• 1562
    kendisi de üsküplü olan yahya kemal beyatlı'nın balkan savaşlarında makedonya'nın tamamen düşmesi üzerine, 500 yıldır osmanlı toprağı olan üsküp'ün kaybedilmesi acısıyla yazdığı kaybolan şehir isimli şiirinin son mısraını kendisine addetmek istediğim mabedimiz.

    --- alıntı ---

    çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
    biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.

    --- alıntı ---
  • 1432
    allahıma bin şükür olsun ki hem veda maçına gidebilip, gözyaşlarımı kuruttum "sarııı" dediğimiz yerde hem de çimlerinde top koşturmak nasip oldu. her yıldönümünde vay be o kadar oldu mu diyorum. hala dün gibi ...

    https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net/...0c3e&oe=5AE988BE

    https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net/...12c9&oe=5AE9EB42

    https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net/...016c&oe=5AEA47B7

    https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net/...f96f&oe=5AF82DA9

    https://scontent-otp1-1.xx.fbcdn.net/...8ba3&oe=5AEF79D3

    bonus : https://www.youtube.com/watch?v=55F-5IEUtIo

    edit: ekleme
  • 30
    ninnilerle değil,
    tezahuratlarla büyüdüm ben...
    süper kahramanlarım,
    parçalı formalar giyerdi benim...
    bir oyuncak istemedim,
    seni canlı görebilmeyi istediğim kadar..
    hayır, lunaparka değil,
    sami yen'e götür beni baba...
    gözyaşlarım yere düştüğümden değil,
    kazanamadık diye bu hafta..
    bana masal anlatma baba,
    on dört sene nasıl beklediğini anlat..
    bir gece evvelden maça gidip,
    sabahın köründe maça girdiğini,
    içindeki sevginin,gecenin ayazında
    üşümene nasıl engel olduğunu anlat..
    bana öyle bir aşk anlat ki baba,
    ben de yüreğimden dağlanayım..
    kalbime iki harf kazıyayım baba...
    iki renk kazıyayım...
    tek bir isim kazıyayım...
    çocuk şarkıları dinletme bana baba,
    tribünlerde söylenen o besteyi dinlet..
    söyle senden başka kimim var benim..
    düşünüyorum da şimdi..
    kimim var söylesene?
    söylesene cimbomum,
    sen şampiyon olamamışsın kupaları alamamışsın,
    kaç yazar...
    değiştirebilir mi sence bunlar sana olan sevgimi..
    olur mu lan öyle şey..
    değişebilir mi hiç...
    sami yen'in önü bir uzun alan,
    bir tek seni sevdim gerisi yalan...
    harbiden yalan cimbomum..
    gerisi harbiden bir dolu yalan...

    mahalle takımının oğlu,
  • 1422
    hala mecidiyeköy'den geçerken acaba bir gün döner miyiz diye iç geçiriyorum. hala masaüstümde görüntüsü. kızıla çalan bir gökyüzü, yer altından sahaya çıkan futbolcular...
    toprağını, vatanını terkeden mülteciler gibi hissediyor insan bazen. onca güzel anının, hatıranın üzerine dikilen o ucubeleri görmek üzüyor. 40.000 kişilik o ilk proje gerçekleştirilebilseydi keşke. stad kapasitesinin artması trafiği yoğunlaştırır diyip itiraz eden, bir süre sonra da cevahir avm'nin inşaatına onay veren topbaş'ı hiç unutmayacağım. yetmemiş gibi gözümüze baka baka dolmabahçe'de yeni stad imarına da izin verdiler.
  • 1620
    arkasındaki tekel fabrikasını almamız için 90 li yıllarda hakkımız olan ama bir galatasaray klasiği olan, ihtimaller arasındaki en kötünün gerçekleşme opsiyonunun yürürlüğe girdiği ve ödeme yapamamızdan ötürü alamadığımız için yerinde yapma fırsatını kacirdigimiz stadımızdir. eğer alınabilseydi, kapali ve numaralı tribünler kale arkasi, yeni ve eski açıklar şuan ki dogu bati tribünler olacakti. dolayısıyla sahanın da yeri değişmiş olacakti.
  • 125
    bu günlerde hepimizi aslantepe turk telekom arenanın heyecanı sarmış durumda. yöneticilerimizin üstün gayreti ve çabası ile galatasarayımıza çağ atlatacak bu muhteşem stada en kısa zamanda kavuşacağımızı ummaktayım.

    ama bir de işin ali sami yen tarafı var;

    tüm interneti taradım.. eğer gözümden kaçmış ise özür dileyerek şunu açık seçik belirtmek istiyorum ki insanların bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarına kanaat getirdim.

    benim açımdan ali sami yen stadyumu nun tarihi (bu aynı zamanda galatasarayımızın yakın tarihinden bir kesittir) iki bölümde incelenebilir.

    ali sami yen stadyumunun 20 aralik 1964 turkiye bulgaristan maci ile resmi açılışı yapılmış olmasına rağmen maç esnasında bir sucuk ekmek arabasında çıkan yangın nedeni ile 1 kişinin ölümü 80 kişinin yaralanmasına neden olan bir faciaya maruz kalınca galatasarayımızın ali sami yen çimlerine ayak basması bir yıl daha ertelenmiştir.

    zizonkovac o yıl henüz 6 (altı) yaşında olduğu için, 10 yıl aradan sonra 1965-1966 sezonunda tekrar ali samiyen de maç yapmaya başlayan galatasarayımızın maçlarına dayısı tarafından götürülmeye başlanarak galatasaray sevgisi aşılanmıştır. zizonkovac'ın dayısı tarafından götürüldüğü ilk maç (bkz: 29 eylul 1965 galatasaray fc sion maci)dır.

    29 eylul 1965 galatasaray fc sion maci uzun yıllar sonra galatasarayımızın ali sami yen e ilk ayak basmasına neden olan,ali sami yen in galatasaraylı açılış maçıdır. maçı 2-1 kazanmamıza rağmen sion da oynanan ilk maçı 5-1 kaybetmiş olmamız avrupa kupa'sından elenmemize neden olmuştur. bu maç aynı zamanda tarihte fc sion ile oynadığımız ilk maç olma özelliğini de taşıyıp 10 yıllık ilk sürgün dönemimizin bittiğini müjdeleyen maçtır.

    bu durum 1965-1966 sezonundan 1972-1973 sezonuna kadar 8 sezon sürmüştür. son olarak bu 1972-1973 sezonu da dahil olmak üzere brian birch ile devrim yapıp üç yıl üst üste şampiyonluğa şahit olmamızın akabinde başarılarımız birilerini korkuttuğu için menhus talihimiz tekrar tekerrür etmiş, bir trübündeki çökme bahane edilip yine inşaat gerekçesi ile galatasarayımız tekrar dolmabahçeye sürülmüş ve üç yıl üst üste şampiyonluk gibi bir gururu yaşadıktan sonra 6 sezonluk "ikinci sürgün dönemi" ve dolmabahçenin çamuruna gömülerek şampiyonluk göremediğimiz 14 yıl maceramız başlamıştır.

    bu sürgünün hediyesi,üç yıl üst üste şampiyonluk gururunu yaşamış olan bizlerin 14 yıl başımız önde ve alaylar arasında yaşamaya alışma yıllarımızdır.

    nihayet 1980-1981 sezonunda, büyük başkan sn.ali uras'ın florya tesislerimizi inşa edip galatasarayımızın hizmetine açmasının yanı sıra 1980-1981 sezonunun ikinci yarısında bizleri galatasaray-altay maçı ile ali sami yen'e kavuşturmasına rağmen o yılların da trabzonspor un patlama yaptığı yıllara denk gelmesi nedeni ile çeşitli başarılar elde ettiğimiz halde şampiyonluğa tekrar kavuşmamız 1986-1987 sezonunu bulacaktır..

    yaa okuyucu.. önceki dönemi dayımın bana anlattıkları haricinde tam olarak hatırlayamıyor ve bilmiyorum ama özellikle benim dönemimde (1965-2009) galatasarayımın ali sami yen dışında kazandığı şampiyonluğu yoktur. tüm şampiyonluklarını ali sami yen de oynadığı sezonlarda kazanmıştır. işte bu nedenle benim için çok önemlidir ali sami yen. yakında yıkacaklar burayı ya benim içimdeki ali sami yeni kim yıkabilecek. var mı öyle bir güç bu dünyada..

    edit: 1980-1981 sezonunun ikinci yarısının ali sami yen deki ilk maçı altay ile değil bursaspor iledir. düzeltirim.

    edit 2: ilk edit hatalı. ben açılış maçını galatasaray altay maçı olarak yazmışım hafızaya ama nasıl yaptıysam "ikinci yarının ilk maçı" olarak imlemişim kafada. entry'inin orjinalini de öyle girdim. sonradan bir arkadaşımın uyarısı ile değiştirdim. 1980 1981 sezonunda ali sami yen'in açılış maçının galatasaray altay maçı olduğu kesinleşti ama bu maç 1980 1981 sezonunun "ikinci yarısının ilk maçı" değil, "ilk yarısının sondan bir önceki" maçı.

    galatasaray bursaspor maçı 1980 1981 sezonunun "ikinci yarısının ilk maçı". benim kafamı karıştıran arkadaşımın anlatmak istediği bu olmalıydı. herhalde ben yanlış anladım. yanlış anlayınca da her şey birbirine girdi.

    sonuç olarak 1980 de ali sami yen'in açılış maçı için;
    (bkz: 21 aralık 1980 galatasaray altay maçı)

    -bu yanlışlığı düzeltmek için büyük emek veren captano'ya canı gönülden teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.
  • 1411
    alakasız bir günde, yüzlerce kilometre uzaktaki bir şantiyede mesai bitimini beklerken aklıma düşen müteveffa mabedimiz.
    2008-2009 yılları arasında 5 kere gitme şerefine nail oldum. 2 fener galibiyeti, şampiyonluk maçı, bir beşiktaş galibiyeti ve belki de "hell" efsanesinin son mucizesi olan bordeuax maçı...
    çocukluğumuz, gençliğimiz onu televizyondan izleyerek geçti. hayat bizi onun yollarına sürükleyebildiğinde son demlerindeydi artık, bu iş burda bitmezdi tabi hesabı içine girip maç izleme şansına eriştim.
    benim gibi her hasta gibi ilk gençlik yıllarım onun için kavga ederek geçti. bir sürü tanıdığım kıbrıs'tan kalkıp giderken bizimkiler her seferinde bir arıza çıkarırdı. artık ses çıkaramayacakları yaşa ve ekonomik duruma eriştiğimde ise yerinde gökdelenler vardı artık...
    türk telekom arena gücenmesin ama, ali sami yen stadyumu ayakta olsaydı senede 1-2 maça gitmek için zorlardım kendimi. ya da bir zaman makinesine binip seksenlerin sonunda ya da doksanlardaki efsane atmosferi bir kere yaşayabilmek için kim bilir neleri feda edebilirdim...

    malum devir internet devri. hepimiz ulemayız, otoriteyiz, herbokoloğuz. burnumuz havada, ellerimiz sürekli bir klavyenin ucunda...
    yine de insan herşeyi bir kenara bırakıp bazen çook özlüyor be...

    yüzlerce kilometre öteden "kolay mı sami yen'de aslan cimbom'u yenmek" diye bağırmayı bile...
  • 1389
    en net tabirle baba ocağı. hani güç bela okutur seni ailen. "adam olur" çıkarsın, iyi bir işin olur. gelirin fena değildir, uzak bir şehirde yepyeni bir dairede(belki de evde) kalırsın. tepeden tırnağa yeni ve lüks(!) içinde.

    sonra bir bayram arifesi yollara düşer, bayram sabahı o yer sofrasına kurulup kahvaltı yaparken için bir hoş olur ya...

    şu an ali sami yen'e duyduğumuz özlemin yapabildiğim en net tasviri budur. ülkenin belki de en modern stadında oynuyor bile olsak, o köhne stadın verdiği huzur ve huşu'yu asla hissedemeyeceğiz.

    ya bu uzay meselesi böyle bişey değil, ya da bizim zamanımız geçti..
  • 121
    betonlarını, çimentolarını yıkacaklar sami yen'in. bu yüzden, maç günleri, mecidiyeköy sarı kırmızıya bürünmeyecek artık. ama yıkılan sadece betonlar, demirler elbette, içindeki ruh aslantepe'ye gidip yerleşecek. bu eski stadımız ise çocuklarımıza "mecidiyeköy'de maç seyrederdik, hey gidi günler" hikayelerini anlattıracak. artık aklı eren, 3-4 yaşını geçmiş her galatasaraylı çocuk götürülmeli sami yen'e bu sezon. götürülmeli ki ileride "ben mecidiyeköy'de maç seyrettim" diye havasını atsın arkadaşlarına. *
  • 1535
    son zamanlarında 22000-23000 arası bir kapasitesi vardı.
    ama çıkan ses belki 62000 kişinin çıkarabileceği kadar yüksekti.
    çok özlüyorum sami yen'i.
    oynadığımız son maçta, gözyaşlarımı numaralıya bıraktım.
    eve geldim. uyuyamadan okula gittim.
    (bkz: 11 ocak 2011 galatasaray beypazarı şekerspor maçı)
    dünyanın gelmiş geçmiş en güzel stadyumu.
    stadyumdan da öte bir yer. evimiz.
    yeri dolmaz. hiçbir zaman dolmayacak.
  • 711
    tüm galatasaraylılarla kurduğu duygusal bağ, bana şu repliği hatırlatmaktadır.

    "sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün..."

    büyüdük evet... büyüdük ve 'ev'den ayrıldık, başka 'ev'e taşındık. o 'ev' için bize yardım edenler, bunu başımıza kakmakta hiç tereddüt etmediler. "eski 'ev'in borcunu da ödeyemiyordunuz, bunu da ödeyemediniz" gibisinden taşlar atıldı etrafa... haddini bilmezlik, dangalaklık diz boyu! sonuç olarak, evdeki ilk gece, yani 'hoşgeldin' partimiz skandala dönüştü... pek hoş gelemedik yeni evimize. bunu bile zehir ettiler bize. sonra da suçlusu bizmişiz gibi davrandılar. biz özür beklerken, özür dilemesi gereken taraf durumuna soktular. en yakınımızdakiler bile...

    bu sancılı açılış gecesinden sonra uykularımız kaçtı emektar. senin kollarına sığınmak, dizlerinde uyumak istedik yine, eski günlerdeki gibi... keşke hiç büyümeseydik, hep 'mecidiyeköy çocuğu' olarak kalsaydık diye düşündük... anlayacağın yeni evimiz çok fiyakalı da, bakalım senin kadar şefkatli olabilecek mi?
  • 1450
    89 doğumlu olmama rağmen, yani yaşımın gayet müsait olmasına rağmen malesef tanışmak hiç nasip olmadı.

    gurbetçi olarak zaten istanbul'a ilk defa 15 yaşında gitmek nasip oldu.

    babam arada uçağa atlar gider, dönüşte de maç biletini masamın bir köşesine bırakırdı. göteborg ve herhangi bir fenerbahçe derbisi maçı biletini verişini dün gibi hatırlarım mesela. beni götürmesini çok istemiştim, ama 'okulunu bitir sonra bakarız' derdi hep.

    sonra 2008'de meslek okulunu bitirdim. iş bul, kendini kanıtla, para biriktir falan derken sene oldu 2010. arada istanbul'a gittik, ama hep yaz döneminde. ozaman da florya'nın kapısında futbolcuların yolunu gözlüyordum. hatta bir keresinde sabah 5'te uyanıp, pendik'ten kuzenimle karşıya geçip florya ormanındaki koşu antrenmanını izlemeye gitmiştik. kuzenimin de futbolla alakası yok yani, ben istanbul'a geldim, benim gönlümü yapmak istiyor sadece sağolsun. şimdi kombinesi var kendisinin, ama o ayrı konu... :)

    2010'da iki arkadaşla ekimde tatil ayarladık, istanbul'a gittik. milli maç arasına denk gelmişiz. haydi milli maça gidelim bari dedik, azerbaycan ile bakü'de, almanya ile de berlin'deymiş maç. zaten ikisine de yenildik. bizim orada olduğumuz dönem de bizimkiler pembe formayla karabük deplasmanında yenildi. saçma sapan bir tatil oldu yani. hatta stadın yanındaki çadırdan alışveriş yapmaya gittiğimde görevlilere yalvarmıştım, sadece içeriye girip barı tribünlerin önünde fotoğraf çekmeme izin vermeleri için, ama çok ters tiplere denk gelmiştim sanırım, olmadı.

    sonra sözlendik, nişanlandık, evlendik derken sene oldu 2012, aldım hatunu arena'ya gittim. arena'ya defalarca gittim, artık çocuklarımla her sene bir maç izlemeye gidiyorum. gidiyorum ama birşeyler eksik, biliyorum.

    eskisini televizyondan iki haftada bir görürdüm. ya da yaz tatilinde istanbul'da otobanda babam 'şimdi sağ tarafta ali sami yen gözükecek' dediği zaman heyecanla ayağa kalkıp 'içini ne kadar görsem kardır' düşüncesiyle hasretle izlerdim.

    içimdeki en büyük ukdedir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın