezon boşuna katlanıldı galatasaray'da kendisine.
App Store'dan indirin Google Play'den alın