• 752
    mükemmel bir maç. özellikle nereden bakıldığına göre değişik sunumlar veren bir maç. copenhag'a aynı tarifeyi çektik elimizden kaçtılar hatta 2 pozisyonla 1 puan alıp gittiler, münih'e de bu sefer 75 dakika soluk aldırmadık desek yeridir. maçtan önce de yazmıştım gelecek adına neler verebiliriz maçıydı bu.
    maç 1-3 sonuçlandı ancak eminim ki benim gibi mutlu birçok insan yatağa girmiştir. skor taraftarı olmak ile galatasaray taraftarı olmak arasındaki ince çizgiyi dün gördük.
    maçın içinde bireysel hatalar yok muydu? elbette ki vardı. ancak takım olarak yapılan pres, sağdan gelen set hücumları, sol kanadı kontra olarak kullanmak isteği ve çoğu zaman 442 dizilimi çok hoşuma gitti. bunu antalyaspor'a karşı yapıp skor beklemedik. dünyanın net ilk üçünde olan takıma karşı yaptık.
    yok kerem yerine x olsaydı şöyle olurdu, yok kazım şöyle yapsaydı böyle olurdu. evet güzel şeyler tabi bunları görmek ancak biz bu adamlarla bunu verebiliyorsak demek ki bu takımda çok umut var demektir. ben hepsinden razıyım.
    eğer maç içi analizi istenirse de şöyle diyebilirim.
    ikinci yarıya barış-tete değişikliği ile başlayıp ilerleyen dakikalarda da baktık olmuyor kaan-nelsson değişikliği ile savunma güvencesini alıp sonrasında kazımcan-angelinho ve zaha-kerem d. değişiklikleri ile daha oturaklı bir oyuna dönsek bugün belki de 1 puanı aldığımız için seviniyor olabilirdik.
    beğenilmeyen kerem a. yapmış olduğu ön alan baskısıyla milyon avroluk adamlara topu şişirtti. kaan ayhan biraz top almaktan kaçtı ancak kimmich'i sürekli kontrol altında tuttu. burada da torreira işte karınca misali prese devam etti ve takımın en iyisi oldu.
    abdülkerim ve sanchez önde pres yüzünden kendi alanlarında boşluklar verdi ancak bu oyun bu riski barındırıyor zaten. ilk yarı bir şekilde sonuca gidebilsek oyun bambaşka yerlere gidecekti. kazımcan ikinci yarı başı hatalı pas attı ve oyundan düştü. sebebi çok açık. adamın rakibi coman, yanına gelen musiala. burada kazım'ı yalnız bırakmayacak bir destek kuvvet hep gerekliydi. adamlar zaten makine gibi nereye hangi zamanda koşu atacaklarını biliyorlar. attıkları pasların şiddeti bile resmen ayarlanmış gibi. 20 yaşındaki bir türk genci için bence fena olmayan işler yaptı. yani eleştirirken bir kere düşünmek lazım. ya bu kazım nerede almış alt yapı eğitimini? hangi pozisyondan bu adamı sol beke çevirmeye çalışmışız? hayatının en büyük maçı hangi maç? kaldı ki sadece kazım'ın değil abdülkerim mesela 28 yaşında çıktı en büyük maçına. boey ona keza hatta kerem a. için bile kariyerinin en büyük maçı diyebiliriz. futbol yetenek kadar duygu oyunu aynı zamanda. neyse çok uzatmaya gerek yok. takım için çok olumlu geçen bir maçtı bence. en azından ben öyle okudum.
  • 753
    belki de en çok entry girdiğim maç olmuştur bu maç. günlerdir kafamda oynadım, arkadaşlarla kadrolar kurdum, münih'in zaaflarını araştırdım. 2 haftalık tez konusu gibi çalıştım. ispanyol, fransız ve ingiliz liglerinden gelenleri yenebilirsiniz ama alman ligi takımları için aynısını söylemek güç. sadece schalke 04 bir istisna oldu bizim için. tete'ye ve zaha'ya atamadıkları çalımlar için hayıflanacağım fakat karşısındakilere bakıyorum değeri en az 50 milyon euro. bir de işin taraftar boyutu var ki korkunç yorumlar okuyorum. taraftar robot değil ki. 60. dakikadan sonra orta saha kanatlarla beraber çöktü. herkes parmaklarını ısırmaya başladı. kaan, torreira, tete, kazımcan ve zaha tamamen düştüler. torreira'yı ne olursa olsun çıkaramazdık ama yanına sergio ve demirbay takviyesi yapabilirdik. zaha'nın yerine de barış alper, kazımcan'ın yerine de nelsson takviyesi yapıp sol beke abdülkerim'i alabilirdik. sergio ve demirbay için herkes tepki gösterecek fakat boş orta sahayla oynamaktan daha iyi diye düşünüyorum. bunlar tabi züğürt tesellisi. takım her şeye rağmen elinden geleni yaptı. emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
  • 756
    okan buruk'un dünyanın en cesur teknik direktörlerinden biri olduğunu gösterdiği maç.
    manu maçında da aynısını görmüştük, bugün de geliştirilmiş versiyonu sergilendi.

    maç kadroları ve iki takımın genel oyunu düşünüldüğünde iki takım da 4-2-3-1 temelli bir oyunu benimsedi, zaman zaman 4-2-4'e kayan bir oyun. dolayısıyla sahanın her yerinde doğal birebirler oluşacaktı. bu tür maçlarda genelde kaliteli olanlar kazanır, işin psikolojik kısmı da var tabii ki. ama fiziksel olarak dayanıklılık da bir kalitedir bunu da göz ardı etmemek lazım. mesela coman'ın dayanıklılık olarak kalitesi zaha'dan, sane'nin yine dayanıklık kalitesi de tete'den üstün geldi.

