en popüler futbol oyunudur, efsanedir. anne olan kişi ve kız kardeş olan kişiler için geyiğin dibine vurulur, tüm sözlük toplansa işi gücü bırakıp katılırım, halı sahaya gelmeyen adam bu oyuna gelir eminim.
oynamaktan en zevk aldığım tek kale oyunlarından birisiydi bu.
mahallede genellikle 101 aylık şeklinde oynardık bu oyunu. topa bir başkası değene kadar, sadece bir kere değebiliyordunuz. yanlışlıkla dahi olsa bir kereden fazla değerseniz, eğer vurduğunuz top auta doğru çıkarsa veya kalede olan kişi o topu yere değmeden, havadan gelecek şekilde yakalarsa siz kaleye geçiyordunuz.
bir vuruş sonrası gelen gol 1 aylık demekti. top havada ne kadar sektirilip vurulur ve kaleye gol olarak girerse kaleci o kadar aylık olurdu. vole golü 50 aylığa eşitti, rövaşata golü oyunu bitirirdi falan filan...
hey gidi hey...
29
kıbrıs dolaylarında "yüzlük" adıyla oynanan ve adından da anlaşılabileceği üzere herkesin 100 olarak başladığı oyun. röveşata'ya biçilen değer 99'du. yerde duran topa da röveşata atılamayacağından en azından bir kere daha topa dokunulması gerektiğinden 100 sayıyı tek başına tamamlayan, "finsh him" tadında bitirici bir vuruştu röveşata bu oyunda. hırs yapan nice genç dimağ kaledeki adamı bitirecem derken elini, kolunu, kaburgasını, kıçını, başını bir yerlerini kırmıştır.
30
bu oyunun bir de haxball versiyonu vardır ki tadından yenmez.*
31
kafa sektirmenin ''10luk'' sayıldığı mahallemizde, genellikle ben, 5 kafa ve şutla kaleciyi ''anne'' çıkartırdım. (bkz: ellibir aylık) şimdi bakıyorum da çocuklar, bilgisayar dan başını kaldırmıyorlar. şükürler olsun ki benim zamanımda * bilgisayar yaygın değildi ve zamane çocukları gibi ''asosyal'' büyümedik.
mahalle maçı,japon kale ve 9 aylık başlıklarını okudukça bir garip hissettim, istemeden de olsa tebessüm ettim. bana hepsi çocukken ne kadar da eğlendiğimi hatırlattı bir kez daha. uzun bir süreden sonra o günleri düşündüm.
yazılması gereken çoğu şey daha önce ki entrylerde zaten yazılmış, tek eklemek istediğim;
yerden oynayınca bu sıkıntı vardı tabi. çocukken topu kaldıramadığımız için havadan pek hoşumuza gitmezdi.(u: en azından ben kaldıramıyodum yetenelerim kısıtlıydı :()
3-5-8 ve hoşginle birlikte üç kişiyle yapılabilecek en güzel faaliyet. çocukluğumun efsane oyunu.
37
iç anadolunun çoğu şehirdinde kaleci havada tutarsa kaleden çıkar, ardından hemen taç kullanır. ki bu taç kullanma çok starejik bir öneme sahiptir. bizim oralarda omuz da 5 sayılırdı. o yüzden kaleci topu havada tuttuysa hemen taçı omuzuyla gol atabilecek birine atardı. ayrıca çoğu yörede eğer top üstten auta çıktıysa kaleye geçme olmazdı. bizim oynadığımız oyunda rövaşata direkt çıkartırdı. o adam betonda rövaşata golü attıysa kaleci anne ya da sıradaki aile ferdi neyse o olurdu. o yüzden kaleciler rövaşatadan gelen topu beton falan dinlemeden dizlerini yırtma pahasına uçarlardı. vole kimi yerlerde 3 puan olarak belirlense de hiç bir zaman vurulan vuruşun vole olarak sayıldığı ya da o vuruşun vole olduğu kanaati herkes tarafından kabul edilmezdi. kimse yazmamış herkes çıktığında son 2 kişi kaldığında babayı beşerli penaltı atışları belirlerdi.
nasıl olur da kuralları bütün mahallelerde aynı olur diye düşündüğüm sokak futbolu oyunu.
kuralların yazılı olduğu bir bildiri mi dağıtılıyordu mahallelere yoksa hakem heyetleri mahalleleri gezip eğitim mi veriyordu. kafayla gol atmanın 4 gol sayıldığı, havada tutulan topun farklı bir anlama geldiği, 9 gol yiyenin anne değil de başka bir şey olduğu bir mahalle var mıydı acaba?
40
genelde kafayla bacak arasından gol atmayı denediğim çocukluğumun oyunu. nerden baksan bu denemelerimde %60 isabet ile oynuyordum. ah gençlik ah.
41
doğruyu söylemek gerekirse 9 aylık denince benim aklıma basket geliyor.
o zamanlar şutum olmadığı için 'anne' olan genellikle hep ben ourdum.
not: spor için ilerlemiş yaşıma rağmen baskette şutumu geliştirdiğimi ima ediyorum:) bu da tüm sporcuların kulağına küpe olsun. gelişmenin yaşı yok:)
42
5 kişi ile oynanan sıralama için;
ilk çıkan: anne ikinci çıkan: kız çocuk üçüncü çıkan: kayın birader dördüncü çıkan: erkek çocuk kazanan: baba
43
baba seçimi, kalan son iki kişinin kendi arasında kullandığı seri penaltı atışları ile gerçekleşmektedir.
44
her semtte farklı oynanırdı bu oyun. mesela, bizim oynadığımız oyunda tam bir aşiret çıkartabiliyorduk oyunun sonunda. anne, baba, birinci kız kardeş, ikinci kız kardeş, birinci erkek kardeş, ikinci erkek kardeş, teyze, hala, amca, ot, bok...
45
top sektiremeyengillerden olduğum için hemen kaleye geçirilip yeteneklerimi gösteremeden anne yapılmışlığımın olduğu oyundur. sonra anneme "beni anne yaptılar :(" demiştim, o da "büyüyünce baba olursun" demişti.
46
ilkokul oyunudur. ne kadar tek dokunuş hakkı tanınarak oyun zorlaştırılış gibi gözükse de, gol atmak çok çok kolaydır.
biraz büyüyünce level atlanır ve 21 aylık, alman'a geçilir.
sokakta ilk küfrü öğrendiğim oyundur heralde. erkeklerin oynadığı oyun olarak göze alırsak kadın olmak en kötüsüydü herkes için. eğer bir sonraki gün okuldan da ödev falan verilirse geçmiş olsun, kaç gün anne, teyze, hala diye bağırırdık yada bağırırlardı. baba olan reisti zaten, herkesin hava 1500 oluyordu baba olunca.
şimdi sokak kültürü de kalmadığından bu oyun tarihin karanlık sayfalarına karışıyor gibi.
49
oyunun en kotu ani ise kaleye gecmek zorunda kalmanizi saglayacak vurusu yaptiginiz andir. oysa her sey ne kadar da guzel gidiyordu gibisinden bir hissiyat olusur. demin aranizda pas yaptigin arkadaslarin artik rakibin olmuslardir. caresiz gozlerle kaleden kurtulmanin hesabini yapan kalecinin yerine de artik sen geciyorsundur. bundan daha kotu bir duygu olamazdi!
50
mahallemizde ismi lazım değil bir arkadaşımızın hırs yapıp röveşataya kalkacam derken farketmeden basıp kendisine iki buçuk burgulu salto attıran taşa kafa üstü çakılmasından sonra oynamayamadığımız oyun.
allahtan çocuk olay tarihinde 25 kilo falandı da olası bir kafa patlaması yerine ufak bir kafa yarılması ile atlatmıştı.