• 117
    selçuk'un ilk 11 oynamasına o kadar şaşırmadım ki, o kadardan ziyade. sonra "evlatçılık" dediğimizde biz kabahatli oluyoruz. taylan'ı neden aldık biz? yani selçuk'un ne vereceği belli. taylan, selçuk'tan kötü olamaz. olamaz kardeşim. ama yine selçuk sahada. artık bu rezilliğe ben tahammül edemiyorum. kim ne derse desin. hocanın forma adaleti filan yok. hocanın evlatları var. her fırsatta evlatlarını tercih ediyor. umarım bu evlatçılığın cezasını çekmeyiz bu gece. her maç ayrı bir fiyasko tercih, her amç ayrı bir evlat zorla sahada çünkü.
  • 68
    4 ekim 2019 fenerbahçe antalyaspor maçında fenerbahçe’nin aldığı mağlubiyet ile daha anlamlı hale gelen maç. gençleri yendiğimiz takdirde fener’in 1 puan önüne geçeceğiz. çok kötü başladığımız bir sezonda en büyük rakibimizin 1 puan önünde milli maç arasına girmek de çok iyi olur bizim adımıza. inşaallah alırız bu maçı. ama inşaallah her şeyden önce karakterli ve iyi bir futbol izleriz.
  • 46
    rüyamda sağ bekte arif erdem, sol bekte ise hakan ünsal ile çıktığımızı gördüğüm maç. bu sene ilk defa oynayacaklarmış ve ben özellikle arif nasıl sağ bekte oynar diye sinirleniyordum.

    umarım falcao'nun goller atacağı ve rahat şekilde kazanacağımız müsabaka olur. milli araya bu inançla girersek önümüz daha açık ve parlak olur. maçtan sonra ise en büyük beklentim fatih hoca'nın sadece küçük açıklamalar yaparak toplantıyı bitirmesi. kenarda olduğu zaman yapılan değişiklikler ile olmadığı zaman yapılan değişiklikler arasında çok fark var. ayrıca kendisinin kenarda durması her zaman itici bir güç.
  • 142
    bu sene büyük ihtimalle küme düşecek gençlerbirliği' ni rahat yenmek varken, başa baş oyun ve 1 puan hedefleyen kadroyla sahaya çıktığımız maç. bundan sonra da genç ve yedek oyuncuların kendilerini idmanlarda yırtmasına gerek yok, hatta yerlerinde olsam devre arası gider anadolu kulüplerinde topumu oynarım, formumu kaybetmem. nasıl olsa ağızlarıyla kuş tutsalar forma giyemezler ziraat kupası maçları dışında.
  • 424
    rezil bir maçti. ilk 11'inden tut, son düdüğüne kadar her şeyiyle.

    maçta güzel olan tek şey muslera'ydı. kardeşim benim!

    yalnız bizim kötü oyunumuz, rezalet oyunumuz bizi bağlar.

    (bkz: abdulkadir bitigen/#2783408)

    var hakemi olacak bu arkadaş 90+'daki bkz'da
    da olan pozisyonu nasıl izletmez?!

    https://twitter.com/...556159834570752?s=08

    %100 penaltı.

    benim 2 puanım ayrı, oynadığım oyun ayrı şeyler.

    kotu oynadık diye hakkımız çalınamaz.

    çıksın konuşsun yönetim! bu ne ya?
  • 444
    yıllardır deplasmana maç izlemeye giderim. puan kaybının olabileceğini tahmin edersiniz her deplasman ayrı zor yıllardır. çok mağlubiyet gördüm, üzerine 8-10 saat keyifsiz keyifsiz döndüm ama ilk kez bukadar boş bir maç izledim. herkes ruh gibiydi ayırdığım zamana paraya ilk kez acıdım. dönüş yolu bitmek bilmedi. hayatımda bir ilk oldu asla unutmam bu maçı.
  • 98
    maalesef gram heyecanım ve izleme isteğim yok. mesele puan kaybetmek ya da şampiyonluğu yitirmek değil. zira her sene şampiyon olacağız diye bir kaide yok. lakin biliyorumki, yine yıllardır veba gibi üzerimize yapışan o deplasman fobisi nedeniyle, mıy mıy pas yapacağız, saçma sapan bir gol yiyeceğiz, kısır ve sevimsiz bir maç izleyeceğiz. kazansak bile son anlarında savunma yaptığımız, tırnak yediğimiz bir maçla kazanacağız. kötümser konuşup can sıktıysam affola, ama hissettiklerim bunlar. maç önü 4-1-4-1'inde aynı duygularda buluşmamak dileğiyle:(

    düzenleme: kelime hatası
  • 445
    şampiyonlar ligi dönüşleri genelde bir çok takım için oldukça zorlu olur, yerel ligdeki maçta puan kayıpları beklenir de salı gecesi paris saint-germain gibi güçlü bir rakibe kök söktürüp, kaybetmesine rağmen taraftardan "böyle oynayın canımızı verelim" tezahüratını işiten galatasaray'lı futbolcuların, başkentte ligin sonuncusu gençlerbirliği karşısında "bu kadar kişiliksiz" bir oyun oynayacağını kimse aklına getiremezdi...
    kurmuş olduğu takımla ve iç sahadaki taraftar desteği ile zor geçebilecek ve kaybedilmesi muhtemel puanların çok can yakmayacağı deplasmanlar vardır da bu maç şüphesiz onlardan değildi... bu nedenle halil umut meler maçı bitiren son düdüğü çaldığında canımız yandı... hem de fena halde...

    salı gecesinin yıldızlarından jean michael seri "gıda zehirlenmesi" nedeniyle son dakika kadro dışı kalırken yerine fatih terim, selçuk'u görevlendirmişti. hoca kaptanına güvenmişti ama kaptan gemiyi ilk terk eden olmuştu, sanki jubile maçına çıkmış gibi sahada dolaşıyordu eli belinde. dolaşmakla da kalmıyordu selçuk, kurnazlık da yapıyordu utanmadan. maçı seyredenler hatırlayacaktır, rakip ceza sahası kenarında yüksekten gelen bir topu kontrol etmek istemiş ve topu ayağından kaçırmışken, topla alakasız mesafede olan nagatomo'ya "bu pası nasıl alamazsın" diye sitem etmesi galatasaray taraftarını kızdırırken, maçı beinsport fransa kanalına anlatan fransız spikeri kahkahalara boğmuştu...

    hocanın güvenip, "hayal kırıklığına" uğradıklarından biri de belhanda oldu ankara'daki tatsız tuzsuz gecede. sneijder'in yerine gelmesi, 10 numaralı formayı alması, saha içinde ruhsuz ruhsuz gezmesi geldiği günden beri beni rahatsız etmişti de, geçen sene biraz toparlanmış, takım için etkili ve önemli işler yapmıştı. bize göre futbolcularla çok daha içli dışlı olan ve onların maddi manevi tüm mutluluk ve sıkıntılarını bilen fatih terim, faslı oyuncuda bir "cevher" görmüş olmalı ki bir önceki sene olduğu gibi, bu sene de transfer döneminde takımda kalması yönünde rapor verdi. seri, nzonzi, lemina, jimmy durmaz gibi orta saha oyuncular transfer edildi ama belhanda özeldi, takımı oynatacak oyuncu olmalıydı da, bu sene tekrar geçmişe, o "ruhsuz" haline dönüverdi 10 numara. saha içinde yürüyor, mücadele etmiyor ve en önemlisi topları "ayağında geveledikten" sonra sürekli rakibe atıyor... böyle bir ortamda galatasaray'ın son yıllara göre gol kısırlığı çekmesi de oldukça doğal...

    italya macerasından sonra galatasaray'ın başına ikinci defa geçen fatih terim, dört sene arka arkaya şampiyonluklar yaşatıp, uefa kupasını memlekete getiren hocadan çok farklı karakterde bir kişilik sergiliyordu o günlerde.. maç önü ve sonu yapılan röportajlarda oyuncularına güvenini ortaya koyuyor ve mağlubiyetler sonrası tüm hatayı kendisi göğüslüyordu. işin özü "eli sopalı adanalı hoca "gitmiş, avrupa kültürü görmüş, şık giyinen avrupa beyefendisi bir teknik direktör gelmişti. topçu milletine iyilik yaramazdı, bunu sonraki yıllarda frank rijkaard örneğinde görecektik, "nasılsa tüm sorumluluğu üzerine alan bir hoca var" diyerek futbolcular gevşedikçe gevşedi ve hocanın sonu unutmak istediğimiz o olimpiyat stadı gecelerinde hazırlandı...

    cumartesi gecesi "sabaha kadar oynansa kimsenin gol atamayacağı" maçı seyrederken dejavu gibi aklıma 2003-2004 sezonu geldi. hoca yine oyuncularına güveniyordu, onlara sahip çıkıyordu, hatta galatasaray'ı "profesyonel kötülere" yedirmemek için cezalar dahi alıyordu ama hem saha içi hem saha dışında güvendiklerinden sırtına hançeri yiyordu...

    şampiyonluğu getiren maçlar derbiler değildir bana göre, şampiyonluk kötü oynadığın maçları 3 puanla sonlandırdığında gelir. iyi ve baskılı oynadığında zaten kazanırsın da 34 haftalık periyotta doğal olarak kötü oynayacağın maçlar olacaktır ve bu vakitler de hangi takım daha az puan kaybı yaparsa, mutlu sona o ulaşır. bu gözle bakıldığında galatasaray'ın gençlerbirliği karşısında elde ettiği beraberlik marcao'nun maç sonu dediği "kazanılmış 1 puan" değil, kaybedilmiş 2 puandır...

    ama, işin başka bir boyutu da var. çuvaldızı kendimize batırdık, takımı eleştirdik de galatasaray kötü diye hakemlerin maç öncesi kafalarında kurguladıkları senaryoları sergilemelerine de sessiz kalamayız. perşembe gecesi uefa avrupa kulüpler mücadelesi yönetmiş ve cuma akşamı memlekete dönen halil umut meler'in fatih terim'in dediği "memlekette hakem mi kalmadı" da maçı yönetmek üzere atandı, bize pek manidar geldi. cumartesi geceki maçın devre arasında "bir hakemin kötü olması için illaki yanlış penaltı vermesi gerekmiyor, halil umut meler gibi galatasaray'ın her atağını, her presini faulle kesmesi yetiyor" diye bir tweet atmıştım. andone'nin, babel'in, feghouli'nin rakip savunmaya yaptığı her baskıda düdük çalarak, oyuncuları yıldırdı maçın hakemi. daha da vahimi, sanki kafasında bazı futbolcuları "yaftalamış" gibi davranıyordu, özellikle belhanda listenin başındaydı, ona ne yapılsa faul çalmayacaktı ama belhanda konuşsa kartı görecekti. maçın son anlarında sessegnon'un usta bir güreşçi gibi "ense çekme" ile belhanda'yı yerle bir etmesine halil hoca devam kararı verirken, güreş hakemleri olsa kırmızı-siyahlı oyuncuya 2 puan yazardı. var'dan da yardım istemedi, abdülkadir bitigen de uyarmadı kendisini, bu daha da tuhaftı. "tuhaflıklar komedyası" emre mor ile ev sahibi oyuncu arasındaki mücadelede de yaşandı, biri beyaz tenli diğeri siyah tenli olmasına rağmen futbolcuların, hakem ve var hakemleri topun emre'nin eline çarptığına karar verirken, shakespeare'den daha başarılı bir sahne yazıyorlardı...

    kötülerin çok olduğu gecede yine de iyiler yok değildi, özellikle marcao, nzonzi ve donk yine her zamanki ciddiyet içinde mücadele ederken, andone'nin çabası, boş alanlara attığı deparlara takım arkadaşları pas vermeyip, kendisinden beklenilen gol gelmeyince yine görülmeyecektir, oysa cumartesi gecesi sahada falcao da olsa, o da eli boş dönecekti...

    kaynak ve fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...i0-0galatasaray.html
  • 30
    artık belli bir seviyenin üstünde futbol oynayacağımız hissinin devam etmesini istediğim maç. eğer maçı önemser teknik heyetiyle, futbolcusuyla iyi konsantre olursak rahat rahat kazanacağımız maç olacaktır. aksi halde psg maçındaki takım, birden tff 1.lig takımına dönüşüveriyor. pozisyona giremeyen, defansta hata yapan ve durmadan muslera'ya geri pas atan bir hal alıyoruz. rakip kaleden daha fazla kendi kalemize gidiyoruz. artık şampiyonlar ligi maçıyla yanan alevin giderek büyümesi ve arka arkaya 3 puanlar almamız dileğiyle, haydi aslanlar...
  • 57
    malatya'da* rotasyonlu çıktık, 5'lik yapacağımız maç saçma sapan berabere bitti. bu sefer yine diri adamları sahaya sürüp onların isteğinden ve fiziksel gücünden yararlanıp istediğimizi alabiliriz. yani almamız lazım, puan farkının açılmasına daha fazla müsaade etmemeliyiz.

    muslera - şener - donk - marcao - yuto - nzonzi - seri - jimmy - ömer - feghouli - andone'yle çıkıp, feghouli'yi andone'nin arkasında oynatmak güzel bir deplasman hamlesi olabilir.

    not: babel dışarı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın