• 3
    19.30'da başlamış olan ve gstv'den yayınlanan maçımız. ilk çeyreğin son dakikası içinde 19-15 üstünlüğümüz var. takımı bu sezon ilk defa izliyorum, quigley iyi transfer olduğunu gösteriyor şimdiden, umarım güzel bir sezon geçirir ve tekrar şampiyonluk yarışı verir hale geliriz. lakin nerede eurocup ve eurolig şampiyonu olduğumuz yıllarda abdi ipekçi atmosferi, nerede bu lise spor salonu kıvamında görünen ahmet cömert atmosferi. cidden moral bozucu, yakışmayan bir görüntü var salonda, maçı izleyesi bile gelmiyor insanın tv başından.
  • 4
    ilk yarıyı 36-43 geride kapadık. savunmamız çok kötü, uzunlarımızdan ne hücum ne savunma anlamında katkı alamadık, özellikle savunma ribaundlarını alamamak canımızı yaktı. basketboldan çok anlayan biri değilim de, izlediğim maçlardan gördüğüm bir olay var. tam saha baskı yaparsın eyvallah, ama baktın rakip 2 pasta rahatça geçip bomboş turnike atabiliyor, yapmaktan vazgeçersin. biz 20 dakika boyunca vazgeçmedik ve resmen 4-5 saniyede sayı yedik defalarca. bunun sebebini anlamış değilim, sürekli bir koşkoş havası. 2 uzun dışarıya çıkıp baskı yapıyor, pota altında durmuyorlar, haliyle de ne topu kapıyorsun, ne ribaund alabiliyorsun, neticede de devrede 43 yiyorsun.
  • 10
    sopron mağlubiyeti sonrası sadece kazanmak zorunda olduğumuz ve bir şekilde kazandığımız maç. güzel ve yoğun mücadele etsek de bitime birkaç dakika kala eli bir hayli ısınmış haldeki amanda zahui'nin 5 faulle dışarı çıkması maçın kırılma anıydı. çıktıktan sonra sağı solu tekmeledi, benchte kendisine uzatılan havluyu fırlattı, hatta maç sonunda iki takım oyuncuları el sıkışırken gözleri yaşlıydı. haksız da sayılmazdı, özellikle ikinci yarıda rakibi yakaladığımız istisnasız her pozisyonda yumruk gibi bir basketle bizi durduran o olmuştu.

    özge-irem-ışıl-jelena-gigi beşiyle başladık maça. ligin ilk haftasında performansıyla dikkat çeken irem yine maçın ilk 5 dakikasından sonra sahaya giremedi. oyunda kaldığı sürede de 1 başarısız dış şut dışında istatistik yapamadı. özge'den de 4 ribaund ve çizgiye geldiği tek pozisyondaki 2 sayı dışında katkı alamadık.

    quigley, irem'in yerine oyuna girdikten sonra neredeyse hiç kenara gelmedi. 3/4 üç sayı, 8/11 iç şut yüzdesiyle oynadı. her yerden attı, her şekilde attı... büyük bir yıldız, onu bizim forma altında izlemek büyük keyif.

    sahada en fazla kalan ise dubljevic oldu. yine küçük tansiyonu 20 civarındaydı, kenarda durduğu 6 dakikalık sürede de maçı orda yaşamaya devam etti. 7/12 ile oynadı içerden. iki üç sayı denemesinden birini sokmayı başardı, faul çizgisinden hatasız atarak 23 sayıya ulaştı. takımda savunmaya az da olsa katkı verebilen tek uzun durumunda. olmadığı maçlarda işimz bir hayli zorlaşacaktır.

    30 dakikayi geçen bir diğer oyuncu da epoupa oldu. sadece 5 kere şut kullanabildiği maçta topu çemberden geçirmeyi başaramadı, 3/4 serbest atıştan bulduğu sayılar hariç... sahanın en kısası olmasına rağmen çektiğimiz 30 ribaund istatistiğinin 8'inde onun adı yazılıydı. 3 tane de asisti vardı. mücadelesinin hatırına çok eleştirmek istemiyorum ama jefferson'u yedekler, arada birkaç adım atlayarak kendini geliştirir kafasında yapılmış bir transferken bir anda takımda en çok süre alanlardan biri olacağı bir pozisyonun içinde buldu kendini. onu zor bir sezonun beklediği aşikar...

    petronyte de 30 dakikaya yakın süre aldı. hücumda 15 sayılık katkı verse de özellikle savunmada saç baş yoldurdu. o kadar ki maçı baştan sona izlemiş olmama rağmen maç sonu istatistiklerde 15 sayı attığını görünce şaşırdım. bizim potadan seken 42 toptan 19'unun rakipte kaldığı bir maç yaşadık. rakip oyuncu petronyte'nin yanından güle oynaya geçerken arkadan jelena'nın yetişmeye çalıştığı birçok pozisyon oldu. 6/10 isabetine rağmen kaçırdığı 2 pozisyon attığı bazılarından daha kolaydı. süratini ve özellikle çevikliğini arttırması lazım.

    kaptan da 25 dakikaya yakın sahada kaldı. 35 dakika civarı sahada kaldığı uzun sezonların ardından bu sene biraz dinlenme şansı bulacak gibi. merve ile dönem dönem birbirlerini dinlendirerek oynuyorlar. maçın ilk bölümünde şut atmaktan çekinse de skorun 60-70 arasında gezdiği dönemde attığı 2 üçlükle kritik bir katkı vermiş oldu, özellikle dengesiz bir şekilde atıp soktuğu ikinci üçlük çok uzun zamandan sonra farkı 2 baskete çıkardığımız bir pozisyondu. 5 tane de asist yaptı.

    gizem de 7 dakika süre aldı. 2 ribaundu ve basket-faul'den bulduğu 3 sayı ile istatistiğe katkı verdi. bu seviyelerde tutunmak için çalışması lazım. özge ile rotasyonda süre alsalar da onun ötesi için birşeyleri ispat etmeleri ve aşmaları gerekiyor.

    lig maçlarının atv'den falan yayınladığı arkaik dönemlerde portatif tribünlerindeki bir avuç adama bakıp bakıp iç geçirdiğimiz emektar ahmet cömert spor salonu ise avrupa makyajlı haliyle sahne oldu bu kez. duvardaki boşlukların altında pırıl pırıl parlayan elektronik reklam panoları farklı bir görüntüydü. resmi açıklamaya göre 211 kişi varmış tribünlerde. 20 milyonluk istanbul'un basketbol sevgisi özellikle internet aleminde pek bir efsaneleşen ataköy semtinde oynanan bir avrupa kupası maçında sadece 200 kişi... aynı dakikalarda ispanya'nın 150 bin nüfuslu salamanca kentini takımı avenida 3 bin kişinin hınca hınç doldurduğu salonda dünya karması ekaterinburg takımını 40 sayıda tutup spektaküler bir galibiyet aldı.

    neyse...

    yarın istanbul üniversitesi ile ahmet cömert'te oynayacak takım. çarşamba akşamı fransa'da bourges deplasmanı. haftaya pazar da akatlardayız işte...
App Store'dan indirin Google Play'den alın