• 89
    bu güne kadar oynadığımız iki avrupa maçının farkı şuydu; brugge’e karşı çift stoperle oynadık ve defans arkasına atılan uzun paslarla kalemizde üç-dört pozisyon verdik. psg maçında ise üçlü stoperle oynadık ve savunmada beşli savunmaya dönerek defans arkasına çok uzun top pozisyonu vermedik (yanılmıyorsam bir pozisyon verdik) ama uyuduğumuz yedi saniye içinde merkezden geçişe engel olamayıp golü yedik.

    ligde de aynı sıkıntıları yaşıyoruz. defansın arkasına ya da sağ bek bölgesine atılan uzun paslarla pozisyonlar yiyoruz. bunların ana nedeni, rakipleri çalışmadan sahaya çıkmamız, kimin uzun pas atabileceğini bilmeden maçlara çıkmamız ve de uzun pas atan futbolcuyu bomboş bırakmamız. yapmamız gereken ne? tüm rakipleri çalışıp, uzun pas yapma yeteneği olan rakip oyuncuları kapatmak ve yana oynamaya zorlamak.

    ikincisi, hücum anında topu kaptırdığımız anda rakibin çabuk çıkışını engelleyemiyoruz. halbuki özellikle belhanda’nın kaptırdığı toplarda, hemen arkadaki futbolcunun pres ile rakibin çıkışını zorlaştırması gerekir ki en azından takım halinde defans kurgusunu oluşturabilecek zaman bulabilelim.

    son bir uyarı daha: rakibe pres yaparken tek futbolcuyla pres yapmak traji komik bir durum. eğer santrafor pres yapacak ise takım halinde bu prese katılmalıyız ama hiç olmazsa öndeki dörtlü kesinlikle birlikte pres yapmalı. yaparsak sivasspor maçında olduğu gibi pozisyonlar yakalayacağımızdan eminim.

    (bkz: 22 ekim 2019 galatasaray real madrid maçı)
  • 74
    etkisi bünyeyi saran, galatasarayımızın avrupa arenasındaki ''super derby''si... her şeye rağmen, yine yeni yeniden karşı karşıyayız sahi bizi kim durdurabilir ki?
    unutur muyuz ki
    cevad'ın monaco'ya füzesini
    old trafford'a merhaba deyişini
    bilbao'ya takan hagi'yi
    unutur muyuz ki
    leeds'ten çıkışını
    arsenal'den kupayı alışını
    real'i cehennemde yakışını
    unutma sami yen'i
    yine yeni yeniden yen
    yine yeni yeniden yen
    yine yeni yeniden yen!
  • 365
    şu maçta da tıpkı psg maçı gibi “çok iyi mücadele ettik, iyi oynadık vs.” diyenlerin ağzına kürekle vurmak istiyorum.

    la iyice şerefli mağlubiyetler takımı yaptınız galatasaray’ı.. şu real madrid takımının karşısına sivasspor’u koy öyle elini kolunu sallayarak yenemez. futbol öyle eskisi gibi değil, eli yüzü düzgün her takım rakibinin adına bakmaksızın sorun çıkartabiliyor.

    biz şu kadar kötü real madrid’e kendi sahamızda 282 tane şut artırdık. ve sorsan “iyi oynadık, iyi mücadele ettik vs.” öyle mi?!
    hadi oradan be!
  • 47
    hakkında hiç iyi şeyler hissedemediğim maç.
    bizim durumumuz zaten stabil, o ayrı da.

    asıl kötü olan şey real madrid’in bu maç için iyice biti kanlanmış durumda, adamlar “sezonun en önemli maçı” olarak bu maçı seçtiler, ve her ne kadar henüz dikiş tutmamış olsa da hayvan gibi kaliteli bir kadrodan bahsediyoruz. ne yalan söyleyim benim burnuma sevimsiz bir maç ve ufak çaplı bir hezimet kokusu geliyor.
  • 390
    bu maç için ne yazılabilir bilmiyorum. sonuçta kaybettik ama reali yenemedi diye takıma kızamazsın. fark yemediler diye madalya takacak halimiz de yok. bir hayalimiz var evet ama öyle bir umudumuz yok. andone’nin kaçırdığı goller de dahil maçın hiçbir dakikasında kazanacağımıza inancım olmadı. kötü oynuyoruz bu net. yani reali iyi oynasan da yenemeyebilirsin ama biz kötü oynuyoruz. işığımız yok.
  • 48
    avrupa’da sürpriz yapmak galatasaray’ın genlerinde var, adımızı tekrar dünyaya bu maç ile duyurabiliriz. psg maçı özelinde sahaya doğru dizildik fakat madrid maçına 4-4-2 ile çıkmak iç saha avantajımızı sonuna kadar kullanmamız gerekiyor.
    muslera
    şener
    luyindama
    marcao
    nagatomo
    lemina
    seri
    nzonzi
    babel
    falcao
    andone
    fıtrat değişir sanma o kan yine bu kandır.
  • 57
    kesinlikle ayagimiz yere basarak beraberlik icin oynamali ve kontra aramamiz gereken mac. yine 3-5-2 ve donk geri donmeli. sener mariano'nun yerine denenebilir. lemina mac eksigi dolayisiyla casemiro tarafindan canli canli yenebilir o yuzden yedek soyunmali. madrid ilk yarida bastirip baskiyi kurup golleri atmak isteyecektir, cok baski altindalar. yurtdisinda su an kazanmamiza 5.20 veriliyor.
  • 394
    bu maçtan önce ispanyol medyası zor günler geçiren real madrid'in bu maçta da olası puan kaybında zidane ile yolların ayrılacağını söylüyorlardı.
    hatta o hafta hem real madrid hem beşiktaş ile oynuyorduk.
    2/2 yapsaydık hem zidane hem abdullah avcı yüksek ihtimal görevden alınacaklardı.

    bilin bakalım biz ne yaptık ? :)

    iki maçı da kaybedip hem real hem beşiktaş'ın o hava ile uzun süreli bir galibiyet serileri başlatmasına vesile olduk.
  • 121
    madrid bizi iyi tanır. hiç bir çekincem yok bu maçta. çekinmesi gereken rakibimiz. sahada 11 oyuncumuzun dışında 50 bin taraftar tribünde destekleyecek takımımızı.

    kaybedersek kimse niye kaybettik diye soramaz. real ne kadar kötü bir dönem geçirse de sonuçta real’dir. içimden kazanacağız diye bir his var inşallah gerçek olur. yeterki mücadele edelim, galatasaray ruhuyla oynayalım.
    hadi la kazanın şu maçı.
  • 389
    "taraftarlar hafta boyunca ter döküyor, çalışıyordu. stadyumdan çıktıklarında evlerine, gördüklerinden mutlu gitmeliydiler. kazanabilirsiniz, canınızı dişinize takar ama başarıya ulaşamayabilirsiniz. klişedir, evet ama kazanmak sahiden her şey değildir. her zaman yürekten inanmışımdır buna. elbette her daim kazanmaya çabalarsınız ama daha önemlisi nasıl yaptığınızdır. taraftarınızın ne istediğini kavramalı ve ona uyum göstermelisiniz." der johan cruyff "benim oyunum" adlı biyografisinde.

    fatih terim'in galatasaray'ı da iç sahada oynadığı iki şampiyonlar ligi maçında kendi liginde sergilediği performanstan farklı olarak taraftarının arzuladığı oyunu oynayarak, haftalarca bu maçları bekleyen taraftarını mutlu ederek ayrıldı sahadan... evet, ikisinde de "galiptir bu yolda mağlup" dercesine taraftarının ve hocasının gönlünü kazanıyordu sarı kırmızılı futbolcular. "kazanmak sahiden de her şey değildir" ve bazı mağlubiyetler galibiyetten de değerlidir. dediğim gibi bizler formayı terletenlerden memnunduk da "seyirciler"e söylenecek o kadar laf var ama burası yeri değil...

    paris saint germain maçında "tutan" üçlü savunma aşısını, ispanyol rakibine karşı da değiştirmeden uyguladı fatih terim... donk yine iki stoperin arasına girmiş, kanatlara da mariano ve nagatomo yerleşmişti. onların önü nzonzi ve seri ile kapatılırken, belhanda da babel ve andone'yi "ara paslarıyla" beslemekle yükümlüydü. falcao yoktu belki ama sivas maçında "şeytanın bacağını kırmış" andone'den kimse şüphe duymuyordu... topçular da paris saint-germain maçındaki oyunlarından mutlu olmuşlar ki, real madrid karşısında daha öz güvenliydiler, topu daha güvenli ayaklarında tutup, iç sahada oynamanın "havası ve rahatlığıyla" peşi sıra paslar yapıyorlardı. zidane'nın taktiği ise organize ataktan çok, galatasaraylı futbolcuların kaptırdığı toplarla "baskın basanındır" bilinciyle kontra yapmaktı. bir kaç cılız denemesi de oldu ama maçın ilk tehlikeli iki atağı galatasaray'dan geldi. önce belhanda'nın ara pasıyla savunmanın arkasına sarkan rumen forvet andone, topu kontrol edip, ceza sahasına girer girmez vurdu ama courtois gole izin vermedi. bir dakika sonra ise kazanılan serbest vuruştan yapılan ortada yine andone gelişine "çaktı" ama belçikalı kaleci "iyi günündeydi."

    taraftarının da desteği ile rakip kaleye baskısını kuran ve gol arzulayan galatasaray, alışıla gelmiş olarak "iyi oynarken golü kalesinde görüyordu"... lanet olsundu böyle işe... bir çok kişi hazard'a topu kaptıranın seri olduğundan bahsediyor ve fil dişili orta saha oyuncusunu suçluyor ama onun geri pasında "topu alamam" düşüncesiyle yerinde patinaj yapan ve topu rakibine bırakan donk daha da hatalıydı. şans becerikli olanın yanındadır derler ya, kroos'un vuruşu seri'ye çarpmasa marcao'dan geçmez, ondan geçse bile muslera tutardı...

    maçı seyrederken kroos'la belhanda'nın takımlarını değiştir, galatasaray şimdiden iki farklı öndeydi diye düşünürken, "sağolsun" belhanda 38. dakikada babel'in geliştirdiği atakta penaltı noktası üzerinde bom boş pozisyonda yaptığı cılız vuruşla beni haklı çıkardı. keşke o golü yapmış olsaydı da, ben haksız çıksaydım...

    devreyi yenik kapatmıştı galatasaray ama benim için pek önemi olmasa da bir çok istatistikte real madrid'in önündeydi. özellikle topu daha fazla kontrol edenler sarı-kırmızılı forma içindekiler olurken, şutlar deplasman ekibinden gelmişti. gol istiyordu fatih terim ve bu amaçla savunmadaki donk'u kenara alıp hücüm gücü yüksek feghouli ile başladı ikinci kırkbeş dakikaya. planladığı da çok vakit geçmeden oluyordu, mariano'nun pasında savunma arkasına koşan feghouli topa yetişemeden courtois başarılı bir hamle ile kalesini golden koruyordu. ev sahibi beraberlik ararken, madridliler de boş durmuyor, onlar da muslera'nın kalesini ara ara yokluyordu, ki benzema'nın pasında ceza sahasına giren hazard'ın kaleciyi de çalımlayıp, boş kale yerine direğe nişanladığı topun "maçın kırılma anı" olmasını çok arzuladık... maalesef olmadı...

    fatih terim'in "sonuç almak için" yaptığı emre mor ve ömer bayram değişiklikleri de "saman alevi" gibi anlık ateşlerken takımı, son dakikalarda nzonzi ve luyindama'nın kafa vuruşları da skorbordu değiştirecek kadar başarılı değildi...

    zinedine zidane'nın yerine fatih terim'in yakın dostu mourinho'yu getirecektik salı gecesinden sonra ama olmadı, fransız hocanın ömrü biraz daha uzadı. üzüldük... yenemedik real madrid'i diye üzülmek bile galatasaray'ın büyüklüğünü başlı başına gösterirken, ne yazık ki o şanlı tarihe ve kültüre yakışmayan hareketler de maçın 67. dakikasında sergilendi bütün dünyanın gözü önünde. sivasspor maç yazımızda belirttiğimiz "seyirciler", bu maç içinde de belhanda'yı münferit olarak yuhlarken, hocanın oyuncu değişikliği esnasında faslı topçuya tepki arttı ve o da tribünlere "el kol hareketleri" ve küfürlerle cevap verdi... işte o an yahya kemal beyatlı belhanda için söylüyor gibiydi o meşhur dizeleri:

    artık demir almak günü gelmişse zamandan
    meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
    hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

    belhanda'ya karşı tavrımız geldiği günden beri netti, karakteri ve yeteneği ile değildi galatasaray'ın topçusu ve olmayacaktı da, ne ilginçtir bugün onu ıslıklayıp yuhalayanlar o günlerde kendisine methiyeler düzmekteydiler... disiplinsizdi, sorumsuzdu, maç içinde canı isterse koşar, istemezse bakardı da milyonlarca euro harcanmış bu topçuyu, elinde de yedeği olmadığı için hocalar hep sahaya sürmekteydi. yine oynatacaktır fatih hoca on numarasını da kış transfer sezonunda yollarımız ayrılacaktır büyük ihtimal kendisiyle... öyle sosyal medyada özürle mözürle düzelmez bu işler... o vazo kırıldı artık, ne kadar onarsan da izi kalır...

    belhanda'ya kızdım kızmasına da esas zoruma giden sami yen'e yerleşen ıslıklama kültürü. latovleviçiler, sinan gümüşler, sabriler, ömer bayramlar geçmiş yıllarda hep nasibini aldı bu "egolu seyircilerden" de, real madrid maçında namlunun ucunda mariano, nagatomo, seri, belhanda ve babel vardı. o kadar acımasız ve vahşiydi bu "seyirciler" ki, daha maçın başında mariano topla buluştuğunda homurdanıyordu. bereket bekler günündeydi de tepkiyi unutturdular ama seri ve belhanda kenara gelirken kucaklarına düştüler bu "densizlerin"... densiz diyorum zira rahmetli alparslan abiden ve tribündeki diğer büyüklerden öğrendiğimiz, mantığımızın doğruladığı maç esnasında futbolcu yuhlanmaz, protesto edilmez. hakem son düdüğü çalar ve protestonun en alası yapılır ama oyun esnasında asla...

    kaynak ve fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...y0-1real-madrid.html
  • 52
    yavaştan maç moduna girmek lazım artık. belki bir şeylerin başlangıcı olur. olsun!
    aynı hatalar yapılır, aynı bahaneler dile getirilirse rakip real de olsa galatasaray'da değişiklik istiyorum.
    umarım hata ve bahaneler olmaz. yeni başlangıçlar yaşanır!
    haydi muslera!
    haydi andone!
    haydi ömer!
    haydi emre!
    haydi babel!
    haydi lyundama!
    haydi şener!
    haydi nzonzi!
App Store'dan indirin Google Play'den alın