    ilk 45 dakikada inanılmaz baskı yapan galatasaray vardı, son 10 yılda bayern'in de bu kadar ezildiği bir 45 dk olmamıştır. genelde kimse bayern'e bu kadar şiddetli şekilde basmaz, çünkü bilirler ki arka tarafta kane top almak için öne çıkıp arkasını boşaltacak ve o boşalan alana dünyanın en hızlı 3 oyuncusu diyebileceğimiz sane, coman, davies girecektir, bu riski göze alamaz çoğu teknik direktör.
    çünkü maç 90 dakika ve bayern'in inanılmaz oyuncuları birebirlerde mutlaka ama mutlaka geçerler belli sayıda.
    toplu veya topsuz kontra atak yiyecektik, ilk 45 dk çok zorlanmadık. ve baya bunalttık rakibi. okan hoca bayern'i anadolu takımı gibi gösterdi ilk yarıda. bir türk takımının bir süre zarfında bunu yapması çok büyük bir olay. onlar da şaşırmış ve zorlanmıştır ilk etapta.

    galatasaray dk 60 sonrası neden oyundan düştü bunlara bakmak lazım.
    bence ilk nedeni yüksek şiddetli koşular, rakip her oyun kurmaya çalıştığında bizim oyuncularımız şiddetli koşuyla cevap verdi. bu tip durumlarda topa sahip olan takım daha az yıpranır.
    bir diğer neden arkaya sarkan rakip oyuncuların tüm takımı geriye koşturması, sane ve coman 10 defa arkaya sarksa ve 10 defa tüm takım geriye koşsa inanın hücum yapacak kondisyon kalmaz.
    bir diğer neden bayern'in yorulmakta olan galatasaray karşısında top çevirerek yorgunluğu daha daha netleştirmesi.
    ve oyuncuların doğal fiziksel güçleri var, kabul etmek lazım ki bayern'li oyuncular fitnes olarak dünyadaki en iyi oyuncular arasında. real madrid, city, arsenal belki bunlar bu seviyede olan diğer takımlardır.

    tuchel rakipleri iyi analiz eden bir hoca, büyük ihtimalle galatasaray'ın ikinci yarılarda oyundan düştüğünü de görmüştür, maç planını buna göre yaptığını düşünüyorum. hatta devre arası konuşmasına erişebilsek galatasaray'ın 60 sonrası düşeceğini de söylemiştir muhtemelen.

    birebir eşlemelere de biraz değinmek istiyorum. mesela alfonso davies tete eslemesini ele alalım, top tete'deyken neredeyse hiç geçemedi davies'i adam çalım yemiyor, çok hızlı, çalım yese bile geri dönüyor. fakat işin kötü yanı top davies'deyken de tete'ye çalımı basıyor üstüne üstlük boey geliyor ona da çalımı basıyor ve sane'yi bizim kaleye kadar uzatıyor. haliyle tüm takımın geri koşması demek bu.
    zaha vs mazroui'de iki taraf da birbirini nötrledi, zaha hücumda pek geçemedi ama mazroui de hiç gelemedi zaha iyi karşılık verdi savunmada.
    coman vs kazımcan izledik, kırmızı pazartesi bu eşleşme zaten.
    torreira ve kaan'ın ilk 60'da kimmich ve laimer'e üstünlük kurduğunu gördük, sonra yorgunluk ve onların dayanıklılığı ağır bastı.

    galatasaray- bayern münih maçını 5000 metre koşusu olarak ele alırsak, galatasaray ilk 2500 metreyi inanılmaz koştu. fark attı burada bayern'e belki de tur bindirdi, fakat kalan 2500 metrede bitiş çizgisini görecek takati kalmadığı için bayern münih son 30 dk'da pek de vitesi yükseltmeden galibiyeti aldı. galatasaray'ın performansı tavşan atlet performansı gibiydi, tavşan atletler de o kadar önde koştuktan sonra neden yarışı tamamlamıyor hep merak etmişimdir, belki ilerde galatasaray tamamlar yarışı.

    bir başka spordan örnek verelim; 12 roundluk bir boks maçı düşünelim, galatasaray ilk 6 roundda öyle yumruklar attı ki, bayern değil başka kim olursa nakavtla biter gibiydi. kenardan havlu gelir, hakem müdahelesi gelir, doktor müdahelesi gelir maç biter gibiydi. fakat rakip takım bu 6 rounda dayanınca ve bizim maç kondisyonu genele yayılmayınca guard savunması yapmak için kollar yukarı bile kalmaz oluyor. bir nevi tüm cephaneyi ilk roundlarda tüketmiş oluyoruz. buna da dövüş kondisyonu deniliyor, zaten dövüş öncesi kampların da esas nedeni tüm maçı çıkaracak bir kondisyona ulaşmaktır.

    daha başka bir spordan örnek vermek gerekirse; formula 1'de pilotlar yarış kaç tur sürecekse lastik ısınmasını ona göre yönetmek zorundadırlar, çok hızlı gidildiğinde lastikler ısınır ve aşınmaya başlar, aşınan lastikler daha fazla kaymaya başlar ve bu risktir, eğer pitstop yapıp lastikleri değişirseniz bir şansınız var, futbolda bu oyuncu değişikliği ile mümkün, fakat ekstra bir pitstop yapmak da çok çok ciddi bir süre kaybıdır, yarış mühendisleri bu yüzden var zaten. birçok f1 yarışında rakibini geçmeden bu şekilde oyunlarla pitten dönüşte geçerek yarışlar kazanılıyor. galatasaray yeni oyuncular sahaya atsa, bu oyuncuların adaptasyon süreci de olacaktı muhakkak. o esnada bayern yine bam bam gelip goller atabilirdi.

    okan hoca, önde baskı konusunda dünya klasında olduğunu kanıtladı. ben arsenal tottenham maçında arsenal'in bu kadar agresif bastığını gördüm, ama arsenal'in bile maçın sonunda pili bitti ve beraberlikle sahadan ayrıldılar ama biraz daha süre olsa arsenal maçı da verebilirdi.
    galatasaray'ın genlerinde bu baskı kültürü var, okan hoca genlerine bağlı kalarak dünyanın en büyük takımına kafa tutuyor, buna saygı duyuyorum.

    ben dünya futbolunu izleyen yabancı biri olarak geçmiş senelerdeki slavia prag ve tripsiovky hocayı tebrik etmiştim. benzer bir performans vardı. eminim dünya futbolunda maçı izleyen başka yabancılar da okan hoca'yı bu şekilde bir kenara yazmıştır.

    her fırsatta belirtiyorum, benim inandığım oyun farklı. benim inandığım oyun galatasaray kültürüne de ters, burada uygulamak da kolay değil. ama imkansız da değil.

    okan hocanın işi de kolay değil, her hafta oyuncuları bu prense ikna etmesi lazım. mesela son bjk derbisinde tam anlamıyla ikna edemediğini gördük, çünkü oyuncular da insan ve yaptıkları iş müthiş efor sarfettiren bir iş. fiziksel olarak toparlanması kolay değil, bayernden çıkıp rize deplasmanında odaklanmak da kolay değil.
    verilen mücadeleden dolayı tebrikler.

    okan hocaya bir eleştirim var bu arada, basın toplantılarında sürekli oyuncu değişikliği konusu gelince dünyanın en iyi teknik direktörlerinin çok az oyuncu değişikliği yaptığını hatta bazılarının da hiç değişiklik yapmadığını belirtiyor.
    şimdi burada 2 durum var, ilki oyuncuların kondisyon durumu. sane ve coman ile zaha ve tete'ye bakalım pek uzağa değil. adamların doğal kondisyonu bizden iyi, barış alper girdi oyuna ama yorgun sayılacak sane yine daha iyi fizikteydi. yani oyuncu değişikliği yapmayacaksak, doğal fiziksel gücü boey gibi olan oyuncular almak zorundayız. hiç kimse neden boey'i çıkarmadın dedi mi bugüne kadar?
    bir diğer husus ise dünyanın en büyük hocaları pozisyon oyunu oynuyor ve temel amaçları kendini yormak değil rakibi koşturup yormak. dünyanın en iyi hocaları da yüksek şiddetli baskı yapıyor. ama şöyle örnek vereyim, topu %75'e 25 alan city, rakibin %25 sahip olduğu kısımda baskı yapıyor ve daha az yıpranma. biz ise %50-50'de 50'lik kısımda bunu yapıyoruz. kabaca bir hesapla 2 kat efor demek bu. tezatlık burada işte. oyuncuların doğal fiziksel güçlerini de devre dışı bırakarak ele aldım bu ikinci durumu.
    okan hocanın bu durumu gözden geçirmesini dilerim, çünkü %50'lik kısımda en iyilerden birisi.

    edit: hakem performansından da bahsetmesem olmazdı, neredeyse her pozisyonda oyunu oynatmak isteyen bir hakem vardı. resmen hasret kalmışız böyle bir hakeme. hakem izin verdiği için ilk yarı rakibi bu şekilde bunalttık ve boğduk. türkiye ligi'nde böyle baskı yapsak çoğu yerde faul çalınırdı.
    ayrıca hakem her pozisyonu oynattığı için de maç sonunda daha fazla tükendik, çünkü durmadı oyun, dinlenebilecek boşluklar pek fazla olmadı. bu da bizim açımızdan olumsuz yansıyan durumdu. çünkü biz durarak oynanan bir ligden geldik maça.
  • 758
    gol yollarında icardi'nin ayağına mahkum kaldığımız için kaçınılmaz olan skor. 2 tane skorer kanat ya da orta sahamız olsa skor tam tersi olabilirdi. hem de daha az yorulurduk, bu sayede güzel futbolu 90 dakikaya yayma şansımız olurdu.

    en çok net pozisyon kaçıran kerem'in yanı sıra, icardi ve torreira da net pozisyonlar kaçırdı. hocamız da bu sorunun farkında, daha fazla bitiricilik çalışacağımıza inanıyorum.
  • 759
    eleştiri bir insanı sevmediğiniz ya da istemediğiniz anlamına gelmeyen kavram. hele taraftar olarak yapılan eleştiri daha iyisini yapabilirdin demek aslında.
    kazımcan’ın gereksiz yere topa atlayarak coman’a golü attırması. takım hücumdayken ve bayern defansı hazırlıksız yakalamışken topu iyi kullanamayıp kaptırması ve ikiyi yedirmesi eleştirilebilir. okan hocan’ın onu bu kadar uzun süre oyunda tutması eleştirilebilir. bayern kalecisinin sektirdiği topta bomboş kaleye golü atamayan kerem eleştirilebilir. bayern’in 3. golünde rakibini bomboş bırakıp kovalamayan torreira eleştirilebilir. beni ıcardi’nin soğukkanlılıkla panenka penaltı atması ilgilendirmiyor. çoğu pozisyonda yanlış karar vermesini ben eleştiririm. zaha’nın dünyada bilmem kaçıncı en çok başarılı çalım atan oyuncusu olması beni ilgilendirmiyor. ne sağda ne solda rakip beklere hiçbir üstünlük kuramaması, içeri katetmeyi becerememesi, hiçbir varlık göstermemesine rağmen bu kadar uzun süre oyunda tutan okan hoca eleştirilebilir. okan hoca’nın müthiş planla başlaması, 70 dakika süper top oynatması beni ilgilendirmiyor. takımın pilinin biteceğini önceden sezemeyen, değişiklerde geç kalan okan hoca’yı ben eleştiririm. beni bayern’in bilmem kaç yıldır yenilmemesi ya da kaç maçtır kazanıyor olması ilgilendirmiyor. ben galatasaray’ım, beni bayern’i yenebileceğine inandırmayan ya da kendi inanmayan herkesi eleştiririm. futbol bu yenilmek de var yenmek de ancak yok bayern zaten fark yemezsek iyidir. yok bayern maçlarına sıfır puan yazmak lazım kafasında değilim ve hiçbir zamanda olmadım. her takımın inişli çıkışlı dönemleri vardır. yok iki sene önce şöyleydik o yüzden şükredelim falan geçelim bunları. bizim vizyonumuz misyonumuz herşeyimiz avrupa. başarı gelmeyebilir ama başarıyı hedeflemeyen ya da inanmayan herkes eleştirilir. bu arada hem okan hoca’ya hem de oyunculara gerçekten yürekten teşekkür ediyorum. uzun zamandır izlediğim hocasıyla, oyuncularıyla, yönetimimiyle en inançlı galatasaray’ı izledim. ama maalesef eleştirilebileceğini basit hatalarla kaybettik. ama bu hatalardan ders çıkarılacağına da yürekten inanıyorum. yani işin özü eleştiri daha iyisini yapabilecekken yapamayana bir küçük tatlı sözdür. nefret öfke kusanlarla bir tutmamak lazım. ha bir de eleştiriyi bile kaldıramayan bir oyuncu ya da hocayı eleştirenlere saldıranlar var aramızda. bayern değilde fener maçını 70 dakika çok iyi oynayıp 70 den sonra kaybetsek kimseyi eleştirmez misiniz ? işte bu tiptekiler bence galatasaray’lılığını sorgulasın. bir kez daha söylüyorum ben galatasaray’ım yarın manchester city’le maçım olsa onuda yeniceğimize inanarak izlerim. çünkü benim tarihimde var bu. ben avrupa’yı dize getirmiş bir takımın taraftarıyım.
  • 761
    jk maçından daha mutlu eden maç. ilk 45 bu takımın şampiyonlar ligi tarihindeki en iyi devresi olabilir. inanılmaz bir oyun ve cesaret, efor. tek eksiğimiz bitiricilikti. goller gelse 70 sonrası düşüşü kompanse edebilirdik. o kadar efordan sonra çok doğaldı. ve yine okan hocanın şanssızlığı , ikinci golü yemeden önce komple sol kanadı değiştirecekken 3-4 dk oyun durmadı, oyuncular değiştirilemedi. o değişiklikler olsaydı hakettiğimiz puanı da alacaktık.

    böyle oyunlar bizi tekrar avrupada kupaya götürecek. okan hocaya canı gönülden teşekkür ediyorum bu galatasarayı izlettiği için. hiçbir rakipten çekinmediğini için.
  • 762
    bundan 25 sene önce galatasaray nasıldı, 96/2000 arasında nasıl oynuyordu diye sorarsanız,
    işte bu maçtaki gibiydi derim.
    maçı izlerken inanılmaz heyecan yaptım. beklentiye girdim. sebebi de tamamen budur.

    galatasaray öyle oynadı ki, hala maçın etkisinden çıkamıyorum.
    dün geceden beri kafamda hala maçı oynuyorum.
    keşke ve amalarınız olabilir, kendinizce haklı sebepleriniz de olabilir.

    ama şunu unutmayın,
    galatasaray, avrupa fatihi ise; türkiyenin global muteber markası ise
    sebebi işte bu maçtaki oyunudur.
    yıllar geçmesine rağmen, taa kuruluşunda kurgulanan stratejinin bir gram eksilmediğini görmek çok güzel.

    emeği geçen herkese teşekkürler.
  • 764
    bu maçın takımımıza ve bize kattığı özgüven ve buralarda olmamız gerektiği bilincini yukarıda herkes güzelce anlatmış o yüzden tekrara girmek istemiyorum ve bu fikirlere sonuna kadar katılıyorum.

    benim bu maça ilişkin ek olarak düşündüğüm şey aslında ilk başta fikstürün aleyhimize olduğunu düşünürken bu maçın etkisiyle birlikte mental olarak hedef maçımız olan içerideki manchester maçına çok daha kendimizden emin çıkmamızı sağlayacak olması.

    biz eğer ikinci hafta hazır değilken bayernle oynayıp kaybetseydik ve üçüncü maçı manchester ile oynasaydık eminim çok daha tereddüt ederek çıkacaktık. şimdi ise önümüzde hedef maça kadar süre varken takımın potansiyelinin gerektiğinde nereye çıkabileceğini görme fırsatımız oldu. bu yüzden hepimiz içerideki manchester maçı için çok daha pozitif bakabiliyoruz. dünkü maç bence avrupadaki maceramız açısından olumlu anlamda çok önemli bir kırılma noktası olacaktır.
  • 767
    hem takım hem de tribün olarak inanılmaz bir ilk 45 dakikayı geride bıraktığımız şampiyonlar ligi grup aşaması 3. maçı.

    bana göre son 20 yılın en başarılı şampiyonlar ligi performansını izlediğimiz , bunun yanında son 1.5 yılın en iyi tribün performansı da bununla doğru orantılı şekildeydi.

    tüm bu güzel anları maç önü ve sonu ambiansı izleyebileceğiniz belgesel tadında bir maç vlogunu buraya bırakıyorum *

    sadece penaltı pozisyonunu izleyip çıkmayın , her anı heyecan dolu , her anı tribün tepkisi dolu bir maçtı.

    ayrıca beğenip bir tanede yorum yaparsanız beni de mutlu edersiniz bu emeğin tek karşılıgı bu.

    iyi seyirler

    https://youtu.be/_K145bZ0whY
  • 769
    3-1 yenildiğimiz maçtır.

    yakın dönem tarihinde böyle bir 45' dominasyonu gördüğümü hatırlamıyorum. yapılabilecek ne varsa takım yaptı/yapmaya çalıştı. bu nedenle ben hiç bir biçimde hocaya/oyunculara vs kızamam.

    hamle geç geldi eleştirisini ben de hoca için çoğu zaman yapıyorum. ancak, özellikle bu sene transfer edilen oyuncularda, 9 milyon euro verip aldığımız sanchez dışında tutturabildiğimiz, işe yarayacak bir oyuncu maalesef çıkmadı. bu sene eğer bizim adımıza olumsuz geçecekse, bunun en önemli sebebi bence bu olacak.

    angelinho, hocanın istediği bir oyuncu. hoca bu oyuncuyu istemesine rağmen, bayern maçında 20 yaşında, kariyerinde sol bek oynadığı maç sayısı belki 30'u geçmemiş kazımcan'ı oynatıyorsa burada maalesef ciddi bir planlama hatası mevcut. yoksa kazımcan bayern'e karşı hata yapan ilk oyuncu değil, son oyuncu da olmayacak. ama siz sol beke 6.5 milyon euro bonservisle angelinho'yu alıyorsanız ve bayern maçında bu oyuncuya güvenemiyorsanız, o zaman bu maalesef hatalı bir yatırım.

    aynı hatalı yatırımı, ziyech ve zahada da görmek mümkün. şampiyonlar liginin grup aşamasındaki fikstürü yarılanmış iken, ziyech neredeyse sahada yok. zaha da burada yazılanın aksine öyle uçan kaçan bir performans vermedi. tete, bunların içinde oynanması en rasyonel kumardan birisiydi, genç, brezilyalı, bonservisi yok ve satılabilir asset. ama ligin üçte biri neredeyse bitmişken, şl'nin de yarısı bitmişken, ön hücum hattındaki yeni transfer oyunculardan bu kadar az katkı almak maalesef çok büyük soru işareti.

    geçen sene takım şampiyon olduğunda takımın eksikleri belliydi. orta sahaya bir oyuncu, zaniolo giderse kanat, icardiyi yedekleyecek bir oyuncu ve sol bek. şimdi yapılan bunca transfere rağmen, şu an için tutan tek transfer davindson sanchez. o da defans oyuncusu. ancak ona yapılan 9 milyon euroluk yatırım, maalesef 7 milyon euroluk yatırım yapılan nelson'u taca attı. ondan ne kadar geri dönüş alabiliriz. o da muamma.

    gelelim orta sahaya. şu an kaan ayhan ile bir şekilde oraya pansuman yapılmaya çalışılıyor. ancak bu maçta kaan sarıyı aldıktan sonra hem tempo olarak hem de müdahale gücü olarak düştü. onun yerine bu sene transfer ettiğimiz kerem demirbay oyuna girmedi. geçen sene neredeyse full oynattığımız ve 3 milyon euroya yakın yıllık ücret verdiğimiz sergio girmedi. giren abimiz de ndombele. 35 yaşındayım. yıllardır halı sahada oynamadım, herhalde bu abimiz gibi göbekli biçimde oradan oraya koşma numarası yapabilirim. aramızdaki fark, o bu işi yapmak için 3.2 milyon euro yıllık ücret alıyor. ben ise almıyorum.

    bu eleştriler tabii ki bayern maçına özgü değil. takım ve hocanın emeklerine sağlık. ana tema ancak bu kadar başarılı olabilirdi. ancak, bu sene transfer komitesinin yaptığı ve bonservis ve 1 senelik yıllık ücret bazında toplam 35-40 milyon euroluk transfer operasyonunun bayern maçında 65-90 arasındaki bozulmamızı engellemesini dilerdim.
  • 770
    maçın bitişi sonrası ilk akla gelen düşünce sanırım herkeste şu: "gururlu mağlubiyet aldığımız bir maç."

    biraz maçın heyecanının geçmesini beklemek istedim yine yazmak için. zira yazılacak çok şey var. bu maç başlığında da yazmıştım maç esnasında, hatta ilk golü yedikten hemen sonra: "biz gol atacağız, önemli olan bayern'i 2-3 gol barajında tutmak diye. ancak o zaman beraberlik ya da galibiyet alabiliriz diye.". çünkü bu maçın bol gollü geçeceği çok belliydi. sebebi ise galatasaray'ın ve okan buruk'un oyun planı. bunun avantajları olduğu gibi dezavantajları da var haliyle. bunlardan bahsedeceğim yazının ilerleyen bölümlerinde ama öncelikle şunu söylemem gerekiyor:

    bu oyunu oynamak tam bir delilik. ve ben böyle bir deliliğe tanıklık ettiğim için bir futbol sever ve galatasaray taraftarı olarak çok mutluyum. galatasaray taraftarı olmasam da mutlu olurdum eminim. çünkü böyle özgün deneyler futbola çok şey katıyor.

    bu oyunu oynamak tam bir delilik çünkü basit hatalar yapmayacak bir kadron olması lazım. birbiriyle uyumu çok üst düzeyde bir kadron olması lazım ve herkesin rollerini benimsemiş olması lazım. bu üçü de galatasaray'da yokken biz bu oyunu oynamaya çalışıyoruz. çünkü okan buruk'un hayalleri çok büyük.

    eleme turlarından beri bu takım basit hatalar yaparak gol yiyor, şl gruplarındaki tüm maçlarında yediği goller bu basit hatalardan geldi.

    kopenhag maçında nelsson muslera'nın sol ayağına doğru pası attı, muslera istediği gibi tekte vuramadı, nelsson ofsaytı bozarak apo'nun arkasına adamın kaçmasına sebebiyet verdi, apo çizgide adamı tutmaya çalışırken angelino arkadan gelen beki kontrol etmek yerine içeri gömüldü, boey topu çok kötü yere indirdi derken ilk golü saçma sapan hatalar zinciriyle yedik.

    ikinci golde de angelino ofsaytı bozup kopenhag'ın arkamıza sarkmasına sebebiyet verdi, muslera kaleyi gereksiz yere boşalttı derken yine bireysel savunma hatasından gelen bir hatalar zinciri golü yedik.

    manchester united maçı da yine aynı şekilde. ilk golde kaan ayhan kerem'e tek oynamayı çalışıp (oyun planı bu hızlı hücumlar) top kaybı sonrası angelino onun kanadına geçmiş rashford'a yakın durmak yerine bomboş kalmış casemiro'ya prese gitmeye çalışınca ve sanchez de ofsayt çizgisini bozunca golü yedik. aynı zamanda sanchez yine sert gelen ortada kafayla çıkmak yerine ayakla müdahale etmeye kalkınca hojlund çok rahat vurmuştu topa. yine bireysel hatalar zinciri üzerinden gelen bir gol.

    united'dan yenen ikinci golü tekrar yazmaya bile gerek yok. oliveira'nın hatası, sanchez'in abuk kayışı ve hojlund'un yardırıp gitmesi.

    gelelim bayern maçına. abdülkerim'in gerçekten tek yapamadığı şey sırtı dönük pas almaya giden hücumcuyu karşılamak. bunu hiç yapamıyor. orhan uluca da bundan çok bahsediyor zaten. savunma özellikleri yerleşik savunmada muazzam olan bir de üstüne oyun kurulumunda müthiş işler yapan abdülkerim'in gerçekten tek eksik noktası bu. ve çok basit bir durum olsa da bunu yapamıyor. sürekli ya geç kalıyor ya da önüne geçip karşılamaya çalışıyor. sadece hücumcuya yapışıp rahatını bozsa hiçbir sorun olmayacak ama bu hep yaptığı hata. ilk yediğimiz golde herkes birebir adam almışken bizim savunmamızın çizgi halinde kalması kabul edilemez bir şey. madem dörde dört savunacaksın geride, o oyunculara yapışmak zorundasın. kane geriye geliyor, musiala ortada dolaşıyor diye stoperler savunma çizgisinde kalamaz, bu oyun anlayışında bu olamaz.

    zaten bayern'in 3 hücum silahı var: kane ya da musiala merkezde top alıp kanatlara açacak, kanatlar driplingle gelirken ve kane, musiala içeri girecekler hızlı bir şekilde, kanatlara geriden ve havadan top gelecek ceza sahasına driplingle girecekler, sete döndürüp kanatlarda 3'e 2 üstünlük kurup çizgiden yerden kesecekler. bunları bilmemize rağmen bu gollerden yedik zira bireysel hatalar zincirimiz devam ediyor.

    dönelim tekrar ilk gole: abdülkerim musiala'yı karşılamakta geç kalıyor ama yine de inat edip gidiyor. gerisinde kalıyor ve geri koşmaya başlıyoruz top sane'ye gelince. bu saatten sonra 4'e 3 şekilde geliyorlar zira abdülkerim geri dönüp yerleşik savunma pozisyonuna geçmeye çalışıyor. sane bir anda frene basınca da savunma durana kadar oluşan boşlukta arka tarafta bomboş coman'ı görüyor. çünkü savunmamız içeri gömülmeye çalışıyor o sırada. kazımcan da tecrübesizliği sebebiyle ayakta kalıp coman'ın karşısına geçmek yerine tek hamlede pası kesmeye çalışıyor pasın geçeceği belli olmasına rağmen ve golü yediriyor. kazımcan kadar maçın iyilerinden abdülkerim de suçlu bu pozisyonda. ama bir taraftan da angelino'yu oynatmayan okan buruk da suçlu diyesim geliyor. tekrar düşününce de yukarıda verdiğim önceki maçlardaki hatalar zincirlerinde angelino'nun olması sebebiyle oynatılmamasını da anlıyorum. angelino'nun transferi yanlıştı, gururla da en ofsayt entry'm olduğunu belirtmem gerekiyor. ilk geldiği anda yazdım. hala da bu durum böyle. bunun da tekrar sebebine geleceğim. angelino'dan dolayı kazımcan'ın oynaması gerekiyordu. işin başına dönersek angelino'nun alınmaması gerekiyordu. üstelik savunma konusunda angelino ve kazımcan'ın 2 katı kadar iyi olan leo dubois'dan çıkılması gibi bir durum da var ortada. onun sebebi de yabancı sınırı tabi ama yine de bek pozisyonlarımızın sıkıntılı olacağı çok belliydi bu yıl. sağda boey'in yedeği yok, solda boey'in yarısı kadar etmeyen iki oyuncumuz var. kadro mühendisliği ve planlamasındaki defolar çıkıyor ortaya yavaş yavaş.

    gelelim ikinci gole. kazımcan zaten ilk yarıda coman'dan iyice korkmuş durumda ve sadece onun karşısında kalacak şekilde karşılamaya çalışıyor. "müdahale etmeye çalışırsam beni geçecek" korkusundan sürekli geri geri takip ediyor ki önünde oynayan zaha ya da tete çıktıktan sonra sola geçen kerem gelip sayısal üstünlüğe ulaşılsın diye. bu pozisyon çokça yaşandı. zaha soldayken sürekli geriye gelip kazımcan'a yardım etti ama kerem oraya geçtikten sonra mazraoui de rahatça ileri çıkmaya başladı ve kerem'in de asla geriye dönmemesi sebebiyle oradan golü yedik. kerem çok yoruldu diye olan bir durum değil bu sadece. kerem önceki maçlarda da bunu yapmadı 1-2 pozisyon dışında. 2. golde kerem'in mazraoui'yle yer değişip geride kalan coman'ı karşılamaması sebebiyle 2'ye 1 kalıp geçtiler kazımcan'ı çok basit bir şekilde. abdülkerim mazraoui'yi karşılamaya çizgiye doğru açılınca da içeri girmekte olan musiala'yı karşılama görevi torreira'ya kaldı. ben burada ciğerleri patlamaktan o alanı kapatmaya koşacak gücü kalmamış torreira'ya mı kızayım, çizgiye açılmak zorunda kalan abdülkerim'e mi kızayım, çaresizce 2'ye bir kalmış kazımcan'a mı kızayım? en başta kerem'in geriye yanaşmamasına mı kızayım yoksa? bireysel basit hatalar zinciri yine.

    tete mecburiyetten sarı kartı gördü ve okan hoca da sorun olmasın diye çıkarttı hemen ama maçın kırılma anı oldu bu bana kalırsa. topla hiçbir şey üretemeyen zaha(bunun sebeplerine de geleceğim sonra), topsuz oyunda kazımcan'a çok yardımcı oluyordu. zaha sağ kanada geçtikten hemen sonra oradan gol yememiz asla rastlantı değil. üçüncü golü yazmaya bile gerek yok. ikinci golü yedikten sonra takım psikolojik olarak bitti çünkü. zira fiziksel olarak zaten tükenmişti. direkt havlu attık maça.

    şu anda zamanım kalmadı başka iş sebebiyle ama şöyle toparlamak istiyorum yazıyı:

    fundamental. futbol fundamentali iyi olmayan futbolcularla bu oyunu oynamak çok zor. her maç bu fundamental eksikliğinden gelen basit hatalar ve bireysel hatalar ile goller yedikçe bu oyunla başarı gelmesi mümkün değil. önce savunma fundamentali iyi olan oyunculara sahip olmamız gerekiyor, ya da bu fundamental işleri düzeltmemiz gerekiyor. savunmada pozisyon almayı becerebilen angelino yerine bir sol bek, bu oyun anlayışında ileri çıkıp rakip karşılama görevini yapabilecek abdülkerim gibi. maçın iyilerinden gözüken abdülkerim bu temel savunma gereksinimini karşılayamadığı için üst düzey olamıyor, zira 3 sene öncesine kadar alt ligdeydi. evet geri kalan birçok savunma görevini iyi yapabiliyor hatta çok iyi yapabiliyor ama bu çok önemli bir eksi. angelino'yu geçiyorum ama abdülkerim bizim için çok önemli ve bu maçta bu sebepten dolayı çok kötüydü.

    hücum konularına ve bu takımın bunca transfere rağmen neden hala icardi-kerem ikilisi dışında hücum yapamadığı konularına da geleceğim sonraki süreçte.

    hiçbir şey bitmedi. bayern'i yenmemiz bu eksiklerimiz sebebiyle mucize olurdu. olmadı. yine de united ve kopenhag'ı yenebilecek güce sahibiz. sonrası? işte orası biraz karışık.

    devam edeceğim.
  • 771
    öncelikle, bayern münih karşısında sergilediğimiz muazzam performansla dolu olan bu maçın bize yaşattığı gururu ve duygusal anları paylaşmak istiyorum. son yıllarda bayern münih'e karşı bu kadar etkili oynayabilen bir takımın varlığına şahit olmak gerçekten inanılmaz bir deneyimdi. bugün bile bayern münih taraftarları, takımlarının karşılarında böyle bir direnişle karşılaşacaklarını düşünmemişlerdi. galatasaray, adeta futbol sahnesinde bir resital sundu ve bu performans tüylerimizi diken diken yaptı.

    şimdi, maça odaklanalım ve özellikle saha içi analizi yapalım.

    öncelikle, bayern münih'i iyi analiz edip, bu analizleri sahada cesurca uygulayabilen takımımızı ve başarılı teknik direktörümüzü tebrik etmek gerekiyor. değişikliklerin ötesinde, maç öncesinde dünyanın en iyi takımlarından birine karşı böyle bir hazırlık ve uygulama gerçekten büyük bir takdiri hak ediyor.

    oyuncularımız gerçekten de sonuna kadar mücadele etti ve 70. dk'ya kadar ikili mücadelelerde üstünlük sağladı. özellikle sahanın ön bölgesinde uyguladığımız pres, bayern münih'i çaresiz bıraktı. geriden oyun kurarak çıkmak istediklerinde önde bastık, ileri uzun vurduklarında ya topu aldık ya topu indirdikleri alana doğru pres yaptık. her anlamda çok başarılı uygulanmış önde baskılı, rakibi domine eden bir press. resmen ağzımın suyu aktı 70. dk'ya kadar.

    torreira'nın bu pres anlayışına katkısı ise inanılmaz bir güç kaynağı oldu. kaan ayhan, temiz ve doğru futbol anlayışıyla takıma büyük destek verdi. zaha, kerem ve tete ise bu pres oyununda önemli roller üstlendiler.

    zaha ve tete'yi eleştirenlerin, bu oyuncuların defansif katkısının göz ardı edildiğini düşünüyorum. evet, bu oyunculardan daha fazlasını bekliyoruz, ancak özellikle zaha, dünkü pres şemasında önemli bir rol oynadı.

    kerem, sürekli pozisyonlar yaratmaya çalışan ve rakibi zorlayan yapısıyla yine dikkat çekti. takıma verdiği enerji son derece kıymetliydi. ancak son dönemdeki bitiricilik sıkıntısı bu maçta da devam etti. eğer o pozisyonlardan birini atabilseydi, bu maçın kahramanlarından biri olabilirdi. atamadığı için de en çok eleştirilenlerden. evet futbol böyle bir oyun.

    şimdi, okan hoca'nın eleştirildiği konuya gelelim: değişiklikler.

    öncelikle vurgulamamız gereken şey, maça hazırlık süreci, uygulanan oyun planı ve bunu başarıyla gerçekleştirebilmek büyük bir başarıdır. değişiklikler noktasında ise iki ana konu öne çıkıyor:

    1) press anlayışından daha dengeli bir oyun tarzına geçmek.
    2) yorulan oyuncuları oyundan çıkarmak.

    ben birinci seçeneği desteklemiyorum. okan hoca, bayern münih karşısında 70 dakika boyunca çalışan bir taktikle hareket etti. bayern münih'e karşı bir oyun planı oluşturmak zaten zor. e biz de bir anlayış bulmuş ve rakibi domine ederken, golü buluna kadar bu plana devam etmek alınması mantıklı olan bir riskti. ancak maalesef bu risk sonuçsuz kaldı ve golü bulamadık, takım yorulunca oyundan düştü ve golü yedik. yine de benim görüşüme göre bu bir tercihti ve bu tercih hatalı değildi.

    öte yandan, yorulan oyuncuların yerine daha dinç oyuncuları sahaya sürmek, bu pressing oyun planımızı daha uzun süre sürdürebilirdi. ancak bu uygulamaya gelince oyuna giren oyuncuların aynı taktiği başarıyla uygulayamadığını gördük. golden sonra oyuna giren oyuncular farklı bir atmosferde mücadele ettiler, ancak ziyech, barış alper, ndombele gibi oyuncuların aynı pres anlayışını devam ettiremedikleri görüldü. belki de kerem demirbay, bu noktada direnç katkısı sağlayabilirdi.

    bu da bizi diğer önemli bir konuya götürüyor: kadro planlaması ve transferler.

    maalesef, birçok platformda herkes 8 numara konusunda yoğunlaşırken, asıl ihtiyacımız olanın 6 numara olduğunu dile getiriyorduk. ancak mali şartlar nedeniyle 6 numarayı transfer edemedik ve yönetim, ndombele'yi 8 numarada ve torreira'yı 6 numarada kullanma alternatifini geliştirmek zorunda kaldı. bu, maalesef bize olumsuz sonuçlar getiren tercihlerden biriydi. çünkü 6 numarayı kaan ayhan gibi bir oyuncudan yaratmak zorunda kaldı okan hoca ve ndombele de form tutamadı. bugün kenarda aynı planı uygulayabiecegine inandığımız, form ve fizik olarak daha üst seviyede oyuncular olsa farklı bir senaryo izleyebilirdik.

    diğer bir konu ise zaha, ziyech ve tete.

    zaha'nın hala takıma uyum sağlayamadığını düşünüyorum. fiziksel durumun ötesinde (oyuncu takıma katılalı 3 ayı geçti, fiziksel olarak üst seviyede olması zaten gerekir), uzun süre aynı takımda oynamış ve premier lig'de büyük bir oyuncu haline gelmiş birinin bu kadar hızlı uyum sağlaması kolay değil. ancak zaha'nın karakterine ve hırsına güvenerek, zaman içinde daha iyi performans sergileyeceğine hala inanıyorum.

    ziyech, yaşadığı sakatlıklar nedeniyle hala takıma katılamadı. ayrıca, sahada kerem-zaha-tete yerine ziyech, mertens gibi oyuncuların olduğu bir kadro görmek, ilerde bize daha sete dayalı oyun oynama fırsatı verecek. heyecanla ziyech'in geri dönmesini bekliyorum ve umarım umutlarımızı boşa çıkarmaz.

    son konu, taraftar.

    resmen ilk 70 dk sahada fazla kişiyle oynadık. inanılmaz bir taraftar presi vardı. destek olan herkese bir teşekkür gerek. bugün maç sonrası kane'nin yaptığı açıklamalar bunu destekliyor. fakat, yediğimiz golden sonra taraftarın düşmemesi gerek. tabiki büyük bir hayal kırıklıgı oldu, fakat o anda traftarın oyuncuları ittirdigi bir senaryo cok daha katkı saglayabilirdi.
  • 774
    tamam çok pozisyon bulduk ve maçın çoğunu domine ettik. fakat son vuruş, son pas/sondan önceki pas gibi meselelerde giderek büyüyen bir sorunumuz var. o noktaya gelince bir telaş ve kararsızlık başlıyor. basit hareket etmek ve basit düşünmek bu sorunu çözebilir. golleri atmak lazımdır. hele böyle bir maçta. bakın kane hiç baktı mı topun nasıl geldiğine. aa önüme düştü şuraya vurayım hemen de gol olsun dedi. kasmadı yani. kasmayın agalar beyler.
  • 775
    dünkü maçta hiç kimsenin beklemediği bir şekilde inanılmaz oynadık. dünkü oyunda eğer ilk yarıda 1 kırmızı kart veya ekstra 1 gol daha atabilseydik farklı şeyler konuşabilirdik ama olmadı. olsun. bu maç teknik ekibe ve oyunculara müthiş bir tecrübe oldu. dün milyonlarca izleyiciye galatasaray'ın ne olduğunu bariz bir şekilde göstermiş olduk ve muhteşem bir reklam oldu bizim açımızdan. kaybedeceksek bile böyle oynayıp kaybedelim. yıllardır aradığımız o galatasaray ruhu tam olarak buydu.

    dün
    kazımcan'ın yerine angelino'da oynasaydı,
    abdülkerim sol stoper oynayıp, 3'lü stoper oynansaydı
    zaha yerine barış alper oynasaydı
    tete yerine ziyech oynasaydı
    veya
    tete ve zaha değişikliği 2.yarı başında yapılsaydı
    1-1 iken otobüs çekseydik
    vs vs.

    biz yine yenilecektik. neden mi? çünkü dikkatinizi ne kadar çekti bilmiyorum. bayern'in ileri üçlüsü 70.dk. itibaren 2.vitesten 5. vites'e taktılar. bu tamamen hesaplanmış ve analiz edilmiş çok sinsi bir taktikti.

    65-70.dk kadan itibaren pilimizin biteceğini adları gibi biliyorlardı. ekonomik oynadılar ve son 30 dk. kala fişimizi çektiler.

    okan hoca sayılı şampiyonlar ligi maçı tecrübesine rağmen gayet iyi gidiyor ve tabiki de bu maçlardan gerekli tecrübeyi elde edecektir hiç şüphem yok. evimizde united'ı tokatlama ihtimalimiz dünkü maçla hayal değil. daha akıllı ve soğukkanlı oynayabilsek istediğimizi daha rahat alabileceğiz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın