2014 Türkiye Süper Kupası Final Maçı
20:29 Manisa 19 Mayıs Stadı
2 - 3
Penaltılar Sonucu
  • 232
    penaltilarda bizimkilerin basireti baglanir, volkan devlesir.

    su maci penaltilari tasimayi basaracak kadar iyi savunma yapmamiza mi sevineyim, buna sevinmeye razi olmamiza mi uzuleyim bilemedim.

    bizim adimiza chedjou'yla muslera takimin en iyileri her ne kadar chedjou macin normal suresinin sonlarinda kritik bir hata yapsa da. veysel de fena degildi. telles de yabanci kontenjani harcamaya degmeyecek gibi. [biçim]

    [/biçim]
  • 240
    geçen seneden tek farkı drogbanın olmaması. o olsaydı oyunu biraz yıkar daha iyi mücadele edebilirdik. anlayacağınız takımımız istikrarını sürdürüyor.

    bence yönetim transfer için biraz daha beklesin. daha koskoca 5 gün var. ohhooooo biz ne forvetler alırız 5 günde.

    peyhh.....

    tanım: istikrarın sürdüğü maç. haliyle sonuca da yansımıştır.
  • 241
    maç boyunca berbat oynadık. tüm topları kaybettik. tüm ikili mücadelelerden yenik ayrıldık. sahada fenerin karşısında galatasaray mı vardı, yoksa bölgesel amatör lig 2.grup temsilcisi çayelispor mu vardı hiç anlayamadım. hadi normal süreyi geçtik de bu kadar kötü penaltı atışları ben hayatımda izlemedim. bir de bu berbat atışları benim tuttuğum takımın oyuncuları yaptı. vay amk gel de kafayı yeme.
  • 242
    öncelikle saha zemininden bahsetmek lazım. bi' ülke düşünün ki, ikliminin geneli açık alan sporlarına bu kadar müsait olsun ve bu kadar kötü zeminlere sahip olsun. üstelik milyar dolar değerindeki futbol endüstrisinin en büyük iki sermayesinin karşılaştığı maçta! top çime veya çimle karışmış toprağa takılıp gitmiyor. rezalet ötesi bi' durum. şikeyi aklaması için atanan federasyon başkanı, "kasamız dolu, kulüplere kredi açacağız" demek yerine bi' kupa organizasyonunu takip edip maçının oynanacağı stadın zeminini nasıl denetletmez?! maça 2-3 gün kala zeminde çalışmalar yapılmış, işte türkiye'nin trajikomik hali.

    maça gelirsek: bu kötü zeminde ne kadar futbol oynayabilirdiyse o kadar oynamalıydı galatasaray. ama, zeminin dahi bahane olmayacağı şekilde deorganize ve dengesiz bi' takım halinde saçmalamaktan öteye gidemedi milyon dolarlık futbolcularımız. disiplinden uzak, güvensiz ve beceriksiz bi' takım vardı sahada. hücumda burak yılmaz'a şişirilen toplar dışında bir opsiyon göremedik. burak'ın eksiklerini bi' tarafa koyuyorum, ona kızamam bu maçta, çünkü kendisinin etkili olabilmesi için hiçbir hücum varyasyonu oluşturulamadı. selçuk'ta inanılmaz bi' geri gidiş var. takımın temposunu aşağa çektiği gibi, eskiden en önemli özelliği olan oyunu okuma ve doğru pas tercihlerini yapma yetilerini de kaybetmiş durumda. vasat bi' orta saha oyuncusuydu bugün.

    son yıllarda hiç bir derbide bu kadar deorganize ve iyi oyundan uzak bi' galatasaray izlememiştim. bireysel olarak muslera kusursuz oynadı. onun dışında veysel, chedjou, olcan iyiydi. ancak, takım çok kötü olduğu için onların da kötü gözükmesi söz konusu olabilir.

    ne yazık ki çok kötü oynadık ve kazanmayı haketmedik.
  • 245
    uzun zamandır sözlüğe girip birşeyler yazmıyordum fakat bu rezalet maçtan sonra ilk iş buraya geldim. bu nasıl bir oyun allasen? madem böyle bok gibi oynayan bir takım izleyecez yöneticiler ve futbolcular çıkıp bana yok 4. yıldız yok şampiyonluk vs. anlatmasın. takım resmen 2 kişi eksik oynuyordu. bireysel olarak analiz yapmak faydasız zira 3 pas arka arkaya yapmaktan aciz ruhsuz adamlardı benim gördüklerim. yazık günah bunca insanın desteğine üzüntüsüne. zaten geçtiğimiz yıl ligi zar zor 2. bitirip piyangodan şampiyonlar ligine kaldık. bir de tutmuş olcan dışında transfer yapmıyoruz yasini saymıyorum çünkü hala kapalı kutu. şu mevcut takıma en az 2 kariyeri yabancı 2 de ortalama üstü türk oyuncu lazım. her aklı selim insan geçtiğimiz yıl ki başarısızlıkta en az payın mancinide olduğunu kabul eder. yani asıl sıkıntı bizim oyuncularda çünkü 2013 te başlayan formsuzluk ruhsuzluk vurdumduymazlık hala devam ediyor ve biz aynı isimlerden başarı bekliyoruz. şu tırt maçın tek olumlu yanı yönetimin üzerinde oluşacak olan transfer baskısı. yazık başka birşey demiyorum.
  • 246
    bu gün sahada muslera nın oynadığı futbolun 1/4 ünü oynayabilen bir futbolcu çıksaydı her şeye rağmen kazanabileceğimiz bir maçtı ama takım olarak aşırı kötü futbol oynadık. futbol adına defans, ofans hiç bir şeyi göremedim, beğenmedim, ne izlediğimden ne de takımın durumundan zerre kadar zevk alamadım, hatta sıkıldım. fenerbahçe en azından ayakta kalabildi ve maalesef her ne kadar çirkef futbolcularla dolu olsalar da eğri oturup doğru konuşmak lazım, maçı hakeden taraf onlardı. defansta inanılmaz hatalar yapıyoruz bana göre halen chedjou ve semih ikilisi iyi bir ikili değil şampiyonlar liginde bu performanslarıyla çok gol yedirirler, forvet desek öyle bir şey yok zaten takımda. adamlar senin sahana 3 sabit hücumcuyla geliyor sen burak ı yalnız bırak ileride, böyle bir mantık yok hangi çağdayız allah aşkına, forvete takviye şart golcü özellikli futbolcular lazım ama umut bulut yada mevlüt gibi adamlar değil daha yırtıcı forvet lazım. bu maç çok çok kötü sinyaller verdi, ha sezon başıdır daha form tutamadık olayını bir kenara bıraktım ileriye top taşımayoruz ki gol atabilelim. acilen bir şeyler yapmalı eyy sayın yönetim, yoksa gidişat hiç iyi değil yine her zamanki gibi çok geç kaldınız...
  • 247
    herkesin aksine geleceği çok da karanlık görmüyorum. bugün oynanan süper kupa maçında genel olarak çok kötü bir performans göstersek de karşımızdaki fenerbahçe tam olarak ritmini bulmuş ve form tutmuş haldeydi. ona rağmen maç penaltılara gitti. oynamaya çalıştığımız bir sistem var. belli ki iyi çalışılmış, ama bunu sahada yansıtamadık. sınava çok iyi çalışıp, sınavda heyecandan tüm cevapları unutmuş gibiydik. orta sahamız gerçekten gününde değildi. maçın adamı kaleciniz olduysa, zaten kötü oynamışsınız demektir. ama karamsar olmayın. bu takım ritmini bulunca çok can yakar.
  • 249
    galatasaray'ın ciddi bir şekilde incelenmesi gerektiğini düşündüğüm maçtır. kupayı kaybettik ama dersimizi aldık bari diyebilelim.

    bazı oyuncularımız ve oyun planımızla ilgili kendi görüşlerimi yazmak istedim.

    öncelikle ilk 11'imize bakıyorum; muslera, veysel, telles, semih, chedjou, melo, selçuk, yasin, olcan, sneijder, burak. kadroya bir şey diyemiyor insan. dizilimi düşününce de 4-2-3-1 makul ve mantıklı görünüyor göze.

    sonuçlara gelelim;

    forvetimiz burak bizim. bir forvet olarak burak'ı tartışmayı doğru bulmuyorum. çünkü her futbolcu gibi burak'ın da bir futbol karakteri var. ve bu futbol karakteri biz burak'ı alırken de vardı ve aynıydı. burak defansın arkasına çok iyi sızıp aldığı toplarla skor oluşturan bir forvet. yani arkasında ara paslarla, öldürücü toplarla burak'ı kaleciyle karşı karşıya bırakıp onu kral yapacak oyunculara ihtiyacı var burak'ın. türk futbolu için bu oyunculara örnek vermemiz gerekirse; sneijder, eski selçuk inan ve birkaç yıldır bu işi iyi yapan olcan adın'ı gösterebiliriz. yani burak'ın arkasındaki üçlüden ikisini kastediyorum, bir diğeri de orta sahamızın göbeğini teşkil ediyor. ama her maç istenilenler yapılamıyor ve bu maç olduğu gibi pozisyon üretemiyoruz bazen.

    sneijder'e gelelim. fevkalade üstün meziyetlerle bezeli bir oyuncu. takımı için inanılmaz çalışan çabalayan bir oyuncu. fakat yumuşak bir futbol yapısı var. sertliğe maruz kalınca yılıyor haklı olarak. lakin dedim ya canını dişine takıp elinden gelenin en iyisini veriyor takıma. geçen sezon kendisini sol kanatta oynatmaya çalıştığını düşünüp mancini'ye az yüklenmemiştik belki ama; mancini kendisini solda göstermekle beraber, her zaman baskı ve kalabalıktan uzak tutmaya çalışarak gerçek performansını göstermesi için bir takım önlemler almıştı ve sonucunda güzel bir performans ve skora etki eden bir sneijder izlemiştik. sneijder in mevkisi olması hasebiyle forvet arkasında ve ortada oynatılması ısrarından daha çok topla daha özgür olabileceği, baskıdan en uzak durabileceği bir bölgede oynaması gerektiğini düşünüyorum. saha içinde de adı konulmuş böyle bir bölge olmadığı için oyuncumuzu ileri hatta, serbest rolde, atak organizatörümüz olarak kullanmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

    yasin takımımıza yeni katılmış olması hasebiyle bugün yapamadıklarını bir kıstas olarak kabul etmemek gerektiğini düşünüyorum. en az yarım sezon kendini takımımızda gördükten sonra bizlere de genel bir kanaat hasıl olur. bugün etkisiz olması belki tecrübe eksikliği belki heyecan belki de maç kondisyonunun eksik olması dolayısıyladır. bildiğimiz gibi planlanmış hazırlık maçlarımızı bile iptal edip az sayıda ve yeterli etkinlikte olmayan ekiplerle hazırlık maçları oynadık.

    olcan görünen takımda en çok umut verenlerden biri konumunda. ara ara sazı eline alıp takıma hareketlilik getirmesi bile bugünkü kötü performansımızın arasında sırıtmasına yetti.

    semih ve chedjou bugün çakılı defans kavramının nasıl bir şey olduğunu en güzel şekliyle bize gösterdiler. günümüz futbol anlayışında pek yeri olmadığı düşünülse de gol yemedik 120 dk. hem de böylesine bir futbolla.

    alex telles konusu var bir de bizim takımımızda. kendisi hakkında sözlükteki diğer arkadaşların yazdıklarına katılmamak elde değil. "kendisinin yerine kimi oynatırsak oynatalım takımın bir yönü şimdikinden üstün olacak" evet. brezilyada hayranlık uyandıran bir sol beki alıp ülkemize getiriyoruz. kadromuzda ilk 11 de sürekli oynama şansını veriyoruz. sol kanada hükmedecek, hem top kesip defansif anlamda iş yapacak, hem ataklarımızda sol kanada canlılık getirecek hem de güzel ortalarıyla rakibe tehlike oluşturacak diye büyük bir hevesle alıyoruz. lakin ne defansif ne de ofansif olarak kendisinden faydalanamıyoruz. başarılı olabilmesi için; kendisini geliştirmek istemesi, yeterli profesyonelliğe sahip olması ve doğru olarak yönetilip yönlendirilmesi şart.

    genç yabancı veya bir başka deyişle yatırım transferlerimizle(telles, bruma, ontivero, doria?, balanta?..vs) ilgili bir noktaya daha değinmeliyiz diye düşünüyorum. "bu adamları alıp 3-5 sene oynatıp geliştirip satarız." mantalitesi güzel tabi ki ama biz sadece bu cümleden ibaret olan mantaliteye football manager mantalitesi diyoruz ve bu mantalite gerçek hayatın gerçeklikleriyle uyuşmuyor. bir genç oyuncuyu alıyorsan o oyuncunun gelişmesini istiyorsan ilk olarak oyuncuyu yetenek olarak değil zihinsel olarak geliştirecek olduğunu bilmelisin ve buna yönelik atılım yapmalısın. büyük klüplerin alt yapı antrenöürlerine bakacak olursak kendi alanlarında uzman olduklarını görürüz. yani bu antrenörler genç ya da minik oyuncuların geliştirilmesi hususunda uzman, tecrübeli insanlardır. bizim en üst düzey klüplerimizde ise eski bir futbolcu hemen altyapıda hoca olur ve gelecek onlara emanet edilir. bu antrenörler kötüdür demiyorum lakin işi de ehline bırakmak gerekir. bunun gibi dünyanın büyük klüplerinin zihinsel gelişim amaçlı çalışan kişisel gelişim uzmanları, futbolcuların futbol dünyasının yükünü kaldırmakta çektikleri zorluklara göğüs germelerinde onlara yardımcı olacak alanlarında uzman onlarca psikolog ve psikiyatristleri mevcutken bizim klüplerimizin bu konularda bir çalışması olduğuna dair bir gelişmeden haberdar değilim. demek istediğim şudur ki; genç ve yıldız adayı diye birilerini transfer etmeden önce transfer edeceğin o genç oyuncuları fiziksel ve mental olarak yıldız olma yolunda eksiksiz olarak destekleyecek bir ekibe sahip olmak zorunluluğun var. bizim klübümüzde bu ortam veya bu ekip var mı bilmiyorum. yani daha doğrusu bildiğim kadarıyla yok. bu nedenle bruma ve telles gibi oyunculara kolay kolay kızamıyorum. çünkü eksikliklerindeki tek payın kendilerinde olduğuna inanmıyorum.

    son olarak muslera; beni hiç yanıltmadı. daha önce bir entry kaleme almıştım kendisi hakkında; "yabancı sınırı 1 e dahi indirilse muslera'yı bu takımda görmek isterim." demiştim. bu gün yine bizim kalecimiz olduğu için şükrettim. uzun zamandır sinan'ı izleyemedik ama arkasında sağlam bir kaleci olduğunu düşündürtmüş olabilir muslera'ya. sakatlanmayasıca panterimiz...

    umarım ki takımımızı daha derli toplu, daha hırslı ve ısırgan olarak göreceğimiz günler yakındır.

    biraz uzun oldu yazım. başta zaman ayırıp okuyan, daha sonra da "ya bu kadar uzun mu yazılır!" deyip hemen geçen herkese teşekkürü borç bilirim. sürç-i lisan ettiysek affola.
  • 250
    muslera-veysel-semih-chedjou; athos, porthos , aramis ve d'artagnan...

    geri kalanın ne yaptığını anladıysam tekmil sülalemi kainat kovalasın...

    muslera, daha ne yapsın... eline meşe odunu versinler, takımın geri kalanını bi odaya toplasınlar, ışığı kapatsınlar, allah ne verdiyse önüne gelene girişse yeridir...
    semih-chedjou; adamlar sağlı sollu-göbekten yardırırlarken hemen hemen sıfır hatayla oynadılar, riskli işlere girişiyorlar ama özgüven deyip üstünde durmak istemem bile takımın geneli perişan haldeyken...
    veysel; (yeterli) üst düzeyde değildi ama işini yaptı mı yaptı, fazlasını beklemedim çünkü önünde oynayan arkadaşları zerre top oynamadılar...

    melo; adama sanki sakin ol, atılma, kendi halinde takıl aman diyim diye tembihlemişler, özel güçleri elinden alınmış süper kahraman gibi tamamladı maçı, en üzüldüğüm, kötü oynayanlar içinde kızamadığım tek adam oldu...

    selçuk; şimdi sinirden kendimi s.kicem diye bi ifade var ya, maçı bu ruh haliyle izletti bana, bi sorumluluk al be birader allah rızası için, senin oynadığın ne maçları gördük, bu kadar mı kaçılır toptan-sorumluluktan, sen kaptansın, şu takımın beynisin, sen elini taşın altına sokmayınca takımın hali bu, şu maçı tekrar izleyeceklerdir mutlaka takım olarak, umarım arkadaşları pas verecek adam ararken toptan kaçtığı-saklandığı pozisyonları görür de biraz olsun utanır...

    sneijder; bi allahın kulu yardıma gitmeyince , al topu şapkadan tavşan çıkar deyince bi adama , her maç olmaz o diye cevap verdi, sağlı sollu oynayan arkadaşlarla bu düzeyde ilk kez oynamasının uyumsuzluğu ortadaydı, baktı takımın geneli kötü, fizik olarak da zorlamadı kendini...

    yasin-bruma-olcan; üçü de bireysel olarak birşeyler yapma gayretine girdi, olmadı, beceremediler, karşılarında oynayan adamlar karakter olarak olmasa da futbol becerisi olarak üst seviyede top oynayan adamlar, kanattan yardıramayınca içeri-göbeğe- dönüp pas verecek selçuk'u da göremeyince, çoğu kez topu kaptırdılar, hata yaptılar, kötüydüler ama haksız yere maçın kötüleri gibi gözüktüler...

    telles; geldiğinden beri `her maç en az bir defa olmak üzere bariz pozisyon hatası yapıp adam kaçıran bi oyuncunun heykeli` için çalışma olsa telles'in kalıbını dökerler direkt olarak, takımın geneli kötüdür, önündeki adam yardıma gelmez de zor durumda kalırsın anlarım ama her maç arkasına adam kaçırıp pozisyon hatası da yapılmaz be birader, ayıp...

    yekta; ortasahayı ele geçiririz dedim girince ama kalabalık yapmaktan başka hiçbirşey yapmadı...

    burak, bu maç özelinde yalnızkaldı, takımın geneli kötüydü, top gelmedi savunması kendisini aklasa da son 3-4 hazırlık maçında dışarıdan görünen garip bi vurdumduymazlık var halinde, maçı düşünüyorum da, gol pozisyonuna bile girmedi hatırladığım kadarıyla...

    penaltılar için birşey demek istemiyorum, klasiktir, ne büyük futbolcular finallerde neler kaçırdı hesabı...

    neticede yeni sezonda sneijder ve sağında solunda kim oynarsa o ikilinin uyumu sağlanamadıkça yeni yine yeniden tek forvet sancımız başlamış oldu resmi olarak... bana kalırsa genel anlamda doğru bir sistem üzerine inşa etmiyoruz yapılanmayı, sabah akşam oyuncularla olan, yapabileceklerini en iyi bilen prandelli'dir, saygı duyuyorum ama yineliyorum; geçen seneki hastalığın teşhisi doğru yapılmamış, tedaviye de karşılık vermeyecek bu durum, umarım en kısa sürede sorunun kaynağının farkına varılır...

    güzide spor basınına gelelim, maçı sürekli germeye çalışan, hakemlere atarlanan fenerli futbolcuları, volkan'ın yaptığı hareketi (burada küfür var) nasıl geçiştirecekler merak etmiyorum, büyük bir itimalle tribünlerden atılanlar-gerginlik sahaya da yansıdı ve deyip geçiştirecekler, şike olunca sahaya yansımıyor, ama atmosfer olunca tribünde, sahaya yansıyor onlara göre, işte bu yüzden can-ı gönülden inanarak söylediğim tezahürat devreye giriyor burda;

    basın yalan yazıyor şampiyon olmayınca
    içim rahat etmiyor fener'e koymayınca....

    bu gece rahat uyku yok, uyuyabilene iyi geceler...
App Store'dan indirin Google Play'den alın