• 1
    2003-2004 sezonu lig maçıdır ve maçı zor da olsa 2-1 kazanmıştık. son yarım saat kala kaptan bülent korkmaz kırmızı kart görüp takımı 10 kişi bırakmış ve hemen peşinden gaziantepspor golünü atarak 1-0 öne geçmişti. tabi bende tırnak felan kalmamıştı. neredeyse direk parmakları yemeye başlamıştım. neyse ki ilk önce hasan şaş la eşitliği sağladık ardından bizde de bir ara forma giyen erhan namlı kırmızı kart görünce de 10 a 10 olmuştu. maboula lukunku belki de galatasaray forması altında tek olumlu hareketini bu maçta yaparak son dakikalara 2-1 önde girmemizi ve maçı böyle bitirmemizi sağlamıştı. vesselam acayip bir maçtı.

    (bkz: tarihte bugün)
  • 3
    ikinci golun asistini sabri'den ziyade hasan sas yapmisti. hasan sas ilk golde muthis bir calim attiktan sonra, topu cati diye tabir ettigimiz yere asmis, ardindan ceza sahasindaki herkesin belini kirip topu kaleye gondermis, lukunku zor pozisyonda topu kaleye gondermisti. mac sonrasi hasan sas, "sezonun en onemli galibiyetini aldik diyebilirim" seklinde bir aciklamada bulunmustu ki, o sezonun geri kalaninda neler oldugunu kimse hatirlamak istemez heralde.
  • 4
    sabri'nin ikinci golden önce hasan şaş'a yaklaşık 50 metrelik bir pas attığı karşılaşma. hem de bayağı bayağı kavisli, nokta pas denebilecek bir vuruştu, hasan şaş'ı koşu yolu üzerinde tam da doğru noktada yakalamıştı hasan şaş'ı. mustafa çulcu sağolsun bülent korkmaz'ı abuk bir kartla oyundan atmış, yine de engel olamamıştı. ilk yarının son atağında volkan arslan 7-8 oyuncuyu çalımlamış, altıpasın oralarda kaleciyle karşı karşıyayken tıngır mıngır bir vuruşla topu auta yollamıştı...
  • 5
    bu maç için iki hafta boyunca para biriktirmiştim, sonra babam geldi bu paraları bulup aldı elimden ''sen kesin maça kaçarsın'' diyerek. anne yüreği gene iş başına düştü elinde olan parasını verdi, ancak gidecek para vardı antep'e. kral hakan şükür var işin ucunda umrumda mı dünya. ''dönüşte antep'ten iskenderun'a yürürüz olm ne var aq'' diyerek çıktık yola bizimkiyle. 27 gençlik taş yağdırmıştı başımıza maç öncesi. mehmet polat bize golü atınca maç döner mi acaba diye tedirgin olmuştuk ama orda aslan yürekli hasan şaş'ın olduğunu unutmuştuk. çıktı keline kurban olduğum gene sahneye. hemen ardından da ali lukunku. döndürdü aslanlar maçı. işte bu yüzden ali lukunku'ya laf ettirmedim hiç :( hasan şaş'tan bahsetmeme gerek yok. volkan arslan'ı da çok severdim ki ben. neyse, maçtan sonra iskenderun'dan maça gelmiş bir abi bizi de bıraktı. eve giremedik, otogarda uyuduk. güzel günlerdi.
  • 7
    2003-2004 sezonu ilk haftalarında, sonraları bize epey zorluk çıkartacak olan, şimdilerde ise tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolmuş olan, tarihi epey güçlü bir takımla oynayıp, o coğrafyanın insanlarından hasan şaş’ın tek kişilik enfes performansı ile galip dönmeyi becermiştik. zaten muhtemelen o maçtan sonra bir daha anca erik gerets’le beraber iyi oynamıştı sanıyorum, hasan epey bir süredir kayıptı.

    maçı aklıma getiren şey ise istanbul’da hava sıcaklığının uzun bir zaman sonra bunaltıcı bir seviyede olması ve yine sahilde tıpkı bu maçta fatih terim’in soğuk buz kovasına daldırdığı süngeri ensesinden aşağı muhtemelen adana yöresine has salladığı veryansınlar eşliğinde tutmasına benzer bir hareketi yapan bir vatandaşı görmemdi.

    o bir anlık görüntü 19 sene oldu aklımdan çıkmıyor :(
  • 8
    hayatımda tribünde izlediğim ilk cimbom maçıydı. batista'nın annesi vefat ettiği için maç öncesi saygı duruşu yapılmıştı. bülent korkmaz kırmızı kart görmüş, sonraları cimbomlu olduğu ortaya çıkan selçuk dereli uzun bir süre annesine edilen küfürleri işitmişti

    hasan şaş'ın önce lukunkuya attırıp sonra solo yaparak bize galibiyeti getirirken coşkudan yerinden sökülen koltukların başıma ve belime gelmesi nedeniyle koca tribünde yoğun bir ağlama krizine girmiştim ahah.

    cimbom aşkının 8 yaşındaki versiyonu bile ayrı güzel...
  • 9
    kahır dolu geçecek olan olimpico sezonunun başlarında, 13 ağustos 2003 galatasaray cska sofya maçından dört gün sonra oynanan maç. o gün öğlen saatlerinde annesinin vefat haberini alan ancak maça çıkan batista yoktu. frank de boer bütün sezon boyu yaşayacağı sıçışların ilkini yapmış ama kırmızı karttan kıl payıyla kurtulmuştu.

    son yarım saate girilirken bizim atak yönüne göre sağ beke kadar inip pres yapan rakibinden topu kurtaran bülent korkmaz pas verdikten sonra kendini yere bırakmıştı. selçuk dereli de herhangi bir itiraz yapılmayan bu pozisyonda kendini aldatmaya yönelik hareket diyerek sarı kartını çıkarmıştı. ilk yarıda da frank de boer'in son adam mı-değil mi tartışmasına açık pozisyonundaki itirazdan sarı kartı olduğu için kırmızı karta dönmüştü. daha kırmızı kartın şokunu atlatamadan bir önceki sezon bizde oynayan mehmet polat'ın kafa golüyle son 20 dakikalara hem skor hem de sayısal olarak geride girdik.

    ne olacak acaba derken sahada hasan şaş'ın isyanı başlamıştı. önce o yıllarda hala yapabildiği gibi slalomla beraberlik golünü attı. sonrasında o sezonun "genç yılıdızı" sabri sarıoğlu'nun yaklaşık 50 metrelik uzun pasını yakalayıp ceza sahasına girerek gol vuruşunu yaptı. efsane forvet ali lukunku'ya sadece uzak direk dibinde işi garantiye almak kalmıştı.

    bu maçta sağ kanattan 50 metrelik müthiş bir pasla hasan şaş'ı koşu yolunda buluşturan sabri ertesi hafta i love you hagi yönetimindeki bursa deplasmanında beraberlik golünü atıp bir de cska deplasmanında golünü sallayınca iyiden iyiye "oldu bu" dedirtmişti...

    oysa hikaye daha yeni başlıyordu...

    bir başka anektod olarak, bu maçla başlayan bir seride gaziantepspor deplasmanı üç sene üst üste ağustos ayına ve kavurucu sıcaklara denk gelmiştir. üçünde de "reis kombineleri antep dönüşü dağıtacakmış" dedikodusu ile cefakar taraftarımızın otobüsleri doldurduğu yönünde bir iddia vardır ama tabi o günleri yaşamış olanlar olayın iç yüzünü daha iyi bilir...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 10
    3 otobüs istanbul'dan yola çıkıp mactan 1 gece önceden, santrada sadece 1 otobüsün geldiği, 2.otobusun 2.yarinin hemen başında yetiştiği, 3.otobusun ise kaybolan malezya uçağı ile aynı akıbeti yaşadığı maçtır. şanslı otobüste olduğumuz ( ağustos sıcağında 17 saat kliması bozuk otobüs ile gaziantep e yolculuk için kendini şanslı saymak ayrı bir tartışma konusudur)için kebap kokulu stada nispeten erken varıp rahmetli kamil ocak stadının altında kebap yiyip etrafta dolaşma imkanı bulmuştuk. her antep deplasmanında olduğu gibi yine girişte kapıda büyük sorunlar yaşanmış, yan taraftaki antep tribünün kapısından girip kordondaki polis amcalara istanbul tayfası olduğumuzu eğer yan tarafa geçmemize izin verilmez ise takım antrenman icin sahaya çıktığında, tribüne çağırdığımizda çıkması muhtemel olaylardan sorumlu olmadığımızı belirttikten sonra bizim tarafa orada bulunan diğer galatasaraylılar ile birlikte geçişimize izin verildi.

    tribun performansı olarak gayet normal seviyemizde iken ve 2.devre diğer otobüsün( 3.otobus bozulduğu için geri dönüp onları da alıp tek otobüste 2 otobüs tribuncusu) gelmesine müteakip golü yememiz ile tribun başka bir seviyeye çıktı. tabi bunda eline taa 90lardan ( oncesi de var tabi ama biz kendi şahit olduğumuzu yazalim) beri sopa veya tokmak yahut herhangi uzun cisim ile yön veren öcü abimizin çok büyük rolü vardı. tribun nedir , tribünculuk nedir , deplasmanda mağlup iken sinmemek neden önemlidir, galatasaray sahada maç kaybedebilir ama tribunde asla kaybedemez kaybetmemeli felsefesini şiar edinmek nasıl oluru bir kez daha göstermiştir.

    2.golde bile asla ödün vermeden disiplinden devam edildi ve maçı kazandık. golü atanın lukunku olması mutluluğumuzu daha da arttırmıştı çünkü kendisini o günlerde efsane haline getirmiştik tribun olarak kendi aramizda (bkz: 30 cm tarak olur mu ? oha ali lukunku)

    maç sonu eğlencesinden sonra neyse ki o 2 otobüse 3 otobüs adamdan biri olarak binme zorunluluğum yoktu zira kadim kardeşlerim ile birlikte mersin e küçük bir tatil kaçamağı için yol almistim.
    (bkz: kimi yaralıydi kimi ölü ama sadece bir taneydi öcü)
App Store'dan indirin Google Play'den alın