birden fazla rakip takimda oynayarak hicbirine ait kabul edilmeyen futbolcu türüdür. benim bildiğim ilk iki örnek için: (bkz: semih yuvakuran) (bkz: tanju çolak)
oyuncunun birden fazla rakip kulüpte oynamasıyla birlikte, kendi benliğini kazandıran, kariyerinin oluşmasını sağlayan, ekmek yediği kulübe sözlü veya fiziki saldırıda bulunmaya cüret edenler için kullanılan bir ifade. hak edene hakettiği gibi.
profesyonellik kisvesi altında arafta kalanlardır. duyulurlar, duymazdan gelinirler; görülürler, görmezden gelinirler. zamanı gelince bir öz baba tarafından sarmalanmak yerine, 3-4 üvey baba tarafından örseleneceklerinden haberleri vardır. buna rağmen vesikalı olmayı tercih ederler.
11
kimsenin camialı olmak umurunda değil. bunu anlıyoruz. camialı olmak nedir? mesela futbolu bıraktıktan sonra bir taraftar grubu tarafından hala sevilmek, bir kulübün tesislerine sanki hala oranın futbolcusuymuş gibi rahatça girebilmek, teknik direktörlük kariyerinde o camiaya bir gün hoca olabilme konusunda avantaj falan filan... şimdi düşünüyorum barış ya da kerem'sin ya da her ne karın ağrısıysan... şöyle düşündüğünden eminim:
1. benden teknik direktör olmaz, olsa bile büyük kulüp yönetecek çapta olamam. o yüzden büyük kulübün camiasında olup olmamak beni alakadar etmez.
2. futbolu bırakınca youtuber, yorumcu vb olunca kazanacağım paranın yüz katını şu an camiamı satarak 7-10 milyon keriz parası söğüşleyerek zaten alırım. bir camiaya ait olmayı kerizlik görüyorum. midem de çok geniş.
3. ben çok zenginim veya olacağım. bu kadar parayla zaten etrafımda insanlar zaten dört dönecek. villalarım, yatlarım, katlarım olacak. camiam olmasa ne olur?
maalesef günümüzde hiçbir futbolcu bülent değil, totti değil, maldini değil. bu yeni yetme sonradan görme paragözler muhtemelen çevrelerinin de dolduruşa getirmesiyle böyle düşünüyor. efsane olmak, tarihe geçmek umrunda değil bunların. üç kuruş fazla kazanayım derdinde hepsi. biz de burada saf ve duygusal insanlar olarak sinir krizleri yaşıyoruz onlar paralarını saymakta zorlanırken